Politika

Cumhurbaşkanı Sözcüsü: Zarrab davasıyla Erdoğan'ın itibarına zarar vermeye çalışıyorlar

"Gülenciler, ABD sistemini Türkiye’ye karşı saldırıya geçmek için kullanıyorlar"

21 Kasım 2017 08:14

Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, France 24 televizyonuna gündeme dair açıklamalarda bulundu. Kalın, ABD'de tutuklanan Türkiye ve İran vatadandaşı iş adamı Reza Zarrab davasıyla ilgili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hiçbir bağ olmadığını belirterek "Cumhurbaşkanı'nın itibarına zarar vermeye çalışıyorlar" dedi.

France 24 televizyonuna konuşan Kalın, Türkiye’nin NATO’nun güçlü bir müttefiki olduğunu belirterek, “Pek çok tatbikata katıldık. NATO’nun 50 yıldan uzun zamandır parçasıyız. Tabii ki bu olay dikkatle incelenmeli, soruşturulmalı. Bunu kim yaptı, o resimleri oraya kim koydu vs. Bir askeri ittifak, böyle katı disiplinli bir sistemde böyle bir şey nasıl olabiliyor” diye konuştu.

Türkiye’nin bu konuda NATO’dan özür aldığını hatırlatan Kalın, bu olayın bir kaza olup olmadığına ilişkin soru üzerine şunları söyledi:

“Detayları bilmiyorum. Göreceğiz. Şu ana kadar NATO’nun açıklamalarına dayanıyoruz. Bir soruşturma olacağını sanıyoruz, birkaç kişinin de kovulduğunu duyduk. Ancak böyle bir şeyin NATO’da nasıl olabildiğini ve bir daha böye birşeyin olmayacağını bilmek için uğraşıyoruz.. Fakat bunun herhangi bir ülkeye yapılması kabul edilemez. Özellikle de kurucu Cumhurbaşkanımız Atatürk’e ve mevcut Cumhurbaşkanımıza yapılması ve Türkiye’nin tepki göstermemesi beklenemez. Bu mümkün değil.”

Kalın, “Türkiye NATO ile ilişkileri kesmeyi düşünüyor mu?” şeklindeki soruya, “Hayır.” yanıtını verdi. “NATO’nun hala sağlam ve açık bir müttefiki misiniz?” sorusunu ise “Öyleyiz, çünkü NATO’nun önemli bir müttefikiyiz" diye cevapladı.

ABD ile ilişkiler

Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde FETÖ ve Rıza Sarraf davalarında yaşanan gerilimle ilgili bir soru üzerine Kalın, şunları kaydetti:

“ABD ile uzun geçmişe dayalı stratejik ittifakımız var ancak son birkaç yılda, Obama yönetimine kadar geri giden, iki ana sorunumuz bulunuyor. Bir, ABD’nin Suriye’de DEAŞ’la mücadele adına PYD, YPG’ye verdiği destek. İkinci sorun da ABD’deki Gülenci şebeke. Gülenciler ABD’de yerleşikler ve sistemi charter okulları, vize sahtekarlığı ve para aklama yoluyla kendi avantajlarına kullanıyorlar. Şimdi de ABD sistemini Türkiye’ye karşı saldırıya geçmek için kullanıyorlar. Örneğin Zarrab (Sarraf) veya Türkiye’deki kamu bankalarından biri olan Halkbank davaları bunun parçası.”

İbrahim Kalın, Türkiye’nin ABD’den, yasal çerçevenin dışına çıkan hiçbir talebinin olmadığını belirterek, “(Fettullah Gülen’in) Türkiye’ye iadesini ABD ile 1960’larda imzaladığımız bir suçluların iadesi anlaşmasına dayalı olarak istedik şu anda” diye konuştu.

Türkiye’nin bu konuda ümidini yitirip yitirmediğinin sorulması üzerine de Kalın, “Bunun üzerinde çalışmaya devam edeceğiz. Açık ki bu ikili ilişkilerimizde olumsuz etkiye sahip. Çünkü eğer kilit bir müttefikinize karşı işleyen böyle bir grup insana ülkenizde izin verirseniz, buna başka nasıl karşılık vermemiz gerekir” ifadelerini kullandı.

Kalın, Sarraf ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında kurulmaya çalışılan bağlantılarla ilgili soruyu ise “Cumhurbaşkanımız ile Zarrab veya bu dava arasında hiçbir bağ yok. Cumhurbaşkanının itibarına zarar vermeye çalışıyorlar” şeklinde yanıtladı.

“Bu politik bir dava mı?” sorusuna da Kalın, “Evet, bu siyasi bir dava. Kesinlikle siyasi bir dava” yanıtını verdi. 

Kalın, “Bu çok ciddi bir iddia. ABD adalet sisteminin cumhurbaşkanınızı hedef aldığını mı söylüyorsunuz?” sorusuna, şu sözlerle karşılık verdi:

“Bunu hep söyledik. Son derece siyasi motivasyonlu bir dava. Biz, dışarıdan aldığımız enerjiye bağımlıyız, yaptırımlar esnasında İran ile bu ticareti yapmak zorundaydık. Bunu başka yollarla yapmayı denemek zorunda kalacağımızı söyledik. Bankalarımız, ekonomi bakanımız işin içine girdi. ABD’liler bütün bunları biliyor. Şimdi, 3-4 yıl sonra karşımıza Türkiye’de daha önce Gülenciler tarafından gündeme getirilen ve reddedilen bu dava çıkarılıyor. Şimdi birebir aynı suçlama alınıyor ve aynı yargılamayı ABD’de yapıyorlar.”

“Kim bunlar? Trump yönetimi mi?” şeklindeki soru üzerine Kalın, “Bu Trump yönetimi değil. Sistem içindeki, yargı içindeki, Gülencilerin temasa geçtiği açık olan belli kişiler” değerlendirmesini yaptı.

Kalın, “Sizce ABD yargı sistemini Gülenciler mi kontrol ediyor? sorusu üzerine, “Bunu siz söylüyorsunuz. Benim söylediğim, bunun siyasi hala getirildiği ve davanın amacına, ima ettiklerine bakarsanız, bunun Türkiye’de daha önce yapmaya çalıştıkları ama başaramadıkları şey olduğu ortada” görüşünü dile getirdi.

Sarraf’ın ABD’deki soruşturmacılar ile iş birliği yapıp yapmadığına ilişkin ise Kalın, “Mahkeme detaylarını bilmiyorum. Bu bir yargı süreci. Tekrarlamak isterim ki yasal çerçevenin dışında hiçbir şey asla istemedik. Ancak maalesef hem Obama hem de Trump yönetimleri bu kilit önemdeki konuda birşey yapmadılar. Bu da iki kilit müttefikin ilişkilerini etkiliyor” diye yanıt verdi.

PYD/YPG ile ABD ilişkileri 

ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri, YPG/PYD ve IŞİD arasında Rakka’da yapılan anlaşmayla ilgili soru üzerine de Kalın, şunları kaydetti:

“Öncelikle, bu korkunç bir anlaşma. Bunu öğrendiğimizde tabii ki tepki gösterdik fakat bence bu PYD/YPG gibi bir terör örgütünü, DEAŞ gibi bir başka terör örgütüne karşı desteklemenin yanılgısını gösteriyor. Başından beri söyledik, bir terör örgütü ile diğer terör örgütünü kullanarak mücadele edemezsiniz. Yakın zamanda söylediğim gibi, kendi resmi belgelerinde PYD/YPG her zaman PKK’nın Suriye kolu olarak yer aldı. PKK bir terör örgütü mü? Evet, öyle. Emirleri aldıkları yer orası. Aslında PYD/YPG’nin emir komuta yapısına baktığınızda bütün kilit emirleri Kandil dağından ve PKK’dan alıyorlar. “

“PYD/YPG’nin DEAŞ’a karşı en etkin güç olduğunu söylüyorlar. Ancak aslında durum bunun tersi” ifadelerini kullanan Kalın, “ABD bu türden desteği başka herhangi bir gruba, mesela Özgür Suriye Ordusu’na, Türkmenlere veya Arap gruplara verseydi, onlar DEAŞ’a karşı en etkin grup haline gelirdi. Büyük askeri destek sağladılar" diye konuştu.

Kalın, Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuyla IŞİD'e karşı önemli bir mücadeleye destek verdiğini anlatarak, bu operasyon kapsamında 2 bin kilometrekare toprağın IŞİD teröristlerinden temizlendiğini ve binlercesinin imha edildiğini söyledi. Kalın, Türkiye’nin Musul’da ve başka yerlerde de IŞİD'le mücadele operasyonlarına destek verdiğini kaydetti. 

“Bizim başlıca kaygımız bunun yanlış insanlarla yapılması" ifadesini kullanan Kalın, “Örneğin Irak’ta Iraklı askerleri, Başika kampında Musul gönüllülerinin eğittik. Peşmerge ve Irak ordusuna DEAŞ’la mücadelede yardım ettik. Bunlar bir sorunumuz yok. Sorun, bunu kiminle yaptığınız. Bizim oradaki ana pozisyonumuz şu: PYD/YPG PKK’nın Suriye koludur ve onu meşrulaştıramazsınız. PKK’yı da DEAŞ’la mücadele ediyor diye meşrulaştıramazsınız” değerlendirmesini yaptı.

ABD'nin Suriye planı

ABD’nin bölgede kalmayı mı amaçladığı şeklindeki soru üzerine Kalın, “Başından beri bize PYD/YPG ile ilişkilerinin geçici olduğunu, yani Rakka bir kere kurtarıldıktan, DEAŞ elimine edildikten sonra ilişkiyi kesmeye başlayacaklarını idi. Dolayısıyla şimdi ABD’nin PYD/YPG ile ilişkiyi kesmesini bekliyoruz, çünkü görev yerine getirildi. Şimdi ABD’nin planlarını nasıl yapacağını göreceğiz. Rakka bölgesi temizlendiği için daha uzun kalma yönünde bazı düşünceleri var gibi görünüyor” yanıtını verdi. 

ABD’nin Suriye’deki Rusya - İran mevcudiyetine karşı orada kalmayı düşünmesinin muhtemel olduğunu ifade eden Kalın, şöyle devam etti:

“Eğer amaç buysa, bu fikir sahadaki işleri daha da karmaşıklaştıracaktır. Niye? Çünkü Soçi üçlü zirvesinde, Cenevre - Astana süreçlerinde ilerledikçe kilit önemdeki unsurlardan biri, aklımızda tuttuğumuz ilkelerden biri Suriye’ye bir arada tutmaktır. Yani Suriye’nin toprak bütünlüğü. Toprak hakimiyeti için bu kadar çok grup varsa, devlet dışı aktörler olsun, devletler olsun, bu hedefin gerçekleşmesi imkansız olacaktır.”

Astana sürecinin Cenevre sürecinin alternatifi değil, tamamlayıcısı olduğunu belirten Kalın, Suriye sorununa çözüm için biri BM’nin, diğer de Türkiye, Rusya ve İran’ın açtığı iki kanalda çalışıldığını söyledi.

“Suriye’yi birleştirecek kişi Esed değil" ifadesini kullanan Kalın, “Meşruiyetini kaybetti, Suriye’yi kapsayıcı, demokratik, çok kültürlü, işlevsel ve meşru bir hükümet yapısına taşıyamaz. Açıktır ki bu sonunda Suriye halkının kararı" diye konuştu.

Suriye’nin kaderinde Rusya ve İran’ın rolüyle ilgili soruya da Kalın, “Rusya ve İran tabii ki Esed’i destekledi. Tabii ki bir bu özel konuda anlaşamıyoruz ama tartışmaya devam edeceğiz. Bizim pozisyonunuz netti ve İranlılar ile Ruslar için Esed’i iktidarda daha fazla tutmanın Suriye’de kendi çıkarlarını korumak için bir yol olmadığına ya da tek yol olmadığına veya hatta en iyi yol olmadığına inanıyoruz” yanıtını verdi.

Kalın, Rusya ve İran’ı bu konuda ikna edip edemeyecekleri sorusuna da “Bu konuda çalışmaya devam edeceğiz” karşılığını verdi.