Politika

'Davutoğlu kendi fikirleriyle değil cumhurbaşkanının verdiği destekle oraya geldi'

Boğaziçi Üniversitesi eski Rektörü Üstün Ergüder, Başbakan Davutoğlu'nun siyasete girmeyi hiçbir zaman istemediğini, asıl isteğinin akademisyenlik yapmak olduğunu söyledi

17 Mayıs 2015 11:57

 

Boğaziçi Üniversitesi eski Rektörü Üstün Ergüder, Hürriyet gazetesinden İzzet Çapa'ya verdiği röportajda, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kendi fikirleriyle değil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fikirleriyle başbakan olduğunu, bu sebepten de işini istemeden yaptığını söyledi.

Davutoğlu'nun asıl isteğinin akademisyenlik yapmak olduğunu belirten Ergüder, "Konuştuğumuzda tekrar akademik hayata dönmenin en büyük hayali olduğunu söylemişti. Zaten 2011'e kadar direnip seçimlere girmemesi, akademik hayata dönmek istediğinin en bariz işaretidir" dedi.

 

'Başbakanlığı arzuladığı gibi yapabildiğine inanmıyorum'

 

Ergüder'le yapılan röportajın bir bölümü şu şekilde:

Politik kararlardan şikayetçisiniz ama bir yandan da şu anda Türk siyasetini belirleyen isimlerin çoğu zamanında sizin öğrencinizdi... 

Haklısın, mesela Başbakan Ahmet Davutoğlu eski öğrencilerimden biridir... Hem lisansta, hem de doktora için beraber çalışmıştık.

Nasıl bir öğrenciydi Davutoğlu?

Her şeyden önce çok çalışkan ve parlaktı. Ama Boğaziçi'nde o yıllarda hakim olan profilden farklı bir öğrenciydi. Kendisinden çok şey öğrenmişimdir. Doktora dersimde benim bilmediğim, okumadığım, ilgi duymadığım 'İslam'da demokrasi' gibi ödevler yazıp getirirdi.

Öğrenci Davutoğlu sınavı geçmiş belli ki, peki ya sizin gözünüzle Başbakan Davutoğlu'nun durumu nasıl?

Boğaziçili olmasından dolayı kendisine tabii ki zaafım var ama Başbakanlığı arzuladığı gibi yapabildiğine inanmıyorum. Çünkü kendi fikirleriyle değil Cumhurbaşkanı'nın verdiği destekle oraya geldi. Bu seçimlerde kendi birikimlerini ve kimliğini ortaya koyar, inandığı şeyler uğruna çabalarsa fikrim değişebilir. 

 

'Siyasete isteyerek girmediğini gayet iyi biliyorum'



Sizi hayal kırıklığına mı uğrattı?

Hayır öyle bir şey söylemedim ama bu işi çok istemeden yaptığı her halinden belli oluyor. Hani çok saygılı, efendi adam derler ya, Ahmet gerçekten tam da öyle bir öğrenciydi. Siyasete de isteyerek girmediğini gayet iyi biliyorum. 

Nasıl yani?

1994 yılıydı, Malezya'da yaptığı araştırmayı yeni bitirip Türkiye'ye dönmüştü. Uçaktan iner inmez yanıma geldi, Boğaziçi'nde hoca olmak istediğini söyledi. Ben de bu kararını destekledim çünkü onun gibi hem çok zeki hem de farklı birini okul kadrosunda görmek isterdim.

Ne de olsa okulun altın çocuğu...

Kesinlikle öyleydi. Not ortalamasının yüksekliğinden çok görüş farklılığı benim için önemliydi. Biliyorsun ki Boğaziçi, sol kökene daha yatkın öğrencilerin okuduğu bir okul. 
Ahmet gibi değişik görüşten gelen birine ihtiyacımız vardı çünkü liberal ve sol görüşlü öğretim üye adayları zaten başvuru yapıyordu ama hiç sağ eğilimli arkadaşımız yoktu. Siyaset biliminde farklı görüşten insanların olması her zaman faydalıdır. Ama ne yazık ki başvurusu kabul edilmedi.

 

Davutoğlu Boğaziçi Üniversitesi'nde hocalık yapmak istedi ama kabul edilmedi



Neden?

Benim referansımla başvuru yapmıştı. Bölüm toplantısı olumlu geçmedi, başvuru sonuçsuz kaldı. Ardından Beykent ve Marmara üniversitelerine başvurduğunu duydum. Sonraki süreci tam takip edemedim. Yıllar sonra karşılaştığımızda da Ahmet Dışişleri Bakanı olmuştu.

Dert yandı mı size o günlerden?

Ee tabii konu ister istemez oraya geldi çünkü ortak geçmişimiz Boğaziçi... Konuştuğumuzda tekrar akademik hayata dönmenin en büyük hayali olduğunu söylemişti. Zaten 2011'e kadar direnip seçimlere girmemesi, akademik hayata dönmek istediğinin en bariz işaretidir.

Davutoğlu'nun Boğaziçi gibi özgür bir üniversiteden mezun olup başbakan olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ahmet'in kısıtlamalardan hoşlanan bir yapısı olduğunu hiç sanmıyorum. Çünkü kendisi zamanında baskıya karşı en büyük mücadele veren öğrencilerimdendi. Türban sorunu yaşanırken Ahmet elinden geldiğince buna direndi. 

Başarılı olabildi mi bari?

Biz türbanlı öğrencileri asla dışlamadık çünkü bizim için eğitim temel vazifeydi. Öte yandan her zaman ayrımcılığın karşısında dimdik durduk. Üstelik bunu Ankara'dan fırça yememize rağmen yaptık. 

Röportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz.