Gündem

Başbakan: Türk varlığı Başika'da kalmaya devam edecek, ileri geri konuşmak Irak'ın haddine değil!

"Türkiye'nin buradaki varlığına takılması abesle iştigaldir"

06 Ekim 2016 16:19

Başbakan Binali Yıldırım, Irak'la Türkiye arasında krize dönen Türk askerinin Başika'daki varlığına ilişkin olarak, "Irak hükümeti ne söylerse söylesin, bölgedeki DEAŞ ile mücadele için bölge yapısının zorla değiştirilmemesi için Türk varlığı orada kalmaya devam edecektir" dedi. Yıldırım, "Birçok ülke orada dolaşırken tarihi derinliğiyle bölgede her zaman olmuş Türkiye hakkında böyle ileri geri laflar etmek Irak hükümetinin haddi değildir" ifadesini kullandı.

Irak Parlamentosu, Türkiye'yi 'işgalci güçler' olarak nitelerken, Türk askerlerinin Irak'tan çıkarılması için karar almıştı.

Başbakan Yıldırım, 'FETÖ' soruşturmalarındaki usulsüzlük ve mağduriyet iddialarına dair, "Eğer FETÖ ile mücadelede esas ve usullerin dışında, keyfi karar verenler varsa bunları da tek tek ele alıp gereğini yapacağız" diye konuştu.

Türkiye'nin 'yatırım yapılabilir' seviyesindeki notunu 'durağan'a çeken uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'e değinen Yıldırım, "Arkadaşlar hayat devam ediyor, bakın not düşürenlerin bilmesini istiyorum Japonlar notumuzu yükseltiyor. Bir tanesi düşürüyor, bir tanesi yükseltiyor. Bundan güzel cevap olur mu?" dedi. "İhracat artıyor, sanayide güven endeksi artıyor, daha ne istiyoruz" ifadesini kullanan Yıldrım, "Dünyada, gelişmekte olan ülkelerde Çin, Hindistan'ı çıkarın bu haliyle Türkiye bir numara" görüşünü savundu.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nde düzenlenen 9. Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası'nda konuşan Yıldırım'ın açıklamlarından satır başları şöyle:

Bu operasyonun yaklaştığı bugünlerde Irak hükümetinden anlaşılmaz bir tepki geldiğini görüyoruz. 63 ülkeden askeri unsur var Yeni Zelanda'dan bile var. Şimdi Türkiye ile 350 km'den fazla hududu olan, 30-35 senedir ülkemizin başını ağrıtan PKK terör örgütünün barındığı Irak'ta bugüne kadar hiçbir tedbir alınmazken ve 63 ülkeden burada terörle mücadele adı altında askeri unsurlar bulunurken bunları bir kenara bırakıp Türkiye'nin buradaki varlığına takılması abesle iştigaldir. Bunun hiçbir şekilde iyi niyetle izahı yoktur. Irak hükümeti ne söylerse söylesin, bölgedeki DEAŞ ile mücadele için bölge yapısının zorla değiştirilmemesi için Türk varlığı orada kalmaya devam edecektir. 

"İleri geri konuşmak Irak'ın haddine değil!"

Birçok ülke orada dolaşırken tarihi derinliğiyle bölgede her zaman olmuş Türkiye hakkında böyle ileri geri laflar etmek Irak hükümetinin haddi değildir. Değerli arkadaşlar ülkemiz sınırları içerisinde de bölücü terörle amansız bir mücadelemiz var. Geçtiğimiz temmuz ayından itibaren yeni bir safhaya geçtik. Önce çukur siyasetiyle şehirlerimiz işgal edildi, bölücü terör örgütü büyük tahribatlar yaptı. Çok sayıda insan zarar gördü, şehirler, binalar yıkıldı. Şehit olan güvenlik güçlerimiz oldu ama bütün bunlar geride kaldı. Bu illerde muazzam bir yeniden imar faaliyetine başladık. Yaralar süratle sarılıyor, hayat normale dönüyor. Esnafların gecikmiş borçları tekrar yapılandırıldı, yeniden işletme ihtiyacı olan krediler temin edildi. Bir yıl içerisinde en az 15 bin konut yapılacak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki cazibe merkezlerindeki yatırımları 140 milyar doları bulacak.

2002 yılında bugün cazibe merkezi yapmaya karar verdiğimiz yatırım ve destek hamlesini açıkladığımız 23 ilin ortalama kişi başı milli geliri 750-800 dolardır. 2016 başına geldiğimizde bu illerin ortalaması 5 bin 500 doları buldu. Türkiye ile 3 bin 200 dolardan 9 bin 10 bin dolarlara yaklaşık 3 kat büyümesiyle kıyaslandığında burada 8 9 kat oranında bir büyüme görüyoruz. Buradaki refahtaki farklılığı ortadan kaldıracak büyük bir pozitif ayrımcılık yaptık. Biliyorsunuz yatırım güven ister, istikrar ister. Bir yandan güvenliği sağlamak için mücadele ettik, bir yandan bölgeyi geleceğe hazırladık. Ama bütün bunları terör örgütü bir ayda tarumar etti. Hani terör örgütünün Kürtler diye bir sorunu vardı? Kürtlerin sorunu Kürtlerin evlerini başlarına yıkmak mıdır? Hepiniz bilin, bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımız da bilsin. Kürt sorunu yok, Kürtlerin PKK sorunu var. Bu sorunu bütün bu terör unsurlarının kökenini kazıyarak çözeceğiz. Bunlar ne Kürtleri temsil ediyor, ne Türkleri temsil ediyor. Bunlar bu milletin, bu ülkenin ilerlemesini geciktiriyor. FETO da BTO da aynı merkezden kumanda ediliyor. 15 Temmuz'da bunu gördük. Bunların iplerinin aynı yerde olduğunu gördük, maksat Türkiye'yi oyalamak, hedeflerini geciktirmek. 15 Temmuz'da FETO'cular dersini aldı, şimdi de BTO dersini alıyor. Güvenlik güçlerimiz ensesinde. Şimdi hedef Türkiye'yi artık terörle anılan bir ülke olmaktan çıkarmak. Yeter, terör mutlaka gündemden düşecek. Başarılı bir operasyon yürüyor, hudut boylarında bunların yuvalandığı yerleri yıllardır biliyoruz. Can siperane bir şekilde polisimiz, askerimiz, korucularımız, hepsi müthiş bir mücadele içerisinde. Şu anda bölgede Allah'a şükür terörle mücadeledeki destek yüzde 90'lara ulaşmış durumda. Bu ne demektir? "Biz artık bunlardan bıktık, temizleyin" diyor millet. Biz de milletin dediğini yapmak mecburiyetindeyiz. Milletin dediğinin tersini yapanların nerede olduğunu görüyoruz. İstikrar olan yerde her şey olur. Her şeyden önce istikrar lazım. Türkiye bir koalisyonla, zayıf bir hükümetle 15 Temmuz'u yaşasaydı bugün bunları konuşamazdık. Ancak kuvvetli bir iktidarla, milletimizin baş tacı ettiği cumhurbaşkanıyla, milli iradenin seçtiği güçlü iktidarla, 79 milyon halkıyla o gece destan yazdık, bütün dünyayı ters köşe yaptık. Gün ağırdığında sevinenler mosmor oldular. Onlar bir şeyi hesap edemediler. Halkı ve Hakk'ı hesaba katmayan hiçbir işin başarılı olma şansı yok. O gece halkın gücü tankın üstüne çıkmıştır. Onun için böyle bir milletin ferdi olmaktan hepimiz ne kadar gurur duysak azdır. 

Ticaretin canlanması, talebin artması için tedbirler almamız gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde bazı tedbirleri aldık. Tüketici kredilerinin taksitlendirilmesi konusunda bazı kararlar aldık. 15 milyarlık ilave canlanmayı sağlayacak tedbirler paketini yürürlüğe koyduk, efendim tüketici kredilerinde taksit sayısının 36 aydan 48 aya çıkarılması, bankalarda tüketici kartlarının 72 aya kadar yeniden yapılandırılması konularını karara bağladık.

"FETÖ'yle mücadelede keyfi karar verenler varsa bunlar hakkında da gereğini yapacağız"

Bankaların ticaret erbabımıza gerektiği kadar yardımcı olmadığı yönünde şikayetler aldım. Yaşatmak yerine tökezleyenlere bir tekme de ben vurayım anlayışıyla davrandığını söylediler. İki tane konu var bir tanesi FETO meselesi. FETO ile mücadelede iş alemi için ölçümüz çok nettir. Biz şirketleri değil, sorumlu şahısları cezalandıracağız. Şirketin ne kabahati var? İş, aş, evlerine ekmek götürüyorlar. Bizim şirketle bir alıp veremeyeceğimiz olmaz. Ama şirket içinde, ortak düzeyinde, yönetici düzeyinde bunlarla iş tutan birileri varsa tabii ki onları ayıklayıp şirketi temize çıkarmak bizim görevimiz. Bunun için mesela mahkemeler her yerde kayyum atıyorlardı, tartışılır hale geldi. Dedik ki "Bütün şirketler artık tek kayyum'a, TMSF'ye verilecek" Bu bir talepti ve buna göre düzenlemeler yaptık. Zaten birdenbire halka açık şirketlerin değerleri arttı, normal bir şekilde devam etti. 

"Yasama, yargı, yürütme... Biz işin yürütme tarafındayız. Yasama kendi işini yapacak, biz kendi işimizi yapacağız, Meclis kendi işini yapacak. Vatandaşa hesap veren biziz. Onlar yanlış yapıyorsa hesap bizden soruluyor. Onun için biz bizden sorulacak hesabı önce onlardan soracağız. Eğer FETÖ ile mücadelede esas ve usullerin dışında, keyfi karar verenler varsa bunları da tek tek ele alıp gereğini yapacağız.

"FETO ile mücadelede başarılı olamadığımız gibi yeni sorun alanları da aşmış oluruz. Bu konuda mağduriyetiniz olanlar varsa, haksızlığa uğrayan varsa Başbakan Yardımcımız Nurettin Canikli bu konuda görevlidir. Üstlerine gideceğiz hiç kuşkunuz olmasın.

"Ekonomi konusu birkaç gün önce, Salı günü ota vadeli plan açıklandı. Gelecek üç yıla yönelik ön görülerimizi toplumla paylaşmayı amaçladık. Şeffaf ve hesap verebilir yönetimlerin yapması gerekeni yaptık. Ey ahali, biz üç yıl içinde şunları yapacağız, büyüme şöyle olacak, istihdam-işsizlik ilişkisi şöyle olacak" diye açık açık taahhüt veriyoruz. Bizim ev ödevimiz bu, bunu sizlerle paylaştık. Tabii eleştiriler her zaman olabilir, geldi. Ancak planımızın büyük bir oranda kabul gördüğüne de şahit olduk. Bir öngörü yapıyoruz, bunun bakış açısı da çok önemli

"1- Orta vadeli plan, büyümeyi öncelikli olarak ele alıyor. Daha fazla yatırım, daha fazla üretim, daha fazla istihdam. Yani gerçek ekonomiye daha fazla kaynak aktarmaya devam edeceğiz. Bütçe açığının artması pahasına yatırımlarda kısmaya gitmiyoruz.

"2- Yapısal değişim ve dönüşüm programını kararlılıkla sürdüreceğiz. Başlatılan reformlara devam edilecek. Uygulamadan kaynaklanan sorunlar teker teker çözülecek. Sorunları çözecek olan insandır, beraber çalışacağız. TOBB, odalarımız, ilgili bakanlarımız her bir konunun tek tek takipçisi olacak. Ben de onların takipçisi olacağım. Bizim asıl meselemiz uygulamadır. Yeterince düzenlememiz var. Maalesef taşrada orada burada farklı farklı durumlar ortaya çıkıyor. Bunda da sektörümüz zarar görüyor. İşimiz bundan sonra takip, sahada ne oluyor ne bitiyor. Yukarıda alınan kararlar sahada ne kadar uygulanabiliyor? Bakanlarımız tek tek takip edip gereğini yapacaktır.

"Değerli arkadaşlar bir yandan darbeyle uğraştık bir yandan boş durmadık. Birçok düzenleme yaptık. Darbenin gürültüsü içinde belki fark edilmesi ama rekor düzenlemeler yaptık. Vergi barışı, damga vergisinde basitleştirme, Türkiye Varlık Fonu, Bireysel Emeklilikte otomatik katılım, borçların yapılandırılması... Bunlar Türkiye'nin kaderini değiştirecek işlerdir. Vatandaş niye kavgalı olsun? Yani malıyla rezil olmak diye bir şey var, niