Gündem

Cezaevindekiler anlatıyor: 5 gün susuz bırakıldım; kalemlerimize el konuldu; ölmememiz tamamen tesadüf

"400 hasta tutuklu ölümü bekliyor"

28 Mayıs 2018 12:40

Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerinde tutuklu ve hükümlüler hak ihlalleri, kötü muamele ve sağlık sorunlarını anlattı. Silivri, Edirne, Van ve Kayseri’den gönderilen mektuplarda, kaba dayak işkencesi, kronik hastalığı olanlara ilaçların verilmemesi, sevk dilekçelerinin dikkate alınmaması, görüş yasakları gibi çok sayıda şikâyet yer alıyor. Cezaevlerinden gelen mektuplarda kimi mahkum genel aramalarda kalemlerine, defterlerine el konulduğunu; kimi mahkum da sekiz gün gözaltında tutuldupunu ve beş gün susuz bırakıldığını ifade etti.

Cumhuriyet'ten Zehra Özdilek'in haberi şöyle:

"Kalemlerimize el konuldu"

Van Cezaevi’nden Taner Korkmaz:

“Son aylarda yaşadığımız hak gasplarını mektuplarımızı engelleyerek, yaşadıklarımızı duvarlar arasında tutmaya çalışıyorlar. Ne mektuplarımızın sansürlenmesini ne de yaşadığımız hak gasplarını kanıksadık. Uzun zaman iletişim cezalarına tabi tutulduk. Mektuplarımız gönderilmiyor. Ya da çok geç gönderiliyor. Bir gazeteciye veya milletvekiline gönderdiğimiz mektuplar genellikle sakıncalı sepetine atılıyor. İçeri ile dışarının pek farkı kalmadı gerçi. Hani bir laf var ya yeni yıla nasıl girersen öyle devam edermiş. Yeni yılın son günlerini bize zehir ettiler. Yemek tabaklarımızı, kaşık, çatallar ve tencerelerimizi aldılar. Bir yıldır tekli hücrelerde tutuluyoruz. Üçlü hücrelere geçme talebimiz kabul edilmiyor. Bir gerekçe gösterilmiyor. Savunmalarımızı kapı mazgalından yapmamızı istiyorlar. Biz de bu aşağılayıcı ve onur kıran davarınışı kabul etmiyoruz. Yaşadığımız diğer hak gaspları şöyle: Sayım sırasında hücrede tek durma dayatmasını kabul etmediğimiz için 5 gün hücre cezası. Hastane sevki sırasında keyfi parmak izi dayatmasını kabul etmediğimiz için disiplin soruşturması. Savunmalar alınmadan verilen disiplin cezaları. Sohbet hakkı, havalandırma hakkı kısıtlanıyor. Tek kişilik hücrelerde tutuluyoruz. Genel aramalarda kalemlerimize, defterlerimize, dergi kupürlerimize, daksillere el konuldu. Öykü yazıyordum. Yarısına gelmiştim aramada ona da el koydular.”

"Çocuklarımı göremiyorum"

Kayseri Cezaevi’nden Kamuran Susan: 

“Yaklaşık 3 yıldır cezaevindeyim. Toplam 9 sene olan cezam onaylandı. Epilepsi hastasıyım. Haftada en az iki kez nöbet geçiriyorum. Kayseri Cezaevi’ne girdikten sonra çıplak aramaya tabi tutulduk, darp edildik. O esnada şiddetli bir nöbet geçirdim. Aradan 3 ay geçtikten sonra eşiminde tutuklanıp Mardin Cezaevi’ne konduğunu öğrendim. 2 buçuk yaşındaki oğlum da cezaevindeymiş. 3 çocuğumuz var. Hem maddi hem manevi çöküntü yaşıyoruz. Kardeşim engelli ve yatalak, ona bakacak, ihtiyaçlarını karşılayacak kimsenin olmaması ayrı bir sorun. Eşimle ayrı cezaevlerinde olduğumuz için ne oğlumu ne eşimi göremiyorum. Adalet Bakanlığı’na sevk için dilekçe yazdım. Fakat cevap alamadım. Eşimle ayrı cezaevlerinde olduğumuz için yaklaşık bir yıldır ne onunla ne de üç çocuğumla görüşemiyorum. Telefon ve ziyaret haklarımdan yararlanamıyorum. Sürekli disiplin cezalarına tabi tutuluyorum. Bu yüzden sürekli sevk dilekçesi yazamıyorum. Kronik hastalığımın derinleşmesine rağmen istediğim ilaçlar verilmiyor. Raporum olmasına rağmen tedavi hakkım engelleniyor. Bu hak ihlalleri infazı ağırlaştıran ek bir ceza gibidir.

"Beş gün susuz bırakıldım"

Silivri 9 No’lu Cezaevi’nden Fırat Kıl:

“16 ayda üç kere tutuklandım. İdil Kültür Merkezi (İKM) önünde basın açıklaması yaparken polis saldırdı. Polisin attığı biber gazı kapsülü sırtıma isabet etti. Çatlama, kaş yırtılması ve hareket kaybından dolayı fizik tedaviye başladım. Tedavimin 10. gününde tekrardan polis İKM’yi bastı. Tutuklandım. SilivriCezaevi’ne götürüldüm. Fizik tedavime devam etmeme izin vermediler. Dokuz ay boyunca fizik tedaviye hiç çıkarılmadım.

Tedavi yerine Adana Kürkçüler Hapishanesi’ne sürgün edildim. Orada fizik tedaviye başlamamla tahliye edilmem bir oldu. Tahliye edilir edilmez cezaevi çıkışı yeniden tutuklandım. Sekiz gün gözaltında tutuldum. İlk beş gün avukatımın getirdiği su bana iletilmediği için susuz geçirdim. Acile kaldırıldım. Şimdi Silivri Cezaevi’ndeyim. Enstrümanım bana verilmiyor. Gerekçe yok. Defalarca müzik defteri istedim. ‘Yok vermeyiz’ denildi. Yazdığım şarkı sözleri, şiirler, ‘sakıncalı’ görüldü. Bestelediğim şarkıyı telefonda söylediğim için ‘amaç dışı kullanım’ denilerek görüşmelerin yarıda kesildi. Grup Yorum 2017 albüm kapağı sakıncalı denilerek verilmedi.”

"Kitap ve tebessüm istiyoruz"

Silivri Cezaevi’nden Mustafa Gediz: 

“Bir adada dünyadan kopuk bir şekilde yaşayan insan gibi şişenin içerisine küçük bir mektup yazıp dış dünyayı aramızda yaşamak istiyoruz. Bu sebeple kitap rafında okumadıklarınız, çekmecenizde duran küçük defosu olan ikinci el sahaf kokulu kitapları sizden rica ediyoruz. Gönderirken de içine bir tutam tebessümünüzü eklerseniz daha çok mutlu oluruz. Eğer ki göndermek isterseniz küçük bir ricamız daha olacak. Kargo ile gönderilince uzun süre bekliyoruz. APS ile gönderirseniz elimize daha çabuk ulaşıyor. ”

"400 hasta tutuklu ölümü bekliyor"

İnsan Hakları Derneği’ne göre cezaevlerinde 400’ü ağır 2 binin üzerinde hasta tutuklu bulunuyor. İnsan hakları savunucuları ve tutuklu yakınları her hafta Galatasaray’da toplanarak cezaevlerindeki bu yakıcı soruna dikkat çekmeye çalışıyor. Her hafta bir hasta tutuklunun öyküsünün anlatılıyor. İnsan 

Hakları Derneği İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu üyelerinin organize ettiği eylem 322 haftadır sürüyor. Önceki günkü eylemde OHAL koşullarında ağırlaşan hapishane uygulamalarının hasta maphuslar açısından risk taşıdığını belirterek, ağır koşullar altında kalan hasta tutuklu Halil Güneş’in serbest bırakılması istendi. “Halil Güneş serbest bırakılsın”, “Tedavi haktır engellenemez”, “Hasta maphuslar serbest bırakılsın”, “Tecrit öldürür dayanışma yaşatır” sloganları atan grup adına yapılan açıklamada “Sağlığa erişim haklarının engellenmesi ve zorunlu ilaçların verilmemesi, hastalığı ne kadar ağır olursa olsun ambulansla götürülmemesi, doktor muayesinin kelepçeli yapılması ve çıplak arama uygulamasına karşı çıkan hasta maphusların hastaneye gidememesi ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor” denildi. Oturma eyleminde konuşan Halil Güneş’in yakını, “Her siyasi tutsak bizim için bir Halil’dir ve hiçbir farkları yoktur. Halil Güneş ve tüm hasta tutuklular serbest bırakılmalı” dedi.

"Ölmememiz tamamen tesadüf"

Edirne F Tipi Cezaevi’nden Eren Odabaş: 

“Ben İdil Halk Tiyatrosu oyuncusuyum. Kendi kızını taciz eden bir adama tokat attığım için tutuklandım. Bu kişi komşum ve şimdi kızını taciz ettiği gerekçesiyle tutuklu yargılanıyor. Tabii tutuklanmam kâğıt üzerinde bu olsa bile asıl amaç benim düşüncelerim ve devrimci sanatçı oluşumdur. Size yaşadığım hak ihlallerinden bahsedeceğim. Silivri Kampusu’nda gerçekleşen duruşma bittikten sonra ters kelepçeyi reddettiğimiz için üstteğmen bizlere tekme tokat saldırdı. Askerlere talimat verdi. Ters kelepçe takıldıktan sonra yerde bir süre kaba dayağa maruz bırakıldık. Bizleri yerde sürüyerek ring aracına attılar. Sürüklerken de saldırılar oldu. Hastaneye gideceğimizi ve adli rapor alınacağını söylediler. Nezarete koyup sıra sıra bizi almaya başladılar. Her gidenin arkasından bağırma, küfür ve slogan sesleri geldi. Hastanede kameraların görmediği nezaret kısmı ve doktor odasının bulunduğu alan arasında yaklaşık 30 jandarma tarafından dakikalarca kaba dayağa maruz bırakıldık. Bayılan arkadaşlarımız oldu. Burada başımıza bir şey gelmemesi daha doğrusu ölmememiz tamamen tesadüf. Saldırıya uğradığımız çoğu yerde kamera kayıtları mevcuttur. Fakat uumhuriyet savcısı bu kayıtların hiçbirini toplamamıştır. Bu anlattığım saldırıdan sonra doktor yüzümüzdeki morlukları ve yaraları görmesine rağmen muayene etmeden ‘darp-cebir’ yoktur diye rapor yazarak bu suça ortak olmuştur. TTB’ye çağrıda bulunmak istiyorum. 24 Ekim 2017’de Silivri Kampus Hastanesi Acil Bölümü’nde görev yapan veya o gün bizim raporlarımızın altında imzası olan doktor hakkında işlem yapılmasını istiyoruz. Burada tutsaklar birçok hak gaspını yazıyor ama idare göndermiyor.”

"Ameliyat olamıyorum"

Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Caner Koç: 

“2016’da tutuklanıp cezaevine kondum. Çıplak aramaya karşı çıktığım için gardiyanlar tarafından burnuma darbe aldım. Burun kemiğimde oluşan hasardan dolayı nefes almakta güçlük çekiyorum. Kocaeli Seka Devlet Hastanesi’ne ameliyat için sevkim gerçekleştirildi. Hastaneye götürmek için karşıma sağlık açısından uygun olmayan tabut biçiminde tekli ring aracı çıkarıldı. Normal ortamda nefes almakta zorlanırken o araca binmem imkânsızdı. Bu yüzden bir süre ameliyat olamadım. Normal bir ring aracıyla yolculuğa izin verilince hastaneye gittik. Hastanenin nezarethanesinde çift kelepçe dayatması yaşadım. İnsanlık onuruna aykırı bu dayatmayı kabul etmediğim için yine ameliyat olamadım. Bulunduğumuz F tipi tecrit hücreleri başlı başına sağlık sorunları yaşatıyorken tedavi hakkımızda engelleniyor.”