Söyleşi

Faruk Loğoğlu: Trump ve Avrupa, IŞİD'le mücadele iyi gitmediği takdirde Türkiye'yi sorumlu tutacaktır

"ABD'nin Suriye'den çekilme kararını Türkiye'nin tasarladığı operasyona yeşil ışık olarak değerlendirmek doğru olmaz"

05 Ocak 2019 03:00

ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den askerlerini çekeceğini açıklamasının üzerinden haftalar geçti, ancak ‘Suriye meselesi’ çözülmeye başlayacağına daha da karmaşık bir hâle geldi.

Trump’ın açıklamasından sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapacağı operasyonun ertelendiğini belirtti, YPG Menbiç ile civar bölgelerden çekildiğini açıkladı ve bu bölgeyi “koruması” için Suriye ordularına çağrıda bulundu. Suriye medyası ordu Menbiç’e girdi dedi; Washington yalanladı, Kremlin doğruladı. Trump hükümetinde Suriye kararına bağlı istifalar geldi. Trump sürpriz yaptı Irak’a gitti, “gerekirse Suriye’ye direkt buradan tekrar gireriz” dedi, birkaç gün sonra da “Ben ne zaman çekileceğimizle ilgili resmi birşey söylemedim, çekilirken de IŞİD’le savaşacağız” açıklamasında bulundu. IŞİD’in yeniden güçlenmesine sebep olarak ABD’nin ulusal güvenliğini tehdit edebileceği uyarısında bulunarak Suriye’den çekilme kararını eleştiren Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Trump ile yaptığı görüşme sonrasında "Trump YPG ile Türkiye'nin çatışmasını istemiyor“ dedi.

Bunlar Trump’ın ‘çekilme açıklamasından’ sonra meydana gelen gelişmelerden sadece bazıları. Gelişmelere her gün bir yenisi ekleniyor, her yeni bilgi olayın perde arkasıyla ilgili yeni detayları gözler önüne seriyor.

T24 bu karışık Suriye gündemine ışık tutması için tecrübeli diplomat Dr. Faruk Loğoğlu ile görüştü. Uzun yıllar çeşitli konsolosluk ve büyükelçiliklerde görev alan Loğoğlu, 2001- 2006 yılları arasında da Türkiye’nin ABD Büyükelçisi idi.

T24’e konuşan Loğoğlu, “Çekilme kararı ABD’nin Suriye defterini kapattığı anlamına gelmiyor” yorumunda bulundu ve ekledi; “Siyasi ve diplomatik alanlarda varlığını hissettirmeye devam edecek, kendince gerekli görürse askeri planda da geri dönecektir. Ayrıca Başkan Trump, IŞİD’le mücadelede hala önemli bir etken olarak gördüğü YPG’ye desteğinin devam edeceğini bir twitter mesajıyla birkaç gün önce tekrar duyurmuştur. Öte yandan, çekilme kararını Türkiye’nin tasarladığı operasyona yeşil ışık olarak değerlendirmek de doğru olmaz. ABD, IŞİD’le mücadelenin ayrı cephelerde de olsa muhtemelen hem Türkiye hem PYD/YPG tarafından yürütülmesini beklemektedir.  Türkiye ile YPG’nin çatışmasında ABD kendi çıkarları açısından bir yarar muhtemelen görmemektedir. ABD Ankara’yı kaybetmemek ve özellikle İran’ı kuşatma planı konusunda yanında tutmak istemektedir.”

T24’ün Dr. Faruk Loğoğlu ile gerçekleştirdiği söyleşinin tamamı şöyle:

Trump, geçtiğimiz haftalarda “Suriye’den askerlerini çekeceğini” açıkladı.  Sizce bu çekilme Türkiye’ye bölgede bir avantaj sağlıyor mu, yoksa bu çekilme kararının Türkiye’ye yarattığı tehlikeler var mı?

Trump’ın askerlerini çekme kararı, ilk aşamada Türkiye için dolaylı da olsa, önemli bir yarar sağlamıştır: Fırat’ın doğusuna hemen yapılması tasarlanan askeri operasyonun ertelenmesiyle birlikte mevcut durumu ve başka seçenekleri değerlendirmek için zaman kazanılmıştır. Trump’ın önce hemen dediği çekilme sürecini, Kongre ve yönetim içinden gelen yoğun eleştiriler karşısında, zamana yayarak yavaşlatacağı anlaşılmaktadır.  Aralarında bir sebep-sonuç ilişkisi olduğu ortada olan Ankara’nın erteleme kararı ile ABD’nin çekilme takviminin bundan sonra birbiriyle nasıl ilişkileneceği net değildir.  Bu arada, TSK’nın bölgeye yönelik hazırlık ve yığınaklarının yoğunlukla sürdüğü bilinmektedir.  

Dolayısıyla Amerika’ya aksi yönde bir söz verilmediyse, Rusya ile İran operasyona karşı çıkmazlarsa ve Suriye yönetimi Ankara’nın YPG bağlantılı kaygılarını karşılamaya yönelik adımlar atmazsa, Türkiye operasyon için ABD’nin çekilmesini beklemeyebilir. 

Öte yandan, çekilme kararı bu şekliyle aslında Türkiye’nin işini kolaylaştırmamakta, aksine, yükünü ağırlaştırmaktadır.  İktidarın söylemlerine bakılırsa, Türkiye’nin öncelikli hedefi YPG’yi etkisiz hale getirmektir. Oysa şimdi Trump’a göre IŞİD’in “kalıntılarını” temizlemek görevini de Ankara üstlenmiş bulunmaktadır. Toprak kaybına rağmen IŞİD’in hem Irak hem Suriye’de hala ciddi bir tehdit oluşturduğu ise bir vakıadır. IŞİD gücünü göstermek için bölgede ve bölge dışında yeni terör saldırıları düzenleyebilir. Trump ve hatta Avrupa ülkeleri, IŞİD’le mücadele iyi gitmediği takdirde, neticede Türkiye’yi sorumlu tutmaya kalkışacaklardır.     

"ABD’nin yokluğunda Türkiye’nin manevra alanı artık daralmıştır"

Ciddi bir başka sıkıntı ise, çekilme kararının, Astana sürecinin tarafları arasında Suriye bağlamındaki çıkar ve öncelik farklılıklarını görünür kılması ve Astana sürecini baltalama olasılığıdır.  Türkiye Esad’a karşı, Rusya ve İran Esad yanlısıdır. Türkiye PYD/YPG’ye karşı, Rusya değildir. İktidar Türkiye’yi Sünni eksende konumlarken, İran Şii eksendedir.  Rusya ve İran uzun vadede Türkiye’yi Suriye’de görmek istemeyecektir. Dolayısıyla bu üçlü arasındaki çıkar ve öncelik çatışmaları, Amerika’nın yokluğunda, ortak paydalardan daha ağır basabilecektir. Zira, ABD’nin yokluğunda Türkiye’nin manevra alanı artık daralmıştır.

Geçtiğimiz günlerde verdiğiniz bir röportajda Suriye’de Türkiye, İran ve Rusya arasında daha fazla iş birliği gerektiğini belirtmiştiniz. Bize bu iş birliğinin nasıl işlemesi gerektiğini düşündüğünüzden biraz bahseder misiniz?

Bu üç ülkenin ana hedefi ülkede etki sahibi oldukları bölgelerde çatışmaların durdurulması olmuş, bunda da göreceli olarak başarı kaydetmişlerdir.  ABD’nin çekilme kararı sonrasında da Astana süreci ortaklarının ana hedefinin çatışmasızlık ortamını muhafaza etmek ve pekiştirmek olmalıdır.

Bu nedenle, Türkiye’nin, PYD/YPG’ye ilişkin beklentilerinin müzakerelerle karşılanarak Menbiç ve Fırat’ın doğusunda askeri operasyon yapmasını gereksiz kılacak adımlar atılabildiği takdirde Suriye’de barış ve istikrar için ciddi bir kazanım sağlanacaktır.

"İdlib’deki tansiyon Menbiç ve Fırat’ın doğusundakinden çok daha yüksektir ve müzakerelerle halledilmesi daha zordur"

Bu mümkün müdür? Moskova’daki Türk heyetiyle yapılan son temaslardan sonra Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Suriye’de terörist tehlikesini ortadan kaldırmak için birliklerimizin koordinasyonu konusunda mutabakata vardık” açıklamasıyla askeri operasyonlar konusunda danışmanlar olmadan tek taraflı davranılmayacağını ve Türk heyetinin de bu görüşte olduğunu anlatmaya çalışmıştır.

Öte yandan, ağırlık diplomasiden yana konularak anayasa komisyonun teşkiline öncelik verilmeli ve BM Cenevre barış sürecine işlerlik kazandırılmalıdır. Ancak, şunu unutmayalım, İdlib’deki tansiyon Menbiç ve Fırat’ın doğusundakinden çok daha yüksektir ve müzakerelerle halledilmesi daha zordur. Ve Soçi mutabakatına göre İdlib’te olup biteceklerden Türkiye sorumludur.

"Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye ordusuyla karşı karşıya gelebilir"

Türkiye’nin yapacağı olası bir harekat bölgede dengeleri nasıl etkiler? 

Türkiye’nin yapacağı olası bir harekât bölgedeki dengeleri çok yönlü etkiler:

a-) PYD/YPG’nin Şam’la yakınlaşmasına yol açar. Operasyon olasılığı devam ettikçe PYD/YPG-Şam işbirliği derinleşebilir. Nitekim YPG Suriye ordusunu Menbiç’e girmeye davet etmiştir Trump’ın son açıklamasında da belirttiği üzere, Türkiye’nin uyarı ve itirazlarına rağmen, ABD’nin örgüte desteği de sürecektir. Bir operasyon durumunda bu destek artabilir ve Türkiye – ABD ilişkileri yeniden gerilir.   

b-) Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye ordusuyla karşı karşıya gelebilir.

c-) Operasyon için Suriye hava sahasının kullanımı konusunda Rusya isteksiz davranırsa, operasyonun icrası bakımından sıkıntı çıkabilir. Ve Rusya’yla sorun yaşanabilir.  

d-) Suriye’yle yakınlaşma halinde olan başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinde Türkiye’ye karşı tepkiler oluşur. Çünkü, Suriye’nin Arap ülkeleriyle ilişkileri iyileştiği oranda Türkiye’nin Suriye topraklarındaki askeri faaliyetleri daha çok göze batacaktır.

e-) İran, Türkiye’nin Suriye sahasında daha fazla alan kaplamasını istemeyecektir. Bu nedenle, Ankara – Tahran ilişkileri sıkıntıya düşebilir.”   

Rusya ve ABD arasında Orta Doğu’da bir “yumuşak güç” kurma yarışı olduğu konuşuluyor. ABD’nin açıkladığı gibi Suriye’den çekilmesi bu yarışı nasıl etkiler?

Çekilme, öteden beri varlığını hep hissettiğim fakat fazla spekülatif bulduğum için bir öngörü olarak ifadeden kaçındığım bir düşüncemle uyumlu.  O da şu: Rusya ile ABD arasında Ortadoğu kapsamında bir “alan bölüşümüne” dair ismi konulmayan ortak bir anlayış  var gibidir.  Buna göre ABD daha fazla Irak’ta, Rusya ise Suriye’de etki sahibi olmak istiyor.  ABD, İran faktörü nedeniyle Basra Körfezini kontrol edebilmek için Irak’a; Rusya, sıcak denizler ve Doğu Akdeniz nedeniyle Suriye’ye bakıyor.  Nesnel koşullarda bugün Irak’ta ABD, Suriye’de ise limanları, havaalanları ve askerleriyle Rusya vardır.  Yapılan açıklamalar da bu durumu teyit ediyor. Putin çekilme kararını doğru buluyor, Trump gerekirse Suriye’deki işimizi Irak’tan görürüz diyor. 

Neticede Ortadoğu’da bir yumuşak güç yarışı varsa, bu ABD ile Rusya arasında “kazan kazan” anlayışı üzerine kurulu bölgeyi bölüşmeye yönelik bir yarış olarak görülebilir.

"Türkiye ulusal güvenliğini sağlamak amacıyla BM Yasa’sında yer alan 'meşru müdafaa' hakkını kullandığını belirtmektedir"

Geçtiğimiz günlerde YPG Menbiç ve civar bölgelerden çekildiğini açıkladı, kısa süre sonra Suriye ordusu bölgeyi kontrol altına aldığını belirtti. Bu Türkiye’nin yapacağı olası bir operasyonu uluslararası hukuk perspektifinden nasıl etkiler?

Suriye, kendi daveti üzerine orada bulundukları gerekçesiyle Rusya ve İran dışındaki ülkelerin (Türkiye, ABD gibi…) topraklarındaki askeri varlığını işgalci olarak görmektedir. Türkiye ise komşu ülkeden gelen terör saldırılarına karşı ulusal güvenliğini sağlamak amacıyla BM Yasa’sında yer alan “meşru müdafaa” hakkını kullandığını belirtmektedir.  Terörle mücadele yükümlüğünü Suriye tek başına yerine getiremediği için IŞİD’le mücadele için oluşturulmuş uluslararası koalisyonda Türkiye de vardır. Türkiye’nin Suriye’deki varlığını değerlendirirken, Şam yönetiminin daveti olup olmadığına, BM Güvenlik Konseyi’nin kararı olup olmadığına ve Suriye’den Türkiye’ye yönelik sınır ötesi müdahaleyi gerekli kılacak ölçüde saldırılar gerçekleşip gerçekleşmediğine bakmamız gerekir.

Peki sizce Kremlin’in “Ordu Menbiç’e girdi” derken Washington’ın Suriye ordusunun açıklamalarını yalanlaması ne anlama geliyor?

Menbiç’te gerçek durumu kim ne kadar yansıtıyor tam olarak belli değildir.  Şam, 400 kadar YPG’linin Menbiç’ten ayrıldığını ileri sürüyor.  Türk medyasına göre muhalif güçler Menbiç’e ilerliyor.  Bu konuda en sağlıklı değerlendirmeyi – ve açıklamaları- Türk makamlarının yapıyor olmaları gerekir.”

"ABD’den Suriye bağlamında yeni ve beklenmedik başka adımlara her an hazırlıklı olmalıyız"

ABD “Gerekirse Suriye’ye Irak’tan tekrar girebileceğini belirtti. Sizce Trump Suriye’den çekilerek göz boyamaya mı çalışıyor?

“Trump, çekilme kararıyla daha önce Amerikan halkına vermiş olduğu bir sözü yerine getirmiş oluyor.  Türkiye, IŞİD’le mücadeleyi bundan böyle ben yürütürüm deyince Trump bunu da fırsat bilerek askerleri çekme kararı alıyor.  Çekilme kararı ABD’nin Suriye’yi tümden bıraktığı ya da PYD/YPG’ye olan desteğine son vereceği anlamına gelmiyor.  Hatta Trump bu desteğin süreceğini söylüyor.  Bu itibarla, ABD’den Suriye bağlamında yeni ve beklenmedik başka adımlara her an hazırlıklı olmalıyız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın açıklamalarından kısa süre sonra Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyonu bekleteceklerini açıkladı. Sizce bu iki açıklamanın peş peşe gelmesi ne anlama geliyor?

Bu iki açıklamanın birbiriyle bağlantılı olduğu anlamına geliyor.  Zira çekilme ve erteleme kararları Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump arasında yapılan bir telefon görüşmesinin ardından gelmiştir.  Tasarlanan operasyona ilişkin başlıca kaygılardan biri Türk ve Amerikan askerlerinin karşı karşıya gelmeleri ihtimaliydi.  Görüşmede bu tehlikeyi bertaraf edecek bir düzen üzerinde tarafların mutabık kaldıklarını varsaymalıyız.  Ancak Trump’ın çekilme süresini uzatması tabloyu değiştirmiştir. Türkiye askeri operasyon için bu kadara uzun süre bekleyecek midir? Hep birlikte göreceğiz.

"Trump’ın aldığı bu karara kendisinin bile hazırlıklı olmadığını anlayabiliriz"

Trump ile Erdoğan arasındaki telefon konuşmasıyla ilgili ABD basınında birçok iddia var. Bir iddiaya göre Trump, danışmanının telefon konuşması sırasında kendisine ilettiği notları dikkate almayarak Erdoğan’a çekileceğini söyledi ve bu Erdoğan’ı şaşırttı. İddiaya göre bunun üzerine Erdoğan Trump’a “hızlı bir çekilme konusunda dikkatli olması” gerektiğini söyledi. Trump’ın bu kadar ani bir karar alması Erdoğan’ı endişelendirmiş olabilir mi? Sizce Erdoğan böyle bir karara karşı hazırlıklı değil miydi?

Trump’ın aldığı bu karara kendisinin bile hazırlıklı olmadığını, çekilme süresini şimdi dört ayı aşacak şekilde uzatmasından anlayabiliriz. Görüşmede karşılıklı olarak ne dendi, bilemeyiz.  Ancak Trump’ın ani çekilme kararının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aklındaki çerçeve ve takvimle uyuşmamış olabilir.  Ve görüşme esnasında belirttiğiniz doğrultuda bir tepki de vermiş olabilir.

"Çekilme kararı ABD’nin Suriye defterini kapattığı anlamına gelmiyor"

Trump 2 Ocak günü yaptığı açıklamada ABD'nin Suriye'den ne zaman çekileceğiyle ilgili resmi bir tarih vermediğini ve çekilirken de askerlerin IŞİD ile mücadele edeceğini belirtti. Bazı basın organları bunu "Trump kürtlere destek vermeye devam edecek" şeklinde yorumladı. Senatör Lindsey Graham ise geçtiğimiz günlerde "Trump YPG ile Türkiye'nin çatışmasını istemiyor demişti".  Sizce bu açıklamalar ne anlama geliyor? Bunu "Trump geri adım attı" şeklinde değerlendirebilir miyiz?

Tekrar da olsa vurgulamakta yarar var: Çekilme kararı ABD’nin Suriye defterini kapattığı anlamına gelmiyor.  Siyasi ve diplomatik alanlarda varlığını hissettirmeye devam edecek, kendince gerekli görürse askeri planda da geri dönecektir. Ayrıca Başkan Trump, IŞİD’le mücadelede hala önemli bir etken olarak gördüğü YPG’ye desteğinin devam edeceğini bir twitter mesajıyla birkaç gün önce tekrar duyurmuştur. Öte yandan, çekilme kararını Türkiye’nin tasarladığı operasyona yeşil ışık olarak değerlendirmek de doğru olmaz. ABD, IŞİD’le mücadelenin ayrı cephelerde de olsa muhtemelen hem Türkiye hem PYD/YPG tarafından yürütülmesini beklemektedir.  Türkiye ile YPG’nin çatışmasında ABD kendi çıkarları açısından bir yarar muhtemelen görmemektedir. ABD Ankara’yı kaybetmemek ve özellikle İran’ı kuşatma planı konusunda yanında tutmak istemektedir.