Gündem

Cumhuriyet'ten Bedri Baykam sansürü için özür

Cumhuriyet gazetesi, geçen hafta yayınlanmayan yazısı için Bedri Baykam'dan özür dilerken, söz konusu yazıyı bugün yayımladı

26 Ağustos 2014 22:53

Bedri Baykam'ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu istifaya davet ettiği yazıyı geçen hafta yayımlamayan Cumhuriyet gazetesi, 26 Ağustos Salı günkü sayısında Bedri Baykam'dan özür diledi ve yazısını yayına verdi.

Cumhuriyet gazetesi, Bedri Baykam'ın yazısının sonunda şu ifadelere yer verdi:

"Açıklama ve Özür:
Yazarımız Bedri Baykam’ın geçen haftaki yazısı editoryal değerlendirme neticesinde yayımlanmamıştır. Konuyu ilk toplantısında değerlendiren İcra Kurulu’nca, bu uygulamanın yazarın yorum, eleştiri özgürlüğüne “müdahale niteliğinde” olduğu belirlenerek sorumluları hakkında gereken yaptırımın uygulanmasına karar verilmiştir. Bu nedenle yazarımızdan ve okurlarımızdan özür dileriz.

Saygılarımızla
Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu"

Bedri Baykam'ın 'CHP Örgütü’ne: Egemenlik Kayıtsız Şartsız Kılıçdaroğlu’nun mu?' başlıklı yazısı ise şöyle:

CHP örgütünün sevgili yüz binleri, Partide iddia edildiği gibi “ortalığı karıştırmak isteyenler” ve “düzenden yana olanlar” yok. Zaten her CHP’li partinin iktidarını ister. Önerilen yollar farklı olabilir. Bugün il başkanlarına, tüm üyelere ve delegelere sesleniyorum:
Atatürk ne yaptı? Parlamenter rejimi ve demokrasinin altyapısını getirip “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Ulusundur” dedi. Egemenlik, herkesin eşitçe oy vermesiyle halka paylaştırılmış oldu. Halk “Ben oy hakkımı Sultan’a verdim” dese, egemenlik halka inmezdi!
Bu seçme hakkı, parti içinde de kullanılıyor. Ama bizde uygulanan harika bir demokrasi makyajlı köle sistemi var: Delege sistemi. İller delegelerini kurultaya yolluyorlar ve genel merkez politbürosunun baskısıyla parti meclisi adayları için “blok liste”ye gidiliyor ve bu sistemin PM’si seçilmiş oluyor. Ardından bu payeyi hediye gibi almış olan PM, tüm milletvekili ve belediye başkanı adaylarını “atama” hakkını genel merkeze “tıpış tıpış” devrediyor. Böylece özetle örgütün tüm yetkileri, genel başkana teslim edilmiş oluyor.
Yani “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Ulusundur” cümlemiz, o andan itibaren: “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Genel Başkanındır” oluveriyor. Tek adam. Tek seçici. Tek Sultan. Sizlere de düşen önemli rol şu: Figüranlık. Yurdun her yerinden gelip katılma, beraber ayran içip sandviç yeme onuru! Herhalde “bu da size yeter” diye düşünüyorlar! Arkadaşlar soruyorum: Cumhuriyeti kuran, demokrasiyi getiren, tüm ilerici yasaların çıkış noktası olan parti CHP. Sonra da parti içi demokrasiyi katleden parti de CHP! Bu yakışıyor mu?
Umarım, “acaba bu laflara kulak kabartıp, parti disiplin suçu mu işliyorum?” diye tereddüt etmiyorsunuz! Yalnız mantığınıza güvenerek dinleyin:
Mükemmeliyet, Allah’a mahsus! En zeki insan beyni bile, kalkıp Türkiye’nin her noktasında, parti için en iyi kim milletvekili, belediye başkanı, PM üyesi olur, bunların hepsini bilebilir mi? Kesinlikle Hayır. Peki, o zaman CHP’yi yöneten Politbüro, niye bu ilkel iddiayla her şeyi 12. kattan kendileri seçmek istiyorlar? Çünkü böylece, kendi dağıttıkları payelerle onurlandırılmış kişilerle ilerleyecekleri için kendi yerlerini sağlama almış oluyorlar!
Size iyi bildiğiniz ilkel bir tabloyu hatırlatmak istiyorum: Maalesef yıllardır genel merkez atamasıyla dağıtılan sıfatların açıklanmasından sonra hep aynı şey yaşanır: İstifalar, protestolar, siyaseti bırakmalar… Boş hayallere sürüklenen örgüt maalesef neredeyse dağılır. Çünkü haftalarca herkes elinden geldiği kadar Politbüro’ya ulaşmak ve 12. katta yaşanacak dağıtımların parçası olabilmek için elinden geleni yapmıştır. Telefonlar, mesajlar, ricalar, minnetler! Sakın alınmayın ama bunun resmi adı “kulis” olsa da, esasında yaşanan “genel merkez dilenciliği”dir. Sultan’dan taçlandırma alabilmek için kendini “en büyük” görenler sıraya dizilmiştir. İşte o beklentiler kadar yüksekten olur düşüş!
Ne gerek var bu ilkel yöntemlere? Tek bir tüzük değişikliğiyle, genel başkana yüzde 5 kontenjan tanıyıp her kademedeki adaylar tüm üyelerin katılımıyla saptanırsa kimsenin kızacağı “tek seçici” kalmaz. Seçilemeyenler suçu kendilerinde ararlar. Üstelik tüm üyeler burada oy kullandığından, herkes yakınına destek olmak için CHP’ye üye olur. Üye sayısı patlama yapar. Bu sistem, örgütü kapı kulu, Türkiye’yi de AKP’nin çiftliği olmaktan kurtaracak tek yöntemdir!
Şimdi soruyorum: Yakışıyor mu sizlere paye beklentisiyle yaşamak? Kimin hangi sıfatı hak ettiğini, her yerde yalnız o bölgenin örgütü bilir. Örgütünün seçimine güvenmeyen başkan da, zaten genel başkan olmayı hak etmez. Seçme yetkisini gözü kapalı bir kişiye devredip paye beklemeye koyulan örgüt ise içinden kurşunları alınmış boş silahtan ibarettir. Bunu yapan sol parti de zaten “sol” değildir. Atatürk egemenliği genel başkana verecek olsaydı, zaten demokrasi ve Cumhuriyet için o kadar uğraşmazdı, gider kendini padişah ilan ederdi!
Bizler, bir yandan aynen bunları yapan RTE’den yakınırken bir yandan da aynı sistemi uygulayamayız! Aşırı sağ partilerin biat kültürüne uyan tek adam sistemleri asla CHP’de sonuç veremez. Yıllardır bedelini en ağır şekilde ödeye ödeye bunu hâlâ öğrenemedik!
Mustafa Kemal’in sizden ricası: Kurultaya gelirken “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Ulusundur” cümlesini alnınıza yazın ve sizden beklenen özenle oyunuzu her sıfat için kullanabilmek amacıyla büyük bir devrim yapın! Yakınmayı, teslimiyeti elinizin tersiyle itin. Seçeceğiniz genel başkan, partinin diktatörü değil, 20 saat çalışan hamalı olsun! Sizlerin her birine kölelik değil, Mustafa Kemal’lik yakışır!