Gündem

"CHP'ye mi kalır Melih Gökçek gibi birine şemsiye olmak?"

"CHP'nin bir de tutup Melih Gökçek'e kapı araladığına tanık olursak ancak harakiri yaparız"

21 Ekim 2017 13:44

Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın istifasını istediği belediye başkanları arasında bulunan Melih Gökçek'in CHP'ye geçeceği iddialarına ilişkin olarak, "CHP’ye mi kalır bu profildeki birine şimdi şemsiye olmak? Gökçek’e bu saat itibarıyla söylenecek tek şey, 'Kendin ettin, kendin buldun' demektir" dedi. 

Gökçek'in CHP'ye geçeceği iddialarını 'akla ziyan söylenti' ve 'siyasi zırva' olarak yorumlayan Cerrahoğlu, "Günün birinde trafoya kaçan kediler marifetiyle “seçilmiş belediye başkanına sahip çıkmak” adına CHP’nin bir de tutup Melih Gökçek’e kapı araladığını görmeyiz. Ana muhalefetin bir de böyle bir hamlesine tanık olursak, ancak harakiri yaparız" ifadesini kullandı.

Nilgün Cerrahoğlu'nun "CHP ve Gökçek krizi" başlığıyla (21 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Melih Gökçek ve genel geçer istifaya çağrılan “altı belediye başkanı” krizini, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “demokratik bulmuyorum” açıklamasına kadar, iç politikanın (içselleştirdiğimiz çıldırtıcı) “tevekkül kuralları” mucibince kenarından, kıyısından izliyordum. 

CHP genel başkanının “siyaseten doğruluktan ölen/politically correct”çıtkırıldım açıklamaları ardından ne var ki tam manasıyla yere yapıştım. 

“İnsanları istifaya zorlamayı doğru da, demokratik de, ahlaki de bulmuyorum” diyor Kılıçdaroğlu: “Biz milli irade, halkın iradesi; seçimle gelen, seçimle gitmeli diyoruz” diyerek ilave ediyor. 

Ana muhalefet liderinin bu sözleri kulağıma başka bir gezegenden ulaşan anlamsız vızıldamalar gibi geldi.
Sanki Türkiye’de “demokrasi”, “siyasi ahlak” değerleri iflas etmemiş ve referans alınmaya hâlâ devam ediliyormuş da, şimdi birden başkanları sıkıştıran “istifa” talepleri ile o değerler aniden zedelenmiş, yaralanmış gibisine konuşuyor CHP genel başkanı. 

Kılıçdaroğlu’nu insanın, omuzlarından tutup “Bu soyut kavramları çoktan geçtik” diyerek sarsası; “Bu ülke, bırakın belediye başkanlarını, ‘tırak, şırak’ başbakanların dahi çoktan görevden alındığı bir diyar oldu. Bu lafları bir kalemde geçin de, 40 derece altında 2.5 milyon kişiyle ‘adalet’ uğruna yollara düşen lider olarak ‘somut’ ne yapacaksınız, onu söyleyin” diyesi geliyor.

Spekülasyon nereden çıktı? 

Yazıya otururken Melih Gökçek’in CHP’ye geçebileceği yönünde bu arada akla ziyan söylentiler de tedavüle sokulmuştu. 
Umarım, duyulduğunda dahi insanın kulağını tırmalayan bu acayip spekülasyonlar, yalnızca siyasi zırva düzeyinde kalır. 
Günün birinde trafoya kaçan kediler marifetiyle “seçilmiş belediye başkanına sahip çıkmak” adına CHP’nin bir de tutup Melih Gökçek’e kapı araladığını görmeyiz…. 

İnsan çok kötü bir rüya gibi bunca saçmalık olmaz diyor ama neticede burası Türkiye. Olmaz olmaz… olmaz. Ana muhalefetin bir de böyle bir hamlesine tanık olursak, ancak harakiri yaparız. 
Ankara’nın başkanı istifa çanlarının çaldığı ay başına dek; “Erdoğan sade Türkiye’nin değil, ümmetin lideri” diyerek “sandığa” değil, damardan kayıtsız şartsız “reis”e sığınan bir isim olageldi. 

CHP’ye mi kalır bu profildeki birine şimdi şemsiye olmak? 
Gökçek’e bu saat itibarıyla söylenecek tek şey, “Kendin ettin, kendin buldun” demektir. 

Kibarca en fazla “yorumsuz/no-comment” sessizliği seçilebilir.

Tehlikeli sorular 

“Adalet arayışını” kendisine düstur edinen ana muhalefet partisini bu öyküde doğrudan ilgilendiren tek konu, Gökçek ve Gökçek’le birlikte tepeden inme istifaya çağrılan belediye başkanları üzerinde “Demokles’in kılıcı” gibi sallandırılan tehditler olabilir.

İşte bu sonuna dek ciddiye alınması gereken bir mesele. 
Bırakın “seçilmiş belediye başkanı” tekerlemelerini, herhangi bir sıradan yurttaşın böyle açık sekilde “Sonuçları ağır olur”, “Gereği yapılır” tehditlerine maruz kalması; kimsenin başını öte yana çevirebileceği bir şey değil. Ve olmamalı. Hele de “adalet” arayışında olan bir partinin hiç olmamalı. 

“Tehdit” silahı son dönemde öylesine “normalleşti” ki, gazetelerin çarşaf çarşaf birinci sayfasında yayımlanan “bedeli var” demeçlerini “Reis”e yöneltmeye cesaret eden gazetecilere bile artık “Yürek mi yedin?” kıvamında; “Çok tehlikeli sorular soruyorsun!” tepkisi veriliyor. 
Sayın Kılıçdaroğlu… 

“Seçimle gelen, seçimle gider” masalları ötesinde, Türkiye ortadaki beyanların dahi artık sorgulanamadığı bir gulag haline geldi. 

Tehlikeli sorular soranın, doğrudan dilinin kopartıldığı bir yer olmaya doğru gidiyoruz. 

“Milli irade”yi filan bırakın… 

Bundan böyle ağzı var dili yok yaratıklara mı dönüşeceğiz? 
Yoksa insanlığımızı koruyabilecek miyiz? 
Asıl soru bu. Bundan haber verin.