Dünya
Deutsche Welle

Erdoğan: Aşk ve nefret arasında

Cumhurbaşkanlığı adayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın portresini Hilal Köylü kaleme aldı.

06 Ağustos 2014 12:58


Girdiği her seçimden oylarını artırarak çıkmayı başaran Başbakan Tayyip Erdoğan, bugün siyaset bilimciler tarafından ‘aşk ve nefret’ gerilimini Türk siyasetine taşıyan lider olarak gösteriliyor. Başbakanlık koltuğunun ‘iddialı ve sivri çıkışlı’ ismi Erdoğan; şimdi siyasetin en tepe koltuğuna, cumhurbaşkanlığına oynuyor.

ODTÜ’den Siyaset Bilimci Prof. Ayşe Ayata, Erdoğan için “Hem çok seveni, hem de çok nefret edeni var. Ve bu, onu tehlikeye sürüklüyor” derken, Gazi Üniversitesi’nden Siyaset Bilimci Hüseyin Yayman, “Evet, Erdoğan’la toplum arasında bir aşk ve nefret ilişkisi var ama bu ilişki Erdoğan’ın lehine işliyor” yorumunu yapıyor. Siyaset bilimciler arasında bile en uç analizlerin konusu olan Türkiye’nin 25. Başbakanı Erdoğan, 10 Ağustos’ta ilk turu yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin en güçlü adayı olarak Türk siyaset sahnesindeki varlığını koruyor.

“İmam Beckenbauer”

1954 doğumlu Erdoğan, İstanbul-Kasımpaşalı. Anadolu insanının genel özelliklerini taşıyan bir aileden geliyordu. Babası kıyı kaptanı, annesi ev hanımıydı. İstanbul İmam Hatip Lisesi’ne parasız yatılı sınavını kazanarak girdi. İlginçtir ki, siyasetle de o yıllarda ilgilendi. Futbol düşkünüydü ancak babası profesyonel futbolcu olmasını istemedi. Arkadaşlarının Alman futbolcu Beckenbauer’den esinlenerek ‘İmam Beckenbauer’ dediği Erdoğan, kimi kulüplerde futbol oynadı. 1973’te Eyüp Lisesi’nden diploma aldı. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden 1981’de mezun oldu. 1978’de Siirtli Emine Gülbaran’la evlendi ve ikisi kız, ikisi erkek dört çocuk sahibi oldu.

Erbakan’la başlayan siyaset

Tayyip Erdoğan siyasete, Necmettin Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı Milli Selamet Partisi’nin (MSP) gençlik kollarına üye olarak başladı. 1976’da Beyoğlu Gençlik Kolları başkanı oluşuyla, teşkilattaki yükselişi de başlamış oldu. Partisinin İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olduğunda 22 yaşındaydı. 1980 askeri darbesinden sonra askere giden Erdoğan, siyasi faaliyetler yasak olduğu için dönüşte özel sektörde çalıştı. 1982’de siyasi yasaklar kalkınca Erdoğan, MSP’nin devamı olan Refah Partisi’nde görev aldı. Partisinin İstanbul il başkanlığı görevini yürüttü. Erdoğan, 1987’deki genel seçimlerde ilk kez milletvekilliği için aday oldu ancak meclise giremedi. Ekim 1991’de aldığı milletvekili mazbatasını da, ikinci sıradaki adayın itirazı doğrultusunda iade etmek durumunda kaldı.

İstanbul dönemi

1994’te, İstanbul Belediye Başkanlığını kazandı Erdoğan. 4.5 yıl belediye başkanlığı yaptı. 12 Aralık 1997’de, Siirt’te bir şiir okumasıyla siyasetten men edildi. “Minareler süngü, kubbeler miğfer/Camiler kışlamız, mü’minler asker/ Bu ilahi ordu dinimi bekler/ Allahu Ekber, Allahu Ekber” dizelerini okuyunca Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, ‘halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği’ gerekçesiyle Erdoğan hakkında dava açtı. 1998’de bir yıl hapis cezasına çarptırılan Erdoğan, siyasetten de men edildi.

AKP ve Erdoğan

Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmakla suçlanan Refah Partisi 1998’de kapatıldı. Yeni kurulan Fazilet Partisi’nde de yenilikçi-gelenekçi ayrımı vardı. Ancak Fazilet Partisi de, 2001’de, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak suçlamasıyla kapatıldı. Erdoğan hapisten çıkınca da, farklı görüşten insanları biraraya getirecek bir parti için kolları sıvadı. Yanında Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener, Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu ve Hayati Yazıcı gibi isimler vardı.

Milli Görüş fikrini değiştirmeyen gelenekçiler Recai Kutan başkanlığında Saadet Partisi’ni kurarken, Yenilikçiler de 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurdular. Parti içinde ANAP kökenli isimler de bulunuyordu. Siyasi yasağı kalkan Erdoğan, 16 Ağustos 2001’de genel başkan seçildi. 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden AKP yüzde 34.29 oyla tek başına iktidar olarak çıktı. Erdoğan milletvekili olmadığından 58. Hükümet Abdullah Gül başkanlığında kuruldu. CHP’nin desteğiyle bir anayasa değişikliğine gidildi, Erdoğan’ın milletvekilliğinin önündeki engel kaldırıldı. Ve “Muhtar bile seçilemez” denilen Erdoğan, 2003’te Siirt’ten milletvekili seçildi. 59. Hükümette başbakan olan Erdoğan’ın seçim zaferleri birbirini izlemeye başladı.

Başbakan Erdoğan

Kemal Derviş’le Türkiye’ye gelen ekonomi programını reformlarla sürdüren Erdoğan, AB’ye üyelik perspektifine bağlılığıyla dikkat çekti. Eğitim, ulaştırma ve sağlık alanındaki yatırımlarıyla hem halktan hem de AB’den puan topladı. Laiklik tartışmaları ve siyasette askerin rolü tartışılırken, Erdoğan liderliğindeki AKP, 2007 genel seçimlerinde oylarını yüzde 47’ye çıkardı. Seçimler öncesinde yaşanan ‘e-muhtıra’ skandalı, hükümet ve askeri karşı karşıya getirdi. AB’den büyük destek alan Erdoğan, asker vesayeti ile uğraşırken tüm dünyadan beğeni topladı, ülkesinin ve bölgesinin ‘güçlü lideri’ ilan edildi. AB’ye üyelik reformlarını hızla sürdüren Erdoğan’ın arkasında o zaman sadece Türk halkı değil, bölge insanı, Avrupa ve Amerika da vardı.

Dış politikada aktif olup, Kıbrıs sorununun çözümü için Annan Planı görüşmelerini ileri noktaya taşıyan Erdoğan, İsrail’le gerilimli ilişkisinden geri adım atmadı. Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres’e “one-minute” çıkışını kimse unutmadı. Arap dünyasında popülerliği gün geçtikçe artan Erdoğan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Arap baharı olarak bilinen ayaklanmaları destekledi.

Ustalık mı, kriz mi ?

12 Haziran 2011 genel seçimlerinde AKP, oyların yüzde 49.8’ini aldı. Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde Adnan Menderes’ten sonra üst üste üç dönem seçim kazanan ve başbakanlık görevini yürüten ikinci isim oldu. 3. AKP iktidarı dönemine ‘ustalık dönemi’ dedi Erdoğan. 2012’de, PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşmeleri de içeren ‘çözüm süreci’ni başlatan Erdoğan’ın Kürt sorununu çözüp çözemeyeceği merak konusu oldu. Süreç, hem yurt içinde hem de yurt dışında yakından takip ediliyor. Erdoğan ne kadar ‘ustalık’ dönemi olarak nitelese de, bu dönemde toplumsal gerilimin de dozu hep yükseldi. 2013’e Gezi Parkı protestoları damgasını vurdu. İstanbul’da Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesini istemeyen bir grubun başlattığı protestolar, Erdoğan’la halkı karşı karşıya getirdi. Gezi eylemcilerini ‘çapulcu’ olarak niteleyen Erdoğan, sert tavrından hiç geri adım atmayınca protestolar yurt geneline yayıldı. Hep, ‘karşı mitingler’in alanı oldu Türkiye. Toplumdaki bu gerilim 17 Aralık operasyonuyla bambaşka bir noktaya taşındı. AKP ile Fethullah Gülen arasında çatışma başladı. Kimi bakan ve çocuklarının yolsuzluk yaptıklarını ortaya koymaya çalışan operasyonun ‘paralel devlet’in işi olduğunu öne sürdü Erdoğan. Facebook ve Twitter’da Erdoğan hükümetine eleştiriler yükselince, sosyal medyanın da ‘baş belası’ olduğunu söyleyen Erdoğan, kendisine oy veren ve oyunu ‘değişimden yana kullanan’ çok sayıda kişinin ‘kalbini kırdı’. Cemaat çatışmasıyla girilen 30 Mart yerel seçiminden de zaferle çıkan Erdoğan’ın, toplumda böylesi bir kutuplaşma varken, cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde kaç oy olacağı büyük merak konusu olsa da, Erdoğan “Yeni Türkiye’nin cumhurbaşkanı olacağını ve herkesle kucaklaşacağını” söyleyerek, oyların çoğunluğuna talip olduğunu çoktan açıkladı.

“Aşk ve nefret sarmalı”

“Türkiye bugün sadece Erdoğan-paralel devlet savaşının gerilimini yaşamıyor. Toplum, Erdoğan’ı sevenler ve nefret edenler diye ikiye ayrılmış durumda. Erdoğan, Avrupa’yla da, Amerika’yla da savaşıyor. Yeni Türkiye’yi kurmaya çalışıyor. Yeni Türkiye'yi hep birlikte göreceğiz.” İşte bu yorum da, iki uçtaki siyaset bilimcinin ortak değerlendirmesi.

ODTÜ’den Ayşe Ayata, Erdoğan için “Bu kadar kendi başına hareket eden bir insan olduğu için kendisinin yaptığı hataları göremedi. Hem çok seveni, hem de çok nefret edeni var Erdoğan’ın” diyor ve ekliyor: “Erdoğan, aşırı uçlarda oynamayı seviyor. Onu; bugün eğitim görmüş, orta sınıf kadınlar sevmiyor, kendine koruyucu, kollayıcı arayan kadınlar seviyor. Ancak, bu kadınlar da ondan çok yakında nefret edebilir. Erdoğan, bu tehlikeyi görmüyor”

Türkiye’nin giderek otoriterleştiğini söyleyen Ayata, Erdoğan’a ‘değişim’ için oy verenlerin, cumhurbaşkanlığı seçiminde onu desteklemeyeceğini ve seçimin ikinci tura kalacağını söylüyor.

Gazi Üniversitesi’nden Hüseyin Yayman ise Türkiye’deki kutuplaşmanın Erdoğan’ın ‘şahsına’ yüklendiğini söylüyor ve Erdoğan’ın bunu kaldırabilme yeteneğine sahip olduğunu dile getiriyor. Yayman’a göre, toplumdaki Erdoğan’a yönelik ‘aşk ve nefret’ sarmalı, yine Erdoğan’ın lehine işleyecek ve sonuçta ‘aşk’ kazanacak. Erdoğan’ın ilk turda seçileceğini belirten Yayman, “Elitler ondan nefret edebilir ama halk Erdoğan’a aşık. Erdoğan’ın toplumsal desteği çok kuvvetli” diyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle