Gündem

Eski emniyet amiri: Çağlayan'ın saati 'rüşvet'ten düşülmüş

Eski Mali Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu: Bir saatten söz ediliyor. O saat hediye bir saat değil. Rüşvet içerisinden düşülüyor. Yani mahsuplaşılıyor

18 Aralık 2014 10:05

17 Aralık soruşturmasını yürüten emniyet amirlerinden Yasin Topçu, işadamı Reza Zarrab’ın eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a hediye ettiği öne sürülen 700 bin liralık saatle ilgili olarak “O saat hediye bir saat değil. Rüşvet içerisinden düşülüyor. Yani mahsuplaşılıyor” dedi.

17 Aralık operasyonlarını yürüten, daha sonra meslekten ihraç edilen eski İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Nazmi Ardıç, soruşturmanın ilk gününden itibaren tartışma konusu olan “Amirlerine haber vermeden hareket ettiler” suçlamasıyla ilgili çarpıcı bir iddiada bulundu.

Fırat Kozok’un Cumhuriyet’teki haberine göre, Ardıç, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın kendilerine “Bilgi vermemekle en doğrusunu yaptınız, yoksa ben de soruşturmanın şüphelisi olurdum” dediğini ileri sürdü. Eski Mali Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu da, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a verilen saatin, “rüşvet payından düşüldüğünü” söyledi. Başkomiser Mehmet Akif Ünver ise gece yarısı 12.00 itibarıyla son hazırlıkları yapılan 25 Aralık operasyonunun sabah saatlerinde iptal edildiğini ileri sürdü.

17 Aralık’ın yıldönümü nedeniyle Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi tarafından “17/25 Sempozyumu” düzenlendi. Sempozyumda operasyonları yürüten 3 önemli emniyet müdürü çarpıcı açıklamalarda bulundu. O açıklamalardan bazıları şöyle:

 

‘Çapkın bize teşekkür etti’

 

Eski Organize Suçlar Şube Müdürü Nazmi Ardıç:

- Soruşturmalar sürecinde hiçbir siyasi dinlenmedi. Sadece şüphelilerle kurmuş oldukları iletişimlere yansıyan konuşmalardan kaynakl bir durum oluştu.

- 17 Aralık sabahı 06.30’da Hüseyin Çapkın müdürün yanına Yakub Saygılı ile beraber gittik. Operasyon başladığında konutun yanındaydık, 07.00’de gözaltılar tamamlandığında makamına çıktık. “Efendim biz geldik, bir soruşturma yapıyoruz. Bununla ilgili bilgi vermeye geldik” dedik. 4 tane bakan yolsuzluk faaliyeti içerisinde ve onların bizim üzerimizde bir yaptırım gücü vardı, dolayısıyla Cumhuriyet başsavcıları mahremiyeti korumamız talimatı verdiler. Biz emniyet müdürümüze soruşturmanın gizliliği gerekçesiyle bilgi vermememiz gerektiğini söyledik, Emniyet Müdürümüz de bize “Bu bilgiyi vermemekle doğrusunu yaptınız, söylediklerinizin tamamı bana bilgi verseydiniz gerçek olurdu, muhtemelen ben de bu soruşturmanın şüphelisi olurdum bu durumda” dedi.

 

‘Hediye değil mahsuplaşma’

 

Eski Mali Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu:

- Halk Bankası ile ilgili durum gerçekten çok çarpıcı. Operasyondan sonra bize milli bir bankanın hedef alındığı suçlaması yöneltildi. Halk Bankası’nın gösterilen ihracat sürecinde aldığı komisyon binde 10. Ancak önceki yıllarda bankanın komisyonu binde 25’ler düzeyinde. Yani banka komisyonunun 700-800 milyonluk bölümü rüşvet anlaşmalarıyla kullanılıyor.

- Dünyanın dört bir yanından yolsuzluk haberleri alıyoruz. Başbakanın, bakanların karıştığı yolsuzluk olaylarını takip ediyoruz. Ben polisiye anlamda da adliye anlamında da yurtdışındaki bu operasyonlarda elde edilen delillerin tamamını toplayıp Türkiye’ye getirsinler. Bizim 17 Aralık soruşturmasındaki sadece bir bakanla ilgili delillerden yarısına tekabül etmeyecektir.

- Ortada dönen miktarın binde 10’una tekabül eden rüşvet çarkından, dönemin Ekonomi Bakanı’na temin edilen miktar 32 milyon Avro, 6.9 milyon dolar, 3.5 milyon TL. İçişleri Bakanı’na temin edilen miktar, 5.95 milyon dolar. AB Bakanı’na verilen rüşvet miktarı 1.5 milyon dolar ve Halk Bankası Genel Müdürü’ne verilen 3.5 milyon Avro, 3 milyon dolar ve 1 milyon TL.

- Bir saatten söz ediliyor. O saat hediye bir saat değil. Rüşvet içerisinden düşülüyor. Yani mahsuplaşılıyor. ‘Kutuları açtıkça yeşiller, Avrolar..’

 

Eski Mali Şube Başkomiseri Mehmet Akif Üren:

- Yüksek korumalı bazı evlerde aramalar uzun süre devam etti. Birisinde ayakkabı kutularını açtıkça yeşillerle, Avrolarla karşılaştık. Arama o kadar uzun sürdü ki, gönderdiğimiz arkadaşlar bir odadan diğer odaya herhalde saatler sonra geçti.

- Meslek hayatımda ilk kez böyle bir şeyle karşılaştım. Hiçbir zaman bir mali şubede hazırlanan polis fezlekesi, kesinlikle başka bir yerde imzalanmamıştır. Ama ne hikmetse, 17 Aralık fezlekesi, şube müdürlüğü dışarısına çıkartıldı. Yaklaşık 2 saat geri gelmedi. Sonuç olarak 17 Aralık’ın polis fezlekesi imzasız olarak adliyeye gitti.

- 20 Aralık sabahı, yeni görevine başlayan İstanbul Emniyet Müdürü’nün (Selami Altınok) mali şube katına koşarak geldi, ilk sözleri Barış Güler’in nerede olduğuydu. Ben başkomiserim, benim rütbemdeki insanlar genelde emniyet müdürüyle direkt konuşamaz. İlk defa emniyet müdürünü o zaman görmüştüm. Bir günaydın, kolay gelsin demek yerine sadece Barış Güler’le ilgilenmişti.

- 25 Aralık sabahı, mali şubedeydim. Bir telefon, geldi, savcı Muammer Akkaş Çağlayan Adliyesi’ne davet etti. Gittim, görüştüm. Yapılmasını istediği bazı arama ve gözaltı talimatlarından söz etti. İşadamlarına yönelik arama ve gözaltılar olduğunu öğrendim. Ekipler oluşturuldu, görüşmeler yapıldı, evraklar, ekipler hazırlandı. Toplantıyı da gerçekleştirdik. Gece 12’de toplantıyı tamamladık. Ama 03.30 sıralarında bir toplantının yapıldığına dair duyumlar aldık. Hatta bir bakanın da geldiği dillendirilmişti. Sonrasında sabahın ilk ışıklarında saat 7 sıralarında operasyonun iptal edildiği talimatı verildi.

 

Saygılı’dan mektup

 

Silivri Cezaevi’nde bulunan eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı da sempozyuma gönderdiği mektupta, operasyonların sahte delillere dayandırıldığı iddialarına “Sahte delil varsa, her şeyimi satıp TÜRGEV’e bağışlayacağım” dedi.