Gündem

Fehmi Koru: İktidar için hoş olmayan senaryolar yazılıyor

Siyasette her zaman sürprizlere hazır olmak gerekiyor

21 Ocak 2019 15:04

Fehmi Koru*

Seçim tarihi yaklaştıkça partilerin ve partililerin heyecanının artmasını herhalde normal karşılamamız gerekir. Oysa ortalıkta ‘heyecan’ hissini akla düşürecek herhangi bir hareketlilik görülmüyor.

Gerçek anlamda ‘heyecan’ bir tek AK Parti’nin itibar ettiği yazarlarda kendini belli ediyor.

Seçimin kritik il ve ilçelerde kaybedilebileceği endişesinin verdiği heyecan…

“Ankara ve İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi de kaybeder” diye ortaya atılmış bir lâf var ya, bazıları bunu bir ölüm-kalım mücadelesine zemin yapmış görünüyor. Onlara göre, AK Parti bu iki büyük kenti -hatta Adana’yı, Bursa’yı, Mersin’i de- kaybedecek ve muhalefet bu başarıdan sonra genel seçim, ardından da cumhurbaşkanı seçiminin yenilenmesi talebiyle kamuoyunun karşısına çıkacak.

Siyaset sürprizlere açıktır

Muhalefet cephesinde böyle bir sonucu umut edenlerin fazla olduğunu sanmıyorum. Senaryo bana hiç değilse bu aşamada ‘boş’ geliyor.

Olmaz mı? Olabilir elbette. ‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ için yapılan referandumda, ‘Evet’ oyları başta İstanbul ve Ankara olmak üzere 17 büyükşehirde ‘Hayır’ oylarından daha az çıkmıştı. AK Parti ile MHP’nin ittifakı o büyükşehirleri kaybetmeyi engelleyememişti.

Siyasette her zaman sürprizlere hazır olmak gerekiyor.

Eğer gerçekten iktidar oylarında gerileme görülür ve ‘garanti’ bilinen il ve ilçeler kaybedilirse, bunun sebebi ne olabilir?

Konuyu bugünkü yazısında bir kez daha açan iktidar partisinin muteber saydığı yazarlardan biri, Süleyman Özışık, endişesini daha çok AK Parti’nin seçmen karşısına sunduğu aday profiline bağlama eğiliminde.

Yazısında ‘somut’ bazı tiplere yer vermiş. Okuyalım:

“Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’den milletvekili adayı olup, çıktığı televizyon ekranında Erdoğan’a, ‘Bu adam Kaddafi olmak istiyor’ diyen ve şimdi AK Parti Belediye Başkan Adayı gösterilen birinin… Gittiği her ortamda, ‘Süleyman Soylu Kürtleri katlediyor’ diyerek İçişleri Bakanı’na kâğıda kaleme gelmez galiz küfürler savuran ama AK Parti’den aday gösterilen bir belediye başkan adayının… Ya da ByLock kullandığı kesinlik kazanmasına rağmen AK Parti’den aday gösterilen bir başka adayın bunları yapmayacağına garanti verebilen birileri varsa, buyursun öne çıksın.” (Siyahlar yazara ait. FK).

Benzer tespit ve itirazları dile getirip farklı örnekler veren başka itibarlı yazarlar da var.

Özışık, yerel seçimde büyük kayba uğraması sonrasında, AK Parti’nin bazı milletvekilleri ile yanlış belirlenmiş belediye başkanlarının yeni bir parti oluşumuna katılabileceği endişesini de dile getiriyor.

Abdurrahman Dilipak da zaten “50-50 milletvekili AK Parti’den ayrılıp ya yeni bir partiye geçecek, ya da Saadet Partisi’nde yer alacak” diye yazmış.

Bu tür uyarılar başkan adayları ilan edilmeden önce yapılmış olsaydı, yanlış insanların adaylığının önüne geçmek amaçlı bir girişim olarak görebilirdik; adaylar açıklandıktan sonra yazılması bu yazıların, endişeyle ve ona dayalı duyulan heyecanla ilgili olmalı.

Gerçekten duyulan bir endişeyi yansıtıyor olmalı iktidar partisinin itibar ettiği yazarlar…

Partiler nasıl ortaya çıkar, nasıl ortadan kaybolur?

Mazur görülmeyi bekleyerek kanaatimi yazıyorum: Çizdikleri senaryonun gerçekleşeceğini düşünmüyorum. Benim siyaset gözlemim, iktidardan kopartılan unsurlarla kurulan/kurulacak olan siyasi partilerin toplumdan kabul görmeyeceğidir. Geçmişte öyle oldu, kabul görmediler.

Partiler toplum ihtiyaç duyduğunda bir bakmışsınız ortaya çıkar ve sağdan-soldan topladığı ödünç simalarla ve kör bir muhalefet anlayışıyla değil, umut veren yüzler ve sağlam bir programla kamuoyuna kendini benimseterek varlığını kabul ettirir.

Tıpkı Ak Parti’nin 2000 yılında yaptığı gibi…

Partilerin iktidardan düşmesi de, yine gözlemlerime göre, varlık sebeplerini yitirdiklerinin oy veren kitleler tarafından fark edilmesi sonrasında gerçekleşiyor.

Anavatan Partisi’nin, DYP’nin iktidarı kaybetmeleri böyle oldu.

Seçmenler -hiç değilse önemli bir bölümü- geçmişe ve bugüne bakarak değil daha çok geleceği düşünerek oy kullanıyorlar. İyi işler yapmış iktidar partileri ilerisi için umut veremez hale gelirse, seçmen, daha fazla umut verebilen, kendilerini daha müreffeh kılabileceği görüntüsünde olan partilere doğru kayıyorlar.

Yarın ne olacağı üzerine senaryolar oluştururken, yalnızca iktidardaki partinin yanlışlarına yoğunlaşmak bu sebeple hatalıdır; sonuç için diğer partilerin gelecek tasavvurlarına bakmak gerekir.

Senaryolarda gördüğüm bir uygunsuzluk da, ‘yeni parti’ beklentisinin rahatsızlık unsuru olarak görülmesidir.

Oysa, siyasette o kapının hep açık tutulması herkesin -en başta da ülkenin- yararınadır. İktidarları yanlış yapmaktan engelleyen, kendine çeki-düzen verme ihtiyacı hissettiren, itibar ettiği kalemlerin itirazlarına da yol açan yanlış tercihlerde bulunmaktan onları alıkoyan da her zaman ciddi bir alternatifle karşılaşabileceği beklentisidir. O beklenti kaybolursa, hele bir de mevcut muhalefet güven de vermiyorsa, ülkede umutsuzluk yaygın hale gelir.

Siyasette umudun tükenmesi ise ülke için zararlıdır.


*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.