Gündem

Dilipak: 'Yandaş' demek ağır bir suçlama, zalime karşı olabilmek önemli!

"Taraf' olacaksak, Hakk'tan yana, adaletten, barıştan, hürriyetten yana taraf olacağız"

05 Kasım 2017 19:16

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, birilerini yıpratmak için kullanılan "yandaş" kelimesinin çok ağır bir suçlama olduğunu ifade etti. "Bir topluluğa olan öfkemiz, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli" diyen Dilipak, "Haklıdan yana 'taraf' olmak erdemdir. Bitaraf olmak, yani tarafsız olmak her zaman erdemli olmak anlamına gelmez. Doğru olan haklıdan, mazlumdan yana olmaktır. 'Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı' olabilecek miyiz, asıl önemli olan bu!" dedi.

Abdurrahman Dilipak'ın “Yandaş' olmak!" başlığıyla (5 Kasım 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Birilerini yıpratmak için bulunan yeni sıfatlar var. Bunlardan biri de “yandaş”. Ya da “Candaş”.

Bir şeyi beğenmek, sevmek, desteklenen her zaman “…cı” şeklinde tanımlamayı gerektirmez. Bir söz ya da eylemini beğeniyorsunuz, başka bir söz ya da eylemini beğenmeyebilirsiniz. Ya da yarın, adam başka yere savrulur ve o değerlerinden saparsa siz de desteklemezsiniz olur biter.

Sonuçta, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı iseniz, adaletten ayrılmıyorsanız, işi ehline veriyorsanız sorun yok.

Ben Hanefi’yim mesela. Bunun anlamı “Şafi değilim” demek aslında. Ama İmam-ı Şafi de benim için, bir “kutup yıldızı” gibi, yönümü bulmada bana yardım eden gökteki yıldızlardan biri. Ben Hanefici değilim. Bu akıllı olmakla akılcı olmak gibi bir şey. “Akıllı” olmak güzel, “akılcı” olmak değil! “Parası olmak” güzel, “paracı” değil. Bana “Kapitalist” çok parası olan değil, “asgari ücret”le de geçinse “Paracı” olandır.

Mesela ben “Müslümanım” Müslümancı filan değil... Müslümanlar benim kardeşim. Ama benim kardeşim de hata yapabilir. Benim kardeşim, bir başkasına haksızlık yaparsa ben haklıdan yanayım, o kim olursa olsun! İslam için çalışırken Müslümanları eleştirmek de mümkün, haklıysanız.

Kim ne yapıyorsa kendi için yapar. Allah rızasına öyle uygun gördüğünüz için yaptığınız bir şey aynı zamanda, ülkeniz için, kendiniz ve çocuklarınızın geleceğim için yapılmış bir iştir.

Bana göre, gazeteci olarak durmamız gereken yer “bu milletin alamet-i farikası olan inanç ve tarih değerlerine bağlı ana akımı temsil eden, mütedeyyin insanların vicdanlarının sesi olmak” gerek. Hakk’ın ve halkın gören gözü, işten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmak gerek.

“Yandaş” bir suçlama. Körü körüne bir bağlılık gibi, körü körüne bir düşmanlıkta aynı şey aslında. Bir topluluğa olan öfkemiz, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli. 

Kendi adıma Müslümanların atanmamış ve seçilmemiş sözcüsü olmaya çalışıyorum bir bakıma.. Yaklaşık yarım asırdır bu böyle. “Ümmet”in gören gözü, işiten kulağı, haykıran sesi olmak! Birilerinin gözünde bu irtica anlamı taşısa da bu benim onurum!

“Beyn-el Müslimin” olmak bizi alamet-i farikamız olmalı.. “Biz Müslümanlardanız”! “Ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir” şiarına bağlı olmalıyız. Aynı Allah’a, resule ve kitaba iman edenlerle kardeşim. Müslümanlarla müttehid, mazlumlar ve erdemli insanlarla müttefik, değer üreten herkesle nimet ve külfet dengesine dayalı itilaflar gerçekleştirme çabasında bir kul! Allah’a kul, resulüme ümmet olma gayretinde “aciz” bir kul! Acizliğimiz kendi nefsimizle ilgilidir. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olarak ise, Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak, mazlumlara yardım etmek ister. Biz Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olduktan sonra yeryüzünde bizden daha güçlü kim olabilir ki! O zaman bizim için Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay bir iş yoktur. 

Aslında “yandaş” olmak, taraf olmak değil, “taraftar” olmak gibi bir şey. Her hâlükârda bir yandan olmak! Hayır! Haklıdan yana olmak önemli. Haklıdan yana “taraf” olmak erdemdir. Bitaraf olmak, yani tarafsız olmak her zaman erdemli olmak anlamına gelmez. Doğru olan haklıdan, mazlumdan yana olmaktır. “Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı” olabilecek miyiz, asıl önemli olan bu!

Başta söyledim. Ben Müslümanım, “Müslümancı” değil. Akıllı olmayı erdem bilirim, ama akılcı değilim.. Mezhebim var, ama “mezhepçi” değilim.. Türkîyim ama “Türkçü” değilim...

Doğduğumuz ana babayı, toprağı, zamanı, derimizin rengini, cinsiyetimizi biz kendimiz seçmedik. Bundan dolayı üstün ya da geri olamayacağım gibi “…cı” da olamayız...

Birileri birilerini aşağılamak, damgalamak için ona bir sıfatı yapıştırıyor ve yandaş ilan ediyor.. Aslında bunu yapanlar yandaş. Sağcı, solcu, Kemalist, solcu-sosyalist, ırkçı kişiler...

Bizim 1960’lardan beri vazgeçmediğimiz bir sloganımız var: “Ne sağdayız, ne solda, Hak yoldayız, Hakyol’da!”

Bizim bir adımız var: “Müslüman”. Bu adı bize Allah verdi. Onunla barıştık ve onunla savaşan herkes bizimle de savaşmaktadır ve biz de tabii olarak onlarla, bizimle savaşanlarla savaştayız.. “İslam” herkes için en iyi olandır, inancıma göre. Ve bunun sonucu da, “Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm teklifi benim teklifim olmayacaktır.” Biz sonuçta “Alemlere rahmet olarak gönderilen” bir peygamberin ümmetiyiz, elhamdülillah! Allaha kulluğu biz kendimiz seçtik.. Ve bunun tabii sonucu olarak da kula kulluğu reddediyoruz! İnanıyoruz ki, “Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister”. İnsan yaratılış gayesine uygun davrandığı ölçüde insandır.. Bu şekilde “ekmel-i mahlukat, eşref-i mahlukat” olur. Aksi bir durumda, “belhum adal” oluruz.

İçimizde “iman ettik” dedikleri halde, kraldan fazla kralcı eda ile “yandaş” olanların çoğu asılında imanlarının yasakladığı şeyleri yapıyorlar...

Kuşkusuz gerçekten iman edenlerle iman etmeyenlerin ayrıldıkları bir gün var.. Herkesin yaptığının hesabının sorulacağı bir gün.. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin gösterildiği bir gün.. Kim ne yapıyorsa, ya da yapması gerekirken yapmıyorsa bir gün onlar önüne konulacak. Sonuçta bu dünyada yapıp yapmadıklarımızla, ya kendi cennetimize sırtımızda odun taşıyor olacağız, ya da kendi cehennemimiz sırtımızda odun taşıyacağız...

İman ettik deyip de aksini yapanlar için acıklı bir hesap günü var. Münafıkça davranışlarla elde ettikleri mal ve makam onlara dünyada da, ahirette de fayda sağlamayacak... 

Bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, kadir-i mutlak bir Allah var! Allah’a ve ahiret gününe iman eden biri işini ve sözünü şuna-buna göre değil, Allah’ın rızasına göre söyler ve yapar...

“Taraf” olacaksak, Hakk’tan yana, adaletten, barıştan, hürriyetten yana taraf olacağız...

Kim kimden yana ise öbür dünyada onlarla beraber olacak... Kurtuluşa erenler ise Hakk’tan yana olanlardır.. Allahım! Bize hakkı hak, batılı batıl göster, hakta toplananlardan eyle. Nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Selam ve dua ile...