Gündem

Berat Albayrak e-postaları davası; Ömer Çelik'e tahliye, Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat'ın tutukluğuna devam kararı

Üç gazeteci, 304 gündür tutuklu bulunuyordu

24 Ekim 2017 14:15

Red Hack tarafından ele geçirilen ve Enerji Bakanı Berat Albayrak’a ait olduğu iddia edilen e-postaları haberleştiren Dicle Haber Ajansı (DİHA) Haber Müdürü Ömer Çelik, eski Diken editörü Tunca Öğreten ve BirGün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat’ın 304 gündür tutuklu bulunduğu davada ara karar açıklandı. Mahkeme heyeti, Çelik'in tahliyesine, Öğreten ve Kanaat'ın tutukluluğunun devamına karar verdi. 

Savcı Yakup Ali Kahveci’nin hazırladığı iddianamede RedHack’in hacklediği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın maillerinin ‘duruma göre devlet sırrı’ olduğu iddia ediliyor. Gazetecilerin maillerle ilgili sosyal medyada kurulan bir gruba iradeleri dışında eklenmesini suç isnadı için "yeterli gören" savcılık, bu maillerin haberleştirilmesinin ‘gazetecilik faaliyeti sayılamayacağını’ da öne sürüyor. Davanın tutuklu sanıkları Mahir Kanaat’in 24, Tunca Öğreten’in 19, Ömer Çelik’in de 16.5 yıla kadar; tutuksuz sanıkları Derya Okatan, Eray Sargın ve Metin Yoksu’nun ise 16.5 yıla kadar hapsi isteniyor.

3 gazeteci tutuksuz yargılanıyor

Aynı davada  DİHA Muhabiri Metin Yoksu, Etkin Haber Ajansı (ETHA) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Derya Okatan ile Yolculuk gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Eray Sargın ise tutuksuz yargılanıyor.

25 Aralık 2016’daki baskınlarla gözaltına alınan gazeteciler, 24 gün gözaltında kaldıktan sonra adliyeye çıkarılmışlardı.

"Haber yapmak suç sayılamaz"

Yargılanan gazetecilere destek için gelenler ise Çağlayan Adliyesi önünde "Haber yapmak suç sayılamaz, Gazetecilere özgürlük" pankartı açarak yargılamaya son verilmesi istendi.
 

Çağlayan Adliyesi önünde yapılan açıklamada ise şu ifadelere yer verildi:

"Bugün burada 25 Aralik 2016'da gözaltına alınıp 300 günü aşkın bir süredir tutuklu bulunan gazeteci arkadaşlarımızın davasını izlemek için bulunuyoruz. Bir hacker grubunun yayımladığı Berat Albayrak’ın kimi maillerine ilişkin sosyal medyada paylaşımda bulunmak veya kimi haberler yapmak suçlamasıyla gazeteciler Ömer Çelik, Metin Yoksu, Tunca Öğreten, Derya Okatan, Mahir Kanaat, Eray Saygın yargılanıyorlar. Mahir Kanaat, Tunca Öğreten ve Ömer Çelik akla zarar suçlamalarla tam 303 günü Silivri Cezaevi'nde geçirdiler.

Sadece 9 sayfalık iddianamede somut bir delil ve suçlama bulunmuyor. Bu kısacık iddianamede tam 24 kez Twitter, 25 kez paylaşım, 25 kez haber sözcüğü geçiyor. Aleniyet kazanmış ve tüm yurttaşların hakkında konuştuğu bilgiler; haberleştirildiği, tweet atıldığı için ve hatta bu paylaşımları yapan hesaplar takip edildiği için gazeteci arkadaşlarımız özgürlüklerinden mahrum.

İnternet üzerinden gazetecilere her gün çeşitli yerlerden bilgi, belge ve istihbarat gelmekte, arkadaşlarımız çeşitli kişilerce sosyal medya gruplarına ya da mail gruplarına eklenmektedir. Gazeteciler bu bilgileri incelemekte, asılsızsa kullanmamakta, haber değeri ve kamu yararı varsa yayımlamaktadırlar. Bu yüzden gazeteciler tutuklanamaz, birilerinin kini ile üzerilerine iftira atılamaz.

Savcılık makamı arkadaşlarımızı içeride tutacak delil bulamadıkça ne suçlama yönelteceğini şaşırıyor. Milyonlarca kişinin okuduğu 17-25 Aralık fezlekelerini bilgisayara indirmek suç gibi gösteriliyor. Üstelik oluşturulma tarihi ile indirilme tarihi bilinçli bir şekilde birbirine karıştırılıyor. Bilirkişi görevlendirilmiyor, uzmanlar dinlenmiyor. Davayla hiç ilgisi olmayan kişisel tweetler dosyaya konuyor. Bu hukuksuzluk hangi talimatla yapılıyor? Bizler bir an önce bu hukuksuzluktan vazgeçilmesini talep ediyoruz.

BirGün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat bu akıl ve mantık dışı dava yüzünden bebeğinin doğumuna tanık olamadı. Tunca Öğreten cezaevinde evlendi. Ömer Çelik ailesinden, çocuklarından mahrum bırakıldı. Bunun bedelini kim ya da kimler ödeyecek?

Bizler, burada bulunan gazeteciler, yazarlar, milletvekilleri, meslek örgütü temsilcileri, siyasi parti yöneticileri ve aileler olarak gazeteci arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Haber yapmak suç değildir.

Gazetecilere özgürlük."

Gazetecilerin savunmaları şöyle:

Savunmada projektör talebi reddedildi

Duruşma 11.30 sıralarında sanıkların salona alınmasıyla başladı. Mahkeme başkanı yargılanan gazetecilere suçlamalarla ilgili sessiz kalma haklarını kullanmak isteyip istemediklerini sordu. Yargılanan gazeteciler bu hakkı kullanmak istemediklerini beyan etti. Savunma sırasında projektör kullanak isteği ise mahkemece kabul edilmedi. Sanık avukatları ise savunmada kullanılacak kanıtların gösterilmesi açısından projektör kullanımının önemini anlattı.

Savunmalar...

Derya Okatan, "Davaya hazırlanırken avukatlarım gözaltına alındı savunma hakkım kısıtlandı. 2009 yılından bu yana emekçisi olduğum ETHA’da çıkan haberlerden dolayı buradayım. Yüzbinlerce haber içinden seçilmiş haberlerle örgüt propogandası yapmakla suçlanıyorum. Bir hükümet yöneticisi makamını kendi çıkarları için mi yoksa halkın çıkarları için mi kullanmalı. Tüm bu iddiaların sadece bir ihbar mailine dayanması nasıl mümkün olabilir? Bu durum ciddiyetsizlikle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. İhbar mailini savcının dikkate almasını anlarım ama bu ihbarda belirtilenlerin araştırılmadan dosyaya koymasını anlamam beklenemez. Redhack mailleri internette yaygınlaştırdı, bir grup kurup gazetecileri ekledi. Twitter'da davet gelmez direkt eklenirsin, yazışma da yok. Albayrak bu mailleri reddetmedi. Savcı “duruma göre devlet sırrı olabilecek” diye suç belirtmiş. Devlet sırrı olacak bu kadar önemli bilginin bakanın mailinde ne işi vardı?"

Bu hizaya getirme davası

Darya Okatan savunmasına şöyle devam etti:  Bu dava OHAL sürecinde onlarca basın kuruluşunun kapatılmasından, yüzlerce internet sitesine erişimin engelli getirilmesinden, 168 gazetecinin hapse konulmasından her gün gazetecilerin gözaltına alınmasından haber takiplerinde muhabirlerin baskı, saldırı ve tehditlere maruz kalmasından bağımsız değiydir. Dava hala hizaya gelmeyenleri hizaya getirmek, gerçeklerde ısrar eden gazetecilere gözadığı vermek için açılmıştır. Bir bütün olarak AKP'nin Saray'ın tek sesli bir ülke yaratmak için hayata geçirdiği politikanın parçasıdır. Adlı kontrol şartının ve yurtdışı yasağın kaldırılmasını ve el konulan bilgisayarın iadesini istiyorum. 

Bu suç değil ifade özgürlüğü

Gazete Yolculuk'tan Eray Sargın: Twitter hesabını ben kullanmıyorum  bana ait değildir. Bu sebeple yerine atılı suçları kabul etmiyorum. Haziran hareketi yasal bir dernektir. Onun whatsapp/twitter gruplarında olmam gayet doğaldır. Beratın kutusu açıldı siye bir link paylaşıldıgını söylüyorsunuz kendi ağzınızla söylediniz bu bir haber. Haber niteliği taşıdığı için tüm dünyada wikileaks’in paylaştığı belgeleri whatsaptan konuşmam da doğaldır. Bu suç değil ifade özgürlüğü olarak degelendirilmeli. Altını çiziyorum ben gazeteciyim. Burada gazetecilik faaliyeti engellenmek isteniyor, arkadaşlarımın gazeteciliğine kefilim.  Ele geçirilen telefon ve sahibi olduğum Adalı Yayınlarının pc’sini aldılar, orada da birşey çıkmadı. Annemin telefondan redhack'e dair herhangi bir şey çıkmamıştır. Twitter hesabını yurtdışındaki arkadaşımıza teslim ettik. Almanya’yla da görüşmedi.

"Açık kaynaklardan haber yaparım"

Metin Yoksu: Yapmış olduğumuz haberler karşımıza iddianame olarak çıktı. Ajanstan  ve açık kaynaktan haber yaparım. Haber dili kullanırım.  Fakat burada savcı gerilla kelimesine takılıyor propaganda yaptığımız söyleniyor. Propaganda olması için güzelleme.yapılması lazım.  İsteğim dışında bir gruba ekleniyorum ve eklenmemiş birlikte mailler gelmeye başladı. Grupta yazılanları birbir takip etmedim. O konuşmaları hatırlamıyorum. Adlî kontrol şartım kaldırılmalı, ailemin kişisel eşyalarına el konuldu, bunların iadesini istiyorum.

Dicle Haber Ajansı'ndan Ömer Çelik savunmasını Kürtçe yaptı

Dicle Haber Ajansı'ndan Ömer Çelik ise savunmasını Kürtçe yapmak istediği belirtti. Bu nedenle ifadesi tercüme edildi. Ömer Çelik'in ifadesi şöyle: Bu ülkede yaşadım, buradaki okullarda okudum. Bu açıdan Türkçe’ye yönelik olumsuz bir yargı sahibi değilim. Fakat anadilimizin kişiliğimizin oluşmasında ne kadar önemli olduğunu tutukluluk sürecinde daha iyi anladım. Kısa bir süre önce TDK’nin ‘anadil kimliğimiz’ sloganıyla bir kampanya başlattığını gazetelerde okudum. Bu yüzden ben de eksik de olsa savunmamı eksiklerimde olsa, anadilim olan Kürtçe yapmak istiyorum. Anadilime ilişkin eksiklerimin büyük oranda maruz kaldığım asimilasyon politikaları olduğunu da belirtmek isterim. Başta siz heyet üyeleri olmak üzere hepimizin çok iyi bildiği gibi ‘masumiyet karinesi’ hukuki yaklaşımın temelini oluşturur. Fakat bu temel ilke, ne yazık ki bizler açısından ortadan kaldırılmıştır. Kendi cephemden bu gerçeği dile getirmek istememin nedeni ise gözaltına alınırken maruz kaldığım işkencedir. Demokrasinin yerleşik olduğu, hukuk kuralları ile yönetilen bir ülke olması gereken şey, tüm resmi mekanizmaların belirlenen kurallara göre hareket etmesidir. Ne yazık ki bugün Türkiye’de bu durum dünden de geriye gitmekte, ortada hukuk namına bir şey bırakılmamaktadır. Biz bu ülkenin kaderi haline getirilmek istenen tekleşmeyi kabul mü etmeliyiz? Bizden mutlak itaat isteyenlere boyun büküp onların birer methiye dizercesi mi olalım? Kralın çıplak olmadığını görmeyelim mi, yazmayalım mı, söylemeyelim mi? Bu olumsuz koşullara rağmen ağır bedeller ödemek pahasına da olsa Özgür Basın geleneğini sürdürmeye çalışanlarda var. Bunlardan biri de içtenlikle söyleyebilirim ki 9 yıldır bünyesinde yer aldığım Dicle Haber Ajansı’dır. Bu ajans 2002 yılında yayın hayatına başladığında ilke olarak 'Gerçeklerden Asla Taviz Verilmez' sloganını belirledi. DİHA bu anlayışla 14yıl boyunca bölgede Türkiye’de, Ortadoğu’da ve dünyadaki gelişmeleri kamuoyuna ulaştırma çabası verdi. Servis ettiği haberlerle gündem oluşturdu. Bunlar ve bunlara benzer yüzlerce haber nedeniyle görülmemiş baskı ve saldırılara maruz kaldık. Buna rağmen vicdanlarımızın sesini dinlemekten geri durmadık, hakikatlere ısrarla sahip çıktık. Bugün toplumun tüm ötekileri nazarında sağladığımız güven ve gazetecilik başarımızın altında öyle sanıldığı gibi devasa bir çalışan kadrosu, astronomik kaynaklar ya da profesyonel araç-gereçler hiç olmadı. Bunlar ve bunlara benzer yüzlerce haber nedeniyle görülmemiş baskı ve saldırılara maruz kaldık. Buna rağmen vicdanlarımızın sesini dinlemekten geri durmadık, hakikatlere ısrarla sahip çıktık. Bugün toplumun tüm ötekileri nazarında sağladığımız güven ve gazetecilik başarımızın altında öyle sanıldığı gibi devasa bir çalışan kadrosu, astronomik kaynaklar ya da profesyonel araç-gereçler hiç olmadı.

Bugün boynumuza vurulan kılıcı bizler bileyledik

Hakim Ömer Çelik'e savunmasını sürdürmek yerine yazılı metni vermeyi isteyip istemediğini sordu. Ömer Çelik Kürtçe sözlü savunmasına devam edeceğini belirtti.

Çelik savunmasına şöyle devam etti: Ajansımız DİHA'nın internet sitesi 24 Temmuz 2015 Basın Özgürlüğü gününde erişime engellendi. Bu tarihten sonra 48 kez daha aynı yönde kararlar verilerek susturulmak istendik. Alınan bu kararlar için önceleri hoşnut olumayan kimi haberimiz haberlerimiz gerekçe gösterilirken, sonraları her hangi bir gerekçe gösterilmeye bile gerek duyulmadı verilen mahkeme kararlarında bu engellemelere rağmen birçok muhabir arkadaşım yine yazdıkları haberleri dolayısıyla tutuklanıp cezaevlerine atılmasına rağmen sesimiz susturulamayınca 29 Ekim 2016'da çıkarılan KHK ime kapılarımıza mühür vuruldu. Bürolarımızın kapılarına mühür virulabilindi belki ama bunun hakikat haykırtığımız dilimize bir hükmü yok. Siyasi iktidarın bu derece pervasızlaşmasında en büyük kabahat kimindir diye sorarsanız yine ne yazıkki meslektaşlarımızı göstermek zorunda kalacağım. Onlar her dönem hakikatın yanında yer almak yerine, gücün ve paranın yanında saf tuttular. Böyle olunca da bugün boynumuzu vuran kılıcı bir bakıma bizler bileyledik. Hitlerin propaganda bakanı Gobbels'in meşhur sözü vardır. 'Bana vicdansız bir medya verin size bilinçsiz bir halk sunayım. Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun. yalan söyleyin. Mutlaka inanan birileri çıkar. Büyük yalanlar söyleyin. Çünkü insanlar büyük yalanlara küçük yalanlardan fazla inanır'

 Berat Albayrak'ın avukatları Ömer Çelik'in savunmasını Kürtçe yapmasına itiraz etti.

Heyetin vicdanına seslendi

Cizre, Sur diğer kentlerde 'terörle mücadele' adı altında bazı operasyonlar yapıldı. Bu operasyonların yol açtığı insani ve maddi yıkımın sonuçlarına dair habelerler yaptıklarını belirten Çelik hakim tarafından susturulmak istendi. Asıl suçlu ve suçluların kimin olduğunu biliyor musunuz? Bu sorunun yanıtını bildiğini düşündüğüm heyetinizin vicanının sesinden uzaklaşmayarak bunca aydır yaşadığım mağduruyete son verilmesini bekliyorum. Bu doğrultuda tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum"

Haber bilgileri markette yok

Mahir Kanaat: Sabaha karşı gazetecilerin ve 7 yaşındaki bir çocuğun olduğu bir evden işkence ile gözaltına alındım. Vatana götürürdüm. Henüz delil toplama aşamasındayız, delilleri toplayıp ifadeni alacağız dediler. 24 gün boyunca ne tek bir soru soruldu, ne tek bir söz edildi. 24 gün boyunca dosya bilgilerini Sabah gazetesinden öğrendik. Bize uygulanan gizlilik kararı Sabah gazetesine yoktu. Örgüt propagandası diyorsunuz bu haksızlıktır, biz araştırır ve haber yaparız. Haber bilgileri marketlerde yoktur. Gazeteci takip ettiği haber hakkındak ilgili herkesle görüsmeye çalışır. Gazeteci sadece gazetecilik yapar. Sohbet grubunu benim kurduğum iddia ediliyor. Redhack bu grubu kurup belirledikleri gazetecileri kendi eklediğini açıkladı. Mailler bende yok, bahsi geçen mailleri ne indirdim ne inceledim. Haber yapmadık. Olmayan haberle nasıl bir algı oluşturmaya çalışıyorum? 14 yıldır, birgün gazetesinin kuruluşundan beri çalışmaktayım. İddianamede bahsi geçen konuşma günlük konuşmadır. ne Redhack, ne Albayrak’la ilgili konuşma yoktur."

Oğlumun doğumunda yanında olamadım, kızım günlerce ağlamış

Mahir Kanaat'ın savunmasının devamı şöyle: İlgili hesabın redhack’le takipleştiği ve şüphelilerle doğrudan iletişime geçildiği iddia edildi. Twitter üzerinden takip etmenin suç sayıldığını bilmiyordum. Hesaplar milyonlara insan tarafından takip ediliyor suç mu? Madem bu hesaplar suç, neden devlet kapatmıyor? Devlet suç sayılan bu hesapları kapanmayarak suç işlemiyor mu? Emniyete ve savcıya internetten indirilen basit 1kopya olduğunu anlattık yetinmeyip savcının gözü önünde evrakları indirdik. Ben solcu bir ailenin solcu çocuğuyum. Fetocülere selam vermem, bunu hakaret olarak kabul ediyorum. 2014’e kadar telefon görüşmelerim çıkarılmış, tek bir şüpheli hareket yokken örgüt adına nasıl görev yapmış olurum. Deniz Yücel’le görüştüğüm söyleniyor, iki gazetecinin görüşmesi çok normal. Gazeteci yerine kasapla görüşmem daha mı normal? Zaten görüştüğümü ben savunmada anlattım. Sonra konusu olan maillerle ilgili bir görüşme değil o tarihte Deni yücel hakkında bir soruşturma yoktu. Kendisi başbakanın toplantılarına akredite bir gazetecidir. Ben ÖDP üyesiyim ve kurulduğundan bu yana birgün deyim. Ne bir sağcıyla ne de Fetocuyle irtibatım olmadı, bu bir hakarettir. Bilişim sisteminin nasıl engellendiğini çok merak ediyorum, hacklemeyi Redhack yapmış ve nasıl yaptıklarını twitter üzerinden paylaştılar. Ne mailleri hackledim ne bilişime erişimi engelledim. Suçluyorsunuz yapmadığımı anlatmaya çalışıyorum. Vatansever diye bir hesap, hacker kendisi bize attığınız suçları yaptığını kabul edıyor. Onunla ilgili işlem yapmanızı istiyorum @vatansever2023 hesap ismi. Oğlumun doğumunda yanında olamadım 10 aydır tutsağım, kızım 7 yaşında ve bana inanılmaz bağlı, günlerce babam ne zaman gelecek diye ağlamış.

Örgüt üyeliğinden tutuklandım

Tunca İlker Öğreten: 4 Aralık gecesi 4.30 da özel harekat evimizi bastı. Önce gözaltı kararı okundu. Evimdeki tüm dijital materyale el kondu. 24 gün ne için olduğunu bilmeden gözaltında kaldım. Emniyet ifadesinin ardından savcılığa çıkarıldım ve tutuklandım. DHKPC örgütü üyeliğiyle tutuklandım. Ömrüm boyunca DHKPC üyesi görmüşlüğüm yok. Bu örgüt hakkında ne bir haberim ne de sosyal medya paylaşımım yok.

Çalınan hesap bakanın kişisel hesabıdır, neden içinde devlet sırrrı var

Öğreten savunmasına şöyle devam etti: 7 aylık süreçte iddianame yoktu, 7 ay sonunda anladım ki DHKPC üyesi değilim. Siber korsan sıfatıyla emniyete mail atmış birininin ihbarıyla tutuklandım. İddianame teması: hükümeti yıpratmak IŞİD’le irtibatlı göstermek. Kaleme aldığım haberde bu tema var mı, hayır yok. Mailler yayınlandıktan sonra imzayla yaptıgım haberde tek bir ima yok. Çünkü haberinde IŞİD'in 'i’si bile yok. İlişki’yi iddianameyi hazırlayan savcı kuruyor. İçinde bulunduğum durum, redhack bakanın cüzdanını çalmış sonra da itiraf etmiş. Bir gazeteci olarak bu hırsızlığı hikayeleştirdim diye savcı hırsızı değil gazeteciyi tutuklamış. İddianame kendi kendini baştan sonra çürüten bir iddianame. Redhack kendi hesabından bakana ait mailleri hackleyip gazetecilerle paylaşacağını duyurdu, 17-18 gazeteciyle paylaştı. Ben de kendimi orada buldum. Gruba eklenmek için onaya gerek yok. Sonra da maillere ulaşabileceğim bir bağlantı vardı görevim gereği haber yaptım. Suç olarak ben twitter'da bazı hesaplarla takipleşiyormuşum. Ben gazeteciyim. Habere hakikate ulaşmak için kişilerle de görüşürüm, takip de ederim. Devlet sırrı ifşa etmek denmiş; bir bilgi ya devlet sırrıdır ya değildir. Çalınan hesap bakanın kişisel hesabıdır neden içinde devlet sırrı var?"

Bilgi devlet sırrı değildir

Öğreten:Ben de kendimi orada buldum. Gruba eklenmek için onaya gerek yok. Sonra da maillere ulaşabileceğim bir bağlantı vardı görevim gereği haber yaptım. Suç olarak ben twitter'da bazı hesaplarla takipleşiyormuşum. Ben gazeteciyim. Habere hakikate ulaşmak için kişilerle de görüşürüm, takip de ederim. Devlet sırrı ifşa etmek denmiş; bir bilgi ya devlet sırrıdır ya değildir. Çalınan hesap bakanın kişisel hesabıdır neden içinde devlet sırrı var? Powertrans haberin yaptım ne Albayrak'ın özel hayatıdır ne de devlet sırrıdır. 7 milyar insanın bildiği sır mıdır? 7 milyar insan bunları okuyor, haberini yaptığım için devlet sırrını açıklamaktan ben suçlu oluyorum. Ben gazeteciyim savcılık tarafından ne zaman çağrılsam ifadeye gittim. Şüphem yok hepiniz suçsız olduğunu anlayacaksınız maddi ve manevi sıkıntılar yaşıyorum. Buna bir son verin. Bir twitter sohbet odasına ekleniyorum. Redhack bana mesaj atmadı. Redhack mesaj attı dediğim paylaşım yaptı twitter'da. Bir görsel paylaşımda bulundu bu iddialara karşı nasıl mailleri ele geçirdiklerini dair detaylı anlatım yaptı. Bana mesaj atamazlar ilişkim yok. Genel bir paylaşım yaptı.

İfadelerin ardından savcı görüşünü açıkladı

Savcı, mütalaasında Ömer Çelik'in tahliyesini; Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat'ın tutukluluk hallerinin devamını istedi.

İnsanlar çok garip iddialarla suçsuz yere yatıyor

Savcının mütalaasının ardından söz alan avukatlar iddianamedeki suç istinatlarına itiraz etti. Kanaat'in avukatı, "Bu soruşturma bir hackerin ifadesiyle başladı. Hacker'a niye dava açılmadı? Bu suçun itirafıdır. Bu soruşturmada hacker olduğu söylenen 3 kişi gözaltına alındı. Sonra ne mi oldu? Bu 3 kişi serbest kaldı. Polisin hacker dediği kişiler serbest ama gazeteciler tutuklu. İddianamenin temelsiz ve dayanaksız olmasının en açık kanıtıdır bu. Hani bu operasyon bir hack operasyonuydu? Niye diğer haberler bu dosyada? Uyanık bir polis sonra 17 25 Aralık dosyasını görüyor. Bu dosyanın indirilmesini burada göstersek bu iddia ortadan kalkacak. Bunu ne mahkeme ne savcı dikkate alıyor. Bunun aynısını Polis Kriminal raporları da diyor. Çok basit bilgiler dikkat alınmıyor. İnsanlar çok garip iddialarla suçsuz yere yatıyor.

Tunca Öğreten'in avukatı Sevgi Kalan: Savcılık müvekkilimin lehine hiçbir delil toplamamış, lehine olanları da aleyhine gibi göstermiştir. Alenileşmiş bilgileri müvekkilim kamu yararı gözeterek haberleştirmiştir. AİHM'in bu hususta kararları var. Gazeteciler kaynaklarını açıklamak zorunda değildir. Katalog suç olsa bile tutukluluk ile ilgili yeterli bilgiler savcılık tarafından sunulmak zorundadır.

Eray Saygılı'nın avukatı Erman Öztürk: Müvekkilimin annesinin telefonunu aldılar, mahkemeden iadesini istiyoruz. Bu arkadaşlar biz kandırılmayalım diye haber yapıyor, ama yargılanıyorlar. 7 milyar insanın gördüğü bilgilerden bahsediliyor. Bu bilgilerin aktörleri var, asıl onlar yargılanmazsa biz daha çook kandırılırız.

Mahkeme verilen 1 saatlik aradan sonra kararını açıkladı. Tutuklu yargılanan gazetecilerden Ömer Çelik tahliye edilirken Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat’in tutukluluk halinin devamına karar verildi.