Gündem

Meclis'e giremeyen MHP'li Durmuş Yılmaz: 7 Haziran sonrasının kefaretini ödedim

7 Haziran'da MHP'den milletvekili seçilen Durmuş Yılmaz, 1 Kasım'da Meclis'e giremedi

04 Kasım 2015 11:10

MHP’den 7 Haziran’da milletvekili olarak seçilen ancak 1 Kasım’da Meclis'e giremeyen eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, “Ben 7 Haziran’dan sonra ülkede ortaya çıkan fotoğrafın kefaretini ödedim” dedi. Hürriyet’ten Uğur Gürses’e konuşan Yılmaz, "AKP başlangıçtaki temel değerlerine dönmedikçe, Türkiye’nin istikrara kavuşamayacağını" söyledi.

Gürses'in kaleme aldığı Durmuş Yılmaz’ın Hürriyet’te yayımlanan (4 Kasım 2015) röportajı şöyle:

7 Haziran seçiminde MHP’den aday olarak Uşak’tan milletvekili seçilen, ancak 1 Kasım’da seçilmek için yeterli oyu alamayan Merkez Bankası eski başkanı Durmuş Yılmaz buruktu; “7 Haziran’dan sonra ülkede ortaya çıkan fotoğrafın kefaretini ödedim.” Seçim sonucunu nasıl karşıladığını sormak için aradığımda Yılmaz; “Üzülmeye gerek yok; Uşak halkı üstüne düşen görevi yaptı. Bana 7 Haziran’da ‘seni biliyoruz, takdir ediyoruz’ dedi. 1 Kasım’da da, kişisel yönde kanaatimiz değişmedi ama sizin bizim beklediğimiz hizmeti veremeyeceğinizi düşünüyoruz, o nedenle oyumuzu geri alıyoruz dediler” yorumunu yaptı. Bu fotoğraf için, partili-partisiz hatırı sayılır bir kesim MHP genel merkezini işaret ederken, Durmuş Yılmaz’ın bunu kimseyi üzmeden kibarca ifade etmeye çalışması anlamlı.  Peki, Yılmaz’ın partideki duruşu değişecek mi? Durmuş Yılmaz, Süleyman Demirel’in bu konudaki yaklaşımını örnek veriyor; “Siyasette daima var olabilmek lazım, bunun için de sağ ve sağlıklı olabilmek lazım, sonra ideallerinize bağlı olacaksınız. Türkiye’de bir değerler yozlaşması vardı, bu düzelinceye kadar, keyfi hukuk, kişiye göre hukuk evrensel değerlere ve normlara gelinceye kadar bunu sürdüreceğim” diyor.

 

Partiler ortak paydalarda buluşmalı

 

Konuşmasından MHP’de olmaya devam edeceğini düşündüğüm Yılmaz, “insanlar omurgalı olmalı. Felsefi görüşler, inançlar bir gecede değişmez. Parti yönetiminde değilim ama gönlümden geçen, partilerin nüanslara rağmen ortak paydalarda olabilmesi, buluşabilmesidir. Özellikle evrensel değer ve normlar ortak noktalar olmalı” görüşünde. Uşaklı Durmuş Yılmaz 7 Haziran’da mührü veren 1 Kasım’da da geri alan Uşaklılara darılmış mıydı? Yılmaz, “Uşak halkına çok teşekkür ediyorum. 1 Kasım’da başka partilere oy verseler de, değer verdiklerini hissettirdiler. Benim gönlümdeki değerleri de değişmedi,” diyor. Demirel’in deyimiyle “70 cent’e muhtaç” olunan dönemde, 1980’de Merkez Bankası’na giren, Özal’lı yıllarda Merkez Bankası’nda kurulan piyasaların teknik kalbinde yer alan, ‘çekirdekten yetişme’ merkez bankacı olan Durmuş Yılmaz 5 yıl başkanlık yaparak kuruma veda etmişti.

Ankara’daki kaynaklarımdan öğrendiğim; 7 Haziran seçimlerinde MHP’den aday olan Durmuş Yılmaz’ın Ankara siyaseti ile ‘tanışması’ da hayal kırıklığı ile başlamış. MHP’nin seçim beyannamesi ve taahhütleri hazırlanırken kimse Durmuş Yılmaz’a bir şey sormamış, işe dahil etme girişimi bile göstermemiş. Neyse ki 1 Kasım seçim beyannamesi hazırlanırken birkaç noktada katkısı olabilmiş. AK Parti’nin 1 Kasım başarısının nedenini Yılmaz nasıl değerlendiriyordu? Durmuş Yılmaz’a göre, “Vatandaş icraat istiyor, aş-iş istiyor. Ekonominin büyütülmesini istiyor. İktidar partisi, 7 Haziran sonrasındaki tablonun ortaya çıkardığı endişeleri çok güzel biçimde propaganda olanakları ile lehine çevirdi. Ben gelmezsem kaos olur dedi. Siyasette doğru; algı neyse doğru odur”.

 

Sırtında yükle reform yapılmaz

 

Durmuş Yılmaz’a göre AK Parti başlangıçtaki temel değerlerine dönmedikçe, evrensel hukuk ve normlara saygılı hale gelmedikçe, Türkiye istikrara kavuşamaz. Yılmaz bu konuda umutlu değil, çünkü “12 yıllık iktidarı boyunca sırtında biriken yükle temel değerlere dönemez”. Nedir bu yük? Yük, 12 yıl boyunca icraatının şeffaf biçimde hesabını vermeyen, Anayasal denetim otoritesi olan Sayıştay denetiminin bile doğru dürüst yapılmadığını anlatıyor. Hayır işi ile kamusal hizmetin birbirine karıştırıldığını, kamu malına uzanılarak vakıflara hibeler yapıldığına örnekler vererek, hesabı verilmeyen kamusal akçeli işleri olan, köklü rant ilişkileri olan uzun süreli iktidarların reforma soyunamayacağını anlatıyor. Buna da hükümetin açıkladığı ama sonra rafa kaldırdığı, Şeffaflık Yasası ile Siyasi Etik Yasası’nı örnek veriyor.