Dünya
Deutsche Welle

Eski ABD elçisi Jeffrey: Kobani düşmeyecek

Ankara’nın eski ABD büyükelçisi Jeffrey'e göre, Ankara ve Washington’ın IŞİD’e karşı Kürtleri destekleyen politika değişikliği, Kobani’nin düşmeyeceği anlamına geliyor.

22 Ekim 2014 21:49


Türkiye'nin itirazlarına rağmen ABD'nin Suriye'deki Kürtleri silahlandırmasına ne anlam veriyorsunuz?

James F. Jeffrey: 18 ve 19 Ekim'deki açıklamaların ve çağrıların sırasına baktım önce. Türkler ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD'yi (Demokratik Birlik Partisi) PKK ve temelde IŞİD ile bir tutmakta inat ediyordu. Ama o sırada ABD de bölgede Kürtler ve askeri durum nedeniyle, daha fazlasının yapılması için baskı altındaydı. Bu yüzden Obama Erdoğan'ı, Dışişleri Bakanı Kerry de Türk mevkidaşını aradı. Ve sonuç esasen, Türkiye'nin fikir değiştirmesi oldu. Bu çok net değil, Türklerin yeşil ışık yaktıklarını teyit edemem ama şu açık ki bu konuşmalardan sonra ABD havadan yardım planını uyguladı. Bu görüşmelerin Türkleri bilgilendirmek amaçlı mı, işbirliği amaçlı mı yoksa onaylarını alma amaçlı mı olduğu belirsiz. Zaten Türklerle her şey her zaman belirsiz.

Yine de bu karar ABD'nin kendi inisiyatifiyle aldığı bir karardı. Türk hava sahasını kullanmadık. Türkiye de haliyle çok sesini çıkarmadı. Son bir kaç günde Biden'in açıklamasıyla ilgili (Biden, Erdoğan'ın kendisine 'Siz haklıydınız, çok fazla insanın Suriye’ye geçişine izin verdik' dediğini iddia etmişti ancak Erdoğan bunu kabul etmemişti) ve daha bir çok konuda çıkarılan gürültüyü takip ettiyseniz, Türkiye'nin istediği zaman ne kadar yaygara koparabileceğini bilirsiniz. ABD'nin kararını resmen onaylamadılar ama çok ses çıkarmadıkları gibi, Kuzey Irak'taki Peşmergelere Türkiye üzerinden koridor açılmasına da izin verdiler.

Erdoğan'ın yapmaya çalıştığı önemli bir müttefik olan ABD'nin gönlünü almak, daha geçen hafta BM Güvenlik Konseyi üyeliği oylamasında sille yediği uluslararası camiayı yatıştırmak ve aslına bakılırsa kendi Kürtlerine, PKK'ya ve Türkiye'deki siyasi partilerine yönelik açılımın kalıntılarını korumak. Bunu da 'PKK'nın Suriye'deki kolu PYD'yi silahlandırıyor, silahlandırılmasına izin veriyor' lafını muhalefetin ağzına vermeden yapmaya çalışıyor.

Yani şimdi elimizde 'sadece kötü Kürtler değil iyi Kürtler de Kobani'de savaşıyor‘ durumu var. Bu, Erdoğan'ın kişiliği, seçim siyaseti ve Türkiye açısından aşırı karmaşık olan 'IŞİD, Esad, PKK/PYD kötü ya da büyük olasılıkla kötüdür' bakışının bileşimiyle sahnelenen bir tiyatro oyunundan başka bir şey değil.

Yani Türkiye'nin motivasyonu uluslararası camiayı sakinleştirmek mi? Aslında samimi bir politika değişimi yok mu?

Evet, sakinleştirmekti ama bu Erdoğan'ın tutumunda da önemli bir değişiklik. Uluslararası camiaya karşılık vermesi ve esnekliği, Erdoğan'da çok uzun zamandır görmediğimiz bir şey. Bu şekilde birçok şeyi de korumuş oluyor. Biraz daha makul ve mantıklı görünüyor. Bu basit bir tutum değişikliği değil. Tanıdığım kadarıyla Erdoğan da bunun devamlılığını sağlayacaktır. Hem iç siyasi nedenlerle hem de fikrini kolay kolay değiştirmediği için. Yine de bu değişikliğin önemi var.

Ama Amerika'nın tutumunda da değişiklik olduğunu unutmayın. Bir hafta önce cuma günü ve ardından yine pazar günü, John Kerry, Kobani'nin ABD için stratejik bir hedef olmadığını söylüyordu.

Şimdi sonunda IŞİD'e karşı savaşmaya hazır insanların olduğu bir bölge bulduk. Ve onları desteklemeye karar verdik. Ve ABD bir kere bir şey yapmaya karar verdiğinde, insanlar da kabul etmeye meyilli oluyor. İşte buna liderlik denir. Kobani’de önderlik ettik. Bu Washington’da son zamanlarda olmayan bir şeydi ve stratejik bir ders verdi: Önderlik ederseniz, insanlar sizi takip edecektir.

Türkiye ve ABD'nin rol değiştirmesi Kobani için ne anlama geliyor yani?

Bu, Kobani‘nin düşmeyeceği anlamına gelir. Artık düşmesine izin veremeyiz ve düşüyor gibi de görünmüyor.

Peki, bu Türk-Amerikan ilişkileri için ne ifade ediyor?

ABD'nin ne dediğini hatırlayın: Bu, genel olarak Kürtlerin ve özelde PYD/PKK'nin karşısında bir strateji değişikliği değil. Bu, taktiksel bir karar. Biz bu taktiksel tavrımıza tutunacağız. Erdoğan gibi. O da, Amerika'nın havadan yardımına izin vermediği gerçeğine ve PYD'nin PKK'dan ve IŞİD'den farklı ya da daha iyi olmadığı fikrine tutunacak. Fikrini değiştirmeyecek. Ana nokta şu: Sahada gerçekler dramatik olarak değişti. Peşmerge akın edecek, silahlar bölgeye akacak ve IŞİD bozguna uğrayacak.

IŞİD'in Kobani'deki savaşı sembolik gördüğü ve bu nedenle yeni savaşçıları bölgeye sokmaya çalıştığına dair iddialar var. Ve yine de ABD'nin, Türkiye'nin ve diğer müttefik devletlerin Kobani'de IŞİD'i yeneceğini söylüyorsunuz. Öyle mi?

Bunu yazın: Yeterli cephane, Peşmergeden oluşan destek güçler ve ABD'nin hava gücüyle, isterlerse 20 bin IŞİD savaşçısı gelsin. Hepsini öldürürüz. Bu, yarı-kontrgerilla harekâtı ile yarı-gerilla ordusunda, tam anlamıyla hayal ettiğiniz şeydir.

James J. Jeffrey 2008-2010 yılları arası ABD’nin Ankara büyükelçisiydi. 2010-2012 yılları arasında Bağdat büyükelçisi olarak görev yaptı. Jefftrey, Türkiye'ye gelmeden önce de Bush yönetiminde Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı olarak çalışıyordu. Halen Washington Enstitüsü'nün misafir uzmanlarından biri.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle