Özel Dosya

Dünyanın en büyük çinko yatakları Hakkari’de mi?

Türkiye’de bazı konular var ki pek tartışılmaz hatta konuşulmaz bile. Onlardan biri yer altı kaynakları...

28 Eylül 2010 03:00

HİLMİ HACALOĞLU/ T24  



Türkiye’de bazı konular var ki pek tartışılmaz hatta konuşulmaz bile. Onlardan biri yer altı kaynakları ya da daha net bir ifadeyle madenler. Bizde madencilik konusu maalesef altın madeni siyanür eksenin dışına çıkamamıştır.


Türkiye yer altı kaynaklarını hala tam bilmiyor 

Yaygın kanıya göre, Türkiye yeraltı kaynakları açısından çorak bir ülke. Ama yine çoğunluk Kerkük petrollerinin hemen bitişiğindeki topraklarda petrol çıkarılamamasını emperyalist oyunlara bağlar. Bu yüzeysel bilgi ve komplo teorilerinin ötesine geçmek için Profesör Hüseyin Öztürk’ün kapısını çaldım. Profesör Öztürk, şimdilerde Jeoloji Mühendisleri Odası’nın İstanbul Şube Başkanı. Onu özel kılan hayatının büyük bölümünü Anadolu coğrafyasında yaptığı saha çalışmaları. Çalışma arkadaşları ve öğrencileriyle memleketi on yılı aşkın süredir Güneydoğu’da çalışıyor. 


Hakkari’den çinko fışkırıyor

Çalışmaları sonucu elde ettiği bulgular insanın dimağını donduran cinsten. Sıkı durun, Profesör Öztürk, dünyanın en büyük çinko yataklarından birinin Hakkari’de bulunduğunu iddia ediyor. En az 40 milyon ton civarında rezervi olan bir yatak. Dünyanın en büyük dört rezervine sahip ülkeler -Avustralya (100 milyon ton) Çin (92 milyon ton) ABD (90 milyon ton) Kanada (40 milyon ton)- göz önüne alındığında maden yatağının önemi ortay çıkıyor. Ama daha önemlisi yerel kişilerin işlettiği bu maden devlet kayıtlarında gözükmüyor. 

Türkiye yalnız çinkoyu değil bakırı, nikeli, kromu da işlemeden üç otuz paraya yurtdışına -ihraç ediyor demeye dilim varmıyor- gönderiyor. Profesör Öztürk, Türkiye’nin metalürji sanayisi kurmadığı için yılda en az beş milyar dolarlık döviz kaybına uğradığını söylüyor. İşsizliğin pençesinden kurtarılacak 200 bin kişi de cabası. Sözü fazla uzattım, buyurun röportaja. 


Türkiye’nin yeraltı zengini değil ama fakir de değil

Türkiye maden açısından yoksul bir ülke mi?

Hayır çok fakir değiliz Maden yataklarını ikiye ayıralım. Biri metalik olanlar, yani bakır, demir, çinko gibi. Bir de bor gibi metalik olmayan maden yataklarımız var. Metaliklerde yakın zamana kadar dünyayla boy ölçüşebilecek bir tek krom vardı. Bor gibi dünya üretiminde %75’ine sahip olduğumuz bir metal hammaddesi yok. Metal anlamda cılızız ama birçok ülkeye kıyasla çok az değiliz. Kendi ülkemizin yüzölçümüne göre önemli yataklarımız var. Ama Avustralya, Kanada ya da Güney Afrika gibi büyük metalik yataklarımız yok. 


Bor teknolojisinde dünyanın çok gerisindeyiz

Hazır siz konuyu açmışken “bor, Türkiye’yi kurtaracak” diye spekülasyon yapılıyor. Bunda gerçek payı var mı? 

Metalik madenler üzerine çalıştım. Yani bor konusunda bir uzmanlığım yok fakat  Türkiye’nin bor yataklarını ziyaret ettim. Dünya üretiminin yarısından fazlası bize ait ama biz bundan fiber optik elde edemiyoruz. Taş toprak yurt dışına satıyoruz. Bor asiti elde edebiliyoruz. Son zamanlarda Boren kuruldu, Uluslar arası Bor Enstitüsü. Onunla birlikte gelişme olduğu söyleniyor. Ama benim aldığım bilgilere göre, Türkiye’nin uzun vadeli bor satış mümessilleri çok zamandır oluşturulmuş. Bunları kırmamız da mümkün değilmiş. Avrupa’ya Amerika’ya bor satacaksanız oradaki temsilcilik aracılığıyla satmanız lazım. Oradaki bor endüstrisi de bizim bor kapasitemiz üzerine kurulu. Avrupa’nın bir gram bor yatağı yok. Ama onu kullanmak için ileri teknoloji gerekiyor.


Roma’nın erittiği kurşunu 2010 Türkiye’si eritemiyor 

Peki metalik madenlerde durum nasıl?

