Kültür-Sanat

Dünyanın rengine kanmadan gitti: Neşet Ertaş 4 yıldır yok...

"Bütün dünya eninde sonunda birleşecek"

25 Eylül 2016 15:13

"Cahildim dünyanın rengine kandım,
hayale aldandım boşuna yandım..."

Anadolu ozanlığı, diğer adıyla abdallık geleneğinin günümüzdeki temsilcisi, türkülerin ustası Neşet Ertaş, 74 yaşında kansere yenik düşerek dünyadan göç edeli 4 yıl oldu. Yaşar Kemal'in 'Bozkırın Tezenesi' olarak tanımladığı, Kırşehirli Abdalların 'Toplumun örnek alınmaya layık en gözde kişisi' olarak kabul ettikleri sanatçı, mütevazılığın ön planda olduğu bir hayat sürdü. Konserine gelen izleyicileri  "Ayaklarınızın turabı, gönüllerinizin hızmatçısıyım" diye selamlayacak kadar dünyanın rengine kanmayan biriydi Neşet Ertaş.

İlk aşkını 2-3 yaşlarında evcilik oynadığı kızda yaşadığını söyleyen Kırşehirli Ertaş, "Abdal oldukları için gittiği çoğu yerde aşağılandıklarını ve zorluk yaşadıklarını" şu sözlerle anlatıyordu:

"Gittiğim her yerde âşık oldum. Babam da böyleydi, ikimiz de âşıktık. Göze yasak yoktu, görüp sevdalanırdık. Anam ölünce babam beş öksüzünü yükleyip bir hayvanın sırtına, köy köy gezerek bize ana aramıştı. Kimse bize kızını, dul gelinini vermedi. İnsan insan olsaydı belki kardeşim üç aylıkken bakımsızlıktan ölmeyecekti. Bir atasözü haline gelmiş, 'Kızı kendine bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya' diye. Bu ne demek? Bizi bahane ederek, aşağılayarak, kızlarının gönlüne gem vurarak, kendi istedikleri yere veriyorlardı."

Onca ayrılığa ve düşmanlığa rağmen ümidini hiç kaybetmeyen Ertaş "Bütün dünya eninde sonunda birleşecek" diyordu. Halktandı, bunun için kabul etmemişti 'devlet sanatçısı unvanı'nı. Hayatında bir kez bile oy kullanmamıştı. Oy verince insan ayrımı yapacağına inanıyordu. Kendisine gelen siyasetle ilgili teklifleri "Beni Cumhurbaşkanı seçseler bile kabul etmem" diyerek reddetmişti.

Saz ustası Muharrem Ertaş ve Döne Hanım'ın oğlu olan Neşet Ertaş, 1938'de Kırşehir'de dünyaya geldi. Çocukluğu Yerköy'de düğünlerde köçeklik edip saz çalarak geçti.

İlkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası  ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile çalıp sesi ile türküler söylemeye başladı.

Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu söyler, "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız" derdi.

1950'li yılların sonunda İstanbul'a gelen Ertaş, 'Neden Garip Garip Ötersin Bülbül' adlı ilk plağını ile babasına ait bir türküyle çıkardı.

Almanya yılları

 

Ertaş daha sonra Ankara'ya yerleşti. Bir dönem TRT'de çalıştı. Ancak 70'lerin sonunda tam da tanınmaya başlamışken parmaklarında yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle saz çalamaz hale geldi ve kardeşinin daveti üzerine Almanya'ya gitti. Ertaş'ın 'küstürüldüğü' için ülkesini terk ettiğini öne sürenler de oldu.

Uzun yıllar Almanya'da kalan sanatçı burada gurbetçi düğünlerinde saz çalıp türkü söylemeye devam etti. 2000 yılında dönemin Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü ve aynı zamanda yakın dostu olan Bayram Bilge Tokel’in ısrarı üzerine, 23 yıl sonra Türkiye'ye döndü. İstanbul'da Açık Hava'da verdiği konser ile dönüşünü sevenlerine duyurdu.

İkna olmasının nedeni yok olmaya yüz tutan Abdal geleneğini yaşatmak için kendisinden yadım istenmesiydi. Türkiye’ye döndükten sonra ‘Ustalar Müzik ve Oyun Topluluğu’ kurulmasına ve abdalların işe alınmasına öncülük etti.

'Devlet Sanatçılığını' geri çevirdi

 

Ertaş, Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığı zamanında kendisine sunulan 'Devlet Sanatçılığı' ünvanını geri çevirmişti. Ancak 2006 yılında TBMM tarafından kendisine sunulan 'Üstün Hizmet' ödülünü kabul etti.

Ertaş, "O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet Sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir Devlet Sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdatlarımız adına aldım" demişti.

UNESCO tarafından 2009 yılında  'yaşayan insan hazinesi' kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet Konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüştü.

Neşet Ertaş'ın albümleri

 

1988 – Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde
1988 – Kendim Ettim Kendim Buldum
1988 – Kibar Kız
1989 – Hapishanelere Güneş Doğmuyor
1989 – Sazlı Sözlü Oyun Havaları
1990 – Gel Gayri Gel
1992 – Türküler Yolcu
1992 – Gitme Leylam
1993 – Kova Kova İndirdiler Yazıya
1995 – Seçmeler 2
1995 – Seçmeler 3
1995 – Seher Vakti
1995 – Altın Ezgiler 3
1996 - Polis Lojmanları
1997 – Benim Yurdum
1998 – Gönül Yarası
1999 – Zülüf Dökülmüş Yüze
1999 – Gönül Dağı
1999 – Muhur Gözlüm
1999 – Zahidem
1999 - Neredesin Sen
1999 - Gönül Dağı