Gündem

Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü: Silahlara karşı olmak yaşamı savunmaktır, barışı kucaklamaktır

"Cumartesi Anneleri çocuklarının kemiklerini istiyor; bu talebe kulak tıkamak vicdansızlıktır"

01 Eylül 2018 11:43

1 Eylül Dünya Barış Günü'nde akademisyenler, hukukçular, savaş ve şiddet mağdurları konuştu. Reddettiği erkek tarafından öldürülen Helin Palandöken’in babası Nihat Palandöken, "Silahlara karşı olmak yaşamı savunmaktır, barışı kucaklamaktır" derken, Silivri Cezaevi’nde tutuklu CHP Parti Meclisi Üyesi ve eski Milletvekili Eren Erdem de, bugün gerçekleştirilecek Cumartesi Anneleri'ne Kaymakamlık tarafından yasak getirilmesine ilişkin olarak, "İktidar Cumartesi Anneleri’ne yönelik bu tutumundan bir an önce vazgeçmelidir.  Taksim’i annelere açmalıdır" dedi.

Cumhuriyet'ten Seyhan Avşar ve Zehra Özdilek'in haberi aynen şöyle:

Hukukçulardan akademisyenlere, annelerden savaş ve şiddet mağduru kadınlara beklentiler ortak. İşte Cumhuriyet’e konuşan isimlerin 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde hayal ettikleri dünya, Türkiye...

"Kutuplaşma değil uzlaşma"

İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu:

Bu yıl Dünya Barış Günü, ülkemizin çevresindeki coğrafyada uzun süreden bu yana devam eden savaşların yoğun yıkıntılarının olduğu döneme rastlıyor. Sadece savaşın yurtlarından sürüklediği insanların dramlarını değil, onunla birlikte açık denizlerden toplanan cesetlerle somutlaşan göçlerin dramını da yaşıyoruz. Giderek kanıksanan bu göç ve ölümler, son kez Yemen örneğinde olduğu gibi, uluslararası kuruluşların radarına giremiyor. Oysa barış, sadece savaş ortamlarında değil, barış ortamlarında da kavramsallıktan bilinç düzeyine ulaşırsa, yetişip gelişebilir, büyüyüp serpilebilir. Toplumda barış bilincinin yükselmesi için kutuplaştırıcı siyasetlerin yerini uzlaşmacı arayışlar almalıdır. Ülkemiz bu alanda, Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” şiarının değerini kavramalı ve ifade ettiği anlamı coğrafyasına yayabilmelidir. Dünya “sulh” kavramının tılsımını öğrendiğinde uygarlaşacaktır.

"En çok ihtiyaç duyulan şey"

Silivri Cezaevi’nde tutuklu CHP Parti Meclisi Üyesi ve eski Milletvekili Eren Erdem:

63 gündür cezaevindeyim. Cezaevinde en zor gecem Cumartesi Anneleri’nin Taksim’de dayak yediğini izlediği geceydi. Beni dört duvar arasında en çok kahreden şey annlerin ve kayıp yakınlarının gördüğü eziyetti. İktidar Cumartesi Anneleri’ne yönelik bu tutumundan bir an önce vazgeçmelidir. Taksim’i annelere açmalıdır. Anneler çocuklarını istismar etmiyor, varsa en azından kemiklerini istiyor. Bu talebe kulak tıkamak vicdansızlıktır. Ayrıca dünyanın yeninden savaşa sürüklendiği bir dönemden geçiyoruz. İnsalık tarihi savaşlarla hiçbir şey çözülemediğini gösterdi. Bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey barıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Yurtta barış, dünya da barış” sözü her zamankinden daha önemli, öğretici ve yok gösterici.

"Barış emek ister, ısrar edilmeli"

Barış Akademisyenleri’nden Dr. Yonca Demir:

Barış için akademisyenler olarak anılmamızı sağlayan metni imzaladıktan sonra çok şey oldu. Hepsini sıralamak mümkün değil. 2017 Aralık ayından beri ise ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyoruz. Bir çok duruşma takip ettik ve celse izledik. Barış’la ilgili bir arkadaşımızın ifadesinde belirttiği bir kaç nokta çok hoşuma gitti.

Mealen şöyle dedi:

"Barış sadece bir ateşkes değildir, emek ister. Provokasyonlara gelmemek ve ısrarcı olmak gerekir. Sürdürebilmek için şiddetsizlik ortamını yaratacak şiddetsiz iletişim yöntemleri kullanmak gerekir."

Daha güçlü talep edilmeli

Akademisyen ve Belgesel Sinemacı Can Candan:

Barış talep ettikleri, barış için mücadele ettikleri için “terörist” ve “vatan haini” ilan edilen, yargılanan, gözaltına alınan, işkence gören, tutuklanan, adilce yargılanmadan cezaevlerinde tutulan, hukuksuz bir şekilde işinden, aşından, eğitim hakkından, pasaportundan olan insanların olduğu 2018 Türkiye’sinde Dünya Barış Günü’nü kutlamak bana çok anlamlı geliyor. Şiddetten uzak,  barış içinde yaşamak ve bunu talep etmek en temel insan haklarındandır. Toplumsal barış ancak ve ancak barış için bireylerin ellerini taşın altına koyması, sorumluluk alması ile mümkün olabilir. Bu ülkede de barış talebinin uzun bir geleneği var. Biz de bu gelenekten güç alarak tüm barış için mücadele edenler olarak hep birlikte barış talebimizi daha da güçlü bir şekilde ifade etmeliyiz diye düşünüyorum. 

Su gibi barış da ana ihtiyaçtır

Barış Anneleri adına Güler Buğday: Birbirimizle karşıklı konuşmak varken niye çatışma yaşayalım. Bu halkın çocuklarını niye kaybediyoruz? Barış biz anneler için çok önemli. Cumartesi Anneleri yıllardır evlatlarının bir kemiğinin peşinde. Yıllardır Galatasaray Meydanı’nda taleplerini dile getiren annelerin geçtiğimiz hafta o meydan da şiddete maruz kalması barışa ne kadar acil ihtayacımız olduğunun göstergesidir. Kendine insanım diyen herkes bunun karşısında sessiz kalmamalıdır. Su gibi barışta ana ihtiyaçtır. Barış yaşamdır. Savaş yıkımdır. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Laz, Kürt, Türk, Çerkez, Alevi demeden bu ülkede çocuğunu çatışmalarda kaybeden bütün analar bir araya gelmelidir. Bu ülkede barış istemek çok zor. Anneler aynı acıyı yaşıyor ama duygularını paylaşamıyor. Defalarca şehit annelerine çağrı yaptık. Buradan tüm kadınlara sesleniyorum. Gelin el ele verelim. Hükümete de defalarca çağrı yaptık. Onu da yinelemek istiyorum. Barışı isteyen çatışmalara kar olan tüm halklardan elnizi çekin. Yeter. Hani diyorsunuz ya ‘cennet annelerin ayaklarının altındadır’ diye, Anneleri ağlatan yerlerde sürünen sizlersiniz. Biraz kendi gerçeğinizle yüzleşin. Hepimizin barıştan başka şansımız yok. Dış güçler falan diyorsunuz ya biz önce kendi içimizde barışı sağlayalım. 

Çocukların yaşaması için

Afrin operasyonuna dair barış çağrısı yaptığı için bir süre tutuklu kalan Emek Partisi (EMEP) üyesi Neslihan Karyemez:  Barış Günü benim için şiddet, kan ve ölümün çocukların hayatlarındaki yerinin sona ermesi anlamına geliyor. Dünyada barışın olması demek çocuk ölümlerinin azalması anlamına geliyor. Dünyada barışın olması demek savaşlarda kadınların ve çocukların tecavüze uğramaması anlamına geliyor. Barışın olması demek birey haklarının gasp edilmemesi anlamına geliyor. Bir an önce barış...


Artık şehitler gelmesin

Afyon’daki cephanelik patlamasında 5 Eylül 2012’de şehit olan Tolga Taştan’ın babası  Ali Taştan: Türkiye Cumhireyetine artık barış gelsin. Artık şehit haberi gelmesin. Dinimizi, markamızı, herşeyimizi güzellikten yana kullanalım. Ülkemizi kötü art niyetli insanlarda kurtarmak nasip olur inşallah. Bir şehit babası olarak adalet ve barışın bu ülkeye bir an önce gelmesini çok istiyorum. 1 Eylül benim doğum günüm. Oğlum ise 5 Eylül’de şehit oldu. Bu ülkede adalet ve hukukun olmadığına inanıyorum. Adalet demek gurur, haysiyet, yaşamak demek. Umarım bir gün ülkemize gelir. 
 

Olan yine halka oluyor

Afrin’de gerçekleştirilen “Zeytin Dalı Harekâtı”nda şehit düşen Piyade Üstçavuş Fatih Mehmethan’ın eşi Gamze Mehmethan: Dünya barışına inanan bir insanım. Savaşlar gereksiz yere çıkartılıyor. Barış olmadığı için bir çok şehit veriliyor. Bir sürü masum insanın canı yanıyor. Olan yine halka oluyor. Herkesin barışı yürekten yaşamasını isterim. Duam da bu şekildedir.

Silahlara karşı olmak

Reddettiği erkek tarafından öldürülen Helin Palandöken’in babası Nihat Palandöken:

17 yaşında reddettiği erkek tarafından öldürülen Helin babası olarak, bitmek bilmeyen kadın cinayetlerini durdurmak ve binlerce insanın ölümüne sebep olan bireysel silahlanmaya karşı çalışmalar yürütüyorum. Silahlara karşı olmak yaşamı savunmaktır, barışı kucaklamaktır.