Gündem

"Diyarbakır'da taziyesi olan vatandaş, Ankara'da yeni işçi için teşvik veren devlet borç alıyor"

"Daha çok borç daha yüksek faiz demektir"

17 Aralık 2017 14:45

Hakan Özyıldız* 

Önce geçen hafta basında yer alan haberi hatırlatayım.

13. Aralık.2017 tarihli Yeni Şafak: “Borç batağına düşenler müftüye koştu. Güneydoğu Anadolu’da taziye çadırlarında, 3 gün öğle ve akşam yemeği veriliyor. Taziye yemekleri için kişi başı 7-15 TL fiyat çıkaran yemek fabrikaları bile açıldı. Ancak taziye evi maliyeti için kredi çeken acılı ailelerin artmasıyla halk çareyi müftülüğe koşmakta buldu.”

Okuyunca çarpıldım. Düşünsenize bankadan kredi çekeceksiniz, yemek fabrikasına yemek ısmarlayacaksınız. Günlerce misafir ağırlayacaksınız. Niye? Size başsağlığına geleneler aç kalmasın yemek yesin diye. Tahminim çevrede aileyi tanıyan, tanımayan herkes taziye evine koşuyordur. Kabul edelim ki, bir öğlen bedava yemek, çoğu insan için hatırı sayılır bir ikramdır.

New York’tan, Londra’dan dövizle borç alan yerli banka, Diyarbakır’da, bir İslami gelenek olan taziye çadırı için faizli borç veriyor. Biri bana sorsa “neokapitalizm- finansallaşma nedir?” dese. Bu kadar güzel anlatamazdım.
İzninizle diğer örnekleri de vereyim sonra konuyu biraz daha açayım.

İkinci örnek taşıt kredileriyle ilgili. Hürriyet’in haberine göre; borçla araba almak isteyen vatandaşlar, taşıt kredilerindeki düşük limitler yerine tüketici kredisine yöneliyormuş. BDDK’da bunu görmüş, vatandaşa hizmet olsun diye taşıt kredilerinde limitleri artırmış. Müjdeler olsun vatandaş; alınan aracın fiyatı 100 bin liranın üstünde ise yüzde 70, üstünde ise bu kısmı için yüzde 50 oranında kredi alabilecekmiş. 

Habere göre bu değişimin nedeni, taşıt fiyatlarındaki artışlar. Eski oranlar 50 bin liraya göre düzenlenmişti. Piyasada bu fiyata araba kalmayınca, vatandaş, satıcı ve bankacı çareyi tüketici kredisine yönelmekte bulmuşlar. Ama orada da ipotek sorunu çıkmaya başlayınca BDDK imdada yetişmiş. Bildiğiniz gibi banka kredi ödenene kadar ruhsata şerh düşer, bir anlamda taşıt ona rehinlidir.

Gelelim son örneğimize.
Bunun öncekilerden biraz farkı var. Yapılan açılamalara, yürürlükte olan yılbaşında bittiği için yeni bir istihdam seferberliği başlatılıyor. İstihdamı teşvik için gençlere, kadınlara ve küçük KOBİ’lere çeşitli destekler verilecek. Bunlarda birisi “Bir ay senden bir ay devletten” başlığıyla basında yer aldı. Habere göre, 2018 yılında küçük KOBİ’ler yeni işe aldıkları her işçinin ücret, sigorta ve vergi gibi ödemelerinin bir ayını kendileri yaparken diğer ayınkini devlet yapacak. Böylelikle istihdam artacak.

Okuyunca ilk aklıma gelen şu oldu. Bir aylık ücretini devletin ödediği işçi kamu işçisi sayılmaz mı? Küçük KOBİ’nin devletin ödemediği aydaki ücreti, kendi cebinden ve düzenli ödediği nasıl kontrol edilecek? Dahası neden sadece bir yıl? Bu kolaylığa alışmış KOBİ’ler bu iş 2019’da bitince ne yapacaklar? İşçi çıkarılırsa ne olacak? Tekrar işsizlik artmayacak mı?

Neyse bu işin mikro yanı. Bir de makro tarafı var. Devlet bütçeden bu parayı ödeyebilmek için yeni vergi koymadığına, bir harcama kısmadığına göre yeni borçlanma yapacak. Miktarını bilmiyorum. Sadece kamu çalışan arkadaşlardan duyduğum kadarıyla, ekonomi bürokrasisi, Çalışma Bakanlığı’ndaki toplantılar sırasında bütçeye gelen yük konusunda uyarıda bulunmuşlar, ama pek dikkate alınmamış.

Kamu borcu zaten sıkıntılı. En son verilere göre; 27 milyar liralık bütçe açığı için 77 milyar lira borç alınmış. Açıklanan program daha fazla borçlanmaya yol açabilir. Daha fazla borçlanmanın ekonomik bir açıklaması yok. Olsa olsa siyasi bir izahı vardır.
Diyarbakır’da taziyesi olan vatandaş, İstanbul’da otomobil alan insan, Ankara’da yeni işçi için teşvik veren devlet borç alıyor. Ülkede borçluluk artıyor.

Tekrarlamakta yarar var: Daha çok borç daha yüksek faiz demektir.


*Bu makale HakanOzyildiz.com'dan alınmıştır