Gündem

Erdoğan: FETÖ terör örgütü mensubu ABD'de de rektör olarak atanabiliyor, bu ne menem iştir

"Ülkemizde kara listede olup kaçan

09 Ocak 2017 17:59

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 'FETÖ' soruşturmaları kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan Fatih Üniversitesi'nin eski rektörü Prof. Şerif Ali Tekalan'ın, ABD'de Texas'taki North American Üniversitesi'ne rektör olarak atanmasına ilişkin olarak "FETÖ terör örgütü mensubu ABD'de de rektör olarak atanabiliyor, bu ne menem iştir" dedi.

Büyükelçiler Konferansı'nda konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

"Türkiye'nin diplomatik kabiliyetine hayran kalan çevrelerin bu köklü birikimi örnek aldıklarını biliyorum. Sizlerin de bir nakkaş hassasiyetiyle özünde bilgi, kabiliyet ve özgüven gerektiren ve vazifenizi icra ederken 5 asırlık hariciye ve 2 bin 200 yıllık devlet geleneğimizin getirdiği birikimle hareket ettiğinizin farkındayım. Sadece sizler değil, farklı alanlarda Türkiye'nin dış politika vizyonunu hayata geçiren TİKA, Kızılay, AFAD, AA gibi kuruluşlarımız da bu süreçte hayati roller üstleniyor. İnşallah önümüzdeki 6 yılı el birliği içinde çalışarak hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyorum.

Geçtiğimiz yıl yine sizlere hitap ederken Türkiye aleyhine çalışan odaklar arasında FETÖ'ye ayrı bir yer vermiştim. Bu şer çetesinin diğer terör örgütlerini geride bırakan bir ihanet çizgisi olduğunu ifade etmiştim. 15 Temmuz maalesef bizi haklı çıkarmıştır. 15 Temmuz darbe teşebbüsü tarihimizde devlete ve millete yapılmış ilk ihanet değildir ancak sonuçları itibariyle en sinsi, en pervasız, en büyük ihanettir. Himmet, hizmet, diyalog ve eğitim diyerek devletimiz içinde örgütlenen, takiyye yaparak kendini gizleyen bu çete tarihimizin el alçak terör eylemini gerçekleştirmiştir. İhanet ne kadar büyükse onun karşısında milletin kıyamı da bir o kadar azametli olur.

15 Temmuz gecesi her görüşten, her hayat tarzından insanıyla tüm Türkiye şaha kalktı. O gece milletimiz canı pahasına iradesine, devletine, hükümetimize sahip çıktı, bu alçak girişimi boşa çıkardı. 248 vatan evladı şehit edildi. 2193 vatandaşımız d ayaralandı, gazi oldu. İddianameler tamamlandıkça, itiraflar geldikçe hem ihanetin büyüklüğünü hem de milletin mücadelesini daha iyi anlıyoruz.

Ben böyle aziz bir milletin evladı olduğum için, böyle güçlü bir ülkenin cumhurbaşkanı olduğu için Allah'a şükrediyorum. Bu vesileyle bir kez daha bağımsızlığımız, vatanımız için şehit olan tüm kahramanları yad ediyorum. Burada şu hususun da altını çizmek istiyorum, 15 Temmuz nasıl hainler ile aşıkları ayrıştırmışsa, dışarıda da aynı görevi icra etti. Dostlarımız ve müttefiklerimiz için de bu teşebbüs turnusol kağıdı oldu. O gece milletimiz canını hiçe sayarak demokrasiyi savunurken, bize demokrasi dersi verenler "Bekle-gör" politikası izlemişlerdir. Dayanışma ve destek mesajları ancak darbe teşebbüsü başarısız olduktan sonra gelmeye başlamıştır.

Ben burada sadece empati eksikliğinden bahsetmiyorum, çok daha vahim bir durumdan yani kayıtsızlıktan, umursamazlıktan, hatta darbenin başarılı olmasını ummaktan bahsediyorum. Maalesef aynı ikircikli tavır, aldığımız yasal tedbirler konusunda da devam ediyor. Terör örgütleri ve onların mensupları için gösterilen hassasiyet, milletimizden esirgeniyor. Gözü yaşlı çocuklar, bir ömür gönlü buruk kalacak eşler hiçbir şekilde gündeme gelmiyor, getirilmiyor.

Bizim yaşadığımız hadiselerin onda birine maruz kalmayanların önlemleri ortadayken, uluslararası hukuka uygun olarak hayata geçirdiğimiz OHAL bu çevreler tarafından insafsızca eleştiriliyor. Darbeciler, eli kanlı katiller kimi Avrupa ülkelerinde mağdur gibi karşılanmakta, kol kanat gerilmektedir. Sığınma hakkı, Suriyeli masumlardan, Afganistanlı gariplerden esirgenirken FETÖ'cü ve PKK'lı teröristlere altın tepside sunuluyor. Bunlar bizzat görev yaptığınız ülkelerde görüyorsunuz. Canını kurtarmak için kapılarına gelenleri kovanlar, darbeci ve azılı teröristlere sahip çıkmaktadır.

Dost demeye dilim varmıyor, müttefik devletimizin bu tavrı karşısında üzülüyorum. Ülkemizde kara listede olup kaçan FETÖ terör örgütü mensubu ABD'de de rektör olarak atanabiliyor. Bu ne menem iştir, bu nasıl iştir, Avrupa değerlerinin bu kadar ayaklar altına alınmasını kabullenemiyoruz. Yılgınlık, bezginlik ve atalet kesinlikle bize yakışmaz.

Bugüne kadar haklı olduğumuz konularda doğruları söylemekten çekinmedik, çekinmeyeceğimiz. İnatla ve ısrarla muhataplarımıza bu meseleleri anlatmayı sürdüreceğiz. 
17-25 Aralık'tan itibaren son 3 yılda hayata geçirdiğimiz tedbirler sayesinde FETÖ ile mücadelede belli mesafe kat etmiştik. Kamuda FETÖ ile irtibatlı olanların büyük bir bölümünü temizledik, bu hainlere destek sağlayan kuruluşlar da denetim altına alındı. 

40 yıldır sinsi bir kanser gibi büyüyen, dünyayı ahtapot gibi saran bir örgütle mücadele kolay değildir. Uzun zaman ve mesai alacak. Biz asla pes etmeyecek, rehavete kapılmayacağız. FETÖ'nün süreci sulandırma çabalarına karşı teyakkuzda olacağız. Sapla samanı karıştırmadan, masum ile suçluyu ayırt ederek mücadelemizi sürdüreceğiz. 15 Temmuz'da devletinin ve milletinin yanında olanlarla bulara kurşun sıkanları ayıracağız.

Bir avuç hain yüzünden ne vatandaşlarımızın ne de milli ve yerli kuruluşlarımızın zarar görmesine müsade etmeyeceğiz. FETÖ elindeki tüm imkanları ülkemizi karalamak için kullanıyor. Aleyhimizde algı operasyonları yürütülüyor. Milletin hasmı hangi yapı varsa onun eteğine yapışıyor. Geçen yıl yaptığımız ABD ziyaretimizde bunu çok açık ve net bir şekilde gördük. 


Bu yapının Dışişleri'ne de sirayet ettiğini de görüyoruz. Personel sayınız azalsa dahi, mücadeleyi özveriyle yürüttüğünüz için sizlere teşekkür ediyorum. Şahsım ve devletimizin tüm kurumları sizlerin yanındadır. İnşallah bu belayı devletimizin ve milletimizin başından tamamen def edeceğiz. Tarihimizde tek bir meseleyle uğraştığımız dönem bulamayız. Bugün de bir yandan FETÖ ile cebelleşirken bir yandan bölücü örgütle, DAEŞ'le mücadele ediyoruz.

Bu örgütlerin amacı ülkemizi etnik köken üzerinden çatışma içine çekmektir. Misafirlerimizi hunharca katlederek ülkemizi turizm yönünden yaralamak istiyorlar. Tüm pervasızlıklarına rağmen medya, akademik çevrelerden aldıkları birtakım kendini bilmezlerden aldığı desteklere rağmen bunu başaramadılar. 


Birileri elinde en fazla Müslüman kanı olan DEAŞ üzerinden İslam düşmanlığı yapıyor. Bunun adı ateşle oynamaktır. Batı'dan yükselen kültürel ırkçılık, bu ülkelerdeki Müslümanların güvenliği konusunda endişelerimizi artırmaktadır. Tüm dünyada barış ve huzurun idamesi için bu çok tehlikelidir. Biz daha birkaç yıl önce 8 yıl evladımızı NEO Nazi teröründe kaybetmiş bir ükeyiz. İnsanımız üzerinde derin yaralar bırakan saldırıların tekrar yaşanmasına izin veremeyiz.

Yurt dışındaki insanımızın güvenliğinin tehlikeye atılmasına müsade edemeyiz. İlgili tüm kurumlarımızın da bu süreci yakından takip etmesi gerekiyor. İslam karşıtlığı ve kültürel ırkçılıkla mücadelede Türk toplumu yalnız değildir. Çok geniş bir cephede mücadele etmeliyiz. Dünyanın her yerinde ülkemize ve vatandaşlarımıza karşı nefreti tahrik eden mihraklarla kapsamlı bir hukuk, STK mücadelesini yurt dışında yürütmeliyiz. "