Gündem

‘Çocuk gelinler'in yazarı Yrd. Doç. Dr. Yusuf Arslan: Hastane skandalı devede kulak kalır

"Türkiye 'çocuk gelinler ve çocuk anneler ülkesi' haline geldi"

22 Ocak 2018 16:24

Batman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi, “Oyundan Düğüne Hayatlar: Güneydoğu’da Çocuk Gelinler”; Irak’tan Türkiye’ye Hayatlar: Güneydoğu’da Sığınmacı Kadınlar” kitaplarının yazarı Yrd. Doç. Dr. Yusuf Arslan, Türkiye’nin çocuk yaşta evlilik ve çocuk gebeliği rakamlarında Avrupa birincisi olduğuna dikkat çeken Arslan, son dönemde her yıl ortalama 60 bin kız çocuğunun evlendirildiğini, bu şekilde devam ederse Türkiye’nin “çocuk gelinler ve çocuk anneler ülkesi” haline geleceğini söylüyor.

Birgün'den Meltem Yılmaz'a konuşan Yrd. Doç. Dr. Yusuf Arslan Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’nde patlak veren hamile çocuklar skandalının “devede kulak” olduğunu söyledi. Bu alanda çalışan pek çok derneğin, çıkarılan KHK’lerle kapatılmış olmasının, çocuk yaşta evlilikler meselesinde Türkiye’yi daha da geriye sürükleyeceğine dikkat çekiyor.

Türkiye’nin en derin yaralarından biri olan ve geçen günlerde bir sağlık çalışanı sayesinde ortaya çıkan, 115 hamile kız çocuğunun örtbas edilmesi skandalı ile bir kez daha patlak veren çocuk yaşta evlilikler meselesi üzerinde en fazla kafa yoran isimlerden birisiniz. Sizi bu konuda çalışmaya iten ne oldu? 


Bu kitabı yazma motivasyonum 2013 yılında atandığım Batman’da bir çocuk gelin düğününe katılmamla başladı. Düğüne giderken bunun bir çocuk evliliği olduğunu bilmiyordum. İki yetişkin karar vermiş evlenmiştir diye düşünüyordum. Düğün salonuna girdiğimde küçük bir gelinlik giymiş 15 yaşında bir kız çocuğu, 24 yaşında bir damat gördüğümde şaşırmıştım. Her iki tarafın ailesi, gelen davetliler coşup eğleniyordu. Salondakiler bu evliliği çok olağan bir şey olarak görüyorlardı. Bana bu durum hiç sıradan bir şey olarak görünmedi. Kız çocuklarını erken yaşta evlendirmeyi nasıl olağan görebildiklerine hayret ettim. Bu konuyu incelemeye koyuldum.

Çocuklar evlendirilirken neyin içinde olduklarının farkındalar mı? Evliliğin ne anlama geldiğini ne zaman nasıl öğreniyorlar?

Araştırmalarımıza göre, kızlar evliliğin ne olduğu hakkında yeterli bilgiye sahip değiller. Evlenme kararlarını da aileler veriyor zaten. Çocukların kendi kararlarını baskı altında olmadan verdikleri çok az örnek var. Çoğu evlilik aile büyüklerinin kararıyla gerçekleşiyor. Oyundan alınıp düğüne götürülüyorlar. Kızlar erken yaşta evlendikleri için pişman olduklarını saklamıyorlar, bunu eşlerinin yanında da açıktan söylüyorlar. Bu da gösteriyor ki çocuklar evliliği evcilik gibi görüyor. Nasıl bir dünyanın içine konulduklarından haberleri yok. Aile büyükleri onlar adına bir karar almış, onlar da aile kararına razı gelmek zorunda kalmış. 14-15 yaşında bir çocuk, anne olabilir mi? Annelik hakkında bir bilgi sahibi olabilir mi? 14 yaşında bir kız, evin gelini olabilir mi? Kendisi daha çocuk, nasıl olsun. Onlar için işin evcilik değil evlilik olduğunun anlaşılmasıyla ilgili farkındalık, ilk gece ve evin gelini olması nedeniyle hizmetçi gibi sürekli çalıştırılmaya başladıklarında çıkıyor ortaya.

Bu çocuklar evlendiklerinde nasıl bir travma yaşıyorlar ve bu travma nelere yol açıyor?


Erken yaşta evlendirilmiş kız çocukları arasında mutlu olduğunu söyleyenlerin oranı bir elin parmaklarını geçmez. Çocuk evlilikleri çoğunlukla problemli ve sorunlu evliliklerdir. Mutsuz olmak, fiziksel, sözel, cinsel, ekonomik şiddete uğramak, eğitimden kopmak, psikososyal problemler, anne-bebek ölümleri, kalıcı bedensel hastalıklar, istihdam dışılık gibi ciddi zorluklar yaşanmaktalar. Eş ve aileden gördükleri baskılar nedeniyle kızların ruh sağlıkları bozuluyor, bu durum intihar olaylarına yol açabiliyor.

Bu hafta yaşanan hastane skandalında, 115 hamile kız çocuğu ortaya çıktı. Peki işin iç yüzü nedir, Türkiye’de çocuk gebeliklerinin ne kadarı ortaya çıkıyor?


Skandalı ortaya çıkaran hastane çalışanı İclal hanımı kutlamak gerekir. Etik bir duruş göstermeyip o utanç listesini kamuoyuna duyurmasaydı, kimse bir şey öğrenemeyecekti. Ülkemizde 18 yaşından önce anne olan çok fazla kız çocuğu var. 2015’te kitabımız yayımlandığında çocuk anneler ve çocuk babalar sorununa dikkat çekmiştik. Ancak çok önemsenmemişti. 2013 TÜİK verilerinde Türkiye’de yıllık çocuk anne oranı 20 binin üzerindeydi. Yani bir kolordu nüfusu kadar. Bebeklerin nüfus kayıtları gerçek anne babalarının üzerlerine değildi; abla, ağabey, amca, kayınvalide, kayınpeder, üvey anne üzerine yapılan nüfus kayıtları gördük. Kimisi de nüfus müdürlüğüne dahi uğramıyor. Bu hafta ortaya çıkan hastane skandalındaki utanç listesi devede kulak kalır. Gerçek şu ki Türkiye, çocuk yaşta gebelik sıralamasında Avrupa birincisi. Suriye’den gelen sığınmacılarla birlikte bu sayının her yıl 40 binleri bulduğunu söyleyebiliriz. Bu rakamlarla, bu çocuk politikasıyla modern dünyada başımız öne eğik.

Skandalın hemen ardından, İstanbul Valisi Vasip Şahin, “15 yaş üstü ve 18 yaş altı gebelikte cebir, şiddet baskı var ise bunların bildirilmesi zorunlu, yoksa değil” dedi. Bu ne anlama geliyor? Çocuğun rızası diye bir şey olabilir mi?


Çocuğun rızasından söz etmek doğru değil. Kararları aile büyükleri vermektedir. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin yaptığı bir araştırmada kız çocuklarının yüzde 72’sinin rızası olmadan evlendirildiği ortaya çıkmıştı. Bizim yaptığımız araştırmada da kızların yüzde 74,7’sinin rızası olmadan evlendirildiği anlaşılmıştı. Bilimsel veriler yetkilileri doğrulamıyor. Bununla beraber bizim araştırmamız çarpıcı bir gerçeği de göstermişti. Çocuk evliliklerinde kızların yüzde 64,3’ü evleneceği kişiyi hiç görmeden evlenmişti. Yüzde 21,4’ü ise sadece bir kez görüp evlenmişti. Tablo böyleyken rızadan bahsetmek absürt olacaktır.

OHAL ile birlikte çocuk yaşta evlilikler konusunda çalışan pek çok birim ve dernek kapatıldı. Bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz? Bu tablo, çocuk evlilikleri meselesinde bizi nereye sürükler?


Olumsuz etkilediğini belirtmek yanlış olmaz. Bu yönde çalışma yapan kadın dernekleri, bu tip eğilimler taşıyan insanların çekincelerinden biriydi. Kadınların, haber aldıkları çocuk evliliklerinin bir kısmını ailelerle görüşerek vazgeçmeye ikna ettikleri vakalar duymuştum.

Söyleşimizin başında, Türkiye’nin çocuk yaşta evlilik ve doğum sıralamasında Avrupa birincisi olduğunu ifade ettiniz. Bu tablo yalnızca gelenek, görenekle açıklanamaz sanıyorum? En yetkili ağızlardan öyle açıklamalar yapılıyor ki, çocuklar evlenmeye, aileler çocuklarını evlendirmeye adeta teşvik ediliyor. Bu iş, önlem alınmazsa nereye varır?


Toplumsal sorunlar mücadele edilmezse büyüme eğilimine girerler. Örneğin uyuşturucu ile mücadele etmek yerine göz yumulursa, seyirci kalınırsa, bu toplumsal sorun daha fazla yayılır. Çocuk evliliklerinde de aynı şey geçerli. Siyaset kurumu bu mesele ile kararlı bir mücadele yürütmezse sayılar kuşkusuz artacaktır. Bunun olmasını hiçbirimiz istemeyiz elbette, ama önlemler sıkılaşmaz ise önümüzdeki on yıllarda çocuk anne sayılarının arttığı bir ülke olabiliriz.

Yani Türkiye, böyle giderse “çocuk gelinlerin, çocuk annelerin ülkesi” olarak öne çıkacak?


Tabii, bu şekilde devam ederse.