Gündem

Erdem Gül’ün babası: Akademisyenlerin bildirisine karşı çıkanlar Bremen Mızıkacıları gibi...

"Koroya en üst perdeden Sedat Peker eklenmiş ki ne eklenme!"

16 Ocak 2016 10:17

Tutuklu gazeteci Erdem Gül’ün babası Ziya Gül, oğluna yazdığı mektupta Türkiye’de yaşanan gelişmeleri aktarırken, “Akademisyenlerin “Barış Bildirisi’ne” AKP, MHP, Vatan Partisi karşı tepki gösteriyor. Vay anam nasılda koro oluşturmuşlar. Bremen Mızıkacıları gibi...” dedi. Gül, "koroya en üst perdeden Sedat Peker'in eklendiğini" söylerken akademisyenlere HDP'nin sahip çıktığını belirtti.

Ziya Gül’ün oğlu Erdem Gül’e yazdığı mektup şöyle:

 

Sevgili Erdem...

 

Seni demir parmaklıkların ardına göndereli 50 günü aştı.

Bilirim, göğün mavisini göremeden sadece duvarın kurşuni beton rengine bakarak geçen günlerin insanı bunalttığını!

Bilirim, ormanın, parkın, çiçeklerin rengini görmeden, kedinin, köpeğin, börtü böceğin sesini duymadan geçen günlerin tekdüzeliğini...

Çocuk sesi duymadan geçen günler.

Hele işin içinde Sarp ve Deniz olunca!

Geçen görüşte sana söylemiştim.

Nâzım Baba’nın dediği gibi bir yanın içeride olsa da; sevdiklerinin özlemini çeksen de diğer yanın dışarıda olacak.

Duyacaksın yurdundan yuvasından koparılmış mültecilerin sesini...

Avrupa önlerinde, Ege’de Akdeniz’de ölümüne çırpınışlarını...

Suruç’ta, Ankara’da ölenlerin yakınlarının “unutmadık, unutturmayacağız” çığlıklarını yüreğinde hissedeceksin!

Yine de voltada dönüşlerin dışarıdan yapılacağını unutma!

 

 İyi hal...

 

Tespih de edinmelisin bir biçimde!

Şak şak çekilenden olması gerekmez.

12 Eylül tutukluları zeytin çekirdeğinden yapmışlar tespihi!

Dama, santraç taşlarını ekmek içi hamurdan...

Gerçi 40’ınız çıktı yolu yordamı epey öğrendiğini sanıyorum.

Sen geleneklere karşı çabuk uyum sağlayamazsın!

Zorlanırsın!

Mahpusluğu da fazla benimsemen gerekmez!

Unutmadan söyleyeyim.

Yine kadın katillerine iyi hal indirimi yapılıyor.

Yeraltı işçileri yine arkasız.

Soma patronu şimdi Çeltek’i de almış.

İş cinayetleri yine dizginlenemez bir biçimde sürüyor.

Bak Sevgili Erdem!

Sen gideli beri Diyanet sık söze karışır oldu.

Epey okkalı sözleri dolaşıyor ortada.

 

Cadı kazanı

 

Diyanet Vakfı’na bir milyon liraya araba aldıran, yetmedi Devlet Başkanı’ndan zırhlı araba tahsis edilen Başkan Mehmet Görmez “savaşları sekülerizme” bağlamış.

Yok edin sekülerizmi savaşlar da bitsin demeye getirerek işin içinden çıkıyor.

İlber Hoca’yı fena halde kızdırdı.

Görmez Hoca’nın birde koca koca “fetva kurulu” varmış.

Ensestle ilgili bir yoruma girmiş ki akla ziyan!

Fetva haber olunca siteden aceleyle çıkarmışlar ya!

Siteyi de kapatmışlar ama iş işten geçmiş!

Bu yorumu haber yapanlara hesap soracağını söylüyor Diyanetçiler.

Öfkeyle burunlarından soluyorlar.

Etrafa bağırıp çağırıyorlar.

Ulan kavonoz dipli dünyada fetvayı verene, yorumlayana aferin; yazana öfke reva görülüyor.

Benim pek hukuk bilgim yoktur.

Hep gördüğüm, savcı önceden suçluyu ilan eder memlekette.

Yurttaş, her kimse suçsuzluğunu ispata çalışır.

Bir de tutukluluk taktılar mı kurtul kurtulabilirsen!

Size yapılan gibi!

Sizi tıktılar içeri şimdi delili koğuşlarda arıyorlar.

Elli günü aşan süreçte binlerce tanıdık dost destek dileklerini ilettiler.

Yazar çizer ve medya çevresinde sizlere arka çıkanlar bir sevgi seli oluşturdu Yalçın Hoca ve Doğu Bey hariç.

Basın özgürlüğü, bağımsız yargıdan yana politikacıları da katarsak sesimiz “arşı alaya” ulaştı.

Sana bir haber daha vereyim!

Dışarıda bir cadı kazanı kaynatılıyor.

 

Ayşe Öğretmen

 

Duymuşsundur.

Gülben bir programında Can’ı sevgiyle anmış.

Burnundan getirdiler kadının.

Hele Beyazıt Öztürk’ün başına gelenler...

Adam “bu Ayşe Öğretmen’de nereden çıktı pişmanlığı içerisinde” özür üzerine özür peşinde.

Akademisyenlerin “Barış Bildirisi’ne” AKP, MHP, Vatan Partisi karşı tepki gösteriyor.

Vay anam nasılda koro oluşturmuşlar...

Bremen Mızıkacıları gibi...

Bir de koroya en üst perdeden Sedat Peker eklenmiş ki ne eklenme!

“Kan gölünden söz ediyor”.

HDP sahip çıkıyor.

CHP hem sahip çıkıyor!

Hem çıkmıyor! 

 

“Sultanahmet katliamı” Suruç gibi, Ankara gibi “ambulanslar kalkmadan yayın yasağı”na girdi.

Birilerinin yine IŞİD’i es geçip kokteylden söz edesi var!

Yahu sizin âlemde de iyicene bir daralma var.

Fehmi Koru’ya tahammül edilemezse; nereye varacak bunun sonu?

Bu memleketin üzerinde sanki bir uğursuzluk bulutu dolaşıyor.

Çatışmalarda çocukların, sivillerin, asker, polis ve PKK’lilerin ölümleri yetmezmiş gibi bir de domuz gribi belası çıktı.

Mevsim kış ortası, soğuk algınlığından koru kendini...

Pencere açık sigara ile muhabbetinden de!