Gündem

Dengir Fırat: Devlet mafyalaştı, en sıkışık olduğumuz dönemde bizi savunan Hasan Cemal de tutuklanabilir

AKP kurucularından HDP milletvekili Fırat: Nasıl olsa bize dokunmuyorlar diye medya mensuplarının sesi çıkmadı

05 Ekim 2015 18:27

Kurucularından olduğu AKP'den istifa ettikten sonra HDP'den milletvekili olan Dengir Mir Mehmet Fırat, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın talebiyle T24 yazarı Hasan Cemal hakkında "Cumhurbaşkanı'na hakaret" soruşturmaları açılmasını değerlendirdi. “AKP kurulduğu zaman Erdoğan’ın Cemal’e ‘Hasan abi’ diye hitap ettiğini ve kendisine çok saygı duyduğunu söyleyen Fırat, “Ama bugün yine demokrasiyi savunan ve aynı noktada olan Hasan Cemal yargılanma durumunda" dedi. “Yönetimin diktatörlükten mafyalaşmaya doğru evrildiğini” savunan Dengir Mir Mehmet Fırat, Cemal için “Şimdi tutuklanabilir mi? Tutuklanabilir” ifadesini kullandı.

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’a yapılan saldıranların arkasındaki zihniyetin de “mafyalaşmış devlet” olduğunu söyleyen Fırat, “Saldırının devletin bilgisi dışında olduğunu söylemek mümkün değil. Bana göre saldıranlar o kişiler değil. Onlar sıradan tutulmuş olan elemanlar” dedi. 

 

"Nasıl olsa bize dokunmuyorlar diye
medya mensuplarının sesi çıkmadı"

 

Dengir Mir Mehmet Fırat’ın T24’e yaptığı değerlendirmeler şöyle:

“Valla Anadolu’da bir tabir vardır. ‘Allah’ denir böyle içinden çıkılmayacak hadiseler olunca. Veya akıl mantığını almadığı hadiseler olup sorulduğunda ‘Allah’ diye cevap verirler. Türkiye’de uzun bir süredir, özellikle 2008 sonrasında giderek otoriterleşen, otoriterleşmeden diktatörlüğe doğru evrilen bir yönetimi dikkatle izliyorduk. Şimdi diktatörlüklerin temel özellikleri şudur. Aslında kanun devletleridir, kanunları vardır ama evrensel hukuk kaidelerine, özgürlüklere ve demokrasiye uygun değildir bu yasalar. Ama yine de bir kural vardır diktatörlüklerde, en azından kendine has bir ahlaki anlayışı vardır.

“Bu sürece Nazi Almanya’sındaki bir Almanın, Nazi iktidarının öncesindeki hadiseleri anlatışına baktığımız zaman görmek mümkün. Bir Alman şunu söylüyor: Bir gün Gestapo geldi ve üst komşumu aldı götürdü. Çok önemsemedim. Çünkü o Yahudi’ydi, normal karşıladım. Bir süre sonra yeniden apartmana Gestapo geldi ve Alman olmayan birisini alıp götürdü. Ona da nasıl olsa yabancıdır önemli değil, dedim. Ama bir gün yine kapı çalınca yine Gestapo vardı. Bu kez beni alıp götürdüler. O zaman Nazizmin ne olduğunu anladım. Ama iş işten geçmişti.”

 “Türkiye’deki süreç biraz da buna benziyor. Aslında medyaya, medya mensuplarına yapılan saldırılar yeni başlamadı. Çok öncesinden başladı. Ancak çok enteresan, medya mensuplarının davranışlarına baktığımızda ‘Eh bunlar biraz paralelciydi, ondan dolayı alıp götürdüler. Nasıl olsa bize dokunmuyorlar’ diye sesleri çıkmadı. Bir süre sonra birilerine mali müfettişler ve savcılar gitti. Bu sefer de ‘Bunlar büyük medya patronu; devletle olan ilişkileri’ gibi bir ‘makul’ gerekçeyi kendileri yarattı. Bir gün baktılar ki kendileri alıp götürüldü. Ama o Alman’ın dediği gibi iş işten geçmişti.

 

“Yönetim diktatörlükten de evriliyor,
devlet mafyalaşıyor”

 

“Artık bir diktatörlükten de evrilmeye başlayan bir yönetimle karşı karşıyayız. Bu devletin mafyalaşması. Diktatörlüklerde bir kanun devleti vardır. Fakat mafyalaşmaya başladığı zaman ahlaki değerler de artık bir yana itilmeye başlanır. Dolasıyla hem hukuksuzluk, hem ahlaki değerlerin çöpe atılması sonucunu doğurur ki bu son evredir.

 

“Ahmet Hakan’a yapılan
meçhul bir saldırı değil”

 

“Sayın Ahmet Hakan’a yapılan saldırı meçhul bir saldırı değil. İki kez gazetesine saldırıldı. Sosyal medyaya paylaşılan görüntülere göre, kendisine saldıracağını söyleyen milletvekilleri vardı. Dolayısıyla bunun devletin bilgisi dışında olduğunu söylemek mümkün değil. Bana göre saldıran o dört kişi değil. Onlar sıradan tutulmuş olan elemanlar. Ama onun arkasındaki zihniyet, mafyalaşmış olan devlet. Bir gazeteciye göz göre göre yapılan saldırıdan sonra sanıkları elleriyle koymuş gibi yakalayabiliyor. Çünkü kim olduklarını biliyordur. Mühim olan orada soruşturmanın birkaç kişi ile kesilmesi talebi. Çünkü onun arkasından gidilmeyecektir. Gidildiği zaman bizi hayrete düşürtecek kişi ve kurumlara ulaşma durumları var. Dolayısıyla burada mafyalaşmış olan bir devletten bahsetmek mümkün.

 

“Hasan Cemal tutuklanabilir mi; tutuklanabilir”

 

“Ben hatırlıyorum AKP’yi kurduğumuz zaman o günkü Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan, Hasan Cemal’e ‘Cemal abi’ diye hitap eder çok saygı duyardı. Çünkü o en sıkışık olduğumuz dönemlerde askeri ve sivil bürokrasinin ağır saldırısı altındayken demokrat yazarların başında Hasan Cemal gelirdi ve bizi savunurdu. Onun için de Başbakan’ımızın o zaman ‘Hasan abi’siydi. Ama bugün yine demokrasiyi savunan ve aynı noktada olan Hasan Cemal bugün yargılanma durumunda, ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla ifade verdi ve ikinci bir soruşturma da açılmış durumda. Şimdi tutuklanabilir mi? Tutuklanabilir. Hasan Cemal belki de biraz kara mizah olacak herhalde, dedesinin cezasını çekiyor gibi. Cemal Paşa’nın torunudur. Ben Hasan Cemal’in ne kadar demokrat olduğunu özellikle yazmış olduğu kitaplarda, özeleştirilerdeki samimiyetini biliyorum. Yakından takip ettiğim sevdiğim bir yazardır. Ama yine Hasan Cemal’in ifade verdikten sonra verdiği beyanatın özü bana göre çok ibret vericidir. ‘Bu dünya diktatörlere yar olmaz.’ O gün diktatördü, bugün mafyatik kuralları içine çeken daha da karmaşık, daha da gayri ahlaki bir sistemin ayakta yaşamaya başladık. Bunun sürmeyeceği kanısındayım. Kesinlikle sona erecek.”

 

Hasan Cemal: Sonunda daima
demokrasiden yana olanlar kazanır

 

T24 yazarı ve Bağımsız Gazetecilik Platformu P24 Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Cemal hakkında, yazılarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla iki soruşturma açılmıştı. Cemal, T24’te yayımlanan “Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray’daki Sultan’dır, nokta!” ve “Heyy sen!” başlıklı yazılarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla hakkında açılan soruşturmalar üzerine dün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde ifade vermişti. Cemal, adliye önünde gazetecilere yaptığı açıklamada özetle şunları söylemişti:

“Sonunda daima demokrasiden yana olanlar kazanır. Sonunda daima özgürlüğü savunanlar kazanır. Sonunda daima mesleklerinin bağımsızlığını, özgürlüğünü savunan, bu konuda titizlik gösteren gazeteciler, gazeteci milleti kazanır. Bu dünya despotlara kalmaz, nokta.”

 

İlgili Haberler