Politika

Eski Diyanet İşleri Başkanı: Devlet, Kuran kurslarını yasaklarken FETÖ'yü büyütüyordu

Görmez, 15 Temmuz gecesi neden MİT'deydi?

19 Temmuz 2018 16:45

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Devlet, çocukların Kur'an kurslarına gitmesini yasaklarken, Diyanet'in yolunu keserken, FETÖ'yü büyütüyordu. Gerçek buydu" dedi.

Görmez, Habertürk'te Didem Arslan'ın moderatörlüğünde gazeteciler Nihal Bengisu KaracaFerhat Ünlü ve Nedim Şener'in sorularını yanıtladı. 'FETÖ' mensubu olduğunu ileri sürdüğü kişilerin kendisine yaptığı müdahale girişimlerini anlatan Görmez, telefonalrının dinlendiğini ifade ederek, Kemalettin Özdemir'in atamasının bu kişilerce engellenmek istediğini anlattı.Görmez, "Benim 6'da yaptığım görüşmeyi nasıl öğreniyor?' dedim. 'Biz biliriz' dedi. Çıkarken, 'Böyle bir atama olursa cemaatimizi karşınızda görürsünüz' dedi" ifadesini kullandı.

"Elebaşı ile hiçbir görüşmem olmamıştır"

Görmez, şöyle dedi:

"56 yıllık hayatım içerisinde bu yapının elebaşı ile hiçbir karede bir buluşmam görüşmem olmamıştır. Hiçbir zaman sıcak bakmamışımdır. Sadece İcma diye bir toplantı yapılmıştı. Sonra arkadaşlar bunu çıkartır karşıma biliyorum. Başka bir yola davet gelmişti, bir açılış konuşmam var. Elebaşı ile hiçbir görüşmem olmamıştır. Olabilirdi de. Farklı toplantılarda karşılaşabilirdik, ama benim hayatımda olmadı. Bana bir görüşme talebi gelmedi. Görüştürmek isteyenler çok çıktı ama ben kabul etmedim."

Gülen'e gönderilen kitap

Fetullah Gülen'e gönderdiği iddia edilen kitaba ilişkin açıklamalarda bulunan Diyanet İşleri Eski Başkanı Görmez, şunları ifade etti:

"Diyanet'in üzerinde çalıştığı bir hadis külliyatı vardı. İstanbul'da her iki eserin de tanıtıldığı bir gala yapıldı. Cumhurbaşkanımız farklı bir dil ile sahte peygamber tabirlerini kullanmıştı, bizim bulunduğumuz toplantıda. O kitap ilk yayınlandığında 200 eser basalım bunu ilim adamlarına gönderelim diyelim ki '2 ay içerisinde inceleyiniz bütün eleştirilerinizi ifade edin seri baskıya o şekilde geçelim.' 46 tanesine bir ithaf yazarak gönderdik. Ancak bu kitaplardan bir tanesini diyanetten bir arkadaşımız Amerika'ya giderken götürüyor. Nasıl elde edildiğini, nasıl götürüldüğünü ben bilmiyorum. Bu ithaf büyük hocalara yazılabilir. Ona (Fethullah Gülen) ithafen yazılmamıştır. O ifadeler o şahsa yazılmamıştır. O kişinin peşine düşmek doğru olmaz. Doğrusu paketlenmiş bir kitap veya gönderilmiş bir kitap olabilir."

15 Temmuz gesesi ve selalar

Mehmet Görmez, ''Darbe gecesi Ben MİT binasındayken Hakan Fidan Başbakan ile görüştü ve bize 'Burayı terk etmeyin' dedi. 15 Temmuz gecesi selalar okunurken beni bazıları aradı ve 'Yarın bu selâlar nedeniyle 10 bin kişi ölürse ne olacak' dediler. Dedim ki, '10 bin 1 de biz oluruz.'' 

''Bu atama olursa cemaatimizi karşınızda görürsünüz"

Kemalettin Özdemir atamasında müdahaleye uğrağını ileri süren Görmez, şunlarrı anlattı:

"Mustafa Özcan telefonla beni aradı. 'Sabahleyin görüşmek istiyorum mümkün müdür?' dedi. 'Buyrun gelin' dedim. 'Büyüğümüz sizin yanlış bir atama yapacağınızı duymuş, lütfen onu yapmayın' dedi. 'Ne ataması?' dedim. Kemalettin Özdemir olduğunu söyledi. 'Bu nasıl oluyor, siz beni dinliyor musunuz? Benim 6'da yaptığım görüşmeyi nasıl öğreniyor?' dedim. 'Biz biliriz' dedi. Çıkarken, 'Böyle bir atama olursa cemaatimizi karşınızda görürsünüz' dedi."

"Din istismarı masası"

Görmez sözlerine şöyle devam etti:

"Yıl 2011. Bir saat geçmeden özel kalem müdürümüz geldi. 'İstihbarattan acil görüşmek istiyorlar' dedi. Öğleden sonra geldi. Gelen kişi Ramazan Akyürek'in kadrosundan bir kişiydi. Önce kendisi randevu talebinde bulundu veya makamından aradılar. Orada net bir şey diyemem. 'Biz emniyet istihbaratta din istismarı masası kurduk. Biriktirdiğimiz bilgileri de 3 ayda bir Diyanet İşleri Başkanlığına arz edeceğzi' dedi. 'Neler var? Bu söylediğiniz kişisel özel hayat ile ilgili' dedim. Üçüncüsünü söyledi. 'Bu da oraya girmiyor' dedim. Dördüncü de 'Kemalettin Özdemir' diyince anladım. Din istismarı ayrı bir şey, insanların özel hayatını takip edip bilgi vermek ayrı bir şeydir. Bilgisayarını açıp bazı görüntüler izletmek istediğini söyledi. 'Derhal burayı terk edin' dedim. 'Ben bu bilgileri vermek istiyordum' dedi. Ben o zaman sordum 'Var mı sizde bir Adnan Oktar dosyası?', 'Hayır' dedi. 'Var mı başka dosya' dedim. 'Hayır' dedi. Ben o dönem Başbakanımız olan Sayın Erdoğan ile paylaştım. Bu hadiseden başka Diyanet'e itibarsızlaşma operasyonu başladı."

Kutlu doğum haftasının kaldırılması

Görmez, Kutlu Doğum Haftası'nın kaldırılmasına ilişkin sorulan bir soruyu şöyle yanıtladı:

"1989'da başladı. Başlarken ve sonrasında da FETÖ ile hiçbir ilgisi olmadı. FETÖ Diyanet'e alternatif Ankara'da büyük bir toplantı yaparak bir hafta başlatmak istedi. Ama başaramayınca Diyanet bunu devam ettirdi. Kutlu Doğum Haftaları devam etti. Bunu Hicri takvime göre kutladığımızdan dolayı yine Hicri olarak başladı. Yaz mevsimi gelince okullar tatil. Değerlendirme topantısı yapıldı. 'Hicri takvime göre yapıldığında böyle olmuyor' dendi.

İçeriye giren bir köşe yazarı o zaman oradaydı. FETÖ ile baraber değildi, başka bir hareketin içerisindeydi. 'Hicri takvime göre kutlamaya devam edelim. Kutlu Doğum'u Miladi takvime göre 21 Nisan'da başlatalım' denildi. Böyle bir karar alındı ve devam etti. 28 Şubat'a kadar bu çok güzel yerleşti. 28 Şubat'ta bunu Erbakan Hoca'ya karşı kullandılar. 27 Nisan bildirisinde sayın Başkanımız Arabistan'daydı, vekalet bendeydi. Akşam dinlediğimde içerisinde Diyanet geçiyor. Diyanet ve kutlu doğum gerekçe gösterilerek bir bildiri yayınlandı. Ben de karşı bildiri kaleme aldım.

"Başbakan yardımcısı Akdoğan beni aradı"

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan beni telefonla aradı. 'Kutlu Doğum ile ilgili sizde bilgi var mı?' dedi. 'Dosya hazırladım' dedim. Hükümet itiraz etti. AK Parti'nin kapatılma davası içerisinde bu dosya da suçlar arasında sayıldı. Ben Ağrı'daydım. Baktım ki bir gazete 'Kutlu Doğum FETÖ projesidir' diye manşet atmıştı. Bu manşetin, bu fikrin, yayının kime ne zararı var kime faydası var? 30 yıl bu menhus adamın doğum gününü, Allah Rasulü'nün doğumu diye topluma kutlatan kurumun saygınlığı kalır mı bu toplumda?''

"FETÖ'yü darbeler doğurdu"

Görmez, "FETÖ 1960 darbesinden sonra doğmuştur. 1980 darbesinden sonra gelişmiştir. 28 Şubat darbesinden sonra devlete yerleşmiştir" dedi.

Mehmet Görmez, Mısır darbesine değinerek Sisi'nin çocukları ve torunlarının 'FETÖ'nün Mısır'daki Selahaddin Koleji'nde okuduklarını açıkladı. Mehmet Görmez, dinlemelere atıf ile, ''Mısır müftüsü ile görüştükten 15 dakika sonra FETÖ'cü Mustafa Özcan arayarak onunla buluşacağımı bildiğini söyledi. Bana Mısır'ın darbecisi Sisi'nin torunları FETÖ'nün Mısır'daki Selahaddin Koleji'nde okuduğunu söyledi, aradıklarında Sisi'yi öve öve bitiremediler" ifadesini kullandı.

''Cemaatlerin aldığı bağışlar şeffaf olmalı"

Mehmet Görmez, tarikat ve cemaatlere dair önemli kriterlere de değindi. Manevi ve dini cemaat ve tarikatlerin toplumla senedi olması gerektiğini vurgulayan Görmez, ''Öğretecekleri konu neyse onu bilmeliyiz. Aldığı bağışlar şeffaf olmalı.Ayrıca her cemaatin siyasi düşüncesi olabilir ancak siyasal düşüncesini ahiret tehdidiyle yapmamalı'' sözlerini sarf etti.

Görmez, 15 Temmuz gecesi neden MİT'deydi?

Görmez, 15 Temmuz geces neden MİT'de olduğunu ise şöyle açıkladı:

"Benim dönemimde büyük olaylar yaşandı. Ben Bingöl'den 10 tane gencimizin neden DAEŞ'e katıldığını öğrenmek zorundayım. Bunu MİT Müsteşarı ile konuşmalıyım. Emniyet tarafının da bunu öğrenmeye ihtiyacı var. Hangi hadis, ayet yanlış anlaşılıyor de bunlar oraya gidiyor? Bu süreçlerde biz çok bir araya geldik. İlk gidişim değildi. Kendisinin de başkanlığımızı ziyareti oldu. Benim o gece orada olmamın nedeni biz yine 2013 yılında DEAŞ'ın ortaya çıkışıyla bir inisiyatif kurduk. Dünyadaki 200 büyük alimden oluşuyordu. 10 kişilik temas grubu oluşturuldu. Temas grubu üyelerinden biri Muaz el-Hatip. 3 ayda bir toplanıyorduk. Bana  'Bende bilgiler var dedi. 'Bunları cumhurbaşkanımızla paylaşmam lazım yardımcı olur musunuz?' dedi. 'Ben de cumhurbaşkanımız yoğundur' dedim. Bu 15 Temmuz'dan 3-4 gün öncedir. İlk bir randevu verdi MİT Müsteşarı. Sonraki randevu 15 Temmuz günü akşam 20.30. Ben nikâh şahitliğinden hemen sonra çıkacaktım. Dediler ki 'Sayın müsteşar başka bir yerde hocamız ayrılmasın.'

Muaz el-Hatip ile gittik. Mit Müsteşarı geldi. Tedirgin hali vardı. Sordu 'Misafir ne kadar zaman istiyor.' Dedi ki 'Hocam mümkünse 20 dakikada bitirsin.' Muaz el-Hatip sunumunu yaparken sürekli notlar geliyordu. Kendisi önemli konular takip ediyordu. Mekan değiştirdik, orada görüşülen konuları maddeler halinde görüştük. Oradan aldığı şeyleri, talimata geçirmek için notlar alıyordu Müsteşarımız. Sonra 'Beni Genelkurmay başkanına bağlayın' dedi. Bağlayamadılar. Biraz sonra artık saat 22.00'yi geçti. Bize 'Kısa tutun' dedi. Ama biz hocalar sözü uzatıyoruz tabi. Bir süre sonra 'Sayın Başbakan arıyor' dediler. Bir kaç cümle duyar duymaz. 'Hocam buradan ayrılmayın, burada oturun, dua edin' dedi ve bizi terk etti. Biz anlam veremedik. Bir kaç dakika sonra helikopter sesleri duymaya başladım. Ben kalktım oradaki görevlilere 'Ne oluyoruz' dedim. 'Bir saldırı ile karşı karşıyayız' dediler. 'Müsteşarımız karargahına geçtiler' dedi. İkinci bir ses geldi, 'Sığınağa inmemiz gerekiyor' dedi. Hakan Fidan 'Ben her an ayrılabilirim' demişti, o cümleyi kurduğunu hatırlıyorum. Sığınağa giderken eşim aradı. 'Darbeden söz ediliyor' dedi. Aşağı iner inmez arkadaşlar 'Benim Diyanet'e gitmem lazım' dedim. 'Güvenlik sorunumuz var olmaz' dediler. Bir zırhlı araç getirdiler kapıya. Telefon çaldı. Arayanın peşine düşmedim. Numarayı verdim, gereğini yaptıklarını düşünüyorum. 'Bu gece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok önemli bir gece, beni 3-5 dakika dinlemeniz gerekiyor' dedi. Ben bir vatandaşım dedi. 'O zaman otur duanı yap' dedim. Bir kez daha çaldı. Arkadaş 'Açmayın yer tespiti yapıyor olabilir, telefonu iptal edin' dedi. Eşim aradı 'Neredesin, eve gelme, evin çevresi tekin görünmüyor' dedi. Büyük kızımızla buluşalım' dedi. Tekrar o ses aradı. Ben tekrar kapattım. Kızım telefonu tamamen kapattı. Başka telefona geçtik."