Gündem

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı'na göre Atatürk ve Özal öldürülmüş olabilir, Erdoğan da saldırı altında

Yiğit Bulut: Küresel-yerel güçler koalisyonu Erdoğan’ı durdurmak için her türlü yolu denedi

26 Ağustos 2015 15:01

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ekonomiden sorumlu başdanışmanı Yiğit Bulut, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve 8’nci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın  “yerleşik düzen sahipleri” tarafından öldürüldüğü ima etti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da “saldırı altında” olduğunu savunan Bulut, “İktidarının 10. Yılında Erdoğan Cumhuriyet tarihinde gördüğümüz en büyük saldırıyla karşılaştı ve küresel-yerel güçler koalisyonu Erdoğan’ı durdurmak için her türlü yolu denediler. Türkiye bugün Yerleşik Düzen’in saldırısı altında” ifadelerini kullandı.

Yiğit Bulut’un Star gazetesinde “Bizim olana’ sahip çıkacağız” başlığıyla yayımlanan (26 Ağustos 2015) yazısı şöyle:

***

Sevgili dostlarım, son dönemde yaşananları ve özellikle Türkiye’ye artan saldırıyı görünce aklıma yazdığım bir cümle geliyor; bu topraklarda doğup, bu topraklarda kurulan devletleri özellikle kendine “medeniyet” diyen Batı Bloku’na karşı büyüten kimse yoktur ki, her türlü saldırıya maruz kalmasın hatta hayatını kaybetmesin! Daha kısa ifadesi; BİZDEN ve BİZİM olanı hep aldılar!

 

Sevgili dostlar, bazı tespitler yapacağım...

 

1 - Nizamülmülk’ten başlayarak, bu topraklarda kurduğumuz devletlere çağ atlatan-yol açan her yararlı kişi, ya kendi adamlarının ihaneti ya da devletin gücünden rahatsız olan yerleşik diğerlerinin oyunları sonucu koltuklarını ve hayatlarını kaybettiler. Nizamülmülk, Büyük Selçuklu Devleti’nin en etkili ismiydi, Malazgirt zaferinden, Osmanlı’nın üstünde kurulduğu temellere kadar çok önemli adımlarda imzası vardı. Kendi yetiştirdiği istihbaratçı Hasan Sabbah’ın adamları tarafından katledildi.

2- Fatih Sultan Mehmet, 50 yaşını göremeden, Roma’yı almak, Vatikan’ı ele geçirmek için çıktığı yolda, Boğaz’ın diğer tarafında kendi adamları tarafından zehirlenerek öldürüldü. Fatih’in en büyük projesi Vatikan’ı ele geçirmek ve kendi seçtiği bir kişiyi Papalık makamına oturtmaktı. Kanuni, oynanan oyunlar ve yanlış bilgilendirme yüzünden kendi oğlunu, en vasıflı padişah adayını ortadan kaldırdı!

3- Gazi Mustafa Kemal, siroz yüzünden mi öldü? Buna inanmak için herhalde çocuk olmak lazım. Belki hiç dikkatli bakmadınız; Gazi, son yıllardaki durumu dahil ülkeyi sadece 15 sene yönetebildi. Öldüğü zaman daha 50’li yaşlarındaydı. 15 seninin son 5 senesi “İnönü” vesayeti altında geçti.

4- Turgut Özal, tam olgunluk döneminde ilginç bir şekilde Köşk bahçesinde yürürken kriz geçirdi ve hayatını kaybetti. Ölmeseydi Ortadoğu haritasında bugün hâlâ yaşanacağı konuşulan ana değişikliklerle ilgili temel tezlere sahipti ve bunların uygulanması konusunda anlaşamadığı Genelkurmay Başkanı istifa etmişti...

5. İktidarının 10. Yılında Erdoğan Cumhuriyet tarihinde gördüğümüz en büyük saldırıyla karşılaştı ve küresel-yerel güçler koalisyonu Erdoğan’ı durdurmak için her türlü yolu denediler. Durduramadılar, Erdoğan “EN NOKTASINA” çıktı ama bu YERLEŞİK yapılar hala durmadılar! Türkiye bugün YERLEŞİK DÜZEN’in saldırısı altında !

Sevgili dostlar, bu örnekleri tarihimizden daha onlarca detayla uzatabilirim. Bir Türk vatandaşı olarak gördüğüm ve bildiğim tek bir gerçek var: Kim ki bu topraklar adına içerideki yerleşik düzene ve küresel sahiplerine karşı “vatanını genleştirmiş”, gereken her adımı atmış, büyük bir savaş vermiş; o lidere veya yöneticiye karşı en yakınına kadar yerleşen “uzantılar” harekete geçmiş ve ellerinden geleni yapmışlar. Türkiye, 2008’den itibaren “genleşme dönemine” girdi ve yerleşiklerin sökülüp atılma süreci başladı. Bugün geldiğimiz noktada yaşananlar, ağaç yaprağından çıkarılan gürültü arkasından başlayan “17 Aralık darbe girişimi”, son dalgada gelen terör ve finansal saldırılar, sürüp giden detaylar...

Sonuç: Yukarıdaki yazı siyasi bir mesaj veya kaygı taşımıyor. Bu ülkeden başka yaşayacak yeri olmayan bir insanın, yerleşik yapılara karşı çok uzun zamandır ilk defa “aldığımız yolu-kazancımızı” kaybetme korkusu yaşamasından, ülke adına endişelenmesinden oluşuyor. Bütün Türk vatandaşlarının “güçlü yönetilemediği” zaman, sistemin nasıl “vatandaş aleyhine” kullanıldığını anlamaları ve sistemi çözmeleri temennilerimle!

Son söz: Bir lider, bu savaşı bütün varlığı ile yapıyor ve her türlü oynanan oyuna rağmen halkından gördüğü destek kesilmeden devam ediyorsa, bize de bireysel olarak düşen elimizden geleni sonuna kadar yapmak... Seçim “tabela seçimi” değil, karar vereceğimiz çizgi çok daha keskin; SAVAŞ MİLLİ-GAYRİ MİLLİ arasında! Karar sizin! Her şey TAM BAĞIMSIZ GÜÇLÜ BÜYÜK CİHANŞÜMUL TÜRKİYE için..