Gündem

'Cumhuriyet'çilerin sorgusundan: Gazeteye CIA ajanı geliyor mu, nereden talimat alıyorsunuz?

Cumhuriyet'in 9 yöneticisi ve yazarı tutuklandı

05 Kasım 2016 20:43

Cumhuriyet gazetesinin, "PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir oldukları" iddiasıyla tutuklanan yöneticileri ve yazarlarına "Gazeteye CIA ajanı geliyor muydu?" "Oray Eğin'in Sözcü'de yayımlanan yazısı hakkında ne düşünüyorsunuz?",  "Mustafa Balbay, 'Cumhuriyet'te FETO'culuktan Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak' diyor, Bu tweette iddia edildiği şekilde haber yapılmıştır mıdır, genel yayın yönetmenlerine talimat verdiniz mi?", "Nereden talimat alıyorsunuz?" soruları da yöneltildi.

31 Ekim'de Cumhuriyet gazetesinin yöneticileri ve yazarlarına yönelik yapılan operasyon kapsamında gözaltına alınan Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat SabuncuKadri Gürsel, Musa Kart, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Turhan Günay, Bülent Utku, Önder Çelik, ve Hakan Kara tutuklanmış; Aydın  Engin, Hikmet Çetinkaya, Günseli Özaltay ve Bülent Yener adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. 

Gazetelerinin yöneticileri ve yazarlarına yöneltilen sorularla ilgili olarak T24'e bilgi veren Cumhuriyet gazetesi avukatları şunları söyledi:

Gözaltına alınan herkese, bu muhasebe çalışanı da olabilir Kadri Gürsel de olabilir Musa Kart da olabilir, Bülent Yener de olabilir hiç görev, yetki ayırt etmeden aynı soruları sormuşlar. Mesele Sözcü’de Oray Eğin’in bir yazısı var, Cumhuriyet’in FETÖ’nün talimatıyla haber yaptığını söylüyor, bunu sordular. 15 Temmuz öncesi yapılan yayınlarla darbeye destek verdiğimizi söylemişler. 

"Soruşturma açılmamış 7, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen 1 haberimizi dayanak gösterdiler"

Tutuklanan tüm yöneticilerimiz için FETÖ/PDY terör örgütüne, PKK/KCK terör örgütüne yardım ve yataklık yapma suçlamasını yönelttiler. Dayanak olarak da gazetemizin soruşturma geçirmemiş 7 haberi, soruşturma açılmış ama kovuşturmaya yer olmamış bir haberimiz var. İşte bu haberlerimiz, "Sokaktaki tehlike", "Cadı Avı başladı", "Eksik demokrasi", "Nusaybin yerle bir", "Bodruma baskın, onlarca ölü”, 

Hakim mesela burada, “Türkiye egemenliğinin güvenliği sağlama hakkı…” gibi çılgınca bir şey söyleyerek PKK’ye destek olduğumuzu söyledi. Diğerleri “Karanlığa girdiğimiz gün”, “Bu eylem mecbur bırakıldığımız yöntem” Ahmet Şık eylemciyi arayıp röportaj yaptı ve buna kovuşturma vermediler. Kovuşturmaya yer vermeyen kim? İstanbul Çağlayan Basın Suçları Bürosu, yöneticilerimizi tutuklatan yine aynı basın bürosu.

Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesi olayında manşetimiz vardı ve bu davaya düşme kararı verilmişti. Bu haberleri gösterip FETÖ’ye yardım, onlara destek bu minvalde şeyler iddia ettiler. Basın savcılığının kendisinin kovuşturma kararı vermediği haberi burada bize FETÖ’ye destek olarak gösterebilecek kadar cüretkarlar. 

"Gazetenize gelen CIA ajanı var mı?"

Yine Musa Kart’a “Gazetenize gelen CIA ajanı var mı?" diye sordular. Bunu nasıl anlarsınız ben bilmiyorum açıkçası, bir de daha önce de dediğim gibi Oray Eğin yazmış “Gazetenin yayın çizgisi FETÖ’ye kaydı" diye, Alev Coşkun Sabah’ta çıkan şeyini görmüşsünüzdür. "Cumhuriyet asırlık kurallarını FETÖ için esnetti” falan diyor, bunlar Alev Coşkun’un yöneticilerimizin tutuklandığı dosyada bilgisi alınmak üzere alınmış ifadesidir. Ya da Mustafa Balbay "Cumhuriyet'te FETO'culuktan Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak” diye tweet atmıştı, “Bunu nasıl alet edersiniz?" diye bize soruyor. Ya biz etmiyoruz, sorguda “Mustafa Balbay böyle demiş, siz ne düşünüyorsunuz” diye soruyorlar. "Şöyle bir yazı var bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sorulmaz, “Böyle bir konuşmanız olmuş, açıklayın” denir. Bu insanlar bunları düşünmek zorunda değil ki.

"Fuat Avni hesabından paylaşılan şeyler sizde niye var?"

"Fuat Avni hesabından paylaşılan şeyler sizde niye var? FETÖ’ye destek vermek için mi gazetenizde yer verdiniz?” diye bir soru var mesela. Eski haberleri gösterip FETÖ’ye destek vermekle suçluyorlar.

"MASAK bize hiçbir şey sunmadı"

Gazetenin 7 yıllık çalışanıyım, çok yoğun bir inceleme geçirmediği tek dönem hatırlamam. MASAK bize hiçbir şey sunmadı, kısıtlama kararı olduğu için müvekkillerimize ulaşamadık, savcının bulunduğu koridora bile alınmadık. 668 sayılı KHK ile 5 güne çıkarılan, 675 sanıyorum son KHK ile 24 saate düşürülen kısıtlama için bir talebimiz oldu. Sulh ceza hakimliği verdiği talebi reddetmiş, kararı savcılıktan öğrenmemizi istedi. FETÖ’den soruşturulduğu ortaya çıkan savcımız ben size posta ile bildireceğim dedi. Bu haberi de katibiyle değil, özel güvenlik görevlisi aracılığıyla gönderdi. O karar hala bize ulaşmadı, yazarlarımız ve yöneticilerimizin tutukluluğunun 4’üncü veya 5’inci günü ulaşacak herhalde. 

"Neden öyle yazdığını nasıl bilebilirler?"

Oray Eğin konusuna tekrar dönmek istiyorum. 22 Kasım 2015’te “Aşk tesadüfleri sever” diye bir yazı yazmış. Burada gazetenin FETÖ’ye destek olduğunu, yönetimde değişiklikler olduğunu, Fuat Avni aracılığıyla destek verildiğini yazmış. Bu itham Oray Eğin’in kendi düşünceleri. Bununla ilgili de şöyle bir soru var “Yenigün Yayıncılık AŞ. altında çalışan yazarlar hakkında ifade veriniz” Bu nedir? Neden öyle yazdığını nasıl bilebilirler?

"Bilirkişi kim, bilmiyoruz"

Savcılık üşenmemiş bilirkişi görevlendirmiş, bu yazıları bulan bilirkişi işte. Ama kim bilmiyoruz, akademisyen mi, avukat mı, gazeteci mi, adı ne? Bilemiyoruz. Hazırladığı raporu açık kaynaklardan yararlanarak yazmış. İşte görüyorsunuz Oray Eğin’in yazısı, Mustafa Balbay ve Alev Coşkun’un ithamları… 

Hikmet Çetinkaya, Zaman gazetesine “40 yıldır izliyorum, Gülen cemaati terör örgütü değildir” demiş güya. Herkese bunu sormuşlar.  “Hikmet Çetinkaya bunu demiş, ne düşünüyorsunuz?” diye. Hikmet Çetinkaya “Kesinlikle öyle bir şey söylemedim” demiş. 

Aydın Engin’in “Ak silahlı kuvvetler” yazısı da herkese soruldu. Günseli Özaltay’a bile. Jeansbiri diye bir twitter hesabı varmış, onun “Ak silahlanma” diye bir paylaşımı var. FETÖ’den tutuklanmış bu kişi. “Yani Aydın Engin bunu yazarak FETÖ’ye destek veriyor” dediler. 

"Biz Kaynak Holding'den 7 ilan almışız, Sabah gazetesi 70!"

Mustafa Pamukoğlu’nun ‘bilgisi’ alınmış "O mali müşavirliği bıraktıktan sonra FETÖ’den ilan almışsınız” dediler. Kaynak Holding mesela FETÖ’ye yardım etmekle itham edilen şirket. "Siz Kaynak Holding’den ilan almışsınız, siz FETÖ ile ilişkili şirketten para aldınız mı?" diye soruyorlar. 2014-2015 olabilir biz 7 ilan almışız, Sabah gazetesi 70 ilan almışız. Aynı dönemde biz 7 ilan aldığımız için suçlanıyoruz, Sabah gazetesi sadece ‘ilan almış' 

Mustafa Namık Kemal Boya da var bilgisi alınanlar arasında, bu şahıs fantastik birtakım iddialarda bulunmuş. Taraf'tan kovulan FETÖ’cüleri bünyesine almaya başlamış “Siz Cumhuriyet gazetesine FETÖ silahlı terör örgütünün şirketlerinde çalışmış kişileri işe almışsınız” bunu karikatüristimize de soruyor, muhasebecimize soruyor. Turhan Günay bu sorular yüzünden tutuklandı. Ya da muhasebe şefimize siz FETÖ’ye destek anlamına gelen yayınlar yaptınız, siz nereden talimat aldınız diye soruyor. Turhan Günay bunu nereden bilsin? Haberin mutfağından habersiz bilirkişi bunları sorduğu için tutuklandılar.

"İpek Üniversitesi'nden gelen para transferini açıklayın"

30 Mayıs 2016’da "Hurşit Külter’den haber yok" denmiş, bu haber PKK’ye destek olarak bize soruldu. Şirkete giren birtakım Cihan Haber Ajansı, Kaynak Holding 1000 liralık ilan vermiş, siz FETÖ’cü şirketten niye ilan aldınız? İpek Üniversitesi’nden gelen para transferini açıklayın diye sormuşlar.

Zaman gazetesi ile 16 Şubat 2016’da şu manşeti atmışız “devletin kalbine bomba” aynı gün 7 havuz medyası da aynı manşeti atmıştı. Şöyle bir şey söyledi, haber sayımız 5 binleri vurmuştur, sadece 2 ortak manşetle yönetildiğimizi söylediler. 

Mustafa Balbay’a dönecek olacaksak “Bu tweette iddia edildiği şekilde haber yapılmıştır mıdır, genel yayın yönetmenlerine talimat verdiniz mi? diye soruyorlar. Bu soruya mantıklı cevaplar verebilecek kimse yok bu gazetede. Kim böyle bir talimat verebilir ki? Bunu, “Birisinin FETÖ’cülükle haber yapılması yönünde talimat verdiği kesinleşmiştir, bunu açıklayın” diye sorarsın "Verdi mi, vermedi mi?" diye soramazsın zaten. "Tabii ki hayır" demişler, ama hayır demelerinin kanıtlanması bekleniyor. Savcının çok somut delillerle soru sorması lazım, ona da uyulmamış. 45 sayfa soruşturma metni var, bu soruları bilirkişi hazırlamış ama kim hazırladı bilmiyoruz. 

Murat Sabuncu, Musa Kart, Kadri Gürsel ve Hakan Kara'nın savunmalarından bazı bölümler ise şöyle:

Sabuncu: Bu savcı FETÖ'den yargılanmakta

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu hakimlikte verdiği ifadede, gazetenin her alanında saygın ve hukuka uygun hareket eden kişilerin çalıştığını söyledi. 4-5 manşeti baz alarak savcının kendilerini nasıl suçlayabildiğini soran Sabuncu, "Bu savcı FETÖ/PDY'den yargılanmaktadır. Böyle bir kişinin etrafında bulunduğu on kişi ile koskoca Cumhuriyet gazetesinin hepsine dahil olması beni kahretmektedir. Suçlamaları  reddediyorum"  dedi. 

Gürsel: Ne yazdımsa doğrudan yazdım

Gazetenin yayın danışmanı ve köşe yazarı Kadri Gürsel, yazısıyla subliminal mesaj verdiği iddiasını reddederek, "Ben sübliminal mesaj vermedim. Ne yazdımsa doğrudan yazmışımdır. Bu bir mizah yazısıdır. Buradan darbeyi meşrulaştıran nasıl bir mantık üretildiğini hayretler içerisinde görüyorum. Sayın bilirkişinin bu maksatla yazılan yazılarımı bu şekilde yorumlamasını talihsizlik olarak görüyorum" dedi.  

"Savcı çalışıyorsa biz de çalışalım"

Yönetim kurulu üyesi Hakan Kara,  hakimlik sorgusunda 32 yıldır gazeteci olduğunu belirterek, "Biz FETÖ ile ilgili yazı yazdığımız zaman ortada hiçbir gazete yoktu. Biz bu haberleri yaptığımız zaman bu sebeple birçok kez hedef olduk. Bu kez de hedef olunca hiç şaşırmadık" dedi. Soruşturma savcısı Murat İnam'ın FETÖ'den yargılandığına dikkat çeken Karar, "Sayın savcı masumiyet karinesi ile şu an çalıştığına göre bizim için de masumiyet karinesi geçerli olsun. Görevimin başında olmak istiyorum" dedi. 

Musa Kart: Kendimi karikatürün içinde hissediyorum

Karikatürist Musa Kart savunmasında, 35 yıldır karikatür çizdiğini ve yaşadığı olaylardan bir karikatür çıkardığını söyleyerek, "Şu anda kendimi bir karikatürün içinde hissediyorum. Savcılık çok ağır bir ithamda bulundu. Yaptığım karikatürler PKK ve FETÖ'ye çok ağır şekilde eleştiriler yapıyorsa bu gazetenin örgütle bağlantısı olamaz. Türkiye'de bir kanaat oluşturulmaya çalışılıyor. Lütfen bu kanaati dağıtın" dedi. 

Ne olmuştu?

Adını Atatürk'ün koyduğu Türkiye'nin en eski ulusal gazetesi olan Cumhuriyet'in yöneticileri ve yazarlarına yönelik "FETÖ ve PKK adına suç işledikleri" iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı.

Soruşturma kapsamında gazetenin genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu, gazetenin yazarlarından Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Kadri Gürsel ve Güray Öz ile çizer Musa Kart,Cumhuriyet Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay,Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Bülent Utku, Önder Çelik, Bülent Yener, Hakan Kara gözaltına alınmıştı.

Gazetenin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay hakkında gözaltı kararı var. Bu kişiler yurtdışında olduğu için haklarında yakalama kararı çıkartıldı.

Hükümet adında konuyla ilgili ilk açıklamayı yapan Numan Kurtulmuş, Ağustos ayında "tüzel kişiye" açılmış bir soruşturma olduğunu görüşünü savundu.

Soruşturmanın geçmişi

Gazete yetkilileri ile yazarları hakkında "PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir oldukları" iddiasına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltında tutulan 13 şüphelinin, susma haklarını kullanıp ifade vermedikleri öğrenilmişti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma çerçevesinde, TCK'nın 220/6. maddesi uyarınca "FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" iddiasıyla aralarında Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu'nun da aralarında bulunduğu 13 şüpheli hakkında gözaltı kararı alınmıştı.

Yurt dışında oldukları belirlenen gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay hakkında ise yakalama kararı çıkarılmış, Orhan Erinç hakkında da yaşlı olduğu gerekçesiyle evinde arama yapılmasına hükmedilmişti.