Gündem

'Ergenekon'un ulusal kanadı deşifre edildi, muhafazakâr kanadı AKP'yi manipüle ediyor'

Zaman yazarı Ali Bulaç, hükümete yönelik ağır eleştirilerine yönelik AKP cenahından gelen sert tepkilere 'Kimse beni parayla satın almış değil' dedi

19 Haziran 2014 12:42

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, devletin 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’taki darbe reflekslerinin son altı ayda tekrar harekete geçtiğini söyledi. "Son yaşanan olaylar beni doğruluyor" diyen Bulaç, "Ergenekon’un sadece 'ulusal solcu kanadı' deşifre edildi, 'asıl muhafazakâr-dindar kanadı' olduğu gibi duruyor; AK Parti’yi manipüle ediyor" ifadesini kullandı.

Bulaç, kuruluşundan beri AKP’yi eleştirip, yeri gelince de desteklediğini belirterek, "Kimse beni parayla satın almış değil. Yarın belki milletvekili olur, belki “1915’in bakanı” olurum diye fikri haysiyetime gölge de düşürmedim" dedi.

Ali Bulaç'ın Zaman gazetesinde "Allah ıslah etsin!" başlığıyla yayımlanan (19 Haziran 2014) yazısı şöyle:

İslam âlemi, Ortadoğu ve ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. İçine girdiğimiz krizden çıkabilmemiz için karşılıklı anlayışa, müzakereye ve ortak hedefler üzerinde ittifak etmeye ihtiyacımız var.

İktidar kavgaları çetin olur, gönüller kırılır, hatırlar incinir, birlik bozulur. Müslümanların iktidar için birbirini doğradığı tarihimiz var. “Farklı içtihatlara sahiptiler” deyip pek içine girmek istemediğimiz sahabeler bile cepheleşip savaştılar. Elbette biri haklı diğeri haksızdı. Kimin ne kadar haklı veya haksız olduğunu kendimizce tayin ve tespit edebiliriz, ama böylesine büyük ihtilaflar konusunda son hükmü Allah verecektir. Hani anlatırlar, Hariciler birinin yolunu çevirip sormuşlar: “Kim haklıydı Ali mi, Muaviye mi?” Adam, sorguyu yapanların hangi taraftan olduklarını bilmiyor, gönlü de Hz. Ali’den yana. Biraz durakladıktan sonra şöyle cevap vermiş: “Ali mutlak haklıydı, Muaviye de haksız değildi.”

İslam âlemi paramparça. Mezhep ve etnik çatışmalar, baskı rejimleri, diktatörlükler, yaygın yoksulluk, ahlaki çöküntü almış başını gidiyor. Müslümanlar birbirini öldürüyor. Tabii ki birileri haklı ama diğer tarafa da bakmalı: Hepten haksız mı?

Acı gerçeği kabul etmek zorundayız: İnsan olmamız hasebiyle ihtilaf ediyoruz. Mesele şu ki ihtilaflarımızı müzakere ederek çözemiyoruz. Hemen kutuplaşıyor, cepheleşiyor ve çatışıyoruz. Birbirimize tahammül edemiyoruz, eleştiri kabul etmiyoruz, hata ve yanlışlıklarımızı göremiyoruz. Dilimizi zehirli bir ok gibi kullanıyoruz.

Bir iktidar varsa karar ve icraatlar da var. Beşeri olan her karar ve icraat hata ile maluldür. Sadece peygamberler masumdurlar; onların bile “zelle kabilinden hata”ları vahy ile düzeltilirdi. Bir iktidara yapılabilecek en büyük iyilik onu eleştirmek, ona yapılacak en büyük kötülük ona toz kondurmamaktır. Akıllı yönetici kendisine hak sözü açıkça söyleyebilene itibar eder.

İktidara toz kondurmayanlar her eleştiriyi yıkıcı saldırı kabul ediyorlar. Konunun özüne değinmeden a) Sen zaten şöyle böyle adamsın, b) Bizi kıskanıyorsun, c) Filan taraftasın, d) İyi niyetli değilsin, kast-ı mahsusan var, e) Geçmişte ne yaptığını biliyoruz, önce oradan haber ver, f) Sen şu grupta yazıyorsun, g) Bundan kaç sene önce neler neler yazmıştın vs. diye konuyla ilgisi olmayan bir dizi gerekçe üretir, eleştiriye somut cevap vermezler; tartışmaya, analiz etmeye yanaşmazlar. Eleştiriyi kim ve hangi niyet ve maksatla yaparsa yapsın, iktidara düşen sabırla, geniş yüreklilikle cevap vermek, izah etmek, ikna etmeye çalışmaktır. AK Parti iktidarına, bu partinin hakikaten her biri değerli siyasetçilerine, partinin kendisine bu tempocu yazarlar en büyük zararı veriyorlar.

Kuruluşundan beri AK Parti’yi eleştiriyor, yeri gelince de destekliyor, savunuyorum. Eleştiriler son 6-7 aylık meselenin ürünü değil. Hamdolsun aklım ve şuurum yerinde. Kimse beni parayla satın almış değil. Yarın belki milletvekili olur, belki “1915’in bakanı” olurum diye fikri haysiyetime gölge de düşürmedim. Devletin 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’taki reflekslerinin son altı ayda harekete geçtiğini görüyorum. Darbelerin hepsini yaşamış insanım. Kodlarda en ufak bir değişiklik yok. Bu son operasyondan da AK Parti dahil bütün dindarların zarar göreceğini söyleyip duruyorum. Olaylar beni doğruluyor. Ergenekon’un sadece “ulusal solcu kanadı” deşifre edildi, “asıl muhafazakâr-dindar kanadı” olduğu gibi duruyor; AK Parti’yi manipüle ediyor.

Ortadoğu’da en ufak bir kredimiz kalmadı. Ne elbette beğenmediğimiz yönetimler, ne aydınlar, ne halklar nezdinde. Eleştirilerimin tamamı haklı çıktı, bundan da mutsuzum. Hâlâ aynı hatalar tekrarlanıyor. Biz diyoruz ki “bindiğiniz bu arabayla ve bu ehliyetsiz sürücü ile ölümcül kaza yapacaksınız, bakın size bağrını açan Suriyeli kardeşinizi öldürdünüz, karısını dul, çocuklarını öksüz bıraktınız.” Siz diyorsunuz ki “hiç mi trafiğe çıkmayalım, hem geçende seni gördük çorba içerken, üstüne dökmüştün.” Bu eleştiriye cevap değil, konunun özüyle ilgisi yok.

Eskiden değer verdiğim insanlar vardı, bakıyorum iktidar sarhoşluğu vicdanlarını karartmış, her fırsatta beni dillerine doluyorlar. Onlarla kaybedecek vaktim yok. Sadece Allah onları ıslah etsin, diyorum.