Gündem

"Çiftlikbank vurgunu, dört başı mamur bir Türkiye özetidir"

"Biz enayi miyiz, kimse değil elbette..."

18 Mart 2018 15:01

Milliyet yazarı Gökçer Tahincioğlu, on binlerce kişinin dolandırıldığı "Çiftlikbank" vurgunuyla ilgili olarak "Her yönüyle, dört başı mamur bir Türkiye özetidir" dedi. Tahincioğlu, "Para kaptırmış olabilir insanlar, ancak enayiliklerinden değil, bir başkası için işleyen bir formülle mümkün olduğunu görmelerinden" ifadesini kullandı. 

 

Gökçer Tahincioğlu'nun "Çocuk CEO Mehmet ve pasaportu" başlığıyla yayımlanan (18 Mart 2018) yazısı şöyle:

Mehteranlı açılış, “Kudüs kırmızı çizgimizdir” anonsları, “Londra merkezli tehdit var” feryatları, bolca hamaset cümlesi.

Bir işletme kurup, kısa yoldan yürütmenin kusursuz formülleri!

Elinde makas, sözde tesislere koşuşan muhteremler.

“Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın” anonslarıyla kürsüye gelen, karnavalın ortasındaki sevinçli çocuk “CEO”; Mehmet Aydın.

Çiftlik Bank vurgununun gösterdiği, sadece ömrünü kısa yoldan zengin olmaya adayan ve buna uygun bir, “habitusu” bulunmadığını zerre fark etmeyen, her seferinde hüsrana uğrayarak ömrünü tamamlayan küçük rantiyecinin aldatılması değildir.

Çiftlik Bank vurgunu, her yönüyle, dört başı mamur bir Türkiye özetidir.

***

Ömrünü herhangi bir işe emek harcamadan, sadece kısa yoldan zengin olmaya adayan bir akrabayı, 50’sini devirmesine rağmen hâlâ kısa yol planları yapıyorken gördüğümde sormuştum; Neden?

“İki kelime etmeyi bilmeyen köşeyi döndü, biz enayi miyiz?” diye yanıt vermişti planları gibi kestirmeden.

Biz enayi miyiz?

Kimse değil elbette...

Para kaptırmış olabilir insanlar, ancak enayiliklerinden değil, bir başkası için işleyen bir formülle mümkün olduğunu görmelerinden.

Tanıdığın, çevren varsa ihale alabildiğinden.

Seni koruyan varsa borçlarının bir kuruşunu ödemeden, uzun yıllar şatafat içerisinde yaşayabilmenden.

Bazılarının kısa yollardan yürüyebilmelerinden.

***

Ya bunları hiç denemeyenler?

Hiç kolay yolu seçmeyenler.

Bir kadro için tanıdık aramak yerine geceler boyu çalışanlar, gurbete gidenler, bir gruba yanaşmak yerine en zorunu seçenler, nepotizm yerine alın terinin huzuruna sığınanlar.

Mutlak sonuç alıcı cümleleri, aidiyetleri kullanmayanlar.

Neye inanıyorsa, ne düşünüyorsa söyleyenler.

Onlar hain, terörist, büyümenin önündeki engeller!

Yanından geçmedikleri darbe girişiminden sonra onlar ihraç edilir, başka iş yapmaları engellenir, akademik çalışmalarının önüne geçilir, bir de siyasal iktidarın hoşuna gidebilmek için inanmadığını bol kepçe konuşan insanlar tarafından toplumun önüne atılır.

Bununla da bitmez; en azından bilgilerini, emeklerini değerlendirebilmek için yurt dışına çıkmak isterlerse ya pasaportları iptal edilir, ya bir haftalık gözaltıdan sonra adli kontrol esareti kararı verilir.

O esnada darbenin, kumpasların mimarlarından Adil Öksüz bilinmezde, diğer mimarlardan kimi tümüyle özgür biçimde Türkiye’de ya da Avrupa ve ABD’de, Çiftlik Bank’ın kurucusu çocuk da Uruguay’da gününü gün etmektedir.

***

15 Temmuz’un üzerinden neredeyse iki yıl geçti.

Yaşamı boyunca gizli işlerin içinde olmamış, evet bildiriye imza atmış, evet basın açıklaması yapmış, evet görüşünü açıklamış insanların ise gizli-saklı hesapları olmamasına rağmen hâlâ pasaportları yok.

Bir devletin, hakkında dava olanlar, ihraç edilenler dahil, pasaport talebi bulunanları objektif koşullara göre yanıtlaması bunca güç değil.

Bir ihtimal sunması da.

Yapılamadığından da değil, yapılır.

İnanmıyorsanız da olur tüm bunlara; biraz “algı”, biraz “üst akıl” soslu dilekçe, fonda da alkolü ayıklanmış masalardan fotoğrafla yapılan tüm başvurular itinayla sonuçlandırılır.