Gündem

Fehmi Koru: Köle azad olmayı yeterli bulmaz, kendisine özel bir medya düzeni de ister

"Medya mensupları, Başkan Trump'a göre, ‘halkın düşmanı’ sıfatını hak edecek kişiler…"

25 Nisan 2017 12:36

Fehmi Koru*

Eskiden, ama çok eskiden, makam masaları ahşap olur, üstüne boylu boyunca bir cam konurdu. Cam ile ahşap arasına da fotoğraflar yerleştirilirdi.

Benim masamın bana bakan kısmında yabancı bir gazeteden kestiğim tek bir cümle vardı.

Cümle ABD’nin kurucu babalarından Benjamin Franklin’e (1705-1790) ait bir özlü söz: “Bir kölenin en büyük arzusu.. azad olmak değil.. kendine ait bir köleye sahip olmaktır…”

Zaman zaman aklıma gelir ve dünya ahvaline bakarak o özlü söz üzerine düşüncelere dalarım.

Trump.. Putin.. Netanyahu.. ve Özal..

ABD’de Donald Trump başkanlığa seçilir seçilmez ülkesinin medyasıyla takışmaya başladı, biliyorsunuz.

Kampanyası sırasında bazı önemli gazeteler ve siyasette ağırlığı olan internet siteleri muhabirlerine yasaklar uygulamamıştı; başkan seçildi, medya için ağzına geleni söylemeye başladı.

Medya mensupları, Başkan Trump’a göre, ‘halkın düşmanı’ sıfatını hak edecek kişiler…

Yalnızca Fox-TV’yi seviyor Trump, gazetelerden hoşlandığı pek yok…

Eğer bir dönemden daha fazla kalıcı olmayı düşünüyorsa.. yakında, pek yakında.. ya kendi çizgisinde yayın yapan gazeteler oluşturmaya.. veya.. mevcut gazetelerden bazılarını kendi çizgisinden yana tavır almaları için zorlamaya başlayabilir…

Rusya’da Vladimir Putin zaman içerisinde öyle yaptı da…

Bugün Rusya’da ‘muhalif’ sayılacak gazete ve televizyon kanalı neredeyse hiç yok; Putin’in kolları, kurdurduğu uluslararası bir TV kanalı ve uluslararası bir ajans aracılığıyla başka ülkelerin iç siyasetine müdahaleye kadar uzanıyor…

Elbette ABD ile Rusya sistemleri birbirine hiç benzemeyen iki ülke; birinde basın özgürlüğü anayasal bir hak.. diğerinde ise liderin iki dudağı arasında…

Ancak ABD’de yeni başkan, Trump, fırsat bulsa, bu ‘kuruluş yanlışlığını’ değiştirmeye kalkışabileceği izlenimi veriyor…

O da kendine ait bir medya düzeni peşine düşecektir.

Tıpkı İsrail’de Başbakan Benjamin Netanyahu’nun yaptığı gibi…

Sheldon Aderson.. Benjamin Netanyahu..

Netanyahu kendisine bağlı bir medya oluşturmada fazla zorlanmadı; ancak ülkenin en çok satan gazetesi Yedioth Ahronoth’u yanına çekmeyi başaramadı.

O da.. ABD’nin en zenginlerinden.. İsrail vatandaşı.. kumarhaneler sahibi Sheldon Aderson’u.. rakip bir gazeteye yatırım için ikna etti; Yedioth Ahronot’un satışını ve reklam gelirlerini tırpanlamak amacıyla…

Tırpanladı da. Yedioth Ahronot’un patronu Arnon Mozes’i dize getirmişe benziyor Netanyahu… Mozes’le “Sen bizi eleştirmekten vazgeç, ben de Aderson’u ikna edip rakibini gemleyeyim” pazarlığı yaptığının kasedi çıkınca.. Başbakan Netanyahu hakkında adli soruşturma açıldı…

Benzer bir durum bizde de 1980’lerin sonunda yaşanmıştı: Turgut Özal.. önce Dinç Bilgin’in Sabah gazetesini Hürriyet’in karşısına dikme girişiminde bulunmuş.. Sabah da farklı sesler çıkarmaya başlayınca.. İngiltere’nin en zenginlerinden Kıbrıslı işadamı Asil Nadir’i medyaya girmesi konusunda teşvik etmişti…

Günaydın Medya Grubu’nu satın aldırdı Asil Nadir’e Özal; o da ardından dönemin önemli gazetesi Güneş’i ve dergisi Nokta’yı grubuna kattı, gözünü Hürriyet’e dikti.

Sonu iyi gelmedi ama…

Benjamin Franklin ne demişti?

Diyeceğim şu: Putin’in Rusya’da becerdiği.. Netanyahu’nun İsrail’de yapmaya çabaladığı.. Trump’ın ABD’de “Ah ben de yapabilsem” diye iç geçirdiği, Türkiye’de uzun yıllar önce denenmiş bir şeydir…

Her muktedir, basını (medyayı), dizleri üzerine çöktürmeden ve kendine muti bir medya düzeni oluşturmadan rahat etmiyor.

100 dolardaki resim.. Benjamin Franklin..

Franklin’in ‘kendisine ait bir köleye sahip olmayı arzulayan köle’ tespitini haklı çıkartacak şekilde…

‘Çakma haber’ düşmanı görünüyor Trump, ama istediği, kendisinin lehine olacak ‘çakma haberler’ yayını yapacak bir medya düzenidir.

Kendisine pahalıya mal olsa ve sonunu getirecek olsa da…

Amerikan medyası Trump’ın niyetini anladı ve daha ilk günden itaat etmeyeceğini belli ediyor; ülkenin ana-akım medyası.. gazeteler ve televizyonlar.. onları yönetenler ve çalışanları.. gazeteciler ve televizyoncular.. eğilip bükülmeye karşı çıkıyor…

Mücadele büyük ve ciddi orada.

Bu kadar ayrıntıyı, lâfı bizdeki son medya eksenli tartışmalara değinebilmek için verdim.

Referandum sonrasında gazetelerin sütunlarına ve ekranlara yansıyan kavgalara…

Daha önemli bir konu kendisini zorlamazsa o konuyu da yarın ele alırım.


* Bu yazı Fehmikoru.com'da yayınlanmıştır