Gündem

Erdoğan: Yargıya gerekeni söyledik, dokunulmazlıkta gerekeni yapacağız!

Başbakan Erdoğan, terör konusunda CHP ve BDP'yi ağır dille eleştirdi. BDP'li vekiller hakkında Parlamento'da gereğini yapacaklarını söyledi

05 Eylül 2012 15:07

BDP'li milletvekilleriyle PKK'lıların Şemdinli'deki buluşmasına ağır ifadelerle tepki gösteren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Kameralar olmasaydı, terörist efendilerinin ellerini de öperlerdi. Üç kuruş da harçlık alırlardı. Teröristin elindeki kan vekillerin sırtına bulaşmıştır. Efendileri bunların ipini gevşetmediği sürece hiçbir karar alamazlar" dedi. BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak yargı yolunun açılacağının işaretini veren Erdoğan, "Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor, biz de Parlamento'da gereği neyse onu yapacağız " diye konuştu.

 

Başbakan'ın dokunulmazlık açıklaması/Video

 

AKP milletvekilleri ve kurucular kurulu üyeleri genişletilmiş grup toplantısında bir araya geldi. AKP Genel Merkezi'ndeki toplantıda konuşan Başbakan Erdoğan, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sözlerine Paralimpik Oyunları'nda madalya kazanan sporcuları tebrik ederek başlayan Erdoğan, ''Tüm engelleri aşarak, engellerin engel olmasına aldırmayarak bir altın, 4 gümüş, 3 bronz olmak üzere şimdilik 8 madalyayı ülkemize kazandırdılar. İnşallah sporcularımızdan önümüzdeki günlerde de böyle sevindirici haberler bekliyoruz'' dedi.
   

'Milletçe metanetimizi en güçlü şekilde muhafaza edeceğiz’

   
Önceki gün Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinde kamu binalarına, sivil binalara saldıran teröristlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada şehit olan 10 asker için Allah'tan rahmet, yaralı 8 asker için de ''acil şifa'' dileyen Erdoğan, 1 Ağustos'ta Lice'de şehit olan Jandarma Astsubay üstçavuş Ahmet Ünver'in annesinin cenaze töreninde söylediği ''benim yavrum 'dik dur anne' derdi. O terör örgütünün karşısında dimdik durmak lazım'' sözlerini hatırlattı.

Başbakan Erdoğan, ''Yine önceki gün Beytüşşebap'ta şehit düşen piyade er Serdar Küpeli'nin babası da evladının şehadet haberini aldığında çok büyük bir metanet içinde şunları söyledi: 'Ağlamayacağım. Onları sevindirmeyeceğim. Bu bayrak hiçbir zaman inmeyecek.' Evet değerli arkadaşlarım, ağlamayacağız. Milletçe metanetimizi en güçlü şekilde muhafaza edeceğiz. Öfkeye kapılarak nefret ve nifak tohumlarını yeşerterek asla ve alsa terör örgütünü sevindirmeyecek, terör örgütünün hedefine ulaşmasına müsaade etmeyeceğiz'' diye konuştu. 
 

'Terör örgütü en küçük bir haysiyet izi dahi taşımıyor'


Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Karşımızda hiçbir insani değeri olmayan, hiçbir kutsal değeri tanımayan, namertçe arkadan vuran bir taşeron örgüt var. Bu örgüt arazi şartlarından yararlanıyor. Bu örgüt ülke içindeki hain şebekelerden, hain odaklardan güç ve destek alıyor. Bu örgüt, ülke dışında Türkiye düşmanı ülke ve çevrelerden doğrudan destek alıyor, doğrudan ihale alıyor. Bu örgüt, mertçe güvenlik güçlerimizin karşısına çıkamıyor. Çocukları kalkan yaparak, kadınları kalkan yaparak, masum sivillerin arasına korkakça saklanarak, kalabalıkların içine sinsice girerek saldırıyor ve saldırdıktan sonra da yine korkakça kaçıyor. Düşmanda bile haysiyet aranır ama terör örgütü en küçük bir haysiyet izi dahi taşımıyor. Elbette düşmanımızın haysiyetsizliği, hiçbir insani değeri, hiçbir kutsal değeri taşımıyor olması, korkakça vurup kaçması bizim için asla bir mazeret değildir.''
   

'Terör örgütü doğrudan AK Parti'yi hedef alıyor'   


Terör örgütünün son yıllarda AKP'yi hedef aldığını ve AKP'nin teşkilat yöneticilerine saldırılar düzenlediğini anımsatan Erdoğan, ''Bunun üzerinde hassasiyetle durmak zorundayız. Bakın en son Hakkari İl Başkanımız kaçırıldı, daha önce ilçe başkanımız kaçırıldı ve haftalarca kendisinden haber alınamadı. İl başkanlıklarımıza, ilçe, belde başkanlıklarımıza saldırılar düzenlendi. İl başkan yardımcımız şehit edildi ve daha önce yine bir il başkan yardımcımız şehit edildi'' dedi.

Terör örgütünün, yayınlarında ve bildirilerinde sürekli AK Parti'yi hedef aldığını ve hedef almaya devam ettiğini dile getiren Erdoğan, ''İşte bunun üzerinde durmak, bunun üzerinde ayrıntısıyla düşünmek zorundayız. Neden AK Parti- Neden AK Parti'nin vekilleri, yöneticileri, AK Parti'nin idare binaları hedef alınıyor- Terör örgütü hedefini değiştirip son yıllarda neden AK Parti'ye saldırıyor- Çünkü AK Parti çözüyor. Çünkü AK Parti, benim Kürt kardeşlerimle kucaklaşabiliyor, el ele verebiliyor. Halkımız da AK Parti'yi kucaklıyor, iktidara taşıyor. Bölgenin birinci partisi yapıyor'' ifadelerini kullandı.   

 

'Terör örgütü çözüm isteyen iktidarları hedef aldı'

 

AKP'yi kurarken, terör sorunun çözümü için ''reçete'' hazırladıklarını ve 10 yıldır iktidarda bu meselenin üzerine gittiklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''AK Parti çözdükçe, AK Parti tüm kanalları devreye aldıkça, altındaki zemin kayan terör örgütü de var gücüyle AK Parti'ye saldırıyor'' dedi.

Türk siyasetinin terör karşısında son 30 yılda aldığı tavrın gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:

''30 yıl boyunca iktidardaki her parti teröre muhatap oldu, fakat denklem çok basit. Eğer iktidardaki parti terörü çözmek için kararlılık gösterirse, terör örgütü bunu bozmak için var gücüyle saldırdı ve iktidarı vazgeçirdi. Eğer iktidardaki parti terör konusunda bir kararlılık sergilerse, terör örgütü saldırılarını yoğunlaştırdı ve iktidardaki partileri yıpratmak istedi. Terör, kimi zaman eylemlerine ara verdi kimi zaman eylemlerini azalttı kimi zaman çoğalttı, ama asla amacından vazgeçmedi. Peki böyle bir denklemde muhalefet partileri ne yaptı?''

AKP'nin kuruluş sürecinde Anadolu'yu dolaştıklarını hatırlatan Erdoğan, ''Hiç unutmuyorum Cizre're mitingimizi yaptık ve çevremize toplanan vatandaşlarımızla sohbet ediyoruz. Bana o zaman 'Sizden biz bir şey istiyoruz. OHAL'i kaldırın, başka bir şey istemiyoruz' dediler. Partimiz iktidara geldi ve hemen birinci ayında OHAL'i kaldırdık. Bugün bölücü terör örgütü ve uzantısı siyasi parti, bugün eğer konuşuyorsa bizim OHAL'i kaldırmamız sayesinde konuşuyor. Bunu ben halkıma, özellikle hatırlatmak istiyorum'' dedi.

OHAL'in kaldırılması sürecinde hiçbir partinin AKP'nin gösterdiği açık tavrı sergileyemediğini savunan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Zaten bunu benim Doğu'daki Güneydoğu'daki kardeşim de çok iyi bildiği, gördüğü için AK Parti'yi bölgenin birinci partisi yaptı. Şu anda bölücü terör örgütünün korkusu altında, tehdidi altında eğer siyasi uzantısı partiye oy veriliyorsa bu gerçek demokrasinin gereği bir netice değildir. Bu, oluşturulmuş bir korku toplumunun neticesi alınmış oylardır. Bu çözüldüğü anda inanın en az yüzde 50 aşağı olur. Çünkü biz diğer muhalefet partileri gibi Sivas'ın ötesine geçemeyen bir parti değiliz. Seçim zamanı zar zor oralara gidip geldiler ondan sonra sadece tabela partisi olarak oralarda varlar. Hadi gelin o bölgede siyaset yapın, niye siyaset yapmıyorsunuz?''


'Sizin o siyasi uzantı olan o partiden hiçbir farkınız yok ki'


AKP Hakkari İl Başkanı Abdulmecit Tarhan'ın kaçırılmasının ardından, CHP yöneticilerinin Tarhan'ın ailesini aradıklarını söyleyen Erdoğan, ''Teşekkür ederiz, insani bir vazife yaptınız'' dedi. CHP yöneticilerinin, AKP Hakkari İl Başkanı'nın ailesinin, kendilerine, ''sizin yardımınıza ihtiyacımız var, bize yardım edin'' dedikleri yönünde açıklamalar yaptığını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:

''Tabii bunu aile duyunca bayağı üzüldüler. Çünkü ben aileyle görüştüğümde, 'böyle bir şeyler yansıdı televizyonlara Başbakanım. Biz Hakkari'de BDP'yle, terör örgütüyle beraber miting yapan CHP'den yardım isteyecek kadar düştük mü-' diyorlar. Bu işin bir yanı. İşin diğer yanında da şu var. Sizin o siyasi uzantı olan o partiden hiçbir farkınız yok ki. Demek ki siz dağdakilerle müşterek çalışıyorsunuz. 'Yardıma ihtiyacınız varsa çözelim' diyorsunuz. E siz zaten Suriye'de de Baas'la beraber çalışıyorsunuz, hiçbir farkınız yok. Burada bunu söylüyorsunuz. Aynen bu söylediklerini zaten terör örgütünün siyasi uzantısı da söylüyor: 'Eğer ihtiyaç varsa biz devreye gireriz. Biz dağdakilerle gider, görüşürüz. Alınması gerekenler varsa alırız.''   


'Kusura bakmayın, bunu kimse yutmaz'


CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün Ovacık yolu üzerinde terör örgütü mensuplarınca dağa kaçırıldığına ilişkin haberlere de değinen Başbakan Erdoğan, ''Tunceli milletvekili arkadaşımız kaçırıldı' diye bir başlık atıldı. Nasıl bir kaçırılmaysa... Ve iki gün içinde de geri gönderildi, nasıl geri gönderilmeyse... İfadeler çok şık, çok güzel, 'iyi çocuklar, bize iyi davrandılar. İyi çocuklar, gayet güzel bir misafirperverlik yaptılar. İkram izzet... Neymiş dağa kaçırmışlar, kime uyduruyorsunuz dağını, hepsi hikaye, 6 saat de yürümüşler. Kusura bakmayın, bunu kimse yutmaz. Benim halkım da bunu yutmuyor zaten, ama CHP'liler bunun üzerinden bir şeyler devşirmeye çalışıyorlar'' diye konuştu.
Hassas konular üzerinde çok ciddi senaryolar oynandığını belirten Erdoğan, ''dünyanın hiçbir yerinde teröre karşı verilen mücadelede Türkiye'deki muhalefet gibi seviyesiz bir yaklaşımın'' olmadığını kaydetti.
   

‘AK Parti’nin kaybetmesi için Türkiye’nin kaybetmesini göze alıyorlar’


Başbakan Erdoğan, ''Muhalefet partileri, bu kirli denklemde bu çirkin tablo içerisinde bilerek ya da bilmeyerek terörün değirmenine bu güne kadar hep su taşımıştır. Çok açık konuşuyorum. Bu ülkede kimi muhalefet partileri düşmanımın düşmanı dostumdur anlayışıyla hareket ediyor. Hala da bu anlayışla hareket ediyor. AK Parti'nin kaybetmesi için Türkiye'nin kaybetmesini göze alıyorlar. Milletimizin kaybetmesinden de hiç çekinmiyorlar'' diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'de çok ciddi senaryolar oynandığına dikkati çekerek, ''Öyle hassas konular var ki ve dünyanın hiç bir yerinde teröre karşı verilen mücadelede inanın bizdeki muhalefet gibi seviyesiz bir yaklaşım olmamıştır. Muhalefet partileri, bu kirli denklemde bu çirkin tablo içerisinde bilerek ya da bilmeyerek terörün değirmenine bugüne kadar hep su taşımıştır. Çok açık konuşuyorum. Bu ülkede kimi muhalefet partileri düşmanımın düşmanı dostumdur anlayışıyla hareket ediyor. Hala da bu anlayışla hareket ediyor. AK Parti'nin kaybetmesi için Türkiye'nin kaybetmesini göze alıyorlar. Milletimizin kaybetmesinden de hiç çekinmiyorlar'' ifadesini kullandı.   


‘İmralı'nın ağzı ile konuşuyor’   


Siyasette düşman olmadığı, aksine ''rakip'' bulunduğunun altını çizen Erdoğan, ''Aynı şekilde terör örgütünün güdümünde olan parti de karşısındakini demokrasi içerisinde yarışılması gereken bir rakip olarak konumlandırmak yerine düşman olarak görüyor. Terör örgütünün diğer partileri bertaraf etmesinden medet umuyor. İmralı'nın ağzı ile konuşuyor. Terörün, terör örgütünün iktidar üzerinde etkili olduğunu gören muhalefet partileri kendilerinin yıpratamadığı iktidarı terör örgütünün yıpratmasına göz yumdular hatta buna açık açık çanak tuttular. Şu anda da aynı denklem işletilmeye çalışılıyor. Birileri terör örgütünün Türkiye'nin iç ve dış siyasetinde etkin olması etkin olması için de elinden gelen her şeyi yapıyor'' diye konuştu.
   

'Türkiye'de siyaseti artık örgütü de şekillendiremez'

   
Erdoğan, ''Bir kere şunu herkesin bilmesini, herkesin anlamasını istiyorum: Türkiye'de AK Parti ile bir dönem kapanmış yeni bir dönem başlamıştır. Türkiye'de artık siyaseti, siyaset dışı kurumlar şekillendiremez. Türkiye'de artık siyaseti çeteler şekillendiremez. Mafya şekillendiremez. Karanlık suç örgütleri şekillendiremez. Türkiye'de siyaseti vesayetçi anlayış şekillendiremez. Aynı şekilde Türkiye'de siyaseti artık terör örgütü de şekillendiremez, şekillendiremeyecektir'' ifadesini kullandı.
   

'Biz bizden öncekilere benzemeyiz'


Karanlık dönemlerin geri gelmemek üzere tarih olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Devlet içine sirayet etmiş karanlık örgütler ile terör örgütü arasındaki 'al gülüm ver gülüm' şeklinde siyaseti dizayn etme dönemleri artık geride kaldı. Terör örgütü de, terör örgütünün değirmenine su taşıyan siyasi partilerle, terör örgütüne oksijen sağlayan medya da hiçbir saldırı, hiçbir tehdit, hiçbir provokasyon karşısında asla oyuna gelmeyeceğimizi kesin bir şekilde anlasınlar. Biz bizden öncekilere benzemeyiz. Bizim ilkelerimiz var ve bu ilkelerimiz çerçevesinde yola çıktık ya öleceğiz ya olacağız dedik.

Biz milletin kararı ile milletin tercihi ile milletin partisi olarak buralara geldik. Bizim rotamızı milleten başka hiç kimse ama hiç kimse çizemez. Hiç kimse bize istikamet belirleyemez. Bunu sadece uzantı olan partiye ve onun milletvekillerine söylemiyorum, bunu CHP'ye, CHP'nin genel başkanına, CHP'nin bazı milletvekillerine de söylüyorum. Bunu bugün medyada terörü hala kutsayan, terörü yücelten, teröre doğrudan ya da dolaylı olarak destek veren medyaya da söylüyorum; bizim yüreğimiz yanıyor, bizim yüreğimizin acısıyla biz şu anda bu konuşmayı yapıyoruz.

Terör örgütü nasıl ki birilerine taşeronluk yapıyorsa, medya içerisinde de bazı kalemler, hiç çekinmeden, hiç utanmadan birilerine taşeronluk yapıyor. Zihinleri bulandırmak, kaos oluşturmak milleti umutsuzluğa öfkeye nefrete sevk etmek için yoğun bir gayret içindeler. Ne biz safız, ne de bu millet saf. Kimin ne yaptığını ne yapmaya çalıştığını, kimlerin değirmenine su taşıdığını çok net şekilde görüyoruz.''
   

'Hem ekonomi mücadelesi verdik, hem de terörle'


Erdoğan, bazılarının ekonomi ve terörün iktidarları bitireceğini söylediğini anımsatarak, ''Bizi bitirmedi. Yüzde 34 ile yola çıktık şu anda yüzde 50'ye geldik. Hem ekonomi mücadelesi verdik, hem terörle mücadeleyi verdik ve bu mücadele devam ediyor. Peki nasıl oldu bu- Bu millet bizim buradaki gayretimizi, samimi mücadelemizi görüyor. Bu mücadele neticesinde buralara geliniyor'' ifadesini kullandı.

Erdoğan, 30 yıllık terör mücadelesinde önceki tedbirlerin taviz verilmeden alınmış olması durumunda Türkiye'nin çok farklı noktalara gelmiş olacağını kaydetti.
   

'Sizin teröre yönelik yapacağınız hiç bir şey yok'


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun teröre ortak çözüm üretmek için partilerden randevu istediğini ve AKP'ye geldiğinde kendisi ile görüştüğünü anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Yandaş medyaları sağ olsun bu süreci de desteklediler, bayağı gayret de gösterdiler, sanki sıfırdan bir şey çıkıyormuş gibi. Hiç bir şey bu alanda yapılmamış gibi adeta genel başkanın bu çıkışını çok büyük bir gayret, böyle bir şey şu ana kadar olmamış, ilk defa böyle bir adım atılıyor gibi, bunu satmaya gayret ettiler. Biz kabul ettik, geldi. MHP kabul etmedi. Diğer partiyle böyle bir şeyi görüşemediler veya görüşmek istemiyorlar bilemem. Yanlarında üç arkadaşıyla beraber geldi. Ben de üç arkadaşımla beraber görüşmeyi yaptık.

Daha önce de anlattım ve dikkat ederseniz, o dönemde yazılı ve görsel medya bunu nasıl sattı; 'on maddelik bir öneri paketi ile gidiyor' dedi. Önceden de bu öneri paketi dediklerini de medyaya da sattılar. Bu öneri paketi dedikleri neydi; sadece bir tespitti, teşhisti. İçerisinde öneri möneri yoktu. Geldiği zaman kendisine şunu söyledim; 'Sizin bu on maddeniz öneri mi, tespit mi-' arkadaşlarım da yanımda, şu anda da buradalar. E tabi bu bir tespitti, teşhisti. 'Bunu çalışarak, neler olabilir bunu konuşacağız, görüşeceğiz' dediler. Bekledim MHP ne dedi- 'Kabul etmiyor' dedi. Bakın size buradan bir teklif yapayım; ekranları başında da bizi seyreden vatandaşalar sesleniyorum; size burada bir teklif yapıyorum dedim; 'MHP, diğeri diğerleri neyse kabul etsin veya etmesin ana muhalefet partisisiniz ben size bir teklifte bulunuyorum; üç arkadaşınızı görevlendirin, ben de üç arkadaşımı. Hemen şu anda talimat veriyorum ve bu arkadaşlar hemen çalışmaya başlasınlar. Hazırlıklarını yapsınlar önümüze getirsinler biz de nihai kararı verelim ve yürütme olarak da iktidar olarak atmamız gereken adım neyse biz bunu atarız' dedik.

Yardımcılarından bir tanesi aynen şu ifadeyi kullandı; 'Ama çok acele olmaz bu işler' dedi. 'Hele bi iki-üç ay geçsin' dedi. Ve ondan sonra iki-üç ay geçti hala gidiyor. Ama hala onlar bunu satmaya o candaş, yandaş medyaları ile beraber devam ediyorlar.

Bizde bir söz var, 'Küçük at da kargalar da yesin' diye. Böyle atış olmaz. Bunları yutmak mümkün değil ve hale bakın bu konuda bir adım atmıyorlar ama bu kullanmaya çalışıyorlar. Sizin teröre yönelik yapacağınız hiçbir şey yok. Çünkü Türkiye'nin son 30 yılında sizin iktidar ortaklıklarınız var ne yaptıklarınızı biz biliyoruz.''
   

'Terör saldırılarını fırsata dönüştürmenin mücadelesini veriyor'

  
Erdoğan, aradan bir ay geçmeden CHP Genel Başkanı'nın ateşin üzerine benzinle giden bir tutum sergilediğine işaret ederek, ''Sorumlu, sağduyulu davranmak yerine, sözünün eri olmak, sözünün arkasında durmak yerine terörden nemalanmanın, terör saldırılarından nemalanmanın, bir fırsata dönüştürmenin bir mücadelesini veriyor. Bakıyorsunuz CHP'li milletvekilleri akla ziyan açıklamalar yapıyor. Bakıyorsunuz bir CHP milletvekili alıkonuluyor, ardından büyük bir hayranlık, büyük bir muhabbet içinde açıklamalar yapılıyor. Bakıyorsunuz terör örgütünün hedef aldığı benim bakanlarımı, milletvekillerimi, bürokratlarını tamamen paralel şekilde CHP de hedefine alıyor'' diye konuştu.
Yazılı ve görsel medyanın patronlarına, yazarlarına ve çizerlerine seslenen Erdoğan, ''Kusura bakmayın, CHP'nin milletvekili siyasetçi de benim il başkanım, il başkan yardımcılarım, ilçe başkanlarım, belediye başkanlarım siyasetçi değil mi- Onları niye gündemde tutmuyorsunuz, onları neden yazmıyorsunuz- AK Partili oldukları için mi- Neden- Ortak fayda farklı sadece AK Partili olana ve AK Parti'ye yönelik saldırıdır. Sizin bu ülkede verdiğiniz hizmetler önemli değil ama törör örgütü ile icabında yandaş olanlar ortak miting düzenleyenler farklı'' değerlendirmesinde bulundu.
   

‘Teröristler, BDP'li milletvekillerinin sırtlarını sıvazladı’


Erdoğan, özellikle son aylarda, BDP ile CHP arasında söylem açısından bir fark olmadığını belirtti.

''BDP ne söylüyorsa CHP milletvekillerinin de adeta papağan gibi BDP'yi tekrarlıyor'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

''Aradaki fark şu, birisi sırt sıvazlıyor, diğeri sırtını sıvazlatıyor. CHP'li milletvekili kaçırılıyor, ardından romantik bir dille teröristin ya da teröristlerin sırtını sıvazlıyor. Öbür yandan BDP'li milletvekilleri ile teröristler yolda buluşuyor, BDP'li sözüm ona milletvekilleri sırtlarını sıvazlatıyor, fark bu. Burada, o televizyonlara yansıyan çirkin görüntülerle ilgili bir düzeltmeyi de yapmak zorundayım. Bayramdan hemen önce ramazanı da bayramı da kana bulayan teröristlerle BDP milletvekillerinin derin muhabbetine bir kez daha şahit olduk. Şunu özellikle vurguluyorum, o gün orada, o buluşmada, BDP'li milletvekillerinin teröristleri kucaklamasının ötesinde teröristler, BDP'li milletvekillerinin sırtlarını sıvazlamıştır. Yanaklarından öpmüşlerdir, ne kadar güzel bir muhabbet. Bunlar 2005'te de aynı şeyleri zaten yaptılar. Bunlar o dağlardan beraber indiler, beraber geldiler, siyasetin değil silahın sözünün geçtiğini bunlar ifade ettiler. Terörist cana kast ediyor bunların tavırları siyaset kurumunu demokrasiyi ve hukuku baltalıyor.

Bunların ipini terör örgütü elinde tutuyor. O efendileri bunların ipini gevşetmediği sürece bunlar hiç bir yere gidemezler, hiç bir karar alamazlar, hiç bir şey söylemezler. Bunlar yıllarca silahların gölgesinde yürütülen siyaseti eleştiriyor gibi yaptılar ama kendileri şu anda silahların gölgesinde, silahların vesayetinde siyaset yapıyorlar, siyaset yapar gibi davranıyorlar. İşte o gün de bir bayram öncesi milletin gözünün önünde gittiler efendilerine sırtlarını sıvazlattılar. İnanın kameralar orada olmasaydı bunlar o terörist efendilerinin ellerini öperlerdi. İnanın kameralar olmasaydı bunlar terörist efendilerinden üç kuruş da harçlık alırlardı. Neyse ki orada efendileri bunlara acıdılar da kameraların önünde bunları daha fazla rezil etmediler.''

   
'Almira'nın kanı BDP milletvekillerinin sırtlarında hiç bir zaman silinmeyecektir'

   
Gaziantep'deki patlamada hayatını kaybeden 1 yaşındaki Almira'nın kanının BDP'li milletvekillerinin üzerine sıçradığını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''BDP'li milletvekilinin sırtını sıvazlayan o teröristin elindeki kan, işte o milletvekillerinin bir defa sırtına bulaşmıştır. Gaziantep'te bir bayram günü alçakça katledilen 1 yaşındaki Almira'nın o masum, o temiz kanı işte o BDP'li milletvekillerinin sırtına sıçramıştır. Onun o temiz kanı, kan lekesi, namus lekesi gibidir, şeref lekesi, onur lekesi gibidir, yıkamakla çıkmaz. 1 yaşındaki Almira'nın kanı işte bu BDP milletvekillerinin o sıvazlanan sırtlarında da hiç bir zaman silinmeyecektir. Bunlar işte o lekeyle adeta rezil, alçak bir biçimde yaşayacaklardır'' dedi.

Bu millet binlerce yıllık tarihi boyunca nice badireler atlattığını, nice sorunlara göğüs gerdiğini, nice saldırıları püskürttüğünü ve nice hainleri altüst ettiğini vurgulayan Erdoğan, ''Bir araya gelip topraklarımıza göz diken yedi düveli bu millet geldikleri yere gönderdi. Bu millet tarihin her döneminde hainlere gereken cevabı en güçlü şekilde verdi. Bugün de aziz millet aynısını yapıyor. Bugün de bu aziz millet hainlerle kahramanca mücadele ediyor. Belki bedeli ağır oluyor ama er veya geç millet galip gelecektir'' ifadelerini kullandı.

Devletin terörist ile vatandaşı çok iyi ayırt ettiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Biz devletine, milletine, kendi öz değerlerine sadakat içinde olanla hıyanet içerisinde olanı çok hassas bir biçimde birbirinden ayırıyoruz. Benim Kürt kardeşimle, Kürt vatandaşımla hainler arasındaki çizgiyi biz samimiyetle muhafaza ediyoruz. Hiç kimsenin, masumun burnu kanamadan, kimsenin, vatandaşımızın kılına dokunulmadan büyük bir hassasiyet içerisinde terörle mücadelemizi yürütüyoruz.

Bazıları şöyle algılayabilir, 'İşte dev bir ordu niye bunları önüne katıp da işini bitirmiyor-' Değerli kardeşlerim terör örgütünün kutsalı yok. O bir yaşındaki Almina'yı da vurur, annesini de vurur, kardeşlerini de vurur ama benim bu noktada güvenlik güçlerim, askerim, polisim burada hassas olmak durumundadır. O teröristi etkisiz hale getirmek için hassasiyet içerisindedir. Onun için o inlerine girmeye çalışır. O, kırsalda onu yakalamaya çalışır. Onun için son dönemde şehir merkezlerine inme gayretleri hep buradan kaynaklanıyor. Fakat onlar şehir merkezlerine girmeden gereği neyse yapılmaya devam edilecektir.

Ben buradan tüm Kürt kardeşlerime sesleniyorum, bu bölücü terör örgütünün Kürt kardeşlerime yönelik bir meselesi yoktur, onun haklarını savunmak gibi bir meselesi yoktur. Bir derdi yoktur. onları tek derdi nemalanmaktır, buradan avantasını almaktır. Bu oyuna gelmemenizi tekrar size hatırlatıyorum.''


'CHP yarın Şam'a gidecek yüz’   


Başbakan Erdoğan, ''CHP yarın Şam'a gidecek yüz bulamayacak göreceksiniz ama inşallah biz en kısa zamanda Şam'a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi'nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi'nin, İbn-i Arabi'nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi'nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu'nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz'' diye konuştu.

Bir CHP'li milletvekilinin Suriye'deki katliamdan kaçan çaresiz insanlara ev kiralanmaması yönünde çağrı yaptığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bu insanlar katliamdan kaçıyor, sen diyorsun ki 'evlerinizi kiralamayın'. CHP gölgesi altında Hatay'da düzenlenen gösterilere bakıyorsunuz, boğazına kadar kana batmış Esed'in resimleri taşınıyor. Hadi bakalım Sayın Kılıçdaroğlu, bu resimleri taşıyanlar kimler- Çok müşfik bir lider midir bu adam- Çok müşfik bir devlet başkanı mıdır bu adam- Hadi Sosyalist Enternasyonel'den geldin. Sonuç bildirisini ben de okudum. Ama sonuç bildirisinde hiç de senin düşündüğün gibi, senin Türkiye'de söylediğin gibi şeyler yok. Orada yapılan zulüm kınanıyor ve buna son verilmesi isteniyor. Sen nerede duruyorsun onu söyle önce. Ama bunlar hiçbir zaman hakkın ve halkın yanında olmadılar. Sen partisinin adında 'halk' isminin geçtiğine bakma. Tarih boyunca bunların halkla ilişkisi yoktur. Bunlar hep kaymak takımı ile beraber hareket etmişlerdir. Şu anda da Türkiye'de yine kaymak takımı bunlarla beraberdir. Kusura bakmasınlar, açık söylüyorum ama biz hakkın ve halkın yanındayız. Öyle geldik öyle gideceğiz. İşlerine geldiğinde 'Atatürk'ün kurduğu partiyiz' diyeceksin, işinize geldiğinde 'biz Türkiye'nin en eski, en köklü partisiyiz' diyeceksin ama cumhuriyet partisini alacak bu seviyelere kadar indireceksin. Şu yapılan, şu ortaya konan tavır, bırakın Türkiye'yi, bırakın demokrasiyi, CHP'nin kendi seçmenine bile büyük haksızlıktır diye düşünüyorum.''

Misafiri kültür ve geleneklere göre kutsal, mübarek ve dokunulmaz olarak nitelendiren Başbakan Erdoğan, ''Misafir bizim geleneklerimizde, inançlarımızda en az namus kadar, şeref kadar, onur kadar mübarektir. Hele hele ölümden, katliamdan, baskıdan, zulümden kaçmış kişi ya da kişiler bizim hanemize dahil oldukları andan itibaren bizim korumamız altındadır, güvencemiz altındadır. Bize sığınan emniyet içindedir. Bizim korumamız altındadır. Biz misafirin diline, dinine, inancına, mezhebine de asla ve asla bakmayız'' diye konuştu.
   

'Sayın Kılıçdaroğlu sen kimin torunusun bilemem'


15. yüzyılda Endülüs'ten kovulan Musevilere kucak açıldığını, sahip çıkıldığını, ağırlandığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, ''Batılının yapmadığını biz yaptık. İsveç kralına, Macar kralına, Polonyalılar'a diğer devletlerden Osmanlı'nın çatısı altına sığınan mültecilere bizim ecdadımız kapısını açmış, onlarla sofrasındaki ekmeği paylaşmıştır'' dedi.

1849'da Osmanlı topraklarına sığınan bin kadar mültecinin geri istendiğinde Osmanlı elçisinin, Rus çarına 'Bize sığınan mültecileri iade etmemiz doğu kültürüne göre mümkün değildir aynı zamanda sultanımızın şerefi söz konusudur. Size mültecileri iade etmeyeceğiz' dediğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

''İşte biz böyle bir ecdadın torunlarıyız. Sayın Kılıçdaroğlu sen kimin torunusun bilemem. Biz böyle bir ecdadın torunuyuz. CHP'nin bugün Suriye'den sığınan mültecilere takındığı çirkin tavır aslında kendi tarihinden tevarüs ettiği bir tavırdır. Bugün Suriyeli mültecilere karşı çok çirkin, kaba bir tavır takınan CHP, kendi tarihinde de zaten bunu defalarca tekrarlamıştır. Şöyle CHP'nin tarihine bakalım bunu görürüz. Burada son derece dramatik, son derece çarpıcı bir örnek vereceğim. CHP'nin on yıllar boyunca üstünü örtmeye çalıştığı, unutturmaya çalıştığı bu olay maalesef gerek Türk gerek Azeri tarihine acı bir hatıra olarak kazınmıştır. 1945'te, 146 Azerbaycanlı aydın Stalin zulmünden kaçıyor. Aras Nehri üzerinden Boraltan Köprüsü'nü geçiyorlar ve Türkiye'ye sığınıyorlar. Azeriler öz gardaşlarının yurduna gelip, öz gardaşlarıyla kucaklaşıyor. Stalin, Türkiye'den bu Azeriler'in derhal iade edilmesini istiyor. Dönemin CHP hükümeti, Aras Nehri'nin kenarındaki sınırdaki karakola telgraf çekiyor, İnönü iş başında o zaman ve mültecilerin iade işleminin gerçekleştirilmesini istiyor. Karakol komutanı gözlerine inanamıyor, kulaklarına inanamıyor. Emri defalarca teyit ettiriyor. Ancak Ankara'dan, CHP hükümetinden kesin ve net emir geliyor, 'Azerileri teslim edin'. Durumu anlayan Azeriler, Türk askerlerinin boynuna sarılıp yalvarıyorlar, 'Ne olur bizi teslim etmeyin. Bizi burada siz kurşuna dizin, kendi toprağımızda, kendi öz gardaşımızın, kendi bayrağımızın altında bizi öldürün' diyorlar. Ancak Ankara'dan gelen emir net.''

Karakol komutanının çaresizlikle söz konusu Azerileri teslim ettiğini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Boraltan Köprüsü'nü geçen Azeriler, köprünün hemen karşısında Türk askerlerinin, Türk subaylarının gözleri önünde elleri bağlanmış olarak infaz ediliyor. Karakol komutanının bu elim manzara sonrasında intihar ederek canına kıydığı söyleniyor. Bu acı hadiseden geriye çok ama çok acı bir ağıdın dizeleri kalıyor'' dedi. 
 

'Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras'ı'


Söz konusu ağıdın, ''Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras'ı, yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası. Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni, can alınan çarşıda, gardaşım sattı beni. Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine, 'beni siz vursaydınız, şu gavurun yerine' dizelerini okuyan Başbakan Erdoğan, ''İşte CHP budur. CHP sadece Dersim'de kendi halkını, kendi vatandaşını, kendi kardeşini acımasızca katleden bir parti değil, aynı zamanda öz Azeri gardaşını, öz Kırım, Tatar gardaşını bile bile, göre göre ölüme yollayacak kadar zalim bir zihniyetin temsilcisidir'' diye konuştu.

CHP'nin bugün Azerbaycan'a, Kırım'a, Arapların şehirlerine göğsünü gere gere gidemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, ''Ama biz Saraybosna'ya da Kahire'ye de Trablus'a da Tunus'a da Gazze'ye de Bakü'ye de göğsümüzü gere gere gideriz, farkımız bu'' dedi.

''CHP yarın Şam'a gidecek yüz bulamayacak, göreceksiniz'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Ama inşallah biz en kısa zamanda Şam'a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi'nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi'nin, İbn-i Arabi'nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi'nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu'nda kardeşliğimiz için özgürce dualar edeceğiz. CHP bugün nasıl Boraltan Köprüsü'nün, 146 Azeri gardaşımızın lekesini yüzünde taşıyorsa yarın da Türkiye'deki Suriyeli mültecilere gösterdiği kabalığın lekesini yüzünde taşıyacak. Ama biz ecdadımız nasıl ki mazlumlara kucak açmanın gururunu yüzyıllar boyunca taşıdıysa, aynı şekilde kardeşlerimize kucak açmanın gururunu ebediyen yüzümüzde, gönlümüzde taşıyacağız. Şu ciddiyetsizliğe bakar mısınız- Günlerdir Hatay'daki askeri mülteciler ve ailelerinin kaldığı kampı dillerine doladılar. Çünkü bunlar katil Esed'in Türkiye'de sözcülüğünü yapıyorlar. Bugün o yandaş medyaları bakıyorsunuz 'albay bilmem neyi işte orada gördüler'. Ne olmuş gördüler. Görecek tabii. Burada sadece albay yok. Bunu biz zaten günlerdir açıklıyoruz, general de var, albay da var daha altta subaylar da var. Bu insanlar neden dolayı buraya geldiler. Güvenli bir kardeş olduğumuz için oradaki zulümden kaçarak buraya geldiler. 'Kampı ziyaret edin' denildiğinde de oyunbozanlık, mızıkçılık yapıp gidip ziyaret etmediler. Gitmedin de ne oldu- Komisyon diğer üyeleriyle gitti. Çünkü dert başka, amaç provokasyon yapmak, soru işaretleri oluşturmak, zihinleri bulandırmak, amaç Esed'in değirmenine su taşımak. Sayın Kılıçdaroğlu, bu millet CHP eliyle Türkiye'de Baasçılık yapılmasına, CHP eliyle Türkiye'de mezhep provokasyonu yapılmasına izin vermez. Hiç boşuna uğraşma.''

Millet olarak Suriyelilere kucak açılmaya devam edileceğini, onların imkanlar dahilinde en iyi misafir etmeye devam edileceğini dile getiren Erdoğan, ''Ne Hatay'da ne bir başka şehirde mülteciler üzerinden gerilim oluşturulmasına, provokasyon yapılmasına da göz yummayacak asla müsaade etmeyeceğiz'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, bu kampların 80-90 bine ulaşmasında, 100 bine kadar bu ev sahipliğini üstlenecek kadar bu çalışmaların yürütülmesinde, Dışişleri Bakanlığı, Kızılay, Türk Silahlı Kuvvetleri ve polis teşkilatının çok samimi destek verdiklerini ve samimi bir gayretle bu süreci yürüttüklerini anlattı.

''Kendi evinde ağırladığımız gibi oralarda kendilerini ağırlayamıyoruz. Ama elimizden gelenin en idealini yapmanın gayreti içindeyiz'' diyen Erdoğan, Van'da boşa çıkan konteynerleri de bölgede kullanacaklarını ve yeni konteyner kent oluşturulacağını da söyledi.
   

'Biz fani Tayyip'iz, Bülent'iz, Osman'ız, şuyuz, buyuz, Geldik, gidiyoruz'

   
Erdoğan, toplantının basına kapalı yapılacak bölümünde, 30 Eylül'deki büyük kongre sürecine ilişkin çalışmaları ve hazırlıkları değerlendireceklerini, istişareler yapacaklarını ifade etti.

''Demokrat Parti'nin genel başkanlarından değerli siyaset adamı'' şeklinde hitap ettiği Süleyman Soylu ve arkadaşlarının partiye katılım törenini de gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, ''Siyasetin sadece muhalefet etmek için, sadece şu veya bu partiye karşı olmak için değil, ülkenin, milletimizin çıkarları için yapılması gerektiğini en güzel örnekleriyle ortaya koyan Sayın Soylu'ya partimize hoş geldiniz diyorum'' diye konuştu.

Büyük kongre süreci içinde bazı katılım programları yapılacağını, diğer bazı katılımlarla süreci zenginleştireceklerini anlatan Erdoğan, 23 Eylül'de yapılacak büyük kongreyle 2023'ün AK Parti'sinin temellerini atacaklarını kaydetti.

Siyasete ''3 dönem kuralı''nı kendilerinin getirdiğini söyleyen Erdoğan, bu kuralı getirdiklerinde birçoğunun buna inanmadığını ve 'bu kuralın mutlaka çiğneneceği, sözün tutulmayacağı' yorumları yapıldığını söyledi.

''Biz millete verdiğimiz sözü tutarız, tutuyoruz ve tutacağız'' diyen Erdoğan, 3 dönemin ardından ara vererek tekrar seçilme imkanı olabileceğini bildirdi. Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:

''Aynı şekilde teşkilatımızda da il, ilçe, belde başkanları için de 3 dönem geçerlidir. Ama yönetim kurulları için böyle bir şey söz konusu değildir. Yönetim kurulu üyeleri aynen 4-5 defa devam edebilirler. 3 dönem kuralının işletilmesini, bir kaos, bir belirsizlik gibi algılayanlar Türkiye siyasetinde bir şey öğrenecekler; hayır, hiç bir siyasi parti fanilerle mukayyet değildir. Siyasi partiler ilkelerle mukayyettir, ilkelerle ayaktadır'' diye konuştu.

AKP, 'ben'in öne çıktığı değil 'biz'in her kademeye, her aşamaya egemen olduğu bir partidir. Yani Yunus Emre'nin ifadesiyle 'Ete kemiğe büründüm. Yunus diye göründüm.' Olayın aslı budur. Eti siz, kemiği siz. İşte biz fani Tayyip'iz, Bülent'iz, Osman'ız, şuyuz, buyuz. Geldik, gidiyoruz. Gideceğiz. Ama ilkeler bakidir. Eğer onları gerçekten sağlam tutarsak, onlara sağlam sarılırsak bu millet bu hareketi sürdürür gider. Biz kısa mesafeli veya sınırlı bir maraton koşucusu değiliz. Biz ölümle neticelenen bir maratonun koşucularıyız. Böyle koşacağız. 2023'e doğru uzun soluklu koşumuzu, gerek ara vererek gerek farklı kademelerde mola vererek tazelenmiş, güçlenmiş şekilde, bir bayrak yarışı şeklinde inşallah nihayete erdireceğiz. Ne belirsizlik ve kaos temennileri ne de fitne ve nifak girişimleri asla ve asla AK Parti saflarına sirayet edemeyecek.''
       

‘Parlamento’ya değil, Kandil Dağı’na çıkması gerek’

 

Erdoğan, şu anda Türkiye'de 1 metrekarenin kontrolleri dışında olduğunu hiç kimsenin söyleyemeyeceğini belirterek, ''Siz, bölücü terör örgütünün uzantısının eş başkanının söylediğine bakmayın. Kendisinde yüz olsa Parlamento'ya değil, Kandil Dağı'na çıkması gerekiyor, ama yok'' dedi.

Erdoğan, bölücü terör örgütünün derdinin, Kürtlerin haklarını savunmak değil nemalanmak ve avantasını almak olduğunu söyledi.

AKP iktidarlarında Güneydoğu'ya eski rakamla 35-40 katrilyona yakın yatırım yapıldığını, ''Batı'da ne varsa Güneydoğu'da, Doğu'da aynısını yapmaya çalıştıklarını'' vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''İşte 94'te Iğdır'da temel atmışlar, öyle kalmış. Biz iki senede Iğdır Havalimanı'nı bitirdik, geçenlerde gittim açılışını yaptım ve şu anda Iğdır'daki kardeşlerimizin hizmetine sundum. Orada AK Parti belediyesi yok veya AK Parti'nin şu anda milletvekili de yok ama biz burada AK Parti'nin milletvekili var veya yok diye bir ayrım yapmadık. Niye- Bu ülkenin 780 bin kilometrekaresi bizim sorumluluğumuz altındadır, hepsine bu hizmeti götüreceğiz. Aynı şekilde Hakkari'de hastane mi vardı- Yıkık, dökük bir şeydi. Biz iki tane sıfır kilometre, 150'şer yataklı biri Yüksekova'ya, biri de Hakkari merkeze hastane yaptık, açılışlarını yapmaya gittik. Terör örgütü yasak koydu, korkusundan vatandaş açılışa gelemedi. Aynen İstanbul modeli hastaneler, aynı düzende. Şu anda orada havalimanı yapıyoruz, Yüksekova'da. İş makinelerini yakıyorlar, oradaki çalışanları kaçırıyorlar, müteahhidinden haraç istiyorlar. Kim yapıyor bunu- Terör örgütü.

Benim Hakkarili kardeşime sesleniyorum, nasıl oluyor da siz hala kalkıp bu adamlara oy veriyorsunuz. 'Efendim korkuyoruz' Neden- Bu mücadeleyi beraber yürüteceğiz. Benim bakanlarım oraya gidebiliyor, benim kadın kolları genel başkan yardımcıları hepsi gidip orada ev ev dolaşıyor, bütün tehditlere rağmen. Siz de orada yüreğinizi ortaya koyacaksınız. 'Evet, benim devletim, hükümetim bu kadar gayret gösterdiğine göre ben de bir Hakkarili olarak buraya yüreğimi koyacağım' demelisiniz. Bu mücadele kararlılıkla sürecek. Şırnak'ta havalimanı yapıyoruz, birçok yatırımlar yapıldı. Cizre'deki 250 yataklı hastaneye varıncaya kadar, okullara varıncaya kadar, toplu konutlara varıncaya, yollarına varıncaya kadar yapılıyor. Biz kalkıp da 'Hakkari'den bizim milletvekilimiz yok' diye orada yatırımları yapmamayı düşünmedik. Niye- 780 bin kilometrelik vatan toprağının orası da bir parçasıdır.''


'Bölücü terör örgütünün uzantısının eş başkanının söylediğine bakmayın'


Başbakan Erdoğan, sosyal medya kullanılarak bazı kesimlerce, ''yok burası işgal altında, burası terk edilmiş'' şeklinde yalan haberler yapıldığını vurgulayarak, ''Utanır insan, ayıptır. Şu anda bu ülkede, bizim 1 metrekaremizin bizim kontrolümüzün dışında olduğunu hiç kimse söyleyemez'' diye konuştu.

İsim vermeden BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ı eleştiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Siz, bölücü terör örgütünün uzantısının eş başkanının söylediğine bakmayın. Kendisinde yüz olsa Parlamento'ya değil, Kandil Dağı'na çıkması gerekiyor ama yok. Sen, bu milletin temsilcisi değilsin, utanmadan, sıkılmadan hangi yüzle geliyorsun da bu parlamentoda yemin ediyorsun. Çünkü bunların içi başka, dışı başka. '400 kilometre karenin bölücü terör örgütünün kontrolünde' olduğunu söylüyor. Tamamen terbiyeden muaf ve bu ülkenin değerlerinden uzak bir anlayıştır. Bu insanlar bu ülkede yönetime talipler olabilecek bir şey mi- Bunlar bu ülkede hiçbir zaman o bekledikleri o beklentilerine ulaşamayacaklardır. Her geçen gün eriyip yok olmaya mahkumdurlar. Eğer kendilerine çok daha rahat yer arıyorlarsa kendilerine adres verdim, Kandil'e gitsinler, ama bu Parlamento'nun içinde mücadele edeceklerse Anayasa ne emrediyorsa, hukuk neyi emrediyorsa o çerçevede hareket etmeye mecburdurlar. Etmedikleri takdirde de şu anda kendileri... Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor, biz de Parlamento'da gereği neyse onu yapacağız.
   

'Bu taşeron cinayet şebekesi er ya da geç mutlaka çökertilecek'

   
''Bu taşeron cinayet şebekesi er ya da geç mutlaka çökertilecektir'' diyen Erdoğan, tüm güvenlik ve istihbarat birimlerinin, tüm kurumların tarihte örneği görülmemiş şekilde bu meselenin üzerine gittiğini vurguladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu caniler gereken cevabı alıyorlar ve alacaklar. Biz, nefretin, öfkenin, fitnenin diline asla teslim olmayacağız. Kim ki bu saldırılar sonrasında Kürt kardeşine, Türk kardeşine husumet beslerse, öfkeyle bakarsa, buğz ederse bilsin ki o terörün tuzağına düşmüştür. Terör doğrudan doğruya bizim kardeşliğimizi hedef alıyor, benim partimin içinde 60 civarında bölgenin milletvekili, Kürt kardeşlerim var. Eğer ölçüt buysa benim partimin içinde bu var zaten. Benim kabinemin içinde aynı şekilde Kürt kökenli kardeşim var. Bizim böyle bir derdimiz, sorunumuz, problemimiz yok ki. Biz, terörü inşallah en başta kardeşliğimizle, en başta uhuvvetimizle, birliğimizle ve bizim kendi değerlerimizden gelen o dinamik yapımızla başarısızlığa mahkum edeceğiz.''
   

'Zulmün nasıl rengi yoksa mazlumun da rengi yoktur'


Erdoğan, ''Biz Suriye halkına aynen Irak'ta davrandığımız gibi 'bu Sünni'dir, bu Şii'dir, bu Nusayri'dir, Kürt'tür, Arap'tır, Türkmen'dir' gibi bakmıyoruz. Zulmün nasıl rengi yoksa mazlumun da rengi yoktur'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Suriye'de başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası camianın kayıtsızlığından güç olan katliamların artarak devam ettiğini vurguladı.

Son olarak Suriye'nin Dara kentinin dış dünyayla bağlantısını 1 hafta süreyle kesen rejim yanlılarının, evleri tek tek basarak 300'ün üzerinde masum sivili katlettiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Bizdeki bölücü terör örgütünden bunların hiçbir farkı yok. Artık Suriye'de rejim bir terör devletidir. Bu hale gelmiştir. 2011 yılının Mart ayından bugüne kadar Suriye'de katledilen, şehit edilenlerin sayısı neredeyse 30 bine yaklaştı. Bunların 2 bin 200'ü çocuktur arkadaşlar. Suriye'de şu anda 76 bin kişi kayıp, kendilerinden haber alınamıyor ve 250 bin kişi de çeşitli ülkelere göç etmiş durumda. Şu anda sadece bizdeki kardeşlerimizin sayısı 80 bine yaklaşıyor, zaman zaman bin, 2 bin azalıyor. 150 bin civarında Ürdün'de var, bizimki kadar Lübnan'da var, bu şekilde bir dağılım söz konusu. Suriye'de büyük bir insanlık dramı yaşanıyor, ne yazık ki her zaman olduğu gibi uluslararası camia Müslümanların kıyımına, katline, yok edilmesine sadece ve sadece seyirci kalıyor.

Bir kere şunu herkes anlamak zorunda. Suriye için, Suriye halkı için Türkiye sıradan bir ülke değildir. Bizim ana muhalefet partisinin anlattığı gibi bir ülke değildir. Her zaman söyledik, 910 kilometre sınırı olan, akrabalık bağları olan, tarihten gelen birlikteliği olan bir ülkeyiz. Biz, burada ne Amerika'yız, ne Fransa'yız, ne İngiltere'yiz. Biz, burada İran da değiliz, Rusya da değiliz, Çin de değiliz. Bizim böyle bir iç içe geçmişliğimiz var. Afrika'daki herhangi bir ülke de değiliz, onlar Suriye'ye karşı kayıtsız kalabilir, Asya'daki herhangi bir ülke kayıtsız kalabilir ama Türkiye'nin kayıtsız kalması düşünülemez, böyle bir lüksümüz yok. Düşünün ki Suriye bu kadar uzun bir sınıra sahip olduğumuz ülke, böyle bir komşuluğumuz var. Düşünün ki Suriye bizim kardeşlerimizin, akrabalarımızın yaşadığı bir ülke, düşünün ki Suriye bölgenin istikrarıyla, refahıyla, barışıyla doğrudan alakalı bir ülke ve böyle bir komşumuz.''   


Peşmerge akını 500 bini aştı


Suriye'nin, ''bölgenin istikrarıyla, refahıyla, barışıyla doğrudan alakalı'' bir ülke olduğuna dikkati çeken Erdoğan,''Suriye kaynarken Suriye acımasız katliamlara, acımasız zulümlere maruz kalırken, biz Suriye'ye sırtımızı dönemezdik ve dönmedik. Zaten isteseniz bile bu kadar uzun sınırı paylaştığınız bir ülkedeki kaosa sırtınızı dönemezsiniz'' dedi.

Bölgedeki tüm ülkelere mülteci akını yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, Saddam Hüseyin döneminde Türkiye'ye sığınan peşmerge sayısının 500 bini aştığını hatırlatarak, ''O dönemi hatırlayın, iktidarda biz mi vardık ama biz yine insani görevimizi yaptık, kardeşlik görevimizi yaptık, oradaki peşmerge kardeşlerimizi bağrımıza bastık ve burada ağırladık. Hangi dil, hangi ırk böyle bir ayrım yapmadık'' diye konuştu.

Suriye'de devam eden olaylara ''soğukkanlılıkla yaklaştıklarını'' söyleyen Erdoğan, ''Attığımız her adımı inceden inceye hesap ediyoruz. Suriye'de ortaya çıkabilecek yeni durumları, yeni şartları önceden hesaplıyoruz. Yeni durumlar karşısında, akılcı politikalarımızı kararlı şekilde devreye alıyoruz. Şunu da en başından itibaren tekrar tekrar ifade ediyoruz. Biz Suriye halkına aynen Irak'ta davrandığımız gibi, 'bu Sünni'dir, bu Şii'dir, bu Nusayri'dir, Kürt'tür, Arap'tır, Türkmen'dir' gibi bakmıyoruz. Zulmün nasıl rengi yoksa mazlumun da rengi yoktur. Dünyanın neresinde olursa olsun mazlum, mağdur, ihtiyaç sahibi olanlar bizim nezdimizde sadece ve sadece insandır. Biz onu yaratıldığında neyse aynen o şekilde kabul ederiz'' diye konuştu.
   

'Suriye'de herkese eşit uzaklıktayız'


Başbakan Erdoğan, ''Suriye'yi 10 yıldır maalesef bu zulümle yönetenlerin, bugün de Suriye'de kendi halkına karşı toplu katliam gerçekleştirenlerin hangi dünya görüşüne, hangi inanca, hangi mezhebe bağlı olduklarıyla ilgili olmayacağız, değiliz. Zalim zalimdir'' dedi.

Suriye'de tüm etnik kökenlerin, tüm renklerin, tüm inanç ve mezheplerin demokratik katılımla herkesin temsil edildiği bir Parlamento ile herkese eşit uzaklıkta bir anayasayla yönetilmesini en başından beri arzuladıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Şimdi Suriye'de birileri çıkıyor, sağ olsun bizim sosyal medyadan bir kısmı bunlara destek kıtası... Neymiş 'sandıkla gelene herkes saygı duymak zorundadır' Suriye'de sandık mı var- Zaten sandık olsa Suriye halkının böyle bir ayağa kalkışı olur mu- Bu insanlar çocuğuyla, kadınıyla, yaşlısıyla niçin acaba ayağa kalktı. Sandığı önüne getirmediğiniz için, onun iradesine saygı duymadığınız için, Suriye halkının iradesini yok farz ettiğiniz için bugüne gelindi'' diye konuştu.
   

'CHP teröre dolaylı lojistik destek sağlıyor'


Esed yönetiminin, Arap baharının bölgede yayıldığı süreçte yaptıkları uyarıları dikkate alması ve demokratik parlamenter sistem konusunda Türkiye'nin desteğini hayata geçirmesi durumunda Suriye'de bugünkü ortamın yaşanmayacağını söyleyen Başbakan Erdoğan, ''Biz Suriye'de herhangi bir etnik grubun, herhangi bir mezhebin yanında veya karşısında değiliz. Biz Suriye'de herkese ama herkese eşit uzaklıkta, herkese eşit yakınlıktayız'' dedi.

''CHP, bir süredir Suriye üzerinden bizi pervasızca hedef alıyor'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bizim Suriye karşısında takındığımız objektif tavrı maalesef CHP takınamamıştır. CHP, Baas Partisi ile duygusal bir ilişki tesis etmiştir ve bu duygusal ilişkinin neticesi olarak şu anda başta Hatay olmak üzere Türkiye genelinde çok ciddi provokasyonların fitilini tutuşturmanın gayreti içindedir. Çok enteresan şu anda terör örgütü Doğu ve Güneydoğu'da adeta intihar edercesine çocuk yaştaki mensuplarıyla yoğun bir terör uyguluyor. Aynı anda CHP, senkronize şekilde, paralel şekilde Suriye üzerinden tahriklere girişerek hem Suriye'deki katliama hem de dolaylı olarak teröre lojistik destek sağlıyor. Bunu milletimin görmesini istiyorum. CHP'nin tavrını özellikle de CHP seçmeninin görmesini rica ediyorum.''
Hatay'da son dönemde düzenlenen Esed yanlısı bazı toplantılara vurgu yapan Başbakan Erdoğan, ''Bugün Hatay'da yapılan toplantılara baktığınızda legal-illegal bütün toplantıların organizasyonuna baktığınız zaman bunların içinde yer alanların bir kısmının terörle ilişki halindeki insanlar olduğunu görürsünüz. CHP'nin milletvekilleriyle birlikte hareket ettiklerini görürsünüz. Onlarla beraber maalesef, terörle her an iç içe olan bazı örgütlerin orada olduğunu görürsünüz. Şu anda CHP, Türkiye'nin çıkarlarını değil Türkiye'ye hasmane tutum içinde olan çevre ve rejimlerin çıkarlarını tutuyor'' diye konuştu.
   

'CHP, kurda merhamet gösteriyor'


''Kurda merhamet etmek kuzuya zulümdür. Kurda merhamet edersen o da gelir o güzelim kuzuya yazık eder'' diye konuşan Erdoğan, ''CHP, kurda merhamet gösteriyor. Suriye'de akan kanı, yapılan toplu katliamları, işkenceleri, çocukların katledilmesini görmeyen, bunu dile getirmeyen CHP, sabah akşam kampları konuşarak gizli ya da açık şekilde doğrudan Baas rejimine destek veriyor'' dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve bazı CHP milletvekillerinin cesaretle dile getiremedikleri niyetlerini CHP güdümündeki gazetelerin dile getirdiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Onlar doğrudan Esed zulmüne çanak tutuyorlar. Şimdi bir kere, CHP'nin, CHP'nin bazı malum milletvekillerinin, onlarla birlikte bazı medya kuruluşlarının Hatay üzerinden, mülteci kampları üzerinden yürüttükleri çirkin senaryonun farkındayız. Buyrun İnsan Hakları Komisyonu daha önce gitmişti, hazırladıkları rapor vardı. Tekrar yeni bir talepte bulunmuşlardır, kendilerine yine Apaydın Kampı ile ilgili izin verilmiştir. Oraya gitmişlerdir, çok ilginç CHP'li temsilci olan milletvekilleri gitmemiştir, BDP'li milletvekili gitmemiştir. Dedim ya beraber yatıyor, beraber kalkıyorlar, eğer samimiysen ve bu işte en yetkili komisyon olan İnsan Hakları Komisyonu'ndaki üyelerin niçin kampa gitmediler- Gitseydiler. Şov yapmaya o şekilde giderlerse müsait olmayacak da onun için. Kusura bakma Sayın Kılıçdaroğlu, bundan sonra oraya gideceksen, sen tek başına girebilirsin, ama senin yanında şov yapman için hiçbir zemini bu kamplarda sana hazırlamayız. Bunu böyle bil. Gideceksen tek başına, oradaki yetkili arkadaşlarımızı görevlendiririz, gidersin. Şov yapmana müsaade etmeyeceğiz, çünkü bu kamplar şov yapma yeri değildir, bu kamplar hizmet yeridir. Biz, burada ev sahibiyiz, şu anda bu ev sahipliğimizi de senin bu şovuna asla kattırmayız.''


'Kılıçdaroğlu'nun hukukla alakası yok'


Başbakan Erdoğan, Hatay'da huzuru bozmak, Hatay'ı karıştırmak için gazetelere atılan manşetlerin de farkında olduklarını belirterek, ''Bakıyorsun bir, iki kişiyi konuşturuyorlar. 'Yok parayı Tayyip'den alın' dedi, şöyle dedi, böyle dedi. Bu kadar edep dışı bir yaklaşım olur mu- 'Sakın evleri vermeyin, evleri verdiyseniz bunları kovun...' Valiyle konuşuyoruz o da 'Başbakanım böyle bir şey söz konusu değil' diyor'' dedi.

Uluslararası hukuk içerisinde pasaportu olan herkese kapıların açılması gerektiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, pasaportuyla giriş yapan Suriye vatandaşlarının şehirlerde rahatça gezebildiğini, bir müddet kalmak isteyince de kalabileceğini anlattı.

Başbakan Erdoğan, ''Biz onlara kapımızı açık tutarız, niye hukuk bu ama Kılıçdaroğlu'nun hukukla alakası yok ki. Onun hukuk dili başka. 28 Şubat sürecini aratmayan, sanal irtica kampanyalarını aratmayan o malum, o bildik, o bayat manşetlerinin hepsinin farkındayız ve hepsini ibretle takip ediyoruz, şu anda yapılan budur'' diye konuştu.