Gündem

Erdoğan'ın Dolmabahçe'deki toplantıya çağırdığı gazeteciler bugün neler yazdı?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cumartesi günü İstanbul Dolmabahçe Ofisi'nde 40'tan fazla gazeteci ve yazarla buluştu

05 Ocak 2014 19:17

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'ndaki çalışma ofisinde 5 Ocak Cumartesi günü kendisine yakın gördüğü gazeteci ve yazarları ağırladı. Başbakan'ın toplantısına muhalif görüşleriyle bilinen gazeteci ve gazetelerin davet edilmemesi dikkat çekti.
Toplantıya katılan gazeteciler bugün köşelerinde şunları yazdı:
 
Mehmet Barlas - Sabah
 
Başbakan'a göre "Derin Devlet"in yerine geçen "Paralel Devlet"in 17 Aralık'taki "Yargı Darbesi girişimi", soruşturmanın gizliliği ilkesi çiğnenerek ve belirli medyaya sızdırılan çarpıtılmış haberlerle bir "Algı operasyonu" şeklinde sürdürüldü.
Bu Paralel Devlet'in Derin Devlet'ten farkı darbeci öğeler arasında "Silahlı Kuvvetler"in bulunmaması. Ama Paralel Devletin darbe girişiminde de bazı sivil toplum öğeleri, medya ve sermaye yine var... Şimdi bu oluşuma "Bağımlı yargı" da eklendi. (...)
Cemaat'ten gelen uzlaşma istemli ve "Islak imzalı" bir mektubun varlığını bizlere duyururken "Artık dershaneler konusunda da, atamalar konusunda da pazarlık yok" dediği için, Fethullah Gülen'den geldiği anlaşılan mektuba olumsuz cevap verdiğini de anlıyoruz.
 
 
Ali Bulaç - Zaman
 
Beni dehşete düşüren şey birtakım gazeteci ve köşe yazarlarının Sayın Başbakan’ı bir tür tahrik etmeleri, şahin bir dil kullanmaları, cemaati “Gladio” olarak tanımlamaları, Başbakan’ın operasyonlar konusunda geç kaldığını söylemeleri, hatta Uludere’de 34 masum insanın öldürülmesinden söz konusu “paralel yapılanma”yı sorumlu tutmaları.
 
 
Ali Bayramoğlu - Yeni Şafak
 
Başbakan'ın gazetecilerle Dolmabahçe buluşması önemli yönler taşıyordu. Genel görüntü olarak Başbakan krizle ilgili kamuoyu karşısında aldığı tutumu gazeteciler önünde de tekrarladı. (...)
Dikkat çekici olan Başbakan'ın kendisine güveni, paralel yapılanmanın tüm derinliğine rağmen, bu krizin bir süre sonra biteceği, milli irade, devlet, siyasetin örselenmediğinin seçimlerde kanıtlanacağı inancıydı.
 
 
Fikret Bila - Milliyet
 
Başbakan Erdoğan, 17 Aralık gözaltılarını ve sonrasındaki girişimleri şahsına ve hükümete “komplo” ve “darbe girişimi” olarak tanımlıyor. “Yolsuzluk kılıfı altında bir darbe girişimi” ifadesini kullanıyor.
Halk Bankası Genel Müdürü’nün evinde ayakkabı kutularından çıkan dolarlar ve eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlunun evinde çıkan paralar konusu var. Bu paralarla ilgili olarak kamuoyuna yansıyan telefon konuşmaları ve bazı görüntüler de bu sürecin bir parçası. Başbakan Erdoğan’a işin bu yönü sorulduğunda verdiği yanıt, evde bulunan paraların “hata” olduğuydu.
Başbakan Erdoğan, 17 Aralık ve sonrasındaki sürecin 4 hedefi olduğuna inanıyor. Bu düşüncesini şöyle açıkladı:
1 - Ak Parti’ye yolsuzluk yaftası yapıştırmak, Ak’ı KARA’ya çevirmek,
2 - Hükümeti ve Ak Parti’yi El Kaide’nin destekçisi gibi göstermek,
3 - Çözüm sürecini sabote etmek,
4 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile kendisi arasına fitne sokmak. Başbakan, bu yolla 30 Mart yerel seçimlerinin ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hedeflendiğine inanıyor.
 
 
Elif Çakır - Star
 
Deyim yerindeyse 17 Aralık operasyonuyla ilgili olarak bilgilendirici bir toplantı yaptı. Kendisine sorulan tüm soruları yanıtlarken hiçbir detayı atlamamaya özen gösterip, tüm ayrıntılarıyla anlatıp, hatta mükerrer soruları bile sabırla, özenle tekrar tekrar cevapladı.
Geriye dönüş yok dedi...
Kimseyle pazarlığa oturmuyoruz dedi.
Meydanlar dedi ve toplantı boyunca meydanlara vurgu yaptı.
‘Ben’ dedi ‘meydanları da meydanların verdiği mesajları da iyi bilirim.’
 
 
Ersoy Dede - Yeni Akit
 
Başbakan bu vesileyle bu yapının tasfiyesine yönelik olarak ise, “cemaat kadroları tasfiye ediliyor” şeklinde bir anlayış yerine, yasadışı birtakım faaliyetlerde bulunan paralel devletin tasfiye edildiğine özellikle vurgu yapıyor. Peki ama bu yasadışılığın içinde ne var? Başbakan açık açık söylemedi ama yaptığı yorumlardan anladığımız o ki, bugüne kadarki siyasete yapılan dışarıdan müdahalelerin pek çoğu aynı merkezden yapılmış... Örneğin Sayın Deniz Baykal’a yapılan kaset komplosu... Örneğin MHP’nin kurmaylarına yönelik olarak yapılan kaset komploları... Bugün kendisine kurulan tuzakla, Baykal’a kurulan tuzağın aynı merkezden yapıldığına inandığını zannediyorum Sayın Başbakan’ın... Ve TIR meselesinin de... Ve işadamlarına yönelik olarak yapılan itibarsızlaştırma operasyonunun da...
 
 
Abdurrahman Dilipak - Yeni Akit
 
“İslamcılık, Türkçülük ve Osmanlıcılık; üçü de batıcı, modernleşmeci ve terakkicidir”. Mümtaz’er Türköne öyle diyor. Bugün de cemaatçı neo İslamcılık aynı mirasın devamı değil mi sanki! Batıya karşı olurken bile batı argümanları ile karşı çıkmıyor muyuz. Mustafa Kemal’i eleştirirken bile metodik anlamda Kemalist bir tavır ve üslub içinde değil miyiz! 3 Tarzı siyaset neyin nesi idi? Hani şu İslamlaşmak, Türkleşmek, Muasırlaşmak hikayesi. Kürt Ziya (Gökalp) işin sırrını çözmüştür: Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, Garp medeniyetindenim!
 
 
Sibel Eraslan - Star
 
Başbakan Erdoğan; “Meydanların diline inanırım” derken, tecrübeli bir siyasetçi olarak, gelecek seçimlerin sonuçlarını açık ara alacaklarının umudu ve rahatlığıyla konuşuyordu... Son olaylar, içinden çıkılması çok zor bir problematiği taşısa da onu çok yüksek moralli bulduğumu söylemeliyim
Başbakan yaşananların zorlu olduğunu elbette kabul ediyor, “fakat” dedi, “yaşananların zor ama hayırlı bir yönü de var, her şey milletin gözleri önünde cereyan ediyor, herkes neyin nasıl olduğunu görüyor...”Ben onu dinlerken, tüm güçlüklerine rağmen siyaseti ve gücünü halkından alan bir lideri gördüm yeniden...
Hukuka aykırı işleyen gidişattan da şikayetçi. “2 Dakika süren var, Gelsin de Efendileriniz... Sizi kurtarsın da görelim” diyen savcılarla, yargı ve hukuk güvenliğinin nasıl sağlanacağını sordu bizlere...
Sorularda geçen “cemaat” vurgusundan hoşnutsuzluğunu da dile getirdi, ülkemizde sosyolojik mahiyetiyle pek çok cemaatin, grubun olduğunu söyledi...
 
 
Markar Esayan - Yeni Şafak
 
Öncelikle Başbakan'ın 'Her şerde hayır vardır' tesbiti önemliydi. (...) 30 Mart seçimleri ile ilgili sonuçlardan emin olduklarını ifade eden Erdoğan komplodan sonra çıktığı yurt gezilerinde normal zamanların çok ötesinde katılım ve heyecan gördüğünü, halkın olayı çözdüğünü söyledi: Ben meydanlara inanırım. Seçim sonuçlarından hiçbir tereddüdümüz yok.
 
 
Hilal Kaplan - Yeni Şafak
 
'Savcı geliyor, iki şema çiziyor. Birinin başına oğlumu, diğerine damadımı yerleştiriyor. Tabii baş örgüt lideri de benim. Bu konuda da çok rahatım. Bu ülkeyi kalkındırma adına her şeyini feda eden bir örgütün lideriyim. O örgütün adı da Ak Parti'dir.'
Bu ifadeler, Başbakan Erdoğan'ın, vesayetin her türüne karşı 'diklenmeden dik durma' tavrındaki kararlılığının sürdüğünü, her türden 'siyaset mühendisliği'ni bertaraf etmek noktasındaki özgüvenini gösteriyor. 'Derin millet olarak, derin devleti sarstık' diyen Başbakan ekliyor: 'Sıra paralel devlette.'
 
 
Nihal Bengisu Karaca - Habertürk
 
Yargı ve Emniyet'te "paralel yapı", Bilal Erdoğan'ı gözaltına alma çabaları, yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, savcı tarafından durdurulan yardım yüklü TIR'ların uluslararası mecrada kriminalize edilmesi...
Türkiye Küresel ve yerel işbirlikçilerinin yürüttüğü bir suikast çabasıyla karşı karşıya. Hedef 30 Mart seçimleri.
 
 
İbrahim Karagül - Yeni Şafak
 
17Aralık'tan bu yana devam eden Ak Parti-Cemaat çatışmasına ilişkin en net açıklamaları dün Dolmabahçe'deki toplantıda dinledik. (...)
Edindiğim kanaat şöyle: Artık maslahat, hassasiyet gözetme boyutunun çok ötesine geçmiş bir Türkiye gerçeği var. Cümleleri belirsizleştirmenin, aşırı temkinli ifadelerin ötesine geçmiş bir kamuoyu algısı var. Devlet içinde kadrolaşan bir yapının, edindiği iktidar alanlarını kullanıp iktidarın tamamını ele geçirmeye dönük bir stratejisi var.
 
 
Hasan Karakaya - Yeni Akit
 
Ben, Erdoğan’ın “söz”lerinden çok “göz”lerine baktım... Öyle ya, çok büyük bir saldırı ile karşı karşıya... Bir yandan dış güçler, bir yandan yerli işbirlikçileri...
Bu durumdaki bir Başbakan’ın halet-i ruhiyesi acaba nasıl?.. Ben, ona baktım... Gördüm ki, Başbakan; son derece rahat... Kararlı ve tavizsiz... “Kavga” taraftarı değil ama, “geri adım” atmaya da niyetli değil... Öyle sanıyorum ki; bir “strateji” belirlemiş, bir “yol haritası” çizmiş... Dedim ya; “söz”lerinden ziyade, “göz”lerine baktım... Fethullah Gülen’den geldiğini sandığım “ıslak imzalı mektup”a bile temkinli yaklaşıyor.. Zira, “Dost Modern Darbe”, gözlerini açmış...
 
 
Fehmi Koru - Star
 
Aklınıza gelebilecek soruları tahmin edebiliyorum: Ülkemizde iktidar gücünü elinde tutanlar arasında ‘yolsuzluk’ yapanlar varsa, bunlar ortaya çıkartılmasın mı? ‘Paralel devlet’ yapılanmasına göz mü yumulsun yani? Medyanın bir bölümü ‘yolsuzluk’ iddiasının üstüne atladı, diğer bölümü de ‘paralel devlet’ yapılanması kokusunun; medyanın görevi zaten bunları yazmak değil mi?
Elbette medya ipin ucunu tuttuğunda bu tür konuların üzerine gider, gitmelidir... Benim anlatmaya çalıştığım, gazeteler ve televizyon kanallarının, bu süreç içerisinde, ‘medya görevi’ kavramı içerisine kolayca sığdırılamayacak bir şehvetle konuların üzerine gitmesi ve ‘medya etiği’ diye bilinen genel kuralları hiçe sayacak biçimde davranmasıdır...
 
 
Etyen Mahçupyan - Zaman
 
Fişleme olmasın, hukuk devleti olsun diyenler tabii ki samimi ve doğru bir önerme yapıyorlar. Ama ‘fişleme niçin var' diye sormadan bunun kalkmasını istemek, ya da önce ‘hukuk devleti niçin yok' demeden olmasını talep etmek sadece hoş bir retorik. Bugün onca apaçık delile rağmen hâlâ ‘darbe suçlaması tümüyle uydurulmuştur' denebiliyorsa, bunun nedeni toplumun laik cemaatinin zihnindeki doğal fişlemedir. Aynı şekilde yolsuzlukların tümüyle palavra olduğunu iddia etmenin meşruiyeti de, ‘karşı' tarafla ilgili zihnimizdeki fişlemelerdir.
 
 
Orhan Miroğlu - Star
 
İddia ediliyor ki, yargının aldığı kararlar milli egemenlik adına alınan kararlardır.
Hukukçu birçok akademisyen, hukuka giriş babında öğrencilerine bir şeyler anlattıkları zaman, söze muhtemelen ‘Milli Egemenlik’ diyerek başlıyorlardır.
17 Aralık operasyonundan bu yana ise bu yollu hüküm yürütme artık üniversite dersliklerinin dışına taşmış bulunuyor. Görüşlerini efsunlu ‘milli egemenlik’ kavramına dayandıranlar, yargının dayandığı tasarrufun temel dayanağı olarak ‘milli egemenliği’ gösteriyor ve bu çerçevede 17 Aralık operasyonunu haklı buluyorlar.
 
 
Yıldray Oğur - Türkiye
 
Başbakan, açıklamaları sırasında en net eleştiriler bir savcıya gitti. Bir yılda ve soruşturma sırasında 22 kez yurtdışına giden, kayak düşkünü bir savcıyla ilgili imalı göndermeler yaptı. Savcının görevini kötüye kullandığından, işadamlarıyla yanlış ilişkilere girdiğinden bahsetti. Adını vermedi ama bu savcının Zekariya Öz olduğunu tahmin etmek zor değil.
 
 
Mahmut Övür - Sabah
 
Özellikle bugüne kadar paralel devlet örgütlenmesinin neden görülmediğine ilişkin soruya cevabı bir hayli temkinliydi.
Anladığım kadarıyla AK Parti hükümeti, kendi tabanına yakın bir toplumsal kesimin böylesi bir yapı içinde olmasını hesaba katmadığı için şaşkınlık yaşıyordu.
Bu gerçeğe rağmen şu tespiti de yaptı: "Bugüne kadar bazı suiistimaller olduğu olaylarla ortaya çıkıyor. Her yere yerleşmiş böyle bir örgüt var. Öyle kurulmuş ki, benim ofisime bile böcek yerleştirebiliyor. İstihbarat birimlerimizin buradan ders alacağını umuyorum."
Başbakan Erdoğan'ın şu yaklaşımı da ilginçti: 
"17 Aralık operasyonunun milli iradeye suikast olduğu çok açık. Ülkemin geleceği ve kalkınmasına yönelik bir operasyon bu... Buna karşı süratle önlemler alacağız. Bu işin en önemli kazanımı paralel devlet olarak devlet içine sızmış yapının açığa çıkmasıydı." 
 
 
Avni Özgürel - Radikal
 
Her zamankinden daha keyfi yerindeydi Erdoğan'ın... Fethullah Gülen'den geldiği söylenen mektupla ilgili soruya "Islak imzalı" deyişi; "Burada konuşulanları yazabilir miyiz?" sorusuna "Yazabilirsiniz... Bakarsınız sizden önce birileri servis etmiş bile olabilir" takılması vs. bunun işaretleriydi.
 
 
Fadime Özkan - Star
 
Başbakan konuşmasının bir yerinde öyle bir şey dedi ki, hem kararlılıklarının nedenine hem de operasyon öncesinde nelerin yaşanmış olabileceğine dair hayli anlam barındırıyor:
Cümle aynen şöyleydi: “17 Aralık’ın iyi bir yönü varsa o da paralel yapının görünür olmasıdır”. Buna şükrettikten sonra “her olanda bir hayır vardır” diyerek bağladı cümlesini.
 
 
Erdal Şafak - Sabah
 
Erdoğan önce kısa bir sunuş konuşması yaptı. Daha sonra soru-cevap faslına geçildi. İşte tuttuğum notlara göre sorular ve Erdoğan'ın yanıtları...
Amaç AK Parti'ye yolsuzluk etiketi yapıştırıp çözüm sürecini sabote etmek ve ülkenin önünü kesmek. Gezi olayları 17 Aralık'ın ilk provasıydı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de bu operasyonda payı var ama asıl hedef 30 Mart yerel seçimleridir. Gezi'de sonuç alamadılar bu defa da alamayacaklar.
 
 
Ahmet Taşgetiren - Star
 
Pensilvanya’dan, Cumhurbaşkanı’na hitaben ama Başbakan’ın da okuyabileceği notuyla bir mektup gönderildi. Okudu Başbakan. Gazetecilerle mektubun “ıslak imzalı” olduğunu paylaştı. Dersanelerle, medyadaki dil ile ve tasfiye yapılmaması ile ilgili bazı değerlendirmeler olduğunu bildirdi. Mektubun gelmesinden sonra medya dilinde farklılaşmalar olduğunu önem vererek not etti. Ancak “Paralel yapı” noktasında taviz verme yanlısı değildi:
- Paralel devlet konusu çözülmeden olmaz, dedi. Sürekli şantaj ile karşılaşmak istemeyiz. 
Başbakan bu kadar netti.
 
 
Kurtuluş Tayiz - Akşam
 
Başbakan Erdoğan ile dün geniş bir gazeteci-yazar grubu olarak bir araya geldik. İlkin Erdoğan’ın 17 Aralık operasyonu ile ilgili açıklamalarını dinledik. Ardından Başbakan soruları yanıtladı:
"17 Aaralık bir yargı darbesidir, küresel bir suikasttır. Egemenlik milletten alınıp yargıya verilmek istendi. İç ve dış bağlantıları olan bu darbenin hedefinde Türkiye’nin dev ekonomik projeleri var. Çözüm süreci var. Siyaset kurumu ve milli irade var."
 
 
Hüseyin Yayman - Vatan
 
Herşeyden öte Başbakan Erdoğan oldukça kararlı gördüm. Salona deklare etmese de yol haritasının net olduğunu fark ettim. Soruların türüne göre sözü zaman zaman yanında oturan kurmaylara verdi. Tüm değerlendirmeleri bizzat kendisi not aldı. (...)
Hükümetin krizden çıkış yolu olarak milleti gördüğünü Dolmabahçe toplantısında birkez daha anlaşıldı.
 
 
Sevilay Yükselir - Sabah
 
Tabir-i caizse herkes eteğindeki taşları döktü.
Biz gazeteciler sorduk, Başbakan başkanlığında da toplantıda bulanan hükümet üyeleri tek tek yanıtladı soruları. Bol eleştirinin ve buna mukabil bol özeleştirinin yapıldığı bir toplantıydı. Bir basın toplantısı şeklinde değildi elbette.
Daha çok sohbet havasında geçti toplantı ama haber malzemesi boldu. (...)
Sizin iddia ettiğiniz gibi bir Cadı Avı'na filan çıkmayacak Başbakan ama bilin ki derin devletinizle mücadeleyi de ölümüne devam ettirecek!
 

İlgili Haberler