Medya

Dilipak: Bu Suriyeliler bizim için Allah’ın lütfudur

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, Suriyelilerle ilgili iddiaların CHP ve Paralel yapı koalisyonu olduğunu öne sürdü

15 Temmuz 2016 00:30

Yeni Akit yazarı Abdurrahman DilipakSuriyelilere vatandaşlık verilmesini savunduğu yazısında, Türkiye'nin sahip olduğu zenginliğin ve gücün Filistinlilerin, Suriyelilerin, Somalilerin, Bosnalıların, Myanmarlıların dualarının bereketi ile olduğunu belirterek, "Bu Suriyeliler bizim için Allah’ın lütfu.. CHP kafası ile Gezi kafası, Paralel kafası ile bu işleri anlamak ya da sorunları çözmek mümkün değil.." ifadelerini kullandı.

Abdurrahman Dilipak’ın bugün (14 Temmuz 2016) yayımlanan "Suriyelilere vatandaşlık vermek" başlıklı yazısı şöyle:

İşi niye bu kadar abartıyorsunuz ki, zaten biz 100 yıl önce tek devlet değil mi idik.. Türkiye’ye gelenlerin büyük bir kısmı, Türk’ü, Kürd’ü, Arab’ı ile zaten akraba topluluklar ya hu.. Zaten sınırları kaldıralım demiyor muyuz!

Arz-ı Mev’ud’u, Mescid-i Aksa’nın mik’ad alanını parçalayamazsınız. Bölücülük yapamazsınız. “Ümmetin birliği”ne engel olamazsınız.. Gün gelecek yine birlik olacağız, birilerinin bu işlere aklı ermese de, anlamak istemese de..

Batılıların “Suriye” dedikleri, bizim için Bilad-ı Şam Sina’yı da içine alan, Filistin’i içine alan, bugün topraklarında 5 devletçiğin sınırlarının tamamının yer aldığı bir coğrafyadır.. Bilad-ı Şam, Şam-ı Şerif bizim için bu anlamda dini bir değer taşır. Bilad-ı Şam’ın kalbinde ilk kıblemiz Kudüs yer alır. İsra’nın gerçekleştiği bir makamdan söz ediyoruz.. Bilad-ı Şam bizim için insanlık davasıdır. Bilad-ı Şam bizim için tarih davasıdır.. Osmanlı’nın yıkıldığı, Anadolu’nun işgalinin başladığı coğrafyanın adıdır burası..

Suriye yeni Bosna’dır.. “Yurtlarından çıkartılan”, bize sığınan, dul ve yetimler, acziyet içine düşmüş bu insanları dışlayanları anlamak mümkün değildir..

Sahi o ensar-muhacir ilişkileri bir masal mı idi.. Ya da bu topraklarda ilk muhacirler bunlar mı? Dünün muhacirleri nasıl günümüzün muhacirlerine karşı çıkabilir ki. Biz hepimiz bu dünyaya öbür dünyadan göç etmedik mi ve bir gün göçüp gidecek değil miyiz? Haber veriyorum: Merhamet etmeyenlere öbür dünyada merhamet edilmeyecek. O yetimlere, dullara, yolda kalmışlara sahip çıkmazsanız, kıldığınız namazlar, tuttuğunuz oruçlar ve kestiğiniz kurbanlar da kabul edilmeyecek..

Belki de bugün sahip olduğumuz güç ve servet biraz da, Filistinlilerin, Suriyelilerin, Somalilerin, Bosnalıların, Myanmarlıların dualarının bereketi ile değil mi?

“Ümmet’ten Ulus’a” “sürgün” edildik ya, bize bir haller oldu. Şimdi hepimiz için “Hicret” vaktidir, Yeniden “Ulus’tan Ümmet’e” hicret edeceğiz. Gurbet’ten eve dönüş başlayacak.. Ben Şam’dan vazgeçmedim. İstanbul’dan vazgeçen Şamlıya yazıklar olsun!

Maalesef biz Hacda, Umrede bile kefene benzer ihramlarımızla birliğimizi vurgulamaya çalışırken, birileri bayrağını, birileri futbol takımını alıp geliyor. Bir insan denizi içinde ırklar, ülkeler, mezhepler, tarikatlar birbirine karışmadan ve hatta birbirilerini iteleyerek-öteleyerek, onlara karışmadan, kendi başlarındaki hoca efendilerin söylediklerini tekrarlayarak kendi başlarına, kalabalıklar içinde yalnız bir şekilde yollarına devam ediyorlar.. İzdiham altında bile yere serdiği kilimine basılmasını, kirletilmesini istemeyen hacı efendilere ne demeli! Onlar Suriyelileri elbette ülkelerine istemeyeceklerdir. Konforlarının bozulmasını istemeyecekler, ama sonra da cennet isteyecekler. Geçen gün Yeni Şafak’ta bir arkadaş bu kilim hikayesini yazmıştı..

Eskiden biz sade Müslümanlardık ve herkesi İslam’a, Allah’a, Resulüne, kitabına çağırıyorduk. Şimdi artık fikirler başkalaştı. Artık yüzlerce tefsir var.. En son İslami hareketlerden biri olan Nurcularımız bile 15 çeşit ve birçoğu birbirine selam bile vermiyor.. Şimdi çoğaldık ve herkes birbirini ve ötekileri kendi tarikatına, mezhebine, liderine, örgütüne çağırıyor ve kendinden olmayanı ise dışlıyor.. Hatta tekfir ediyor. Hani Müslümanlar kardeşti! 

Birileri de çıkmış TOKİ evlerini tartışıyor. Kim TOKİ’den ev istedi de TOKİ yapmadı. TOKİ yarın Gazze’ye gidecek. Anlaşma olursa Kudüs’e de gidecek, Somali’ye de.. Suriye’ye de gideceğiz, Irak Kürdistanını, Musul’u da yeniden inşa ederiz gerekirse.. Bunlar TOKİ’nin hizmetlerine mani olmaz. Kaynaklarını tüketmez. Aksine TOKİ’ye güç ve etkinlik kazandırır, saygınlık kazandırır. Ya hu bu yolda siz zekatınızı bile harcayabilirsiniz. Kaldı ki, bu çabaların karşılığını Allah bize on katı, yüz katı, hatta 700 katı ile geri verecek.. Öte yandan TOKİ evleri projesine tüm dünyadan mali destekler sağlanacak..

Bu kardeşlerimize vatandaşlık vermek, sadece onlar için değil, bizim için de bir şans.. Suriye’den gelen Milli Takım antrenörü var bir kampta öyle beklemekte olan, profesörler var.. Bu insanlar üretici olacak. Daha önemlisi buradaki esnafla ortaklıklar kuracaklar. Yarın savaş bittiğinde Suriye’yi bunlar inşa edecek.. Bizi Afrika’ya tüm dünyaya taşıyacak olanlar bunlar. Dünyada çok güçlü bir Filistin ve Suriye diasporası var.. Bu Suriyeliler bizim için Allah’ın lütfu.. CHP kafası ile Gezi kafası, Paralel kafası ile bu işleri anlamak ya da sorunları çözmek mümkün değil..

Bu cahil, akıl ve vicdan yoksulları bilmiyorlar, bilmediklerini de bilmiyorlar, dahası kendilerini allame sanıyorlar..

Suriyeli kardeşlerimizle ilgili iddiaların çoğu yalan yanlış. CHP ve Paralel yapı koalisyonu bu konuda halkı örgütleyerek bu kardeşlerimizin acıları üzerinden kendileri için siyasi rant üretme çabasındalar.. Yalan söylüyorlar, iftira ediyorlar, gerçekleri çarpıtıyorlar..

Ha! Bu arada İçişleri Bakanı Efgan Ala, Türkiye’de yaşayan Ahıska Türklerinin vatandaşlığa alınacağını, bunun çalışmasını yaptıklarını da söyledi. Bu konuda, yurtdışından gelip burada yüksek öğrenim görenler için de, bilim ve sanat insanları içinde bu kapı neden açık tutulmasın!

Geçen gün bir turizmci kalkmış bana THY bayramda %70 doluluk oranı ile uçtu diye aklınca THY’yi eleştiriyor. Bilmesi gerekmez mi, bayramlarda uçuşlar genellikle tek yönlü olur. Bir Turizm Bakanı söylemiş bunu.. Bunların kafası böyle çalışıyor.. Ne diyelim, gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyorlar. Bir Suriye atasözü ile bitirelim: Kellim kellim, la yenfağ! (Söyle söyle, faydası yok!) Selâm ve dua ile.."