Yaşam
Deutsche Welle

Berlinale'nin ağır topları

Berlinale’de Altın Ayı yarışı devam ediyor. İngiliz yapımı “45 Years” ve yasaklı İranlı yönetmen Panahi’nin çektiği “Taxi” en fazla beğeni toplayan filmler arasında önde gidiyor.

09 Şubat 2015 21:49


Kate ve Geoff, hayatlarının sonbaharını süren bir çifttir. Oturmuş hayatları, ritüel haline gelmiş alışkanlıkları ama bu tekdüzeliğin getirdiği güven duygusuyla konforlu bir evlilikleri vardır. Klasik emeklilik uğraşı olarak Geoff, kitaplara gömmüştür kafasını, arada da bozuk tuvaleti onarmaya niyetlenir ama hep ertesi güne bırakır bu işi. Kate ise dev bir parti hazırlığı içindedir, hafta sonunda kutlayacaklari 45’inci evlilik yıldönümleri için verecekleri partidir bu. Ancak hafta başında İsviçre’den gelen bir mektup, ilişkilerini acımasızca bir sınava sokar. Geoff’in Kate’den önce beraber olduğu, ancak 50 yıl önce Alpler’de bir kaza sonucu ölen Katya’nin cesedi buzulların içinde bulunmuştur. Katya’nın varlığından daha önce de haberdar olan Kate başlangıçta “Biz biraraya gelmeden önce olmuş bir şeye kızmam pek mümkün değil herhalde” dese de, Geoff’un giderek artan ölçüde anıların içinde kendini kaybetmesi, ilişkilerini sorgulamaya başlamasına neden olur. Granit gibi dayanıklı görünen evliliklerinin aslında ne kadar da kırılgan olabileceği günbegün kendini gösterirken, hafta sonuna kadar 45’inci yıldönümü kutlanacak bir evlilik kalıp kalmayacağı bile belirsizleşir.

Mektupla gelen duygusal buhran

2011’de bir gay barda tanışan iki erkeğin birlikte geçirdikleri ilk hafta sonunu, yeni bir tutkunun ve girecekleri olası bir ilişkinin heyecanını anlatan „Weekend“ filmiyle adını duyuran İngiliz yönetmen Andrew Haigh, şimdi de „45 Years“ ile yarım yüzyıla yakın bir geçmişi olan bir ilişkinin bile nasıl sarsılabileceğini, geçmişe özlemin, bastırılan tutkuların duygusal dengeleri nasıl altüst edebileceğini gösteriyor. Belli belirsiz suskunluklar, ufak jestler veya sorulara verilen kaçamak cevaplar, köklü ilişkinin sismografından kaçmıyor ve mektubun yol açtığı ilk sarsıntının artçıları olarak kayda geçiyorlar. Belki de bu uzun evliliğin son haftası olacak günlerin hassas kronolojisinin seyircileri can evinden vurmasında en büyük pay sahipleri, yönetmenin yanısıra hiç kuşkusuz başrollerdeki Charlotte Rampling ve Tom Courtenay. İngiliz Sineması’nın duayen oyuncuları arasındaki kimya görülmeye değer. Uluslararası Berlin Film Festivali yarışma jürisinin bu ikiliye kayıtsız kalması haksızlık olacaktır.

Tahran’ı ayağa kaldıran film

İran’da rejim karşıtı yönetmen Cafer Panahi, bundan beş yıl önce altı yıl hapis cezasına çarptırılmış ve 20 yıl boyunca mesleğini icra etmesi yasaklanmıştı. Hapis cezası bugüne kadar uygulanmadı, ancak yönetmenin ülkeyi terk etmesi mümkün değil. Fakat Panahi bir yolunu bulup film çekmeye, bu filmleri uluslararası festivallere göndermeye ve hatta ödül almaya devam ediyor. Örneğin 2011 yılı yapımı „Bu Bir Film Değil“, bir kekin içine saklanan USB bellek ile İran'dan Fransa'ya kaçırıldı ve Cannes Film Festivali’nde gösterildi. 2013’te ise „Perde“, Berlin Film Festivali’ne katılarak en iyi senaryoya verilen Gümüş Ayı Ödülü’nü kazandı. Bu yıl da yönetmenin „Taxi“ adlı filmi Berlin’deki yarışma bölümüne davet edildi, ardından ise Tahran’dan yoğun tepkiler geldi ve festival yönetimi, film seçiminde yapımların kalitesine değil, sadece siyasi niteliğine bakmakla suçlandı.

“Sessiz bir protesto”

Film gayet minimalist bir yapım. Ancak kısıtlı imkanlarla da güçlü bir film yapılabileceğinin önemli bir örneği. Bir taksinin içine yerleştirilmiş kamera, şoförün Tahran’ı turlamasını kaydediyor. Taksiye binen farklı müşteriler, şoför ile açık ve samimi bir şekilde sorunlarını, endişelerini ve görüşlerini paylaşıyor. İdam cezasından sansüre kadar ülkedeki baskıcı rejimin farklı yanlarının dile getirildiği bu sohbetlerde müşterilerin gerçek müşteri mi, yoksa oyuncu mu olduğu ise açık bırakılmış. Şoföre açılan müşteriler, günümüz İran’ının gerçekçi bir tablosunu çiziyor. Taksi şoförü ise yönetmenin kendisi, Cafer Panahi. Filmin yarışma bölümüne davet edilmesinin, Panahi’ye yönelik uygulanan yasaklara karşı sessiz bir protesto olduğunu söyleyen Berlin Film Festivali Direktörü Dieter Kosslick, bu yaratıcı filmin nasıl olup da İran’ın dışına çıkarılabildiği sorusuna ise “Belki de bir taksiyle” şeklinde kaçamak bir cevap vermekle yetiniyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle