Gündem

Fehmi Koru: ABD ile nasıl başa çıkılır? Daha doğrusu nasıl başa çıkılamaz?

"Umarım, devleti yönetenler gaza gelmiyorlardır"

22 Ekim 2017 11:40

Fehmi Koru*

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 100 yıldan fazla bir süredir kendini ‘çağdaş Roma İmparatorluğu’ olarak gören, ‘emperyal’ bir güç olarak konuşlanmış bir ülkedir. İki dünya savaşının sona erdirilmesinde belirleyici rolü askerleriyle ABD oynamıştır.

‘Emperyalist’ bir anlayışa sahip olmayasaydı 70 kadar ülkede 800 kadar askeri üssü bulundurur muydu?

Dünyanın jandarmasıdır da ABD. Vietnam nere, ABD nere? Son yıllarda Afganistan, Irak, Suriye… Bütün bu ülkelerde savaş var ve hepsinde ABD ya kendi askerleriyle ya da uzaktan vekâlet savaşı yoluyla yer almaktadır.

Modern görüntüsüne rağmen, uzun yıllar, derinin rengi, etnik kimlik ve cinsiyet konularında ayrımcılığı sistemi içerisinde korumuş bir ülkedir de ABD. Derisinin rengi siyah olanlara ikinci sınıf muamelesi uygulamış, Yahudileri öndegelen üniversitelerinin kapısından içeri sokmamış, kadınları erkekler karşısında mağdur durumda bırakmaktan çekinmemiştir.

Hem de 1970’li yıllara kadar…

Ayı ile yatağa girmek

Emperyal bir güç ve dünya jandarmalığı sebebiyle başka ülkeleri de yakın takibi altında tutar ABD, çıkarları istikametinde politikalar oluşturmalarına gayret eder, tersine davranışa girenleri cezalandırma yoluna gider. Bu amaçla kurduğu bir askeri akademide gerektiğinde ülkelerinde siyasete müdahalede bulunacak başka coğrafyalardan (Latin Amerika’dan, Orta ve Uzak Doğu’dan) subayları da eğitmektedir.

Tabii bu ve başka sebeplerle kan dökmekten de çekinmez ABD.

İsmet İnönü, ABD’yi kast ederek, “Büyük devletlerle ilişki kurmak ayı ile yatağa girmek gibidir” derken, hem kişisel hem de devlette en yüksek görevlerde bulunduğu sırada edindiği kurumsal deneyimlerini konuşturmuştu.

Aynı konuda, başından sonuç almış iki darbe (12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980) geçmiş Süleyman Demirel’in de veciz tespitleri olduğunu biliyoruz.

Sadece biz mi bunları biliyoruz?

Hayır, Avrupa’dakiler dahil dünyanın pek çok ülkesinde devletleri yönetenler ile siyasete yakın duranlar da bu gerçeklerden haberdarlar.

Nasıl olmasınlar? İstemediği gelişmeler yaşandığında ülkelerin istikrarını tehdit edecek bir ‘yerli müdahale gücü’nü hazır bulunduran bir ülkedir de ABD.

‘Gladio’ yaygın adıyla bilinen örgütü NATO üyelerinde ve önem verdiği başka ülkelerde ABD kurmuş ve pek çok ülkede eylemler için düğmeye basmaktan geri de durmamıştır.

En bilinen örnek, sonradan Senato soruşturmalarına da yol açan eylemler sayesinde İtalya’dır ve o ülkede sol partilerin iktidara gelmesi, sol gösterip sağ sağ gösterip sol vuran ‘Gladio’ örgütü eylemleriyle önlenmiştir.

Gerektiğinde başka ülkelerde terörü ve teröristi de destekler, hatta kendi halkına karşı bile acımasız davranabilir Amerikan yönetimleri…

Uyardım durdum

Nereden öğrendik bu ve buna benzer bilgileri?

Başkalarını bilemem, ama ben bu bilgileri Amerikalı yazarların ülkeleri hakkında kaleme aldıkları eleştirel kitaplar ve makalelerden öğrendim.

Dünyada en kalabalık literatür ABD’nin iç ve dış politikalarıyla ilgili yayınlardır.

Çünkü ABD, bütün bu saydığım ve muhtemelen saymayı ihmal ettiğim olumsuz özellikleri yanında fikir ve ifade özgürlüğüne sahip demokratik bir ülkedir de.

Olumsuz özelliklerine rağmen dünyada itibar görmesi ve vize işlemini askıya alıp seyahat yasağı uyguladığı ülkelerdeki dengeleri sarsması da bu yüzdendir.

Uzun yazı hayatım sırasında bu konuya ilişkin yüzlerce –belki binlerce– kez kalem oynattığımı söylersem mübalağa etmiş olmam.

Hep uyarmışımdır.

İlk kez şimdi ciddi tedirginlik yaşıyorum.

Ne demek istediğimi tam anlatabilmek için son zamanlarda karşıma çıkan yazılardan tedirginliğimi artıran türden –iyi niyetle kaleme alındığı kuşkusuz– bir örneğe göz atmanızı istiyorum.

Okuyalım:

“Niye dünyaya kafa tutuyoruz ki?

Bu cümleyi giderek daha fazla duymaya başladım.

Bunun anlamı şu değil mi;

ABD’nin, Avrupa’nın kapıkulu olmaya devam edelim.

On yılda bir ekonomik kriz, darbe yaşayalım, onlara istediklerini verelim.

Askerimiz, bizim değil, onların istediği yere savaşmaya gitsin, istemedikleri yere giremesin.

Şehirlerimizde bombalar patlasın, dağlarımızda çatışma bitmesin.

Casusları içimizde cirit atsın, biz görmeyelim, hatta bir de üstüne istihbarat desteği verelim.

Biz kimi seçersek seçelim ‘iktidar’ onlar olsun, seçtiğimiz liderler bize değil, onlara karşı sorumlu olsun.

Kurdukları paralel devletlerle asla mücadele etmeyelim, devleti ‘bizim’ bilelim, ama onlara teslim edelim….

            ***

Bu liste uzar, gider…

Gerçekten bu mudur istediğiniz?”

Herhalde kimse bunları istemez.

Ancak bunu sağlamanın yolu nedir?

Dört kıtaya uzanan Roma İmparatorluğu’nu çağımızda temsil etmeye soyunmuş, bu amaçla organize olmuş, askeri varlığı 70 ülkeye uzanan, parasını global para birimi haline dönüştürmeyi becermiş, 350 milyonluk ekonomisi zengin, teknolojisi üstün bir ülke var karşınızda.

Akıllı, akılcı, makul bir yöntem bulunamazsa, onun yaptıklarıyla mücadele etmek için attığınız her adımı size zarar verecek biçimde kullanabilecek bir ülke.

Kullandığını da biliyoruz.

Umarım, devleti yönetenler gaza gelmiyorlardır

*Bu yazı ilk kez fehmikoru.com'da yayımlanmıştır.