Medya

Fehmi Koru: Osmangazi Köprüsü açılışı göbek atarak kutlandı; hükümet bir günlük 'yas' ilan etmişti oysa...

"Batılı ölünce ‘trajedi’, biz ölünce ‘olur böyle şeyler’"

02 Temmuz 2016 18:26

Fehmi Koru*

Bizlerin de güzel ve anlamlı yas tuttuğumuz söylenemez: İstanbul’daki son terör eyleminde 41 canı kaybettik, 250 kadar yaralı da can derdinde; ancak bulduğumuz her fırsatı eğlenme amacıyla değerlendirmekten geri durmuyoruz.

Dünkü Osmangazi Köprüsü açılışını bazılarımızın göbek atarak kutladığına tanık olmadık mı?

Hükümet İstanbul’daki saldırdan sonra bir günlük ‘yas’ ilân etmişti oysa…

Psikolojiden az buçuk behredar olanlar bilir: Kişisel veya toplumsal büyük felâketler yaşayan insanların, normale dönebilmeleri, ancak o olayın yasını yeterince tutmaları sonrasında gerçekleşebilir.

Yas tutmak önemlidir.

Aile büyüklerimizden birinin kaybı sonrasında yedisinde, kırkında okutulan Mevlid’ler, bir çok başka şeyle birlikte, aslında aynı zamanda yasımızı o dönemeçlerde hatırlamamız için…
Batı’nın yası tek taraflı

İstanbul’daki terörün kapımıza dayadığı felâketin bir benzeri, önce Paris’te sonra Brüksel’de yaşanmıştı. Her iki olaydan sonra Batı Dünyası hemen göze çarpan bir ‘yas’ dönemine girdi. Fransa ve Belçika’yla iyi ilişkileri olsun olmasın bütün ülkelerde ‘yas’ ilân edildi. Bütün eğlence hayatı durdu âdeta. Bayraklar yarıya indi, pek çok devlet kurumuna olayın olduğu ülkenin bayrağı çekildi.

O kadar insanın hayatını kaybettiği, ondan çok daha fazlasının da hastanelerde iyileşmeyi beklediği İstanbul saldırısı sonrasında görebildiğim tek uluslararası tepki, Portekiz ile Polonya arasındaki UEFA 2016 çeyrek final karşılaşması öncesinde saygı duruşunda bulunulması… Onu da FİFA önce engelleMek istedi, sonra ne olduysa kabul etti.

Teröre karşı mücadelenin başarı kazanabilmesi için her şeyden önce terör belâsına birlikte ve benzer tepkiler vermek gerekir.
Neyse, sağduyulu Batılılar da var

”Çifte standardı fark eden ve bu düşüncede olan bir tek ben miyim?” diye düşünürken, Ortadoğu konusunda uzmanlaşmış, yazılarıyla daha çok ‘muhalif’ yayınlarda karşılaştığım Matt Ayton’un İngiliz ‘Independent’gazetesinin internet sitesinde, ‘Paris ve Orlando’da yaptığımız gibi neden Türkiye’nin de yanında durmuyoruz?’ başlıklı makalesi gözüme çarptı.

‘Gazetede de yayımlandı mı, yoksa yalnızca internet sitesine mi kondu?’ bilmiyorum; ama sonuçta erişilebilen bir yerde böyle bir yazı çıktı işte.

Okuyun: ”Brüksel saldırısı sonrasında Başbakan David Cameron çalışma ofisinin tepesine Belçika bayrağını astırmıştı; bu defa böyle bir şey olmadı. (..) Cameron terör eylemini ‘hâince’ diye nitelemekle yetindi, sanki öyle olduğunu kimseler fark etmemiş gibi…”

Matt Ayton Irak’ı da hatırlatıyor ve iyi yapıyor: Sadece geçen ay (haziran 2016) Irak’ta intihar saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 1.087…

”Eğer eylemler Batı’daysa veya Batılı birileri ölüyorsa” diyor Ayton, ”Bu bir trajedi sayılıyor; eğer terörist eylemlerde ölenler Araplar (veya Türkler) ise, istikrarı bulunmayan bir bölgede gerçekleşmiş talihsiz bir durum muamelesi görüyor.”

‘Aşiretvari bir düşünce tarzı’ diyor bu davranışa ve medyanın da bu çifte standardı uygulamasını Batı’nın‘politik seviyesinin gelişmemişliğinin üzünülecek bir dışa vurumu’ olduğu teşhisinde bulunuyor. IŞİD’e ve benzeri örgütlere karşı mücadelenin başarıya ulaşmasının zorluğunu da bu çelişkili ve sempati yoksunu tavra bağlıyor.

Bilin istedim.


*Bu yazı Fehmikoru.com'da yayınlanmıştır