Kültür-Sanat

"Fatih Akın hayatımın rolünü verdi"

Hollywood yıldızı ilk kez anadili olan Almanca ile kamera karşısına geçti

31 Mayıs 2017 12:10

Fransa'da düzenlenen 70. Cannes Film Festivali'nde Fatih Akın'ın yönetmenliğini yaptığı In The Fade filmiyle en iyi kadın oyuncu ödülü alan Diane Kruger "Fatih’in isteğiyle role hazırlanmak için geçici olarak Hamburg’a yerleştim çünkü Türkiye’den gelenlerin kültürünü, gelenek ve göreneklerini gerçekten anlamak için buna ihtiyacım vardı. Bildik imajımın dışına taşabileceğim, sınırlarımı sonuna kadar zorlayacağım fırsatı Fatih Akın verdi. Bir nevi hayatımın rolü oldu" diye konuştu. Hollywood yıldızı ilk kez bu filmle anadili Almanca ile kamera karşısına geçti.

Cumhuriyet gazetesinden Esin Küçüktepepınar'ın haberine göre Hollywood yapımı Truva'daki Truvalı Helen rolünden Tarantino’nun Soysuzlar Çetesi'ne sinemada parlak fırsatlar bulan Kruger, Fatih Akın'ın filmi için "Beş yıl bekledim ama iyi ki beklemişim" dedi.

"Almanya'nın en önemli ve yaratıcı sinemacısı"

Beş yıl önce tam da buradaki bir partide tanışmıştık diyen Kruger sözlerine şunları ekledi:

“Fatih’le çalışmayı öylesine çok istiyordum ki, itiraf edeyim, iki üç tane ‘shot’ attıktan sonra yanına gidecek cesareti ancak topladım. Bakmayın, çok utangaç bir insanım ve hayatta bir yönetmene giderek rol istemedim. Ama şu an bence Almanya’nın en önemli ve yaratıcı sinemacısı, denemeye değerdi. Beş yıl bekledim ama iyi ki gitmişim.

Fatih Akın hayatımın rolünü verdi

"Bildik imajımın dışına taşabileceğim, sınırlarımı sonuna kadar zorlayacağım fırsatı Fatih Akın verdi. Bir nevi hayatımın rolü oldu. Zorlayıcı ve istediğini almak için sizi sürekli iteleyen bir yönetmen. Sıradanlıkla ilgilenmiyor. Elbette ben de teslim oldum. Kardeş gibi sevdik birbirimizi”

Diane Kruger, In The Fade (Solgun/Aus des Nichts) filminde kocası ve küçük oğlunu ırkçı bir bombalama olayında kaybeden Katja Şekerci rolünü canlandırıyor. Almanya’da sekizi Türk 10 kişiyi öldürmekle suçlanan aşırı sağcı terör örgütü NSU üyelerinin yargılandığı davadan esinlenilmiş senaryosuyla film güçlü başlıyor. Batı aleminde son dönem hortlayan neo- Nazizm ve İslamofobi gibi meselelere dikkat çekmesiyle cesur davranıyor. Gelgelelim bir süre sonra derdini gayet bir sıradan anlatıma teslim eden film yavanlaşıyor ve tartışmalı finaliyle meselenin önemine gereksizce ikna etme çabasına giriyor. Finali konuşacaksak, Diane Kurger’in bununla ilgili hiç derdi olmamış: “Herkesin düşüncesi kendine, siz Katja Şekerci’nin yerinde olsanız ne yapardınız, bunu düşünün. Bence hayal etmek dahi acı veriyor. Zaten bu güzel günde, şan ve şöhret ortamında, bu tür acılardan konuşmak, rolümün hakkını nasıl da vermeye çalışmamdan söz açmak dahi absürd ama hiç değilse bu tür filmler farkındalık yaratıyor, bu da insana bir parça iyi geliyor.” dedi.

"Sıkıcı kasabamdan kaçmam ve hayatımın amacını bulmam gerekiyordu"

Almanya’nın küçük bir kasabasından Paris’e yola çıktığında henüz 15 yaşında olan Kruger “Ne istediğimi bilmiyordum ama çok azimli ve iddialıydım. O hiçbir şeyin olmadığı, bir yeni yetme için öldürücü derecede sıkıcı kasabamdan kaçmam ve hayatımın amacını bulmam gerekiyordu” diyor.

Sanat tarihi mezunu Hollywood yıldızı baleyle de ilgilenmiş. Ardından mankenlik ve oyunculuğa geçen Kruger sözlerine şunları ekledi:

"Çocukluğumda çevremizde hiç mülteci aile yoktu, Türklerle bir bağlantım, kültürlerini tanıyacak fırsatım olmadı. Sonrasında da zaten hep Almanya dışında yaşadım. Fatih’in isteğiyle role hazırlanmak için geçici olarak Hamburg’a yerleştim. Çünkü Türkiye’den gelenlerin kültürünü, gelenek ve göreneklerini gerçekten anlamak için buna ihtiyacım vardı."

İlgili Haberler