Gündem

Erdoğan: Tek parti diktasının ne kadar büyük bir enkaz bıraktığını daha iyi görüyoruz

"Yüzlerce cami kiraya verilmiş, depo, ahır olarak kullanılmıştır"

08 Mayıs 2018 17:56

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin bir dönem vakıf eserlerinin korunması konusunda ihanete varan aymazlıklara şahit olduğunu" iddia etti. "Özellikle tek parti CHP'si döneminin bu meselede sabıkası kabarıktır. Yüzlerce cami kiraya verilmiş, depo, ahır olarak kullanılmıştır" diyen Erdoğan, sözlerine "Tek parti diktasının ne kadar büyük bir enkaz bıraktığını daha iyi görüyoruz" diye devam etti. 

Kimi yazarların bu dönemde kapatılan cami sayısının, kayıt altına alınandan çok daha fazla olduğunu iddia ettiğini belirten Erdoğan, "Vakıf eserlerine duyulan hıncın altındaki sebep ideolojik bağnazlıktır. Bu satış furyasından maalesef okkası üç kuruşa Bulgaristan'a satılan Osmanlı arşivleri de nasibini almıştır" ifadesini kullandı. 

Erdoğan, 250 vakıf eserinin restorasyonu vesilesiyle düzenlenen törende, sözlerine şöyle devam etti:

"​Ecdat yadigarlarına Avrupa'nın birçok şehrinde de rastlıyoruz. Nasıl tarumar edildiklerini gördükçe yüreğimiz parçalanıyor. Geçmişi ülkemizle mukayese kabul etmeyecek ülkelerin 50-100 yıllık eserlerine gösterdiği ihtimamı görüyoruz.​  ​Elbette medyanın, iletişimin, internetin, popüler kültürün bünyemizde yol açtığı ağır hasarların farkındayız. Buna rağmen umutluyuz. Çünkü sahip olduğumuz hazine o kadar hacimli ki, tüm yağmalara, tahriplere rağmen hala bizi ayakta tutmaya gücü yetiyor. Medeniyetimizin ihyası için çözüm teknolojiyle savaşmak değil, imkanlarını kullanmaktır.

"Arşivlerimizden kütüphanelerimize, müzelerimizden mahalli varlıklara kadar teknolojiyle kayıt altına alıyoruz. Tarihimize yönelik akademik ve popüler çalışmalar artıyor. Tüm mecralarda adeta bir yarış olduğunu görüyoruz. Buna rağmen hala çok önemli bir eksiğimiz var. Başka devletler olmayan tarihlerinden efsaneler üretirken, biz var olan hazinemizi kullanamıyoruz. Çocuklarımızı böyle bir şuuru aşılayacak eğitim sistemini kurmalıyız. Bu doğrultuda okullarımızın teftişinden öğretmenlerimizin niteliğine kadar atmamız gereken çok adım bulunuyor. Kendi ülkesine, toplumuna, tarihine, medeniyetine bırakınız destek ve öncü olmayı, düşmanlık besleyen bir anlayışın bizi götüreceği yer küresel popüler teslimiyettir. Yerli ve milli anlayış kültür sanatta da idealimiz olmalı.

"Dünyayı etkileyen Rönesans Avrupası bunun örneği. Dostoyevski ve Tolstoy'un Rus, Shakespeare'in İngiliz, Hugo'nun Fransız kültürüyle yoğrulduğunu görüyoruz. Yeter ki yıllardır bizi içinde boğmaya çalıştıkları o kompleksten kurtulup kendimiz olabilelim.

"Ey Fransa'nın aydınlık geçinen karanlık yüzleri. Bizim İncil'den, Tevrat'tan, Zebur'dan şunu çıkarın diyen bir tavrımız yok. Biz semavi kitapların tamamına saygı duyarız. Kuran-ı Kerim için bu ifadeleri kullanmak sizin haddinize mi ya? Son zamanlarda sizler iyice dağıttınız. Camilere saldırmaksa saldırıyorsunuz, kundaklamaksa kundaklıyorsunuz. Biz ülkemizde bir kiliseye saldırmayız, saldırana da müsaade etmeyiz. Aramızdaki fark bu. Sizin DEAŞ'tan hiçbir farkınız yok. Hiç. Bu tavır özellikle aziz dinimizi kendi sapkın ideolojilerine alet eden DEAŞ, FETÖ, Boko Haram gibi örgütlere en güzel cevaptır. Bol bol kullanın."