Gündem

'Bebeğini ölüme terk eden anneyi savunuyorum'

Orhan Kemal Cengiz: Bayram tatilinde ailesinin yanına gidip, çocuğunu aç susuz bırakarak ölümüne sebep olan Seçil öğretmene verilen cezayı çok ölçüsüz, çok acımasız buldum

10 Eylül 2014 21:49

Radikal yazarı Orhan Kemal Cengiz 2 aylık bebeğini evde yalnız bırakıp tatile çıktığı için bebeğin ölümüne sebep olan Seçil Müge Doğanay’a verilen müebbet hapis cezasının “ölçüsüz ve acımasız” olduğunu savundu.  

“Savcılar, yargıçlar cezayı kadın sanki İsveç’te, Finlandiya’da yaşıyormuş gibi basıvermişler” ifadelerini kullanan Cengiz, “Savcılar yargıçlar, bu kadına, bu ülkenin korkunç iki yüzlü ahlak kurallarını göz ardı ederek ceza verebilirler mi?” sorusunu dile getirdi. 

Orhan Kemal Cengiz’in “Bebeğini ölüme terk eden anneyi savunuyorum” başlığıyla Radikal’de yayımlanan (19 Eylül 2014) yazısı şöyle: 

Bayram tatilinde ailesinin yanına gidip, çocuğunu dokuz gün aç susuz bırakarak ölümüne sebep olan Seçil öğretmen bir cezayı hak ediyordu şüphesiz...

Ama ben bu kadına verilen ömür boyu hapis cezasını çok ölçüsüz, çok acımasız buldum...

Karısını delik deşik ederek öldüren gözü dönmüş caniler için bile bin bir mazereti kabul eden adalet sistemimiz, Seçil öğretmen için hiç bir hafifletici neden bulamamıştı...

Öyle mi gerçekten, iki aylık bir bebeğin ölümüne giden yolda, Seçil öğretmen, bu dramatik gösterinin tek oyuncusu mu?

Kadını hamile bıraktıktan sonra yüzüstü bırakıp çekip giden babanın; yaptığı kürtaj başvurusunu reddedenlerin; “bebeğimi yanımda götürseydim beni öldürürlerdi” dediği ailesinin hiç mi rolü yok bu dramatik sonda?

Savcılar, yargıçlar cezayı kadın sanki İsveç’te, Finlandiya’da yaşıyormuş gibi basıvermişler; onun aldığı cezada, içinde yaşadığı bu ülkenin olağanüstü güçlüklerinden eser yok...

Seçil öğretmen, cezayı, insanların evlenmeden doğum yapan bir anneyle aynı apartmanda yaşamakta beis görmedikleri; bu annenin devletten her türlü yardımı alabildiği; mesela bebeğini göğsünü gere gere öğretmenlik yaptığı okula götürebileceği bir ülkede yaşıyormuş gibi alıyor...

Halbuki ki, anlattığı hikayeden de biliyoruz ki, çocuğunu evde sesi duyulmasın diye kuytu bir köşeye koyuyor, komşularından kapı bucak kaçırıyor...

Savcılar yargıçlar, bu kadına, bu ülkenin korkunç iki yüzlü ahlak kurallarını göz ardı ederek ceza verebilirler mi? Çocuğunu öldürdü diye onu kınayan pek çok insanın, komşusu olsalar, “ahlaksız kadın çek git buradan” diye kapısına dayanacaklarını göz ardı edebilirler mi?

Bu cezayı isteyen savcılarımız, ömür boyu hapis cezası veren hakimlerimiz, kızları evlilik dışı bir çocuk doğursa torunlarını kucaklarına alıp gururla adliyeye götürecek gönül zenginliğinde insanlar mıdır? Eğer öyle olsalardı, bu ülkede “namus” denen şeyin sadece apış arasına sıkışmış bir öğütme makinesi olduğunu ve evlenmeden çocuk doğuran bir kadına hayat hakkı tanımadığını görürlerdi.

Eğer öyle olsalardı, öldükten sonra çocuğunu hastaneye götüren bu kadının, hem fail ve hem de mağdur olduğunu; hepimizin de, değer yargılarımızla, ahlak kurallarımızla bu dramatik oyunun bir parçası olduğumuzu bilirlerdi...

Ömür boyu hapis cezası vermezlerdi...

 

İlgili Haberler