Metalik madenlerde durum böyle değil. Romalılar kurşun bakır eritmiş. Biz bugün Türkiye’de kurşun eritemiyoruz. Kurşun cevherimizi taş toprak yurtdışına gönderiyoruz. Bakırımızın yarısını öyle gönderiyoruz. Çinkomuzun hepsini öyle gönderiyoruz. Kromumuzun hepsini öyle gönderiyoruz. 


Metalürji sanayisini uluslar arası lobiler engelliyor

Buların işlenmesi için çok büyük yatırım mı gerekiyor? 

Burada büyük lobiler var. Türkiye’den hammadde çeken gruplar var. Bunlar maalesef Türkiye’de engel oluşturuyor. Örneğin Kayseri’de Çinkur vardı, kapatıldı. Önce çürütüldü. Sonra 80’lerde fabrika özelleştirildi. Bir İranlı aldı. Biraz çalıştırdı sonra kaçtı. Derken bir mobilya şirketine satıldı. Ama doğru dürüst çalıştırmıyor. Cevherden çinko elde etmiyor. Aliağa’da oksitliyor. Anlayacağınız, yirmi yıldır çinko metalürjisi yapamıyoruz. 

Çinkodan ne yapılıyor?

Çinko, oksitlenmeyi önlemek için beyaz eşyalarda ve her türlü araçta kullanılıyor. Çünkü paslanmayı önleyici bir malzeme olduğundan bütün araçlar çinko kaplamalı saclarla yapılıyor Galvanizasyon yapılmazsa bir iki senede çürürler.

Vestel ve Beko gibi markalarımız Avrupa’nın büyük beyaz eşya üreticileri arasında. Bunlar çinkoyu nasıl elde ediyorlar?

Biz yurtdışına çinkoyu taş toprak gönderip, sonra %100 metal olarak ithal ediyoruz. Bunu kullanıyoruz. %25’lik cevher içeren çinkoyu, 2000 dolara satıyoruz. Bunu %100’lük olarak 2000 dolardan alıyoruz. Ton başına metalürjiden 1200 dolar zararımız var. Bu 1 milyon ton cevherde 1,2 milyar dolar yapar. 


Yıllık kayıp 5 milyar dolar

Yıllık tüketimimiz ne kadar?

Yılda 100 bin ton. Ama sadece çinko mu? Krom, bakır nikelde de hep aynı hikaye. Metalürji yapmadığımız için yılda en az 5 milyar dolar kaybediyoruz. Tabii ki hepsi cepte kalmayacak enerji maliyetleri var ama kendi metalürjini yaparken bu kadar para ülkeye kalacak. En az birkaç yüz bin kişi iş bulacak. Unutmayın sanayinin çarpanı çarpanı çok . Fabrikası olacak tesisi olacak, nakliyesi olacak.

Fabrikalar nerede ağırlıklı kurulabilir?

Çinko için Toroslar’da, bakır için bir tane Kuzeybatı Anadolu’da olabilir. Şu anda bir tane Samsun’da var. Belki İç Anadolu’da merkezi bir yerde olabilir. Krom için
Guleman (Elazığ)’da olabilir Muğla, Burdur ve Eskişehir’de krom yatakları var. O yataklar, iki fabrikayı kaldırır ki

İç Pazarda tüketilebilir mi yoksa dış Pazar mı bulmak lazım?  

Pazar bulunur. Dünya kromu hızlı tüketiyor. Biz ise kendi cevherimizi taş toprak satıyoruz. Biz Roma döneminde eritilen kurşunu neden şimdi eritemediğimizi sorgulayamıyoruz. Kayıplarımızı anlayamıyoruz. Sen kendi hammaddenden kendi sanayini kuramıyorsun.  Düzgün madencilik yapamıyorsun. Metal fiyatlarının inişine çıkışına bağlı olarak madenler kapanıyor. Mühendisler işsiz kalıyor. Beş yıl işsiz kalınca mühendisler başka iş yapıyor. Otel restoran çalıştırıyor. Ara ki mühendis bulasın. 

Neden yok? Bunun sorumlusu MTA mı ? Devlet mi? Elimizde cevher var ve üretemiyoruz. 

Bunun sebebi çok yönlü bu uluslar arası ağlar, çıkar grupları Türkiye’deki metalürjinin gelişmesine engel oluyor. Bir de ciddi bir yerli madencilik sektörü ve madenci yok.


Kendi madenlerimizi korumalıyız

Sermaye grubu olarak mı söylüyorsunuz?

Bunu hakkıyla yapan yabancılar geliyor. Bizimkiler ne cebimize koyarsak kar gibi bakıyor, maalesef. Bir de bu işe devletin sınır koyması gerekiyor. Bolivya, kendisine başvuran Fransa’ya “pil fabrikasını bize kurarsanız madeni işletirsiniz aksi halde işletemezsiniz” dediler. Çok yerde hammaddeyi göndermezler yurtdışına. 

Çıkışı nerede görüyorsunuz?

Devletin Bolivya örneğinde olduğu gibi belli yasaklamalar koyup kendine çekidüzen vemresi gerekiyor. Devletin teşvik uygulaması yetersiz. Türkiye’de herkes enerji pahalı gerekçesiyle ağlayıp kaçıyor. Yabancılar iş peşinde, yerli firmalarımız ortada yok.


Maden yasası küçük şirketleri yok ediyor 

Madenlerin MR’ını çekmiş durumda mıyız? Yer altı ne var ne yok tam biliniyor mu?

Etibank’ın çalışmaları yetersizdi hatta çok kötü çalıştı diyebiliriz. Etibank’ın çalıştığı sahalar şimdi özel sektör tarafından açılıyor. Örneğin, Ergani bakır yatağı Etibank tarafından kapatıldı. Yıldızlar Holding aldı. Sondaj yapıldı ve cevher bulundu hem de ocak çukurunda. Ayrıca  pasalarından (artık) bakır üretimi yapılıyor. Etibank’ın kötü bir madencilik yönetimi oldu. Ama şimdi durum daha vahim, tamamen uluslararası firmalara açılan bir sektör oluştu. Maden yasasıyla, büyük firmaların önü açıldı. Az parası olana artık madencilik yapamaz yapamıyor. Devlet de zaten bunu istiyor. Maden İşleri Genel Müdürlüğü, “bin-iki bin firmayla değil de 500 firmayla muhatap olalım” diyor. Belki MİGEM bir yönüyle haklı ama bu gücü olmayan yerli yatırımcı/müteşebbis çekilecek. Sistem uluslar arası şirketlerin hegemonyasına girmiş olacak. Onlar da hammadde mi yatırım mı yapar onu da kendileri bilir.

Altın madenlerinde siyanür kullanımı hafızalarda. Bakır, çinko, krom Türkiye’de işlenirse  bir takım çevre sorunları doğar mı?

Hayır, kendimiz işlersek daha iyi olur.


Bakır, nikel ve krom fabrikalarında siyanür kullanılmıyor

Siyanür kullanılıyor mu? 

Hayır, ama elbette bu işlemler yapılırken kimyasallar kullanılacak. Kükürt çıkacak  olumsuz etkisi olur. Dünyanın her ülkesinin yaptığı, Avrupa’nın göbeğinde uygulanan şeyleri biz de kendi ülkemizde yapacağız. Siyanür filan yok. Büyük bir nikel yatağı var Manisa Çaldağ’da ki bir İngiliz grubun elinde. Onlar sülfürik asitle çıkarmaya uğraşıyor. Dünyaca önemli bir yatak. Onunla ilgili orman kavgaları sürüyor. O yatak da pek çok altın yatağı yabancılarda. Biz de doğru dürüst madencilik sektörü yok. On tane adam gibi mühendisiyle on yıldır adam gibi çalışan bir şirket yok. Devlette yok mu diyeceksin? Var ama onlar da devlet ruhuyla çalışıyor. Biz kendi metalürjisini yapan bir sektör kurmak istiyoruz. 


Dünyanın belki de en zengin çinko yatakları Hakkari’de ama devlet bilmiyor

Hakkari’yi karış karış gezdiniz. Toprak altında ne tür zenginlikler var?

Güneydoğu’da bir çinko madenciliği var. Ağırlıklı çinko ama kurşun da çıkartılacak bir zaman sonra. Hakkari-Çukurca-Şırnak-Uludere arasında bu yataklar ve üretim 200 bin tona yaklaştı.. Türkiye’de dünya yataklarıyla boy ölçüşebilecek en büyük rezervler bunlar.  Maalesef bunlar MTA’nın kayıtlarında yok.

Nasıl yok?

Burada ciddi bir araştırma yapılmamış. Karbonatlar için cevherleşmeleri madenleri yanlış aramışsız. Biz bunları magmayla ilişkilendirdik. Burada magma kayaları yok. Magmanın direk olmadığı ortamlarda da cevher olma olgusunu sonradan anladık. O alanlar biraz pas geçildi. Mississippi Bölgesi’nde bulunan kurşun çinko yatakları gibi. 20 yıl sonra Hakkari’nin o bölgelerini yer altı madenciliği nedeniyle Kapadokya gibi göreceğiz.

Tahmin edilen cevher miktarı ne kadar?

Bence en az 40 milyon ton civarında . Orada sondajla arama yapılmadı. Sadece yüzeyde görülenin işletildiği öyle komik bir madencilik var. İnanın, Hakkari’de inanılmaz bir potansiyel var. Belki de dünyanın en büyük yatakları. 

Şırnak’ta petrol yataklarından hep bahsedilir. Topografya uygun mu?

Olabilir. Eğer Hakkari’de Türkiye’nin en büyük çinko yatakları var da onu şimdi görüyor isek demek ki petrol yatakları olabilir. Eski çalışmaları küçümsemek için söylemiyorum ama yeni bir çalışmaya ihtiyaç var. Yabancı şirketler çalışıyor. Eğer petrol bulunursa herkes işletecek. ;Petrol vr da bulunmuyor çıkarılmıyor diye bir şey yok. Bulursa çıkarılacak.