Gündem

'Behey şaşkın paralelci, Almanların bizi dinlemesi Almanlığın tabiatındandır!'

Yasin Aktay: İyisi mi seni her kelimesinde daha da batıran bu mevzuda daha fazla bocalama

30 Ağustos 2014 19:21

12. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "paralel yapı" dediği Gülen cematini Almanya'nın Türkiye'yi dinlemesi üzerinden eleştiren AKP MKYK üyesi ve Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, “Behey şaşkın paralelci! Almanların bizi dinlemesi, dinlemeye çalışması, bizim içimizi dışımızı öğrenmeye çalışması, Almanlığın tabiatındandır. Tıpkı Fransızlığın, Amerikalılığın, İsrailliliğin, Rusluğun tabiatından olduğu gibi” dedi.

Aktay, yazısında "Oysa senin yaptığını kimseye anlatacak yüzün yok. Hatırlatalım ki, bu ülkenin Başbakanını, Cumhurbaşkanını, Genelkurmay başkanını, MİT Müsteşarını, bakanlarını dinlediğinde bunun adı kendi ülkene, milletine, vatanına ihanettir" ifadesine yer verdi.

Yasin Aktay’ın Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (30 Ağustos 2014) nüshasında yayımlanan “Paralelcinin şaşkını, Alman görür kendini” başlıklı yazısı şöyle:

 

'Paralelcinin şaşkını, Alman görür kendini'

 

Geçtiğimiz hafta Der Spiegel dergisinin internet yayınında Almanya'nın Türkiye'yi, yani kendisi gibi bir NATO ülkesini yılardır dinlediğine dair bir haber yayınlandı ya. Neresinden bakarsanız, nur topu gibi bir skandal ile karşı karşıya olduğumuzun resmiydi bu tabi. Almanya'nın devlet olarak, hükümet olarak, faka bastığının da fotoğrafı.

Kısa sure önce ABD tarafından dinlendiği ortaya çıktığında Almanya'nın verdiği tepkiler taze taze hafızalarda. Dostların birbirini dinlemesinin kabul edilemeyeceği yönündeki açıklamaların ardından konu kapanmıştı.

Neden bu kadar çabuk kapandı? Olayın derinliğinde başka mevzular da var mıydı, bilemedik, ama Almanya bu bilgiye sahip olduğu andan itibaren ABD'ye karşı nasıl bir yaptırım uygulayabilirdi sorusu aslında uluslararası hukuk ve reel siyasetin dengeleri açısından yaklaşılması gereken bir sorun olarak kayıtlara geçti.

Bu olayın gerilimi daha bitmeden Almanya'nın kendisinin de Türkiye'yi, hatta bilahare 80 ülkeyi daha dinlediği ortaya çıkınca, Almanya'nın başta ABD'ye olmak üzere hiç kimseye bundan dolayı bir şikayette bulunma hakkı kalmamış oldu. Olay açığa çıktığı andan itibaren Merkel'in verdiği tepki 'olur böyle şeyler, istihbaratın tabiatında var böyle şeyler' yollu bir tür teslimiyetten öteye geçmedi. 'Açıklayabilirim' deyip her şeyin ortada olduğu bir duruma kendisini daha da komik duruma düşürecek mazeretler uydurmaya çalışmamış olması onun gücünün değil mahcubiyetinin gösterisiydi aslında.

Alman ve Türk medyasına geniş şekilde yansıyan iddialar üzerine bu ülkenin Ankara Büyükelçisi 18 Ağustos günü Dışişleri Bakanlığımıza çağrılarak, iddialar hakkındaki tepki, görüş ve beklentilerimiz dile getirildi. Bu çerçevede, iddiaların doğru olması durumunda, şiddetle kınadığımız bu tür faaliyetlerin durdurulması gerektiği ve bu konuda resmi ve tatminkar bir açıklama beklediğimiz ifade edildi.

Bilahare 'dönemin' Dışişleri Bakanı sayın Davutoğlu, aynı gün Alman mevkidaşı Frank-Walter Steinmeier ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde bu beklentimizi dile getirdi. Bu görüşmede Alman tarafı bu konunun açıklığa kavuşturulmasını temin edeceğini ifade ederek iki ülke istihbarat teşkilatları başkanlarının bir araya gelmesini önermiş. Bu çerçevede ilgili Alman yetkilinin önümüzdeki günlerde ülkemize gelerek gerekli temas ve izahatlarda bulunmasını beklemekteyiz.

Yani Türkiye'nin konuyla ilgili takibi ve tepkisi bitmiş değil, bu konuda Alman hükümetinin gerekli adımları atmasını bekliyoruz.

Almanya bu dinlemelerden dolayı bize karşı zaten savunma konumunda. Elinde bilgi varmış da ondan dolayı sesimizin çıkmadığını kim nereden çıkarıyor?

Bütün bu olup bitenler bu aşamada yapılabilecek makul şeyler, ama belli ki bunlar bizim paralel kulakları kesmemiş. Verdikleri tepkilere bakılırsa Almanlarla eşit muamele istiyorlar. 'Biz dinledik diye bize savaş açtınız, elin Almanı bizden daha mı değerli ki, ona savaş açmıyorsunuz?' demeye getiriyorlar.

Katıldığım bir televizyon programında bu hadise üzerine Türkiye olarak yaptıklarımızı anlattıktan sonra, şimdi 'Almanlara bundan dolayı savaş mı açalım?' deyivermişim ya? Almanya'ya paralelcilerden farklı davranmış oluyormuşuz meğer.

Bizim şaşkın paralelci kendini bir anda Alman gibi görmeye başlar. Onlara var da bize yok mu?

Behey şaşkın paralelci! Almanların bizi dinlemesi, dinlemeye çalışması, bizim içimizi dışımızı öğrenmeye çalışması, Almanlığın tabiatındandır. Tıpkı Fransızlığın, Amerikalılığın, İsrailliliğin, Rusluğun tabiatından olduğu gibi.

Onlar başka ülke, başka devletler. Dost göründükleri için bize karşı bu davranışını gördüğümüzde onlardan bunun hesabını sorarız, açıklamalarını bekleriz, icabı hallerinde bedelini de uluslararası hukuk çerçevesinde ödetmenin yoluna bakarız. Bundan dolayı bir ülkenin başka bir ülkeye savaş açtığı görülmüş şey değil. Casusluk faaliyetleri soğuk savaş yıllarında da şimdi de hiç kesintiye uğramadı. Ama bu faaliyetler ortaya çıktığında çok nadiren savaş sebebi sayılmıştır (onu da öyle sanıyorum, yoksa hatırladığım bir örnek yok).

Oysa bizim şaşkın paralelcilere kalırsa Almanya'ya da savaş açmalıyız. Ama Türkiye'nin ve bilhassa, hükümetin bu dinlemelerden mütevellit kritik bilgileri Almanya'nın elinde olduğu için, üzerine gitmeye cesaret edemiyormuş.

Şaşkın paralelci meğer Alman'ın casusuyla empati kurarmış. Kendini mi onun yerine, Alman'ı mu kendi yerine koyuyor, o bile anlaşılmıyor, ama bu yaygaralarıyla aslında Türkiye ile asli ilişkilerini, konumlarını itiraf ettiklerinin farkına bile varmıyorlar. Şaşkın halleriyle önlerine gelen argümana, malzemeye, sarılınca saplandıkları batakta çırpındıkça daha da batıyorlar. Bu batakta Türkiye'ye Alman, Türkiye'ye Fransız, Türkiye'ye Siyonist, Türkiye'ye Rus oluveriyorlar.

Oysa bütün bu ülkeler Türkiye'ye karşı bu dinleme ve casusluk faaliyeti yaptıklarında nihayetinde dost ülkeler arasındaki güvenilirliği zedelemiş olurlar. Adına dış güvenlik derler, milli çıkarlar derler, bize ve dünyaya zor olsa da kendi halklarına çok kolay anlatırlar.

Oysa senin yaptığını kimseye anlatacak yüzün yok. Hatırlatalım ki, bu ülkenin Başbakanını, Cumhurbaşkanını, Genelkurmay başkanını, MİT Müsteşarını, bakanlarını dinlediğinde bunun adı kendi ülkene, milletine, vatanına ihanettir.

İyisi mi seni her kelimesinde daha da batıran bu mevzuda daha fazla bocalama.