Gündem

"Çapsız siyasetçiler tetikçiliği iyi bilir, lider gidince bunların esameleri okunmaz"

"AKP-Cemaat çatışmasında Cemaat baskın gelseydi, pekâlâ Soylu Cemaat’le birlikte siyaset yapardı"

11 Aralık 2017 15:31

Artı Gerçek Yazı İşleri Müdürü Fehim Işık, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında, "Soylu gibiler aslında sadece kendilerini savunuyor, kendi geleceklerini düşünüyorlar" ifadelerini kullandı. "Çapsız siyasetçiler tetikçiliği iyi bilir" diyen Işık, "Bu türler, hep liderle var olurlar. Lider gidince bunların esameleri okunmaz. Gelecekleri de liderin iki dudağının arasındadır" dedi.

"AKP-Cemaat çatışmasında Cemaat baskın gelseydi, pekâlâ Soylu ve benzerleri bugünkü üsluplarıyla Cemaat’le birlikte siyaset yaparlardı" diyen Işık'ın "Çapsız siyasetçiler tetikçiliği iyi bilir" başlığıyla (11 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Bu türler, hep liderle var olurlar. Gelecekleri liderin iki dudağının arasındadır. Son kertede lider kurtulma şansını denemeye kalkar. Bu durumda lider bu türleri harcamaktan da çekinmez.

Sonda diyeceğimi başta diyeyim. Soylu gibiler aslında sadece kendilerini savunuyor, kendi geleceklerini düşünüyorlar.

Bu türlerin son örneğine ilişkin başka şeyler yazmadan önce Efkan Ala’nın niçin bakanlıktan alındığını ya da ayrıldığını hatırlayalım.

Ala’nın bakanlıktan ayrılmasına/alınmasına ilişkin net bir açıklama yapılmadı ama dönemin kulis bilgilerinin bize hatırlattıkları var.

İlki, hükümetten gelen kulis bilgileri. Erdoğan, Ala’nın Gülen Cemaati’ne karşı esnek davrandığını ve yeterince mücadele etmediğini düşünüyor. Hatta 15 Temmuz gecesi ortadan kaybolmasını da Gülen Cemaati ile ilişkisine bağlıyor.

İkincisi, Ala’nın yakın çevresinden gelen bilgiler. Birçok hukuksuzluk yaşandığını gözleyen Ala, ilerde bu hukuksuzlukların altından kalkamayacağına inandığı için görevi sürdüremez duruma geldiğini görüyor. Tabi bunu açıkça diyemediği için de görevden ayrılmak yerine alınmanın koşullarını olgunlaştırıyor. Bir diğer deyimle dile getirmek gerekirse Erdoğan’a, “İstediklerini benimle yapamazsın” mesajını ulaştırıyor.

Ala’nın Diyarbakır’da vali olarak görev yaptığı yılları arasında geliştirdiği ilişkilerle ilintili söylenenler de var. O yıllarda kentin geniş bir kesimiyle, yerel yönetimlerin, STK’ların temsilcileriyle diyalogu geliştiren, uzlaşmayı tercih eden Ala, bakanlığı döneminde bu tutumunun baskısı altında kalıyor. Hatta Ala’nın HDP’ye dönük siyasi operasyonlarda Erdoğan’ın arzuladığı biçimde davranmamasını da bu dönem geliştirdiği ilişkilere bağlayanlar var. Şunu da biliyoruz. HDP’ye dönük siyasi operasyonların yoğunlaştığı dönemde bile Ala, HDP’lilerin, bölgedeki kanaat önderlerinin hala arayıp görüşebildiği bakanlardan biriydi. Doğrudur, Ala bakanlık görevlilerine söz geçiremiyordu ama en azından HDP’lilere, bölgede ağırlığı olan şahsiyetlere cevap veriyordu. Ala’nın bu telefonlara çıkmasının da Erdoğan’ı çileden çıkardığını anlatanlar var.

Nihayetinde nedeni ne olursa olsun, Ala İçişleri Bakanlığı’nı bıraktı. Yerine, AKP’ye en son katılan; AKP’ye katılıncaya kadar da Erdoğan’a söylemedik laf bırakmayan; muhalif iken Gülen Cemaati’nin hiçbir etkinliğini kaçırmayıp bu etkinlikleri Erdoğan başta olmak üzere hükümete vurmak için kullanan; üstelik üslubu bugün hükümeti ve Erdoğan’ı savunurken kullandığı mafyatik üsluptan farklı olmayan Süleyman Soylu atandı.

Bu atama bazılarına garip gelebilir. Ancak siyasetin karanlık dehlizlerinde işlerin nasıl döndüğünü az çok bilenler için bu garip bir durum değil.

İlk garip olmayan durum, Soylu ve benzerleri açısından baktığımızda şöyle. Onlar, AKP muhalifliği yaparken tüm karşıtlar ile sıcak ilişki içindedirler. Pek çoğu da o dönem Soylu gibi Cemaat yanlısıydı. Dolayısıyla AKP-Cemaat çatışmasında Cemaat baskın gelseydi, pekâlâ Soylu ve benzerleri bugünkü üsluplarıyla Cemaat’le birlikte siyaset yaparlardı.

Ele aldığımız örnekte olduğu gibi Soylu, siyasal dengelerdeki değişimi erken okudu ve kısa süre içinde AKP’ye katılarak Erdoğan’ın yanında saf tuttu. Birçokları da benzer tutum aldı. Yani AKP iktidarına ve Erdoğan’a biat etti. Geleceği orada gördü.

İkinci garip olmayan duruma, Erdoğan ve AKP açısından baktığımızda ise durum şöyle: Hükümet, hukuk dışı işlere yönelmiş. OHAL ve KHK’ların sunduğu olanaklar, Kanunsuz emirler 15 Temmuz’un lütfüyle birleşince, geriye eksik kalan bu işleri yürütecek ‘yöneticiler’ kalmıştı. Allah var! Soylu ve benzerleri söylemleriyle denilen her şeyi eksiksiz yerine getireceğini ispat etmiş kişiler olarak AKP’nin hukuksuzluklarını yürütmek için biçilmiş kaftanlardı. Bu türlerin bir de affettirmek istedikleri bir geçmişleri mutlaka vardır. Bu kişiler, hukuk dışılığı esas almış bir yönetsel anlayış için bulunmaz nimettir.

Durum bu.

Liderin bu emir erlerini penceresinden keyifle izlediğine emin olabilirsiniz.

Bu türler, hep liderle var olurlar. Lider gidince bunların esameleri okunmaz. Gelecekleri de liderin iki dudağının arasındadır.

Bilinen bir durumdur. Son kertede lider hep kurtulma şansını denemeye kalkar. Eğer liderin kurtulma şansı varsa emin olun bu türleri harcamaktan da çekinmez.

Bu tür siyasetin karanlık dehlizlerinde vefa bir semt adı bile değil. Varsa yoksa ihanet, komplo, arkadan kuyu kazma vardır.

Başta dediğimi tekrar edeyim. Evet, bu nedenlerden dolayı Soylu gibiler, aslında sadece kendilerini savunuyor, kendi geleceklerini düşünüyorlar.

Başka da şansları yok.