Politika

Demirtaş: Kan dökülünce Bahçeli'nin yüzüne can geldi

'Fırıldak gibi dönenlerin milliyetçilikle de şerefle de alakası olmaz'

04 Ağustos 2015 16:32

Genel seçimde 6 milyondan fazla oy alan HDP'nin seçmenlerine “İzmir’de yazlıklarında yatıp… Boğaz’da, yalılarda viskisini yudumlayıp oyunu HDP’ye veren şerefsizler” diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi eleştiren HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, "Bizim şeref anlayışımız, ölümü pahasına halka verdiği sözden vazgeçmemektir. Bir ayda halkını milletini pazarlayan, 360 derece fırıldak gibi dönen anlayışın milliyetçilikle de şerefle de uzaktan yakında alakası olmaz. Türk milliyetçilerinin bunu iyi görmesi lazım" dedi.

Demirtaş, "Kan dökülmeye başlayınca Bahçeli’nin yüzüne can geldi. Şimdi büyük bir mutluluk ve şehvetle konuşuyor. Gözlerinin içi parlıyor. HDP’ye hakaret etmek, HDP’yi tehdit etmek, seçmenine hakaret etmek Türkiye toplumuna hakaret etmektir. Binlerce misliyle kendisine ve bu zihniyetteki anlayışıya iade ediyoruz" diye konuştu.

Demirtaş, PKK’nin siyasi çözüme şans tanıyacak bir pozisyon almak zorunda olduğunu belirterek, “Bu, tarihi sorumluluk ve zorunluluktur. HDP’ye oy veren yüzde 13, 6 milyon insan; HDP’nin çözümü, barışı başarabildiğine inandığı için oy vermiştir. Dolayısıyla PKK’nin de 6 milyonluk halk iradesinin başarabileceğini görmesi ve silahları susturması lazım” dedi.

Demirtaş, çatışma sürecini başlatan Ceylanpınar’daki iki polisin öldürülmesiyle ilgili PKK’nin etkin bir soruşturma yürütüp, sonuçlarını kamuoyunu açıklaması gerektiğini kaydetti. Demirtaş, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile de bugün görüşeceklerini bildirdi.

HDP lideri Demirtaş’a gündeme ilişkin Cumhuriyet Gazetesi Ankara Muhabiri Mahmut Lıcalı'nın sorduğu  sorular ve yanıtları şöyle:

 

‘PKK Ceylanpınar’la ilgili soruşturma yapmalı’

 

- Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesiyle bu süreç tetiklendi. PKK neden bu eylemi yapmış olabilir? PKK bu saldırıyı yapmasaydı bu çatışmalar yine de yaşanır mıydı?

Şüphesiz PKK’nin hiçbir silahlı eylemi, şiddet eylemi bizim işimize yaramaz, işimize de gelmez. Silah ve şiddet siyaset alanını daraltır. Silah ve şiddetin arttığı dönemlerde siyasetin sesi gür çıkamaz. Biz onu tersine çevirmeye çalışıyoruz. Keşke PKK hiçbir askeri eylem içerisinde olmasaydı. Keşke Ceylanpınar, Suruç olmasaydı. Keşke Kandil bombalanmasaydı. Bunlar keşkeyle düzeltilecek şeyler değil. PKK’nin Ceylanpınar’la ilgili kendi içinde etkili bir soruşturma yürütmesi ve sonuçlarını kamuoyuna açıklaması gerekir. Görünen o ki kendi açıklamalarında da yerelden gerçekleştirilen çok kirli bir infaza benziyor. Hükümet Ceylanpınar’ı ateşkesin bittiği eylem olarak tanımlıyor. Madem öyle onun kimler tarafından yapıldığının anlaşılması ortaya çıkarılması lazım.

- PKK’nin bu eylemi üstlenmesine karşın kimler tarafından yapıldığının anlaşılması gerekir diyorsunuz... 

Tahminim o ki; PKK kendi merkezine gelen bilgiler neyse ona göre eylemi sahiplendi. Sonra belki de yapılan incelemede bunun çok da temiz bir eylem olmadığı ortaya çıkınca soruşturulması gerekliliği daha iyi anlaşıldı. Tabi ki bunu PKK kendi cevaplandırmalı.

 

‘Hedefte olmadığı dönem yok’

 

- Kandil ile aranızda gerilim yaşandığı ve sizin hedef olmanızın gerekçesinin de bu olduğu söylemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seçim döneminde hedef bendim, Kobani sürecinde hedef bendim. Ondan önceki süreçlerde Cumhurbaşkanlığı kampanyası sürecinde de hedef bendim. Hedefe konulmadığım bir dönemi ben hatırlamıyorum. Dolayısıyla bunun PKK eylemleriyle doğrudan bir bağı yok. PKK eylemlerinin de doğrudan benimle bir bağı yok. Bu eylemlerin partimle, şahsımla ilişkilendirilmesi özel bir program, proje çerçevesinde yürüyor. Partimi itibarsızlaştırma kampanyası kapsamı doğrudan saray tarafından örgütlenmiş, saray tarafından talimatı verilmiş bir görevdir. Bu görevi yerine getiriyor saray ve avaneleri.

 

‘Gerekçe sunmadan silahları susturun’

 

- Seçimden önce “Seni başkan yaptırmayacağız” söyleminiz çok etkili oldu. Bugün Kandil’e bu etkide bir çağrı yapar mısınız?

Silahları susturun; hiç gerekçe sunmadan. HDP silah olmasın diye vardır. AKP, AKP’nin zülmü, AKP’nin hukuksuzlukları bizim demokratik siyaset imkan ve kanallarıyla başedemeyeceğimiz boyutta değildir. AKP ne kadar çılgınlaşırsa çılgınlaşsın, biz AKP’yi durdurabileceğimizi seçimde gösterdik. Dolayısıyla silahların susması lazım.

- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yarın (bugün) görüşeceksiniz. Görüşmede neler ele alınacak?

Bir savaş koalisyonu kuruldu. Bu çok açık ve net bir şekilde kendini ilan etti seçimlerden sonra. Savaş koalisyonuna karşı Türkiye’de bir barış koalisyonu kurmak gerekiyor. Barışın ilkelerini konuşup Türkiye toplumuna nasıl bir barışcıl gelecek vaad ettiğimizi, barış koalisyonunun deklere etmesi lazım. Önümüzdeki günler ve aylar çok önemlidir. 7 Haziran’da bir kırılma yaşandı ama henüz Türkiye’nin demokratikleşme hamlesi tamamlanmadı. Biz 7 Haziran’da büyük bir demokrasi müdahalesi yaptık. Bunu tamamlamak istiyoruz. Bu, bir erken seçimle olur ya da parlamento içi mücadeleyle olur. CHP’nin de bütün bu süreçleri doğru okuyabilmesini umuyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu ile bu yönlü, bugünü değil, biraz da geleceği konuşmak istiyoruz.

- Bu bağlamda olası bir erken seçimde CHP ile ittifak da gündeme gelebilir mi?

Bizim bir seçim ittifakı arayışımız yok. Şunu söylüyoruz: CHP ve HDP’yi de aşan büyük bir toplumsal barış ittifakına ihtiyaç var. CHP’nin de, HDP’nin de toplumun bu beklentilerini karşılayacak bir yerde durması gerekiyor. Aksi takdirde felakete gidişi durdurmak kolay olmayacaktır. Dolayısıyla biz klasik bir seçim ittifakından değil, büyük bir barış ittifakından söz ediyoruz. Hangi parti buna katkı sunarsa, kutsal ve tarihi bir iş yapmış olur. Biz buna katkı sunmaya hazırız. Tabiki CHP bunu anlamlı bulur ve böylesi bir toplumsal ittifak çalışmasına bir yerden destek sunarsa, önümüze farklı seçenerekler çıkabilir. Ama bugünden bir seçim ittifakı tartışması yapmak doğru değil.

 

‘Hırzısın maskesi, koltuk değneği oldular’

 

- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Yalıda oturup HDP’ye oy veren şerefsizler” ifadesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İstanbul’da üçüncü parti olduk. İstanbul’un en yoksul mahallelerinden oy aldık. Emekçilerinden, işsizlerden, taşeron işçilerinden oy aldık. Mali durumu iyi olan, zengin olan, orta sınıftan da oy aldık. HDP’yi sanki kirli oyunlar içerisinde olan bir grup parlamentoya taşımış gibi bir yaklaşımı hakaret olarak kabul ediyoruz. HDP’yi oy veren kişileri, kim olursa olsun - zengin, fakir - küfürle hakaretle itham eden şahısa da misliyle o hakaretleri iade ediyoruz. Kendisine şunu söylüyoruz: Bizim bildiğimiz şeref kavramı hırsıza hırsız dedikten sonra milliyetçilerin desteğiyle parlamentoya girip hırsıza ortak olmak değildir. “Bize oy verin, bizimle yürüyün Türkiye, hırsıza hesap soralım” diyenlerin bugün hırsızın maskesi haline gelmesi, hırsıza payanda olması, hırsıza koltuk değneği olması şeref değildir. Şeref anlayışlarımız çok farklı. Onların kendi tarzı şerefse hiç alakamız yok onların şeref tarzıyla.

 

‘Kan döküldükçe Bahçeli’nin yüzüne can geldi’

 

Bizim şeref anlayışımız, ölümü pahasına halka verdiği sözden vazgeçmemektir. Bir ayda halkını milletini pazarlayan, 360 derece fırıldak gibi dönen anlayışın milliyetçilikle de şerefle de uzaktan yakında alakası olmaz. Türk milliyetçilerinin bunu iyi görmesi lazım. Kan dökülmeye başlayınca Bahçeli’nin yüzüne can geldi. Şimdi büyük bir mutluluk ve şehvetle konuşuyor. Gözlerinin içi parlıyor. HDP’ye hakaret etmek, HDP’yi tehdit etmek, seçmenine hakaret etmek Türkiye toplumuna hakaret etmektir. Binlerce misliyle kendisine ve bu zihniyetteki anlayışıya iade ediyoruz.

 

‘Van ve İstanbul’da barış mitingleri yapacağız’

 

- HDP’nin MYK ve PM toplantılarının ardından partinin politikalarıyla ilgili yapılan yeni planlamayla ilgili bilgi verir misiniz?

Bizim tespitlerimiz şöyle: Toplumda savaşa karşı aslında büyük bir tepki var. 90’lardaki gibi Türkiye toplumunun bu savaşın arkasında olmadığını biliyoruz. 90’larda Türkiye toplumunu aldatmayı başarıyordu devlet ve kendince milliyetçiliği kaşıyıp Türkiye toplumuna savaşı kabul ettiriyordu. Şimdi o yok, onu görüyoruz. Bunu görünür hale getirmek istiyoruz. Bazı miting planlamaları yaptık. Cumartesi Van’da, pazar günü İstanbul’da iki büyük barış mitingi yapacağız. Bütün yerel bölgelerde sivil toplum kuruluşlarıyla asker anneleriyle çocuğu dağda olan gerilla anneleriyle görüşmeler yapacağız. Bu savaşı karşılıklı olarak durması için herkesin çağrı yapması için bütün toplumsal kesimlerle temasa geçeğiz. İşveren çevreleri, sanatçılar, aydınlar, yazarlar, köşe yazarları. Bu temaslarımız önümüzdeki 10 gün boyunca çok yoğun bir şekilde devam edecek. Yine parlamento dışında barış yanlısı bütün siyasi parti başkanlarıyla görüşmeler gerçekleştireceğiz. Barış sesinin yükselmesi lazım. Bu savaşın vatan için değil, saray için olduğunu herkesin haykırması lazım. Bu savaşı halkın bir gün içinde durdurabileceğini düşünüyoruz. Yeter ki sesisimiz yükselsin.

- Planlanan ziyaretlerde bir provokasyon ihtimalini değerlendiriyor musunuz?

Birçok asker ve polis annesi bize oy verdiler. Biz kendi seçmenimize gideceğiz. Evlatlarımızın bunların hırsları uğruna feda etmeyeceğiz diyeceğiz. İl başkanlarımız, özellikle kadın örgütlerimiz bu çalışmaları yürütecekler. Hiçbir provokasyona mahal vermeyecek şekilde çalışmalarımızı yürüteceğiz.

- Hükümeti 7 Haziran’ı doğru okumamakla eleştiriyorsunuz; sizce Kandil 7 Haziran’ı doğru okudu mu?

AKP’nin neden savaştığını biliyoruz. PKK de böylesi bir ortamda siyasi çözüme şans tanıyacak bir pozisyonu almak zorundadır. Tarihi sorumluluk ve zorunluluktur. HDP’ye oy veren yüzde 13; 6 milyon insan HDP’nin çözümü, barışı başarabildiğine inandığı için oy vermiştir. Dolayısıyla PKK’nin de 6 milyonluk halk iradesinin başarabileceğini görmesi ve silahları susturması lazım. İki tarafa da yapılabilecek çağrı sonuç alabilir diye düşünüyorum. HDP o zaman daha etkili bir rol, misyonla sorunların çözümü konusunda parlamentoda eli güçlenmiş olarak siyaset yapacaktır.

- HDP’nin etkili bir rol üstlenmesini Kandil de istemiyor olabilir mi? 

İstiyor mu, istemiyor mu, bunun cevabını Kandil vermesi lazım. Bu sanki “HDP’ye karşı bir savaştır” gibi yazanların da haklı olduğunu düşünmüyorum. Bizim Kandil’le aramızda ast-üst ilişkisi yok. Buradan Kandil’e talimat verip silahı durdurun deme hiyerarşisi içerisinde değilim. Sivil bir siyasetçi olarak demokratik bir basınç uyguluyoruz PKK’ye. Tıpkı hükümete yaptığımız çağrılar gibi PKK’ye de bir basınç uyguluyoruz. Kimse bizden silahlanıp cepheye gitmemezi beklemesin. Bunu şu anlamda söylüyorum: Başbakana kalsa siyasetçileri neredeyse cepheye sürecek.


Demirtaş, Ezilenlerin Sosyalist Partisi Sosyalist Gençlik Derneği Federasyonu’nu ziyaretinde soruları yanıtladı. AKP’nin Suruç katliamı tetikçilerini yakalama gibi bir niyeti olmadığını kaydeden Demirtaş, Suruç’tan sonra Türkiye’de sağ siyasetin “İyi ki öldü diyenlerden niye HDP’li ölmedi” diyerek kadar en kepaze dönemini yaşadığını ifade etti.

 

‘Buyursun heyetimize katılsın’

 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Zergele’de sivillerin öldüğü iddiasına “Bu alçakça yalandır” demesine tepki gösteren Demirtaş, “Dışişleri Bakanlığı veya AKP yetkilileri veya Bülent Arınç arzu ediyorsa, gidip alçaklığı bizzat yerinde görmek istiyorsa, buyursun gelsin. Alçaklık nedir, orada tespit edeceğiz. Biz ille öyle oldu demiyoruz, gidip göreceğiz. Buyursunlar heyetimize dahil olsunlar. Raporlasınlar, Türkiye’ye de dönüp açıklasınlar. Bir kaç gün sonra da raporları açıklayacağız” dedi.

İlgili Haberler