Yaşam

"Başımı açmak istedim, baskı gördüm; oje sürmem mesele oldu, Atatürkçü arkadaşlar 'Bu nasıl din öğretmeni' dedi"

Mengü: O tek değil, yaşadığı münferit bir şey değil

15 Şubat 2018 15:17

Birgün yazarı Nevşin Mengü, adını vermek istemediği din öğretmeninin aile baskısıyla nasıl kapandığını yazdı. "Bianet’in başörtüsü yazı dizisi üzerine yorumlaşırken bulduk birbirimizi" diyen Mengü, "o tek değil, yaşadığı münferit bir şey değil" dedi. Mengü,  başını açmak istediği  zaman baskı gören öğretmenin"Başımı açmak istedim, baskı gördüm;  oje sürmem mesele oldu, Atatürkçüler, 'Bu nasıl din öğretmeni' dediler" ifadelerine yer verdi. 

Mengü'nün "Bu ne biçim din öğretmeni?" başlığıyla yayımlanan (15 Şubat 2018) yazısı şöyle: 

Bianet’in başörtüsü yazı dizisi üzerine yorumlaşırken bulduk birbirimizi. Benim onu dinlemeye onun da kendini anlatmaya ihtiyacı vardı. Bu işler böyledir. Akacak kan damarda durmaz misali, çıkacak haber de durmuyor.

30’lu yaşlarında bir din öğretmeni. Şimdi Karadeniz’de bir kentte görev yapıyor. Memur olduğu için adı da yaşadığı kent de bende saklı. Ama o tek değil, yaşadığı münferit bir şey değil.

Önce nasıl kapandığını anlattı.

“Başörtüsü ilk etapta baskıyla ilgili bir şey. Annem ilkokulda başımı örtmeye başladı. Sokağa çıkarken zorla örterdi. Kaçış yoktu. Bir yere gideceğimiz zaman, döverek örterdi. Sonra da imam hatibe gönderdiler, istemiyordum. Orada top oynamak, ip atlamak bile yasaktı. Sonra okurken Kuran’ı araştırdım, orada kadının çalışmasının önünde bir engel olmadığını, çalışıp kazandığı parayı İslam’a göre kocasına vermek zorunda olmadığını öğrendim. Kesinlikle kadına şiddeti İslamın yasakladığını öğrendim. Orada imam hatibe ısındım. Ama üniversiteye gidince başımı açarım düşüncesi vardı.”

Öğretmen tüm bunları anlatırken şunu da aktardı, aslında biz bu süreçlerden geçen kadınları hep ne yaşadığımızı unutuyoruz. Biri işte böyle anlatınca ya da yazınca ah evet böyle olmuştu diyoruz. Baskıları unutuyoruz…

Meselenin tam ortası işte bildiğimiz hikaye. Aslında niyeti açılmakmış ama üniversite birinci sınıfta 28 Şubat süreci başlayıp, zorla başlarınızı açın denince, tepki göstermiş, bu sefer de başını açmayı reddetmiş. Çok ağladım diye anlatıyor, birine zorla bir şey yaptırılması çok kötü bir şey.

“İlahiyatta okurken, Diyanet İşleri Başkanlığı bize süper, kusursuz bir yer diye gösterildi. Zaten siz dışarıda iş bulamazsınız, en iyisi Diyanet’te çalışın denilerek oraya yönlendirildik. Ama tabii hiç de öyle bir yer değildi. En büyük zorlukları çocuğum olunca yaşamaya başladım. Emzirme odası yoktu, olanlarda ısıtma yoktu, buz gibiydi. Sonra bebeğim büyüdükçe, sorunlar da büyüdü. Namaz kılarken, çocuk bu, oyun sanıyor geliyor başımı açıyordu, başım açık namaz kıldığım oluyordu. Görmüşler şikayet etmişler. Ayrıldım Diyanet’ten”

Açılmaya ilk karar verdiği yer ise Diyarbakır olmuş. Öğretmen olduktan sonra 2015 yılında Diyarbakır’a atanmış, 1 yıl orada görev yapmış. Pardesü ve başörtüsü o iklim koşullarında zorlamış.

“Çok sıcaktı. Değil örtünmek sıcaktan üstümde ne varsa çıkarıp atmak istiyordum. Orada anladım bu örtünme iklimle de alakalı bir şey. Mesela Araplar örtünüyor, İslam’la alakası yok, erkekleri de böyle kafalarına türban sarıyorlar, kavuran güneşten korunmak için. Çok sıcakta tam da açılamazsın kavrulursun, böyle tenini kavuran güneşten koruyan ince efil efil bir şeyler giymek lazım”

Peki ya açılmak? Kolay mı? Hiç de değil…

O öğretmen şöyle anlatıyor: “Ben balkona başım açık çıkarak başladım. Balkona çıkarken ya da evimize biri geldiği zaman başım açık karşılayarak. Bir de düğün oldu, oraya açık, pantolonla gittim. Ailemden çok tepki gördüm. Annemin böyle çok korkunç bir bakışı var, ilk başım açık balkona çıkmaya başladığımda bana öyle bakışlar atmaya başladı. Teyzemin kızı, ‘ben pantolon giyenleri hep orospu zannederdim’ diye laf sokmaya kalktı. Çocuklarını benden de uzaklaştırdı teyzemin kızı. Herhalde çocuklarını etkilerim diye düşünüyor. Şimdi annemlerin yanında açığım ama kocamın ailesinin değil. Eşimle tanıştığımda kapalıydım. Ama bana çok destek oldu. Keşke başka yerde yaşasak da örtünmesen diyor. Ama eşimin ailesinin yanında açık gezersem eşim çok baskı görür.”

“Din öğretmeniyim okulda örtünüyorum. Oje sürmem çok mesele oldu. Atatürkçü arkadaşlar da tepki gösterdi. Bu nasıl din öğretmeni diye eleştirdiler. Araba kullanmam çok söz olmuş, sonradan duyuyorum. Bisiklete biniyorum, kızımla beraber. Geçen bir teyze bana bakıp ‘başımıza taş yağacak’ dedi. Pardesüyle araba kullanmak, bisiklete binmek de zul oluyor.”

‘Şu anda başımı açamam farklı zamanlarda yaşıyoruz’ diyor. Ama kafasındaki ya da/ve de gönlündeki, yeni bir ile tayin olduğunda o ile direkt başı açık gitmek.

Bir kadın başörtüsünü açmak istediği zaman, ilk karşı çıkışı en yakınlarındaki ailesinden, kendi canından kanından, annesinden görüyor. Sonra çevresinden, iş arkadaşlarından. Mahallelisinden, komşusundan. Bırakınız artık kadınları ne giyerlerse giysinler. Oje sürmek, üstüne oturan elbise giymek sadece estetik kaygılarla yapılan eylemler değildir, her biri aslında yerine göre siyasi bir söylemdir. Kadınlar sadece başlarını kapatarak değil başını açarak da yapar.