Magazin

Burcu Esmersoy: Evde kalmadım, neyle mutlu olacağımı biliyorum

Burcu Esmersoy: Çantalar, ayakkabılar mutlu etmiyor. Alışverişi iş için yapıyorum. Bana bıraksan '100 parça ile' yaşarım

26 Temmuz 2014 10:26

“Futboldan anlayan kadın” olarak tanınan Burcu Esmersoy çevresinden evlilik baskıları için, “Kimisi ‘Mutlaka çocuk doğurmalısınız’ diyor, kimisi ‘Evinin kadını olmalısın artık’... Ama unuttukları bir şey var. Ben evlenip boşandım. Evde kalmış bir durumum yok. Artık neyle mutlu olacağımı çok iyi biliyorum” dedi.

Burcu Esmersoy, All dergisiyle buluştu, giderek yükselen farkındalığını, hayatına etkilerini, yeni kararlarını anlattı. Burcu Esmersoy söyleşisi şöyle:

 

Seni görünce aklımıza yaz geliyor... Sen kendini yaz kadını gibi hissediyor musun?

Kesinlikle. Enerjimi güneşten alıyorum. Zaten Instagram hesabıma baktığınızda paylaşımlarımın çoğunun deniz ve güneşle ilgili olduğunu görürsünüz. Dinlenme denildiği zaman da aklıma deniz ve kumsal gelir. Herkesin “Çok sıcak, uyuyamıyoruz” dediği dönemde ben yorganla yatıyorum. Çünkü çok seviyorum sıcağı. Ayrıca yazın, insana çok yakıştığını da düşünüyorum. Mesela yanınca ten rengin çok güzel oluyor, kendini çok iyi hissediyorsun. Ayrıca sarışınlara da bronz tenin ekstra yakıştığını düşünüyorum. Kışın da Maldivler’e kaçışım ne kadar yaz tutkunu olduğumu göstermiyor mu?

 

Peki bu yaz nasıl geçiyor?

Ben yaza üç ay tatil yapmak amacıyla başladım. Dünya Kupası nedeniyle öyle olmadı. Temmuz’un 13’üne kadar programlarım çok yoğundu. NTV Spor’da “Spor Gecesi”ni yaptım. Yeni sezon da 15 Eylül’de başlayacak. Yani sadece bir aylık tatilim var.

 

Senin hayatında spor ve futbol bir süre sonra ikinci plana düşer mi?

Her zaman ilk planda olmasını istiyorum. Spor programı yapmadığım iki yıllık bir dönem olmuştu. Döndüğüm zaman ne kadar çok özlediğimi anladım.

 

Sinemada birkaç kez konuk oyuncu olarak gördük seni ama gerisi gelmedi. Oyunculuğunu mu beğenmediler?

Bu yaz iki sinema projesi geldi, hatta bir tanesi başroldü. Ama benim kendimi beyazperdede görmek gibi bir aşkım yok. 17 yıldır bu sektörün içindeyim, ne yapmak isteyip ne istemediğimi biliyorum. Bu tarz tekliflerden özellikle kaçıyorum. Ben televizyon kızıyım, stüdyo prensesiyim.

 

Televizyona yakışan biri olduğun kesin. Sarı saçlar ve mavi gözler imzan gibi artık. Yine de sıkıldığın, imaj değiştirmek istediğin olmuyor mu?

Bir kez saçlarımı koyulaştırmayı denemiştim. Ama bu macera sadece birkaç gün sürdü. Bal, kestane rengi bir saç yaptırdım. İzleyicinin tepkisi beni bitirdi. “Ne yaptın kendine?” şeklinde mesaj bombardımanına tutuldum.

 

Peki sen kendini beğenmiş miydin?

Havam söndü resmen o saçla. Sarışın olmak havalı bir şey. Bir de gardırobumu sarışın bir kadına yakışan renklerle doldurmuşum. Kırmızılar, turkuazlar, turuncular... Sevdiğim kıyafetlerimi giyemez oldum.

 

Aslında açık renk saç yaşlı gösterir derler ama bu kural sende hiç işlemiyor. Çekimde karın kaslarına ve popona bakmadan ve “Maşallah!” demeden duramadık. Nasıl yapıldı o kaslar?

Düzenli spor yapıyorum. Ama spor salonundan çıkmamacasına değil. Ben salona zorunluluk gibi gitmiyorum, gerçekten zevk alıyorum. Bir sürü şey yapıyorum. Haftanın üç günü Burak Uğur ile kickbox, sonra 20 dakikalık crossfit. Eskiden dört saat spor salonunda kaldığımı bilirim. Eskiden sistem oydu. 50 dakika cardio yap, ağırlık çalış, aletlerin önünde sıra bekle... Şimdiki spor antrenmanları daha farklı. Kalp ritmini artırmak için yer hareketleri yapıyorsun, o yüzden de kısa sürüyor. Pole dancing’e merak sardım bir de. Tüm bunları bir kenara bırakırsak da yogaya başladım.

 

Ensene yaptırdığın kırmızı ejderha dövmesi, yoga seanslarından sonra karar verdiğin bir figür mü?

Küçük bir kuru kafa dövmem vardı aynı yerde. Nedenini bilmediğim bir şekilde değiştirmek istedim. Uzun süre dövmeyi neye dönüştüreceğimi düşündüm. At ve köpek dışında en sevdiğim hayvan ejderha. Ayrıca ejderha yılında doğmuşum. Yaptırdıktan sonra bir şey daha hissettim: Bizim sektörde hayatta kalmak zor. Çok zor şartlarda buralara geldim. Bulunduğum yere sahip olmak isteyen çok insan oldu; çok yakınımda olanlar da dahil... Sırtımı bir yere dayamak istediğim dönemler yaşadım. Sırtımda bir şey olsun, beni korusun... İşte bu ejderha o.

 

Uzakdoğu felsefelerine doğru bir kayma mı yaşıyorsun acaba? Yoksa yaşla gelen olgunluk mu?

Yavaş yavaş. Bende olgunlaşma çok geç oldu. 37 yaşındayım. Keşke bazı şeylerin daha önce farkına varsaydım. Farkındalık ne güzel şeymiş. Nerede olmak istediğini, nerede olmaman gerektiğini, hayatına kimleri ekleyip kimleri çıkarman gerektiğini anlıyorsun, hırslarından arınıyorsun. Eskiden çevremde çok fazla insan varken, onları da azalttım. Kendimi her şeye yetişmek için paralamıyorum.

 

Yaşam basitleşirken tatilleri de sadeleştirdin mi?

Evet kesinlikle. Tatilde genelde Çeşme’de oluyorum, kendi evimde. Yeni yer denemeyi sevmiyorum. Düzenli olarak gittiğim Maldivler’de de bütün gün dinleniyorum. Son yedi yıldır aynı otelde kalıyorum.

 

Maldivler’de seni çağıran nedir?

Ekimde başlıyor benim Maldivler sezonum. Tek bir uçakla ertesi sabah bir cennettesin. Üstelik kışın ortasında. Benim için tatil, telefonu kapatabilmektir. Oraya gittiğimde bunu yapıyorum. Yüzüyorum, tekneye atlayıp mercan kayalıklarında dalıyorum. Kitap okuyorum, film izliyorum. Tek başıma oluyorum.

 

Hep kalabalıklar içindesin ya, yalnız kalmak seni korkutmuyor mu?

Yalnız kalmak en sevdiğim şey. Yaşadıklarını, gördüklerini senin için mutlu olacağını bildiğin insanlarla, enerjisi sana yakın olanlarla paylaşmak da güzel elbette.

 

Eee enerjisi sana yakın olmayanlar da hayatından elenmiş zaten...

2012’de dünyanın sonu deniliyordu. Ne demek istediklerini anlamıyordum. Meğerse aynı enerjide olmadığımız insanların hayatımızdaki sonuymuş o. Nerede o insanlar? Nereye gittiler? Herkes kendi yolunda şimdi.

 

İnsanların seni evlendirme çabalarına ne diyorsun?

Artık vazgeçtiler bence. Kimisi “Mutlaka çocuk doğurmalısınız” diyor, kimisi “Evinin kadını olmalısın artık”... Ama unuttukları bir şey var. Ben evlenip boşandım. Evde kalmış bir durumum yok. Artık neyle mutlu olacağımı çok iyi biliyorum. Ben domatesli pilav seviyorum, salçalı pilav koyamazsın önüme. Çünkü onunla mutlu olmam. Mutlu olmadığımda da kaçıyorum tabii. Evlilik gibi bir beklentim yok, bunu çok iyi biliyorum.

 

Bir dönem manşetlerden düşmeyen şu kocaman taşlı nişan yüzüğüne ne oldu?

Bilmem. Kasada duruyordur herhalde. Biraz güzel bir yüzüktü, o yüzden olay oldu. Allah sahibine bağışlasın.

 

Yeni erkek arkadaşınla ne kadar mutlu olduğunuz her halinizden belli. Bir ortama girdiğinizde gözler senin üzerine çevrilince rahatsız oluyor mu?

Sadece yanımdaki insanla ilgilendiğim için sanırım, o da rahatsızlık hissetmiyor. Bence yüzümün güldüğünü, mutlu olduğumu gören insanlar da mutlu oluyor, tebessümle bakıyorlar.

 

Mutluluk bir tercih mi sence?

Evet kesinlikle. Mutsuzluğu tercih eden insanlar da var. Bu dünyada “hayırlısı” diye bir olay kesinlikle var. Bir şey senin için hayırlı değilse olmuyor; olmasın da. Olmazı oldurmaya çalışmak, sana gelmeyeni almayı beklemek mutsuzluk sebebi.

 

Nasıl bir hayat istiyorsun? Seni neler mutlu eder bundan sonrasında?

Çantalar, ayakkabılar mutlu etmiyor. Alışverişi iş için yapıyorum. Bana bıraksan “100 parça ile” hayatımı devam ettirebilirim. Sadece kıyafet değil hayatımda da sadeleşmeye gidiyorum.

 

Neler yapıyorsun bunun için?

İki oda bir salon evde oturuyorum ama içini o kadar anlamsız doldurmuşum ki. Manasız gelen, kullanmadığım her şeyi dağıtmaya karar verdim. Çalışmayı çok sevsem bile işi de biraz yavaşlatmak istiyorum.