Gündem

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin darbe girişimi davasının ilk duruşması görüldü

15 Temmuz'da DKK'deki eylemlere ilişkin 72 sanığın yargılanmasına başlandı

17 Nisan 2017 17:42

15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 72 sanığın yargılanmasına başlandı.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, Sincan Cezaevi kampüsü içindeki duruşma salonunda gördüğü davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı.

İddianamenin özetlenmesinin ardından tutuklu sanıklardan uzman çavuş Mustafa Mesut savunmasına başladı.

Darbe girişiminde yer almadığını, bir ay öncesinden 15 Temmuz'da nöbetçi olarak yazıldığı için Güvenlik Harekat Merkezinde bulunduğunu ifade eden Mesut, o gün akşam üstü, sanıklardan Başçavuş Suat Mülayim'in, "PKK'nın kuruluş yıldönümü nedeniyle meydana gelebilecek olaylara karşı, 5 uzman çavuşun takviyeye çağrılmasını emrettiğini" anlattı.

Kızılay ve Merasim Sokak'ta meydana gelen patlamalar dolayısıyla temkinli davrandıklarını belirten Mesut, gece yarısı birliğe gelmeleri için 5 uzman çavuşu aradığını ifade etti. Mesut, bu isimleri nasıl belirlediklerinin sorulması üzerine, benzer uygulamanın geçmişte de yapıldığını, sonraki birkaç gün içinde nöbeti veya görevi olmayan kişilerin rastgele seçildiğini bildirdi.

Mesut, saat 19.00 sıralarında sanıklardan tabur komutanı Özgen Aykan'ın, "bugünün sıkıntılı olduğunu ve dikkatli olmalarını istediğini" söylediğini, ardından ayrıldığını ifade etti. Daha sonra, gece "takviye" için gelecek nöbetçilerin hemen birliğe çağrılması emri geldiğini bildiren Mesut, bunun üzerine söz konusu uzman çavuşları aradıklarını kaydetti.

Mesut, akşam 21.30'dan itibaren Genelkurmay Başkanlığı yönünden silah seslerinin gelmeye başladığını, gece 01.00 sıralarında Dikmen tarafından gelen tanklar ile Genelkurmay Başkanlığı bölgesinde toplanan vatandaşları gördüklerini anlattı. Mesut şunları söyledi:

"Gece boyunca silahsız ve teçhizatsız olduğum görüntülerden belli. Güvenlik Harekat Merkezinden başka hiçbir yere ayrılmadım. Kayıtların düzgün yapılmasına dikkat etmek dışında hiçbir şey yapmadım. Bulunduğum nöbet yerinde televizyon ve cep telefonu olmaması nedeniyle durumu öğrenemedim. Gece boyunca telsizlerden ateş açmamamız, sakin olmamız emirleri verildi. Kalkışmaya destek veren hiçbir kanunsuz emir almadım. Bu olaylar sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığında bulunmamın tek sebebi, bir ay önce yazılan nöbettir. Uzman çavuşum ve verilen emirleri yorumlamamız, sorgulamamız mümkün değildir.

Amirlerin tutuklandığını daha sonra arkadaşlardan öğrendim. Nöbeti, 16 Temmuz saat 14.30'da yeni gelenlere devrettim. Gece yaşanan olaylar üzerine arkadaşlarla konuşurken, tehlikenin büyüklüğünü anladım. Hain kalkışmanın ardından gözaltına alındığım 5 Ekim'e kadar Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki görevime devam ettim."

Tahliyesini istedi

Mesut, 21 Temmuz 2016'da da "ikinci bir kalkışma girişimine karşı birlikte kırmızı alarma geçildiğini" ifade ederek, "O sırada ben nöbetçiydim. Takviye için istenen 6 arkadaşa durumu ben bildirdim. Yine, birliğe izinsiz giriş çıkışa da izin verilmedi." dedi.

"Kalkışmayla, FETÖ ile Bank Asya ile hiçbir bağlantısı olmadığını, ByLock kullanmadığını, çocuklarının bu örgütün okullarına, dershanelerine, yurtlarına gitmediğini" söyleyen Mesut, tahliyesini istedi.

Mesut, Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın, "Karargah Komutan Vekilini birlikten içeri niye almadınız? Bir saldırı varsa almamak mı gerekir?" sorusunu, "Onun kararını ben veremem ki. Birinci amirim Özgen Aykan 'Yok' deyince, ben de alınmaması konusunu ilettim." dedi.

Özbağ'ın, "Niye 11 tane ziyaretçi kartı çıkardınız? Kimleri içeri sokacaktınız?" sorusuna, "O konuda bilgim yok" karşılığını veren Mesut, Güvenlik Harekat Merkezindeki kameralardan izlediği kadarıyla Deniz Kuvvetleri Komutanlığında sivil kimseyi görmediğini söyledi.

Mesut, tuvalete gidip döndüğünde, yine nöbetçi olan uzman çavuş Bayır Bayram'ın, "Ferdi Kesgin astsubay 'Bu sizin' diyerek tabanca bıraktı" dediğini, bunun bilgisi dışında olduğunu ve silahın kime ait olduğunu bilmediğini anlatarak, silahlığa gideceğini söylemesi üzerine sanıklardan Mehmet Udül'e tabancayı verdiğini, onun daha sonra gidememesi üzerine çekmeceye koyduğunu ve kargaşa içinde silahlığa göndermeyi unuttuğunu savundu.

Yine tanık olarak savcının ifadesini aldığı er Fevzi Arat'ın, "Ahmet Astsubayımız tabancayı vererek, kapıdaki şahsa (sanık Mücahid İnel) 'Ellerini kaldır, başının üstüne koy' dedi. Sonra Tunahan uzman geldi, 'Komutanım, bu bizden' dedi" şeklindeki beyanlarının anımsatılması üzerine Yılmaz, İnel'e bu şekilde bir şey yapmadığını, sanıklardan Tunahan Temel'in "O bizden" sözüyle ise İnel'in DKK personeli olduğunu kastettiğini belirtti.

"Ben TSK'da zurnanın son deliğiyim" ifadesini kullanan Yılmaz, "Aşkın Öge, keşke ifadesinde verdiği bilgileri bizimle paylaşsaydı" dedi.

Sanıklardan Özgen Aykan'ın, soruları üzerine Yılmaz, içeri almamalarının ardından Aşkın Öge'nin, "Şu telsizi ver, ben bir kendisiyle görüşeyim" demediğini, bulundukları yerde de dışarıdan gelenlerin üzerinde silah veya şüpheli madde olup olmadığını anlayacak dedektör bulunmadığını belirtti.

Tutuksuz sanık Mücahid İnel de halen DKK Karargah Destek Komutanlığında görev yaptığını bildirdi. Olay gecesi evindeyken saat 22.30 sularında ailesinden gelen telefonla darbe girişimini öğrendiğini, Emniyet Müdürlüğüne ve Meclise bomba atıldığını, şehit polisler olduğunu öğrendiğini anlatan İnel, sinirlendiği için yere attığı cep telefonunun kırıldığını kaydetti.

İnel, şunları söyledi:

"Sabah 09.00'da nöbeti devralmam gerekiyordu. Ama 04.00'te katkı vermek için birliğe gittim. Deniz Kuvvetleri Komutanımızın açıklamalarından ötürü, darbe girişimine katılanların dışarıda olduğunu zannediyordum. Giriş yaparken kendimi tanıttım, Tunahan Temel'e 'Abi ne oluyor?' dedim. 'Ortalık karışık, mermiler geliyor, içeri gir' dediler. İş başı elbiselerimi giydim. Darbe girişiminde yer alan kimseyle görüşmede bulunmadım. 16 Temmuz'da başlayacak nöbetim, DKK karargahında değil, Bahçelievler'deki yatakhanedeydi."

“FETÖ/PDY ile alakası olmadığını” savunan İnel, soru üzerine, "Güney Lumbarağzı'na 04.00 sırasında gittim. 'Dur, kimdir o?' diye normal askeri usulde ikaz çekildi. Üzerimdeki ceketi kaldırarak, ellerimi açarak, kendimi rapor ettim. Beni iki dakika beklettiler. Sonra Tunahan Temel, 'Mücahid, geç içeriye' dedi. Girişim için içeriden telsizle izin alıp almadıklarını bilmiyorum. Ahmet Zeki astsubayı sabaha karşı gördüm. Ama bana silah doğrulttuğunu görmedim, Tunahan Temel'in 'Bu da bizden' dediğini duymadım." diye konuştu.

İnel, uzman çavuşların sık sık takviye nöbetlere çağrıldıklarını, bunu sorgulamadıklarını ifade etti.

 

"Giriş kartları komutanlar içindi"

 

Sanık eski mühendis Yüzbaşı Murat Mengi, FETÖ üyesi olmadığını, darbe girişimiyle ilgisinin bulunmadığını söyledi.

Aylık hazırlanan listede 15 Temmuz günü nöbetçi olduğunu belirten Mengi, "DKK nöbetçi subay görevimi yapmak için görevimi devraldım. Yani ayın 14 veya 16'sında nöbetçi olsaydım şu an sizin karşınızda olmayacaktım." dedi.

Mengi, olay günü saat 20.30'a kadar olağan nöbet faaliyetlerini yerine getirdiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Saat 20.30 civarında Harekat Eğitim Daire Başkanı Tuğamiral İrfan Arabacı birliğe girdi. Müteakiben saat 21.00 civarında İstihbarat Başkanı Tuğamiral Murat Şirzai ve Özgen Aykan birliğe geldi. Komutanlar nöbetçi heyetine, birliğe sızma konusunda yüksek istihbarat olduğu terörist saldırı beklendiği bilgisini verdi. Saat 21.00 sıralarında birliğe Tuğamiral İhsan Bakar, Tuğamiral Oğuz Karaman girdi. Murat Şirzai ve Özgen Aykan bizlere terörist saldırı olacağını, destek personel çağıracaklarını, birliğin giriş ve çıkışa kapatıldığını bildirdiler. Saat 21.15 sıralarında Genelkurmay Başkanlığı tarafından silah ve patlama sesleri duydum. Aynı zamanda savaş uçakları bizim üzerimizden alçak uçuş yapmaya başladı. Hemen nöbetçi amiri Binbaşı Ömer Faruk Öncü'yü arayarak bu terörist saldırı ihtimalini ve silah ve patlama seslerinin duyulduğunu kendisine rapor ettim. Nöbet mahallinde bulunan telefonundan internete girerek Başbakanımızın bu olayların bir darbe girişimi olduğunu söylediğini öğrendim. Hemen akabinde internetten Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu'nun DKK'nin bu girişimin içinde olmadığını söylediğini öğrendim. Saat 24.00 sıralarında Murat Şirzai ve Özgen Aykan bizlere, DKK'nin bu kalkışmanın içerisinde olmadığını, görevimizin birliğin güvenliğini sağlamak olduğunu, kimseye herhangi bir şekilde silah doğrultulmayacağını, bu maksatla da kimsenin giriş veya çıkış yapmayacağını yüksek sesle söyledi. İlk önce birliği teröristlerden, Deniz Kuvvetleri Komutanının açıklamasından sonra da darbecilerden koruduğumuzu düşündüm. DKK'de darbeci personel olduğunu sabah saatlerinde Tümamiral Macit Aslan'dan öğrendim."

Yeşil pasaportu olduğu ve seyahat özgürlüğü bulunduğu halde tutuklandığı 5 Ekim'e kadar görevini bırakıp gitmeyi hiç düşünmediğini ifade eden Mengi, ByLock kullanmadığını, örgütle herhangi bir ilgisinin bulunmadığını belirterek, tahliye ve beraat talep etti.

 

"Karargahı kontrol altına aldık"

 

Sanık eski astsubay Başçavuş Özcan Özata da DKK Güvenlik Subaylığında görevli olduğunu, karargahın güvenliğini sağlamaktan sorumlu olduklarını söyledi.

Suç tarihinde evinde bulunduğunu ifade eden Özata, saat 21.30-22.00 sularında cep telefonuna DKK Merkezi Mesaj Sisteminden derhal birliğe katılması gerektiği yönünde mesaj geldiğini anlattı.

Bunun yanı sıra Güvenlik Subayı Deniz Piyade Binbaşı Hakan Karakuzey'in de cep telefonundan arayarak acil olarak birliğe gelmesini istediğini bildiren Özata, şöyle devam etti:

"Saat 22.15 sıralarında nizamiyeye geldim. Işıkların yanmadığını ve olağanüstü bir güvenlik önleminin olduğunu gördüm. Bu esnada Hakan Karakuzey sivil kıyafetli olarak nizamiye girişindeydi. Bana acil bir şekilde 'İçeri gir' gibi bir işaret etti ve ben açılan kapıdan aracımla içeriye girdim. İçeride 2. amirim olan Özgen Aykan da sivil kıyafetli olarak oradaydı. Deniz Piyade Kıdemli Üstçavuş Elvan Onur Başel'i de gördüm. Nizamiyenin içinde nizamiye girişine paralel olarak konulmuş bir midibüs vardı, bu gördüklerim üzerine çok önemli bir saldırı olabileceğini düşündüm. Bana görevli olduğum Güvenlik Harekat Merkezine gitmem söylendi. Güvenlik Harekat Merkezi Komutanlığın dış görüntülerinin kamera yoluyla izlendiği bir merkezdir. Ben de burada görevli uzman arkadaşlarla görüşerek neler olduğunu sorduğumda, 'Şu an bir sıkıntı yok ama herkes görevinin başında' dediler. Kameralardan dış bölgeyi kontrol ettim, herhangi bir olumsuzluğun olmadığını gördüm ve beklemeye başladım."

İlerleyen saatlerde silah sesleri duyduklarını, uçakların alçaktan uçuş yapmaya başladığını ifade eden Özata, "Güvenlik Harekat Merkezinde televizyon, internet, cep telefonu olmadığından hiçbir şeyden haberim olmadı, karargahta darbeye yönelik hiçbir belirti yoktu." dedi.

Silahlığı Özgen Aykan'ın emri üzerine Güvenlik Harekat Merkezine çağrılacak personele silah temini için açtığını ifade eden Özata, binaya giriş çıkış kartı çıkarmasıyla ilgili de kartları kuvvet komutanları için sanıklardan Mustafa Mesut'a hazırlattığını, ancak komutanlar binaya gelmeyince kartların kullanılmadığını ve iptal edildiğini söyledi.

Özata, darbe faaliyeti içinde olsa bu giriş kartlarını daha önce hazırlayabileceğini belirtti. Özata, sabah saatlerinde darbeci oldukları tespit edilen komutanların yakalanması konusunda Macit Arslan'a yardımcı olduğunu, onu koruduklarını ve karargahı kontrol altına aldıklarını söyledi. Özata, FETÖ/PDY ile ilgisinin bulunmadığını belirterek tahliye istedi.

İddianame

İddianamede, suç tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığı Güvenlik ve Merasim Tabur Komutanlığında görev yapan uzman çavuş Mesut'un, sanıklardan uzman çavuş Tunahan Temel ile birlikte, Başçavuş Suat Mülayim'in "PKK'nın kuruluş yıl dönümü nedeniyle olabilecek olaylarda gece güvenlik nöbetçilerinin takviye etmek" bahanesiyle verdiği emre istinaden 5 uzman çavuşu gece yarısı karargaha gelmeleri hususunda görevlendirdiği, darbe girişiminin öne çekilmesi üzerine 17.30 sıralarında tekrar bu kişileri arayarak, 21.00'de karargaha gelmelerini söylediği, bu görevlendirmenin asıl amacının, sanık uzman çavuşların darbe girişimine katılmalarını sağlamak olduğu ifade ediliyor.

Mesut'un, darbe girişiminin yaşandığı zaman dilimindeki nöbeti süresince Güvenlik Harekat Merkezinde bulunduğu ifade edilen iddianamede, Mesut'un, saat 07.30'da önündeki çekmeceden aldığı bir silahı nöbetçi ve görevli olmamasına rağmen darbeye katılmak amacıyla karargaha gelen sanıklardan uzman çavuş Mehmet Udül'e verdiği, yaklaşık 15 dakika sonra geri alıp çekmeceye koyduğu belirtti.