Gündem

'Don Kişot ile Sanço Panza' benzetmesi yapan Demirtaş'a Akdoğan'dan cevap: Çakal Carlos!

'Sen zenginlerle şu an aşk yaşıyorsun'

27 Mayıs 2015 15:01

AKP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın AkdoğanHDP için "Robin Hood" benzetmesi yapan; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı Don Kişot'a, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu ise Sanço Panza'ya benzeten HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a cevap verdi. "Şimdi Robin Hood, zenginden alıp fakire verme şeyi" diyen Akdoğan, "Bunlar gariban Kürt’ten alıyor ya. Sen zenginlerle şu an aşk yaşıyorsun, flört yaşıyorsun. Onların figüranı oldun sen. Biri de sana Çakal Carlos’un* der" dedi.

Akdoğan TRT Haber'de açıklamalarda bulundu.

İşte Akdoğan'ın açıklamalarından satır başları: 

Bizi hiç kendi halimize bırakmadılar. Sürekli saldırılarla uğraştık. İrtica geliyor, laiklik elden gidiyor 12 yıl böyle kandırdılar. Şimdi tutmadı, bu sefer başka palavralara kapıldılar. AK Parti iktidardayken kapatılmaya çalışıldı. Sabotajlar oldu, kumpaslar kuruldu. Daha yeni yargı darbesiyle karşı karşıya kaldık. Kimi aktörleri zayıflatıldı, ama başka aktörler buna soyundular. Kendilerini kullandırttılar. Farklı vücutlarla yeniden hortladı.

Şimdi derin devletin yeni hortlayan türü var. Paralel çete. Onlar dediler ki biz söz sahibi olacağız. ülkeyi esaret rejimine çevirmeye çalıştılar. Herkesi şantaja bağlamışlar.  Karşımızdaki yapı hiçbir kutsal tanımadan, her türlü işbirliğine gitmiş durumda. Küçük küçük parçalar birleşerek karşımızda bir engel olarak çıkıyor. Karşımızda bir blok var. Düşünün, paralel çeteyle bölücü örgüt işbirliği yapabiliyor. Bunlar bölgede rekabet halinde değil miydi?

HDP'nin en çok şikayet ettiği konular da paralel çetenin yaptıklarıydı. Aslında bunlar ikisi de alternatif bir yapı kurmaya çalışıyor.  Şu anda çok ciddi arazide de kol kola girdiklerini görüyoruz. Biraz da seçime gelirsek, seçimde şu anda bu yapıların karşımızda bir statüko bloğu var. Bunlar bir kaos planı hazırladılar.

Türkiye'de vesayet sistemi kurmak isteyen bir yapı var. Güçlü iktidarı engel olarak görüyor. İlk defa muktedir olan bir iktidar gelince hepsi panikledi. Derin devlet, paralel degvlet yapılanmaları, KCK yapılanmaları... Tek ayak bağı önlerinde AK Parti var. Diyorlar ki AK Parti'yi devirirsek Türkiye koalisyon dönemine girer. Bir kaos planı yaptılar. HDP'yi zorladılar parti olarak seçime girmesi için. HDP'liler hiç barajı geçeceklerine inanmadılar.

Bizi zorladılar, bari barajı düşürün de biz dışarda kalmayalım, bunun çabası içindeydiler. Bu parti olarak HDP'yi seçime sokan irade, onu barajı geçirtip iktidarı nasıl deviririz arayışı içine girdi.

Böyle baktığımızda şöyle düşünüyor. HDP girdi, barajı geçerse hükümet yıkılabilir, zayıflar. O zaman bunlar barajı geçmezse ortalık karışır. O zaman da işte bunların istediği olur. Gelirler vesayet düzeni kurarlar. Türkiye'de türbülans olur sıkıntı olur, türkiye'de herkes her şeyini kaybetmeye başlar. Tam onların aradığı durum.

Bu koalisyon, bu blok HDP'nin varlığına karşı bir anlayış. O partileri kapatan, çözüm sürecinin düşmanı olan yapıdır. HDP bu kaos planını peki niye kabul etti? AK Parti'ye bir şey olursa çözüm sürecini kim yapacak? Ulusalcı CHP mi, karşı olan MHP mi? AK PArti zayıf olursa çözüm süreci olamaz zaten.

Dışarda tek başına küçük bir parti nasıl ana aktör olacak? Bu süreç tayyip erdoğan'a güvenle ortaya çıktı. Bugün de Ahmet Davutoğlu bütün vücudunu taşın altına koydu. ZAyıf koalisyonlar, küçük partilerle bu çözüm süreci olamaz. Çözüm sürecinin biteceğini bile bile, celladına aşık olma durumu gibi, kendini yok etmeye çalışan bir zihniyete niye kendini kullandırttı?

Nasıl bu vesayetçi odaklar, derin devlet yapılanmaları, iktidarlar zayıf olsun, türbülansa girsin de istediğimiz gibi düzen kuralım istiyorlarsa, bundan dolayı kaos istiyorlarsa, aynı amaç PKK için de var. PKK da ortalık karışsın, kriz çıksın, barajı geçeceğim için de siyasi gücüm olacak, ben çıkarım özerklik de kantonluk da ilan ederim. Böyle bir kafasında düşünce var.

HDP diye bir şey yok ortada. Ortada terör örgütü var. Türkiye partisi olsun HDP bunu da hep savundum. Ama şu anki durum o değil. şu an HDP’nin güçlenmesi olmuyor. Terör örgütünün vesayeti altında bir yapı. Vekil listelerini bile onlar hazırlıyor. İkide bir kandil’de bunlar hesap soruluyor.  Bu yüzden bu iki şeyi birbirine karıştırmamak lazım.

Ortada bir makyaj var, nasıl Türkiye partisi oldun? Ermeni soykırımını savunarak mı, eşcinsel evliliği savunarak mı, din dersine karşı olarak mı? Nasıl Türkiye partisi oldun? Denenmedi mi denendi, bunlar akıllansaydı zaten başarılı olurdu. Gezi olaylarında olmadı, 17 aralık’ta olmadı, 10 Ağustos’da olmadı. Ben dedim ki, siz böyle bir işbirliği yaparsanız iyne başarısız olacaksınız, yazı yazdım. Yine başarısız oldular. Nişantaşı’na kıbleyi çevireceksin, merkez medya senin arkanda duracak, sende yeni bir şey söylüyormuş gibi davranacaksın.

Asıl tehlike şudur. HDP’yi bunlar parlatıyorlar, öne çıkarıyorlar. İlk defa siyaset kurumu şantaja açık hale geldi. Terör örgütleri bu kadar işin içine girdiler. Ne kadar örgüt varsa işbirliği var. Partinin genel başkan yardımcısı DHKPC’ye teşekkür ediyor.  Yüzde 9’u geçiyor selahattin Demirtaş, 45 gün sonra insanları sokağa döküyor.  10’u geçtiğinde aynı şeyi yapmayacağının garantisi yok.

Şimdi yüzde 10’u geçmezse kıyamet koparmış, dağa çıkarlarmış. Hep tehdit üzerinden yürüyen bir yapı var. merkez medya, bir takım yapılar bunu öne sürerken Türkiye’ye büyük kötülük yapıyorlar.

SORU: Kendisini Robin Hood’a benzetmiş Demirtaş... Zenginden alıp fakire mi verecek?

Şimdi Robin Hood, zenginden alıp fakire verme şeyi. Bunlar gariban Kürt’ten alıyor ya. Sen zenginlerle şu an aşk yaşıyorsun, flört yaşıyorsun. Onların figüranı oldun sen. Onlarla iş tutuyorsun, gariban kürtten alıp da, terör örgütü haraç mektupları gönderiyor insana. Bir de yakışıksız şekilde, don kişot’tur cumhurbaşkanımıza başbakanımıza yakıştırmalar yaptılar. Sen de çakal karlos’un der. Aslında hepsi var. bu yapı çözüm sürecine hamle olduğu gibi imralı’ya karşı da hamle. Yarın bir gün bunun nasıl brütüs olduğunu herkes görecek.

Daha önce yaşanan büyük gruplarla karakol basmalar, bunun denemesiydi. Eğer Türkiye PKK sorunundan kurtulursa, diğer ülkeler gelir beni vurur diye sabote etmeye çalışan ülkeleri de biliyoruz. IŞİD’le mücadele diye bir denklem var, enstrüman olarak kullanıyoruz diyen ülkeler var. Kandil’i isteksiz noktaya sevk eden odaklar olduğunu biliyoruz.

Zaten örgütsel olarak buna inanmayan, büyük hedeflerin peşinde koşan anlayış var, bir de dış yönlendirmelerin altında bir yapı var. Öcalan kongre çağrısı mesajı yaptığında, bunu değersizleştirmeye çalıştı Demirtaş. Sonra süreç bitti koptu negatif şeyler konuşmaya başladılar. Baktılar ki tepki var. bu sefer döndüler, hükümet gereken adımı atmadı, kongre toplarız falan. E ne yapacaktı hükümet? Zaten Öcalan çağrısını yapmış. Anayasa değişmedi diyorlar. Öcalan çağrı yaptığında bilmiyor mu, nisan’da meclis kapanıyor. Bu tartışma konuları var. bunu siyasi kurum tartışacak, orta vadede, 3 ay mı 1 yıl mı, millet kabul edecek. Yeni meclis açılacak, bu gizli kapaklı bir şey değil ki.

Bu tutmayınca, dediler şöyle olsun böyle olsun bu sefer top çevirmeye başladılar. Burada sürekli imralı’yı boşa çıkarmaya çalışan, bir kaos planı blok var, bu blok demirtaş’ı ve HDP’yi öne sürdüler. Bunun bir parçası, “Öcalan var bunu kontrol edemiyoruz, bunu etkisizleştirelim, başka aktör çıkaralım, yönetmemiz daha kolay olur.” Böyle bir çaba içerisine girdiklerini de görüyoruz doğrusu.

Bunlar açıktan öcalan’a çıkıp da posta koyamazlar. Koydukları anda kendileri biter. Bunu bildikleri için çaktırmadan boşa düşürme şeyleri var. o cezaevinde zaten istediğini söyleyemiyor, onun için biz söyleyelim diye kapı açıp onu yönetmeye çalışıyorlar. Burada demirtaş’ın brütüs, robin hood meselesini de, ben kişisel şeylere girmek istemiyorum.

Bana “Benim kardeşim insanlık onuruna karşı savaşıyor” gibi de cevap vermiş. Şimdi neticede kardeşinin PKK saflarında savaş verdiğini söylüyor. Ben de şunu sordum. Bu insanlık onurunu korumaksa PKK’nın yaptığı, orada Barzani grubuyla da birbirine girdiler. Ama bu yapı gidip karakol basan bir yapı. Türk devletine kurşun sıkan bir yapı. Karakol basıp şehit ettiklerinde insanlık onuru için mi mücadele ediyordu.

Ben ailevi şeyleri karıştırmam ama kardeş genel başkanlık yaptı o partide. O çizgideki partide genel başkanlığını yapmış bir kişi, bugün dağda elinde silah varsa, onun demesiyle savaş veriyorsa bu bir problemdir. Seçimden sonra demirtaş’ın PKK saflarında kurşun sıkmayacağının bir garantisi var mı? Bir partinin genel başkanı olmuşsun, gitmişsin dağda elinde silah, bunu da insanlık onuruyla açıklıyorsun. Bunu iyi bir şey olarak söylüyor. Kötü bir şey olarak dese, kardeşi böyle yapmış ama bakmayın savunmak zorunda. Burada sıkıntılı durum olduğunu söylememiz lazım.

Kandil kendisini çağırıp hesap sordu. Kardeşi insanlık onuru için mücadele veriyor diye mi hesap sordu acaba. Bir de ona cevap versin beyefendi.

Milletimiz oy verirken 8 Haziran’ı düşünsün. Nasıl bir Türkiye’ye uyanmak istiyorlar? Bir iki puan her şeyi değiştirebilir. Ama vekil dağılımı önem taşıyor. Ak Parti’ye oy veren kardeşlerimiz işi sıkı tutsunlar. Bizim önceliğimiz Türkiye olmalı.  O kadar yanlış adaylar çıkarmışlar, kaybediyorlar. Korkmuş durumdalar, konuştukça batıyorlar. Böyle bir siyaset olur mu ya? Konuşmadan, görülmeden, millet beni bir şey sanıp oy versin diye böyle bir siyaset tasarımı var. bütün ilçeleri köyleri dolaşıyoruz. Başbakanımız 81 şehir de miting yapıyor. Ama beyefendiler gidemiyorlar. AK Parti’den başka birlik siyaseti yapan, her bölgedeki insana söyleyecek sözü olan başka parti var mı?

Türkiye’de ana yapılar kararını veriyor. Ama bir de kararsızlar var. hala belli bir oranda var. burada sonucu aslında onlar belirleyecek. Bir iki puan hükümetin güçlü olup olmayacağını, HDP’nin barajı geçip geçmeyeceğini belirleyecek. CHP ve MHP için zaten önemli değil. ama AK Parti için hangi yüzdeye ulaşacağı ve vekil sayısı önemli. Bu yüzden de o karar vermemiş kardeşlerimize aynı çağrıyı yapıyorum, gelin sandığa gidin. İsterseniz başka partiye verin, ama ben de söz sahibiyim deyin. İşi şansa bırakmayın. Bizim birinci çağrımız bu. Hepimizin çocuklarımızın geleceği güven ve istikrarda.

*Çakal Carlos kimdir?

 

Ilich Ramirez Sanchez (İliç Ramirez Sançez) veya daha sık kullanılan lakabıyla Çakal Carlos, Venezuela doğumlu eylemci. Birçok yasadışı eylemde yer almış Sanchez, 2007 itibariyle Fransa'da Fleury Merogis Cezaevi'nde tutulmaktadır.

Sanchez 25 Mart 1949 yılında Marksist-leninist bir ailenin oğlu olarak Venezuela'nın Karakas şehrinde dünyaya geldi.

1966 yılında annesi ve kardeşleriyle birlikte Londra'ya gidip, İngiltere'de üniversite eğitimi gördü. Uzun bir dönem Marksist gençlik örgütlenmelerinin içinde yer alan Carlos, 1975 yılında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi(FHKC) kamplarında eğitilerek İsrail'e karşı savaşmaya başladı. Daha sonraki yıllar İsrail hükümetine karşı verdiği mücadeleyi Batı'nın büyük şehirlerine taşıyan Carlos, İsrail'le ilişkisi olan birçok banka, dernek, gazete veelçiliğe bombalı saldırıda bulundu. 1980 yılında dünyanın en çok aranan adamı olarak ilan edilen Carlos, CIA, Mossad, Interpol ve Fransız istihbaratını birçok kez atlattı.

Özellikle 1980'li yılllarda yaptığı eylemlerle adını duyuran Ilich Ramirez Sanchez hakkında birçok kitap yazılırken, hayatı da defalarca kez filmlere konu oldu.

Binbirsurat olarak da tanınan Carlos'un en önemli eylemlerinden birisi de Viyana'daki OPEC toplantısında, aralarında 10 petrol bakanının da bulunduğu 70 kişiyi rehin alması ve olay sonrası rehineleri Cezayir'e kaçırmasıydı. Carlos, 25 yıllık bir kovalamacanın ardından 1994 yılında Fransız ve Sudan istihbarat örgütlerinin ortaklaşa düzenledikleri bir operasyonla yakalandı. Mahkeme sonrası müebbet hapis cezasına çarptırılan Carlos, yargılanma esnasında tanıştığı avukat Isabella Coutant Peyre ile evlendi. Fransa'da Fleury Merogis Cezaevi'nde bir hücrede tutulmaktayken Clairvaux'da çok sıkı korunan bir hapishaneye nakledidi.Eşi sağlık merkezlerinden uzaklığı sebebiyle bu nakle karşı çıkıyordu.Şu anda Paris'te La Santé cezaevinde kurbağa lakaplı gizli fransız polislerinin suikast girişiminden yeni kurtulmuş halde bulunuyor.İzolasyon şartları ağırlaştığı gibi vatandaşı olduğu Venezuella'nın Fransa elçiliği tarafindan iadesine dair hiçbir esaslı teşebbüste bulunulmamasindan yakınmaktadır. 1975'de müslüman olan Çakal Carlos, Salim Muhammed Nuri adını almıştır.

Çakal Carlos 2012 yılında Paris ceza evinden telekonferans yöntemi ile röportaj vermiştir.[1]