Gündem

Fehmi Koru: AK Parti bugün o sıfatı pek kullanmıyor

"Sempozyumun isminde ‘uluslararası' sıfatı kullanılmamış"

16 Ağustos 2018 11:41

Fehmi Koru*

AK Parti’nin kuruluş yıldönümü vesilesiyle SETA ‘Kuruluşundan Bugüne AK Parti Sempozyumu’ adıyla bir toplantı düzenlemiş. Dört oturum halinde yapılan toplantıda, artık iktidarında 17. yılına giren AK Parti’nin bu yıllar boyunca siyaset ve devletin dönüşümünde, dış politikada, ekonomik büyüme ve kalkınmada, hukuk, toplum ve kültür alanlarında gerçekleştirdikleri tartışılmış.

Sempozyumun isminde ‘uluslararası’ sıfatı kullanılmamış, ancak dış politika paneline yurtdışından da katılımlar olmuş.

‘Milli geçmiş’ ifadeleri kullanmam, toplantıdan her şey olup bittikten sonra haberdar olmam yüzünden.

Önce dün Okan Müderrisoğlu söz etti, bugün de Türkiye gazetesinde hem Nebi Miş hem de Rahim Er sütunlarında sempozyum izlenimlerini paylaştılar. Nebi Miş düzenleyici SETA adına bir panelin de yöneticisiymiş zaten.

Hepsi bu kadar… (Gözümden kaçan değerlendirmeler olduysa yazarlarından özür dilerim).

Oysa bir partinin iktidarda geçen 16 yılının değerlendirilmesi çok daha fazla yankı bulmalıydı.

Yıllar önceki sempozyum

AK Parti’nin iktidarının ilk yılını geride bıraktığında (Ocak 2004) düzenlediği ‘Uluslararası Muhafazakarlık ve Demokrasi Sempozyumu’nu hatırlıyorum. İktidarı bir yana, henüz kuruluşu üzerinden bile fazla bir zaman geçmemişken, AK Parti, kendisini görücüye çıkarmış, eli kalem tutan her kesim ve eğilimden insanı o sempozyumun oturumlarında konuşturmuştu.

Büyük bir bölümü şimdilerde medyada kendisine yer verilmeyenlerden oluşan geniş bir konuşmacılar listesi vardı o sempozyumun…

AK Partililer daha çok dinleyici olarak kalmayı tercih etmişlerdi.

O toplantı sonrasında, konuşmacı ve tartışmacı olarak katılan hemen herkesin üzerinde birleştiği “AK Parti muhafazakar demokrat bir partidir” tezi, partinin sözcüleri tarafından eskisinden daha büyük bir rahatlıkla kullanılmaya başlandı.

İki gün süren toplantının açılış konuşmasında AK Parti genel başkanı olarak Tayyip Erdoğan‘ın yaptığı konuşma önemlidir.

Uzun konuşmadan satır başlarını vereyim:

“AK Parti, siyaseti radikalleştiren ‘siyasi cemaat’ anlayışına da, siyaseti fikirsizleştiren ‘siyasi şirket’ anlayışına da kesinlikle karşıdır. AK Parti, muhafazakarlık temelinde bir kitle partisidir. Siyasetin fikir ekseninde yapılmasını temel almakta, buradan kalkarak kitlelere dönük merkez siyaseti üretmektedir.

“Asıl olan barış ve uzlaşı, diyalog ve işbirliğidir. Bugün için çağdaş dünyanın ortak hedefi, barış, istikrar ve refahı güvenceye alacak bir diyalog ve işbirliğini geliştirmek şeklinde özetlenebilir. Bu ortak hedefe ulaşabilmek için demokrasi ve insan haklarına saygının güçlendirilmesi, sürdürülebilir ve dengeli bir ekonomik ve sosyal gelişmenin sağlanması, yoksullukla mücadele önlemlerinin artırılması, kültürler arasındaki karşılıklı anlayışın geliştirilmesi zorunluluğu vardır.

“Bugün çağdaş dünya ile entegre olamayan, evrensel değerleri benimsemeyen, insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti gibi kavramları geliştirmeyen ülkeler, yalnızlığa itilmektedir.

“Halkımız, Türkiye’yi kutuplaşmalara götüren, halkın genelini kucaklamayan söylem ve üsluplarıyla marjinalleşen partilere tam anlamıyla güvenmemektedir. Geleneği dışlamayan bir modellik, yerelliği kabul eden bir evrensellik, manayı reddetmeyen bir rasyonellik, köktenci olmayan bir değişim istemektedir

“AK Parti, evrimci veya tedrici ve doğal sürecinde işleyen toplumsal dönüşüme dayalı bir değişimi savunmaktadır. AK Parti’nin muhafazakarlıktan anladığı, mevcut kurum ve ilişkilerin korunması değil, bazı değerlerin ve kazanımların korunmasıdır.

“AK Parti, radikal söylem ve üslubun Türkiye siyasetine bir fayda sağlamadığını, Türk siyasetinin çatışma, kamplaşma ve kutuplaşma yerine uzlaşı, bütünleşme ve hoşgörü üzerine kurulması gerektiğini düşünmekte ve ılımlılığın toplumun genel bir talebi olduğuna inanmaktadır. Muhafazakar demokrasiye göre sınırlandırılmayan, keyfiliğe ve hukuksuzluğa olanak sağlayan, katılımı ve teslimi önemsemeyen, bireysel ve kolektif hak ve özgürlükleri hiçe sayan totaliter ve otoriter anlayışlar, sivil ve demokratik siyasetin en büyük düşmanlarıdır.

“Her türlü dayatmacı, buyurgan, tek tipçi, toplum mühendisliğine dayanan yaklaşımlar, sağlıklı bir demokratik sistem için engeldir. Hiç kimse, masa başında toplumları yönlendirmeye, onlara biçim vermeye kalkmamalıdır. Muhafazakar demokrasi kimliğimiz, her türlü toplumsal ve siyasal mühendisliğe karşıdır. Demokrasi, bir diyalog, tahammül ve uzlaşı rejimidir. Diyalogun gelişmediği kapalı toplumlar, kültür üretmezler. Türkiye’de kendine özgü bir demokrasi yerine, çoğulculuk, çok seslilik ve tahammül duygusunu sindirebilmiş bir demokrasi tesis edilmelidir. İdeal olan, seçimlere ve belli kurumlara indirgenmiş mekanik bir demokrasi değil, idari, toplumsal ve siyasal alanlara yayılmış organik bir demokrasidir. Biz buna ‘derin demokrasi’ diyoruz.

“AK Parti, dini bir toplumsal değer olarak önemsemekle birlikte, din üzerinden siyaset yapmayı, devleti ideolojik bir dönüşüme uğratmayı, dini sembollerle örgütlenmeyi doğru bulmamaktadır.” 

Ve bugün…

Bu konuşmanın üzerinden geçen 16 yıldan sonra AK Parti’nin bugün neyi temsil ettiğini de SETA yöneticilerinden Türkiye yazarı Nebi Miş‘in özetinden aynen sunayım:

“AK Parti’nin Türkiye siyasetinde daha önce benzeri görülmemiş başarısında, kuşkusuz en önemli faktör Erdoğan’ın liderliğidir. / Millet iradesinin ve toplumsal meşruiyetin AK Parti siyasetinin merkezine konulması öne çıkan unsurların başında gelmekte. /AK Parti ve Erdoğan’ın içeriden ve dışarıdan her türlü müdahaleye karşı, ‘milletle birlikte mücadele politikası’ AK Parti’nin gösterdiği başarının anahtarından biri.

“Buna ek olarak AK Parti’nin, iktidar olduğu günden bu yana siyasal, ekonomik ve toplumsal alanlardaki reformist ve dönüştürücü duruşu öne çıkan diğer önemli bir husus. / AK Parti, toplumun farklı kesimlerine ulaşabilmekte, toplum katmanları arasında bir köprü kurarak sosyal etkileşimi sağlayabilmektedir. / Bu siyaset tarzı, AK Parti’nin siyasi ve toplumsal konsensüs konusunda diğer partilere kıyasla daha kapsayıcı olduğuna işarettir. / Taban eğilimlerine ve toplumun sosyolojik dönüşümüne göre siyasal değişim ve dönüşümünü gerçekleştirebilmektedir. / Alternatif politika üretmede ve bunları topluma sunarak onları ikna etmede diğer muhalefet partilerinden daha başarılıdır.
“Tüm bu açılardan bakıldığında, ‘hâkim bir parti’ olarak AK Parti’nin bu ve benzeri özelliklerini koruduğu müddetçe hâkimiyetini sürdürmesi, siyasi partilerle ilgili literatürün de ortaya koyduğu bir gerçekliktir.”
Kendini ‘muhafazakar demokrat’ olarak tanımlayarak yola çıkan AK Parti bugün o sıfatı pek kullanmıyor.

‘Hâkim bir parti’ artık AK Parti…

*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.