Medya

Cumhuriyet davasına ilişkin kim, ne yazdı?

"Savunmalar, Ahmet Şık'ın dediği gibi, 'savunma' değil, olsa olsa itham, suçlama niteliğinde"

28 Temmuz 2017 17:28

"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan ve tutuksuz yargılanan Cumhuriyet gazetesinin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki dava, gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra başladı. 12'si tutuklu 19 kişinin yargılandığı duruşma bugün (28 Temmuz 2017) 11 yazarın köşesinde kendine yer buldu.

Duruşmada bugüne dek Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Bülent UtkuÖnder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Avukat M. Kemal Güngör, Okur Temsilcisi Güray Öz, köşe yazarları Kadri GürselHakan KaraHikmet ÇetinkayaAydın Engin, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, muhabir Ahmet Şık, çizer Musa Kart, gazetenin eski muhasebe müdürü Bülent Yener ve halefi Günseli Özatalay,  Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç ve Twitter'da Jeansbiri adlı hesabı kullanmakla suçlanan Ahmet Kemal Aydoğdu iddianamede yer alan suçlamalara yanıt verdi. Almanya'da bulunan eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ise duruşmaya katılmadı. 

Kim, ne yazdı?

Meryem Koray - Birgün

(…)Cumhuriyet gazetesi davasında ortaya atılan iddialarla, bunlara karşı verilen yanıtlara bir bakın. İddialar, hukuku bırakın, aklı bile aykırı; buna karşın savunmalar, Ahmet Şık’ın dediği gibi, “savunma” değil, olsa olsa itham, suçlama niteliğinde!...

Bu nedenle, davada yapılan savunmalar ya da iddiaların tümü de, bir yandan ülkenin içinde bulunduğu karanlığı, öte yandan bu davanın “hukuksuzluğunu görmek açısından ibretlik...

Gözde Bedeloğlu - Birgün

(…)Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticileri hakkında 9 ay önce gözaltı kararı veren soruşturma savcısı Murat İnam, FETÖ’den yargılanıyor. Davanın duruşma savcısı ise Cumhuriyet gazetesine FETÖ’ye hakaret edildiği gerekçesiyle dava açmış. Bugün Cumhuriyet’i ve gazetecilerini FETÖ’cü olmakla suçlayan ekip, dün FETÖ’yü Cumhuriyetçilerden koruyordu! Yok hükmünde sayılması gereken Cumhuriyet davası ipe sapa gelmez suçlamaların yer aldığı akıl dışı iddianamesi ve FETÖ’cü olmadığı her türlü görsel ve yazılı belgeyle ispatlı kişilerin FETÖ’cü olduğu iddiasıyla yargılandığı, tarihimizin en absürt davalarından biri.(…)

Esra Arsan- Evrensel

(…)Ruhum bu sıkıntılı sorularla boğuşurken, Cumhuriyet gazetesinin tutuklu gazetecilerinin duruşması gerçekleşti. Tutuklu Cumhuriyet çalışanı gazeteci arkadaşlarımızın savunmalarını okumak, içimdeki kara bulutların dağılmasına, umudun yeniden az çok yeşermesine neden oldu. Cumhuriyet yazar ve çizerlerinin mahkemede hakim ve savcılara verdikleri ders, adeta faşizmin beyin ölümünü gerçekleştirdi. Kötülüğü ve adaletsizliği gündelik hayatlarının bir parçası haline getirip, korkuyla ve ellerinde tuttukları silahlı güçle insanların özgürlüklerini çalabilirler; ama içerdekilerin yaşadıkları tüm haksızlıklara rağmen korkmadan, yılmadan gerçekleri o kirli yüzlerine vurmalarını engelleyemezler. (…)

Enver Aysever - Birgün

(…)Ahmet Şık dönemi özetledi: “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” diyerek. Haklı. Peki, bu nasıl olacak? Cumhuriyete, laikliğe, demokrasiye sahip çıkmak gerek önce. Yani AKP’nin düşman bildiği tüm değerlere sahip çıkmak gerekiyor. Nuray Mert, Aslı Aydıntaşbaş, Ahmet İnsel, Aydın Engin, hatta kimi zaman Baskın Oran’la mı olacak bu iş? Bu da meselenin ahlaki yönü işte! Gericilerle kol kola nereye varılır?(…)

Ahmet Yaşaroğlu- Evrensel

(…)On binlerce tutuklama, yüz binlerce soruşturma ve tasfiye, gazetelerin, televizyonların kapatılması, gazetecilerin tutuklanması, Cumhuriyet davası gibi bir utanç ve hukuksuzluk davasının açılması, “değerli yalnızlığın” aşırı gerilimlere ve uluslararası düzeyde kolaylıkla itilip kakılan bir devlete dönüşmesi Erdoğan iktidarını her yönden yiyip bitiren etkenler durumundadır. Buna işçi ve emekçi halkın her geçen gün kötüleşen yaşam ve çalışma koşulları eklendiğinde, artık söz konusu olanın; parti kadrolarının yorgunluğu değil, destekçi kitlesindeki kopma eğiliminin güçlenmesi olduğu rahatlıkla görülebilir. Kitlelerin diğer kesimleri ise zaten bu durumun farkındadır.(…)

Mehmet Yılmaz- Hürriyet

(…)İfadesinde Adil Öksüz’ün askerlerle ilgili baş imamlardan biri olduğunu söylemiş olsaydı, Öksüz’ün MİT tarafından daha etkin şekilde takibi mümkün olabilir miydi? Evet, olabilirdi. MİT, Öksüz’ün faaliyetlerini takip etmiş olsa, darbe planlandığı çok önceden ortaya çıkarılabilir miydi? Evet, çıkarılabilirdi.

Peki bu adam Fetullahçı çetenin gerçek yüzünü bildiği halde neden onu açıklamadı da şimdi Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerini Fetullahçı çetenin üyesiymiş gibi göstermeye çalışan davaların ihbarcı tanığı?

Burnunuza kötü kokular gelmiyor mu?

Gazetecilere yönelik davaların böyle uyduruk ihbarlar ve uyduruk kanıtlarla açılması, yurtdışında en çok kimin işine yarıyor?

Savcı Beyler, ne yaptığınızın, neye alet edildiğinizin farkında mısınız?(…)

Ertuğrul Özkök - Hürriyet

Önceki gün çok önemli bir gelişme oldu.

(…)Benim 17 Temmuz günü yazdığım bir konuyu Ahmet Şık, önceki gün, şimdiden tarihe geçen savunmasında aynen tekrarladı.

*

Konu Başbakan Binali Yıldırım’ın 15 Temmuz gecesi saat tam 22.40’ta MİT Müsteşarı’na ettiği telefondu.

Başbakan Yıldırım, o saatte MİT Müsteşarı’ndan herhangi bir bilgi alamadığını söylemişti.

*

 Ancaak...

Ahmet Şık savunmasında, benim yazımda olmayan, çok ama çok önemli bir ayrıntıyı verdi.

Başbakan Binali Yıldırım şöyle devam ediyor: “Ben kendisine (MİT Müsteşarı’na) sordum, ‘Darbe oluyor, ne yapıyorsun?’ ‘Yok’ dedi. ‘Bir şey yok, normal. Biz çalışıyoruz’…”

Ali Karahasanoğlu  - Akit

(…)Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve yazarları davasında, bugün büyük ihtimalletutuklu sanıklar için tahliye kararı verilip verilmeyeceği belli olacak.

Karar şu yönde olsun, bu yönde olsun..

Yargının bileceği iş.. Vicdanlarına göre karar verdikten sonra, kimsenin itirazı olmaması lazım..

Karar şu yönde olursa, itiraz üzerine bu yöne çevrilir mi, çevrilmez mi?

Bu da yargının kendi içindeki bir prosedür..

Buna da itiraz edilmemesi lazım.

Ama ben; bir gazeteci olarak.

Hz. Peygamber’in, “Kendi nefsiniz için istemediğiniz şeyi, kardeşiniz için de istemeyiniz” örnek sözünü uygulayarak, konuya yaklaşmak istiyorum..

Cumhuriyet’çiler, evrim teorisine sabah akşam ölümüne verdikleri desteğin yanı sıra.. Allah’a inanan insanları alaya alarak, dindarlara hakaret ederek“kardeşlik” kavramını biraz zorluyorlar ama..

Yetvart Danzikyan - Agos

 (…)Cumhuriyet çalışanları, hangi birini yazsam diye düşünüp duruyorum. Aradığı pideci üzerinden suçlanan mı istersiniz, parke yaptırdığı kişi üzerinden suçlanan mı... Gazetenin yayın politikasının uzun uzun tartışıldığı bir duruşma düşünün veya... 2017 yılı itibariyle böyle bir duruşma izliyoruz işte. Sonuçta mahkeme boyunca sorulan tuhaf soruların bir özetini yapamayacağıma karar verdim. Duruşmayı an be an izleyip Twitter üzerinden yayın yapan ‘Cumhuriyet Savunması’ hesabından bir kolaj yapmak daha uygun olacak(…)

Fatih Altaylı – Haber Türk

Cumhuriyet davasında Musa Kart muhteşem mizahi bir savunma yaptı. Bu savunma tarihe geçecektir.
Ama Ahmet Şık’ın savunması da bir “manifesto”dur.
Dünya basın özgürlüğü tarihine geçecek ölçüde iyi hazırlanmış bir savunma, hatta savunmanın ötesinde “hücumdur”. FETÖ’cülükten yargılanan bir savcının tutuklamalarını ve altyapısını hazırladığı “adalet komedisi”, bu iki savunmayla FETÖ’nün tüm ürünleri gibi “rezil rüsva”edilmiştir. Ve çok açıktır ki bu davanın, o savcının “uydurduğu” delillerle hazırlanan iddianamesi ve “utançname”den yola çıkılarak sürdürülen tutukluluklar, FETÖ’nün Türkiye’ye saldırmak için kullandığı malzemelerden biridir.
Mahkeme heyetinin FETÖ tuzağında kalıp kalmayacağını ise pek yakında göreceğiz.

Mustafa Pamukoğlu – Aydınlık

Cumhuriyet ne hükümet ne de parti gazetesidir. Cumhuriyet’in bilimsel ve yaygın anlatımıyla demokrasinin savunucusudur
Cumhuriyet ve demokrasi fikir ve esaslarını yıkmaya çalışan her kuvvete karşı mücadele edecektir. Ülkemizde her anlamıyla gerçek bir demokrasi kurulması için bütün varlığı ile çalışacaktır.
Cumhuriyet Atatürk devrim ve ilkelerinin açtığı “aydınlanma” yolunda, aklın bağnazlıktan, bilimin dinden bağımsızlaşması ve laiklik ilkesinin toplumca benimsenmesi için çaba gösterecektir.
Cumhuriyet “İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Bildirgesi”ni demokrasinin evrensel anayasası olarak kabul eder ve amaçlarını ancak Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve bütünlüğü kapsamında ulaşılacağını temel ilke sayar.