Gündem

Duruşma salonundan ilk açıklama: Yemekhanede bile şucu bucu diye ayrışıyoruz

Hâkim İbrahim Ekdemir: HSYK’dan izin almadım, gerek görmedim

28 Ekim 2014 16:37

Ankara 10.Asliye Ceza Hakimi İbrahim Ekdemir, bugün görevli olduğu mahkemenin duruşma salonunda Cumhuriyetin 91.kuruluş yıldönümü öncesinde açıklama yaptı. Hakim Ekdemir, ilk kez duruşma salonunda basın açıklaması yapan hakim oldu. Durumla ilgili HSYK’dan izin almadan açıklama yaptığı hatırlatılınca “birlik çağrısı yapıyorum.Bunun için izin almama gerek yok” dedi. 40 yıldır bu devletin ekmeğini yiyorum, bu yaştan sonra bir beklenti içerisine girecek üst mevkilere gelecek şekilde geçmişte de olmadığı gibi bugün de beklentim yoktur. Hakim açıklama öncesi duruşma salonuna kamera getirilmesini istedi. Başsavcı vekili Zeki Bayrak izin vermedi. İkili arasında yaşanan tartışmada, Hakim “ben 3 defa bombalı saldırıya uğradım, 6 defa üzerimi taradılar DGM’de hakimlik yaptım onlardan korkmadım. Soruşturmadan mı korkacağım” dedi.

 

'Yemekhanelerde bile masalar ayrıştı'

 

Hakim açıklama yapma gerekçesini ise son dönemde hakim ve “C.Savcıları şucu bucu diye ayrıştırılıyor, bir nevi fişleniyor. Daha önce hiç olmadığı gibi yemekhanelerde masalar şucu masası, bucu masası diye ayrışıyor. Hakim ve Savcılar biribirne selam veremez duruma gelmiş. Bunlar gerçekten üzüntü verici. Hakim ve savcının isminin önüne gelecek tek sıfat “hukukçu” kimliğidir. Hakimin savcının şucu bucu diye anılması tehlikelidir.” Adliye içerisinde bu manzaralarla son dönemde yoğun bir şekilde karşılaştığını belirten Hakim Ekdemir, “seçimden önce bu durumlar vardı, seçim sonrası bitecek deniliyordu ancak hala devam ediyor” dedi. Açıklamasının nedeninin de artık kucaklaşmak gerektiğini ve hakim ve savcıların bu ayrışmaya dur demesinin zamanının geldiğini belirtmek olduğunu ifade etti.

Açıklamada şunları söyledi:

“40 yılı aşkın bir süredir bu yüce devletimizin ekmeğini yiyen ve halen yemekte olan bir yargı mensubu olarak bu toplantıyı gerçekleştirimeyi görev sayıyorum.

( Sırasıyla görev yerlerini saydıktan, 1986 yılında hakimlik görevine başladığını,1999’dan beri Ankara’da hakim yaptığını belirterek)

64 yaşından bir ay almış bir insan olarak meslek ile ilgili hiçbir üst görev beklentim olmadığı, yasal açıdan olmayacağı da izahtan uzaktır.

Dün adliyemizde, görmekten çok büyük üzüntü duyduğum davranış biçimleri beni bu toplantı yapmaya zorlamıştır. Hakimlerimizin ve C.Savcılarımızın amaç ne olursa olsun her türlü iç ve dış siyasi baskı ve tehditlerden uzak olması arzu edilen ve olması gereken sonuç olgusudur.

Hakimler ve C.Savcıları siyaset yapamazlar, siyasi görüşlerini lanse edemezler, siyasi görüşleri doğrultusunda karar vermezler. Bu kural evrensel bir kuraldır. Bize bu mesleği öğretenlerin ilk öğrettiği şey okuduğumuz gazetenin dahi, hangi gazete olduğunu, kimsenin hatta kalem çalışanlarımızın haberdar olmaması gerektiği gerçeğidir. Şu an da yaşanmakta olan durum ve ortam gelecekte daha kötü sonuçları doğurma ihtimali taşımaktadır.

Meslek yaşamım boyunca kitaplar yazdım, sunumlar yaptım.

36 senemi de C.Savcısı ve kürsü hakimi olarak sürdürmekteyim. Görev yaptığım yerlerdeki en samimi arkadaşlarım doğu kökenli arkadaşlarımdır. Adliye yemekhanesi ve kafeteryasında her masaya rahatlıkla oturan ender kişilerden birisiyim. Ancak bu sonuç durum üzücü ve bana göre ayıplanacak husus olup sevindirici değildir. Sadece bir tek TC Devleti, bir tek Ankara, İstanbul, İzmir , Diyarbakır, Trabzon ve Hakkari adliyesi mevcut olup bunların ikincisi yoktur.

Cumhuriyetin 91.Kuruluş Yıldönümü vesilesi ile vakit geçirilmeksizin yapılması gerekenler,

1 hiçbir siyasi görüş ve baskının altına girmemiz, eğer girmiş isek hemen çıkmamız icap eder.

2. hakim ve .C.Savcılarını siyasi düşüncelerin farklılığı ilgilendirmemelidir. Kişisel siyasi görüşümüz ne olursa olsun hepimiz aynı meslek mensubuyuz. Ve birbirimize mutlaka sarılmamız gerekir.

3.Dinlenme masalarımızı ayırmayıp, aksine birleştireceğiz.

4.Seçilen kurul üyesi meslektaşlarımızın tamamen seçim sürecinde yaşanan tatsızlıkları unutup objektif davranacaklarına itimadımız sonsuzdur.

5.Yargı sorunlarımızın giderilmesini sadece avukat meslektaşlarımızın mesleğe kabulü olarak görülüp çözümlenebilmesi mümkün değildir.

6. Emekli birinci sınıf hakim ve savcılardan oluşacak yüksek danışma kurulu, sekretaryası ile birlikte kurulmalı ve danışma görevini Adalet Bakanlığı ve Yasama meclisine istendiğinde sunulabilmelidir.

7. Büyük adliyeler bünyesi içerisinde adli yargı staj direktörlüğü kurulmalıdır.

8. Birçok ülkede uygulanmakta olduğu gibi 3 ya da 5 yıl imzası denetime tabi hakimlik müessesi getirilmelidir.

9. İş hacminin azaltılması, yargının süratlendirilmesi için 1.sınıf hakim ve savcılarının toplanıp öneriler paketi hazırlamaları gerekir.

10. takibi şikayete bağlı suçlar için şahsi dava mahkemeleri müstakil olarak bu işlere bakmakla görevlendirilip iş hacmi azaltılmalıdır.

11. Cezalarda kesinlik sınırı arttırılmalıdır.

12. Birçok ülkede olduğu gibi hukuk ve ceza ön inceleme ve danışma büroları kurulmalıdır.

13. Yargıtay basit ve Yargıtay inceleme aşamasında düzeltilebilecek usul hatalarını başlı başına bozma nedeni saymamalı, usul hatasının giderilmesi sağlandıktan sonra inceleme kaldığı yerden sürdürülebilmelidir.

14.kaliteli hakim, kaliteli savcı ihtiyacını karşılamak için öncelikle kalemlerimizin kaliteli müdür, katip ve mübaşirlerden oluşması gerekir.

Bunların da sağlanabilmesi için kalemlerde ki sayısal yetersizlik giderilmeli, adliye çalışanlarının özlük hakları vakit geçirmeden düzeltilmelidir.

Bu ve benzer hususlar 2002 yılından beri 5 kez en yüksek makamlara iletilmiş olmasına rağmen çok az mesafe alınmış olması üzüntü vericidir. Bizleri istenmeyen konum ve durumlara düşürmek isteyenleri sevindirmeyip, var olan küskünlüklerin hemen giderilmesi, yaşanan ve yaşanmakta olan yanlışlıkların unutup, hepimizin birbirine sarılması en büyük temennimizdir.Dünyanın her ülkesinde değişmeyen tek gerçek, herkesin adalete ihtiyacı olan gerçeğidir.”