Gündem

Fehmi Koru: Erdoğan - Trump görüşmesi sonrası yapılan açıklamalar, körler ve sağırlar diyaloğu gibi

"Umarım, Amerikan tarafı da, Külliye'den yapılan itirazdan sonra, aynı titizliği gösterir"

25 Ocak 2018 13:35

Fehmi Koru*

Çocukken kulağa bir şeyler fısıldayarak oynadığımız ‘telefon oyunu’ vardı; ilk kişinin söylediğinin sonuncuya gelindiğinde tamamen değişik hale büründüğünü görür ve gülerdik.

Böyle gülünecek tuhaflıklar yaşanmaması için, devletler, yetkilileri aracılığıyla görüştüklerinde iki taraf ne konuştukları hakkında birer bilgi notu yayınlar. Tarafların birbirini anladıklarının resmi belgesidir bu duyurular.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump’ın son telefon görüşmesinin ardından Külliye’den ve Beyaz Saray’dan yapılan duyurulara göz atıldığında, önemli birkaç noktada birbirinden farklı ifadelere yer verildiği hemen kendini belli ediyor.

Nitekim, Külliye adına yapılan ikinci bir açıklamaile, Beyaz Saray’ın, görüşülmemiş konuları görüşülmüş, verilmiş olan cevapları verilmemiş gibi yansıttığı belirtildi.

Körler ve sağırlar diyalogu gibi

Amerikalıların yaptığı hiç de hoş bir şey değil.

İsterseniz Beyaz Saray’dan yapılan açıklamadaki görüşmeyi tam yansıtmayan maddelere yakından bakalım:

Açıklamanın daha en başında, Trump’ın Afrin’de tırmanan şiddetten kaygı duyduğu, bunun Suriye’deki ortak amaçları zayıflattığı belirtiliyor. Bu cümlenin ardından da Trump’ın tavsiyeleri geliyor.

Külliye bu bölümün hayal mahsulü olduğunu bildiriyor.

İki paragraflık Beyaz Saray açıklamasının ikinci paragrafında, Trump’ın “Türkiye’den gelen yıkıcı ve yanlış söylemlerin ve OHAL ‘in sürekli uzatılması yüzünden ABD vatandaşları ve yerel çalışanlarının tutuklu olmasının kendilerini rahatsız ettiğini” muhatabına söylediğine dair satırlar var.

Evet, Trump ABD’nin açıkça eleştirilmesinden rahatsızlık duyduğunu söylemiş, ama görüşmede ‘yıkıcı ve yanlış söylemler’ diye bir ifade kullanmamış. Tutuklama şikayetine de, FETÖ’nün başının ABD’de himaye gördüğü ile PYD/YPG’ye silah verilmesi karşı görüşleri derhal kendisine ifade edilmiş.

OHAL uygulamalarına ise görüşmede hiç değinilmemiş.

Hayati derecede algı farklılıkları bunlar.

Söylenmemiş sözlerin (OHAL gibi) söylenmiş gibi açıklamaya konulması da, cevabı verilmiş konuların (tutuklular gibi) muallakta kaldığı izlenimi verilmesi de arada bir sorun olduğuna işaret ediyor.

Tercüman aracılığıyla konuşulduğuna göre, sözleri aktaranların yanlışlığından söz edilebilir. Türkiye tarafı itirazlarını duyurmadan önce yalnız Türkçeye değil İngilizce çözüme de bir kez daha kulak vermiş olmalı.

Umarım, Amerikan tarafı da, Külliye’den yapılan itirazdan sonra, aynı titizliği gösterir.

Savaş halinin riskleri yüzünden

Neden böyle bir temennide bulunmam gerektiğini bilmem açıklamalı mıyım?

Her şeyden önce görüşme silâhlı çatışmaların söz konusu olduğu bir dönemde yapıldığı için tarafların birbirlerini iyi anlamaları şart. Böyle ortamlarda en ufak ayrıntı bile önemlidir.

Külliye açıklamasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri arasında PYD/YPG’ye silâh sağlanmasına ABD’nin son vermesi konusunun da olduğu, Trump’ın da artık bunu yapmadıklarını ve yapmayacaklarını söylediği ayrıntısı da var.

ABD açıklaması bu konuda sessiz.

Vazgeçtiler mi silah vermekten, vazgeçmediler mi?

IŞİD/DAEŞ, PKK, el-Kaide ve İran destekli terör örgütleri ile mücadele, bölgesel istikrarı pekiştirmeye yaradığına ve hangi biçimde bulunursa bulunsun terörle mücadele etmenin ABD ile Türkiye arasındaki stratejik ortaklığın geliştirilmesine bağlı olduğuna dair bir cümleyle bitiyor ABD açıklaması.

İki lider bu konuda birbirlerine söz vermişler…

‘Stratejik ortaklık’ ha!

Menbiç’teki Amerikan askerleri

Konu üzerinde bu kadar durmamın sebebi, Türkiye’nin Afrin’e askeri harekatını pek umursamadığı görüntüsü veren Washington’un, burada istikrar sağlandıktan sonra Menbiç’e de benzer bir müdahalede bulunulabileceği yolunda Ankara’dan çıkan mesajlara ne diyeceğini merak etmemdir.

Menbiç Amerikan askerlerinin de bulunduğu yerin adıdır çünkü.

Beyaz Saray açıklamasında, telefon görüşmesi sırasında, “İhtiyatlı davranılarak Türkiye ile Amerikan askeri güçleri arasında çatışma riski taşıyan eylemlerden kaçınılması” tavsiyesinin Trump tarafından dile getirildiği cümlesi var.

Türkiye’nin itiraz etmediği bir cümle bu.

Amerikan tarafı böyle bir ihtimali varid görüyor, Türkiye de “Olmaz böyle bir şey” itirazında bulunmuyor.

Ben de buraya bunu not ediyorum.

Ne olacak şimdi?

Tarafların açıklamalarına yansıyan farklı algılamaları ortadan kaldırmak şart. Ne söylendiğinden daha önemli olan, söylenenlerin taraflarca nasıl anlaşıldığıdır. Fazla uzun olmayan bir telefon görüşmesinde bu kadar çok farklı algılama hayra alamet değil.

Bırakın hayati konularda yanlış algılamayı, sadece bir konuda bir ton farklılığı bile, savaş ortamlarında tarafları içinden çıkılması hayli zor –bazen de imkansız– badirelere sürekleyebilir.

Böyle bir ihtimal gözardı edilmemeli.

Türkiye’nin sınırlarına yönelik tehdidi ortadan kaldırma amaçlı olduğunu ilan ettiği Suriye’ye askeri müdahalesi, ilk aşama olan Afrin’de, Rusya’nın sağladığı kolaylık ve ABD’nin ses çıkarmaması ile gerçekleşti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la görüşmesinin Amerikan versiyonu Washington’un operasyona desteğinin şartlı olduğunu düşündürecek ayrıntılar içeriyor. Türkiye de tam o şart içeren noktalara itiraz ediyor.

Galiba en iyisi, iki liderin, en kısa sürede, yeniden ve bu defa ayrıntılı bir görüşme yapması.

*Bu yazı ilk kez fehmikoru.com sitesinde yayınlanmıştır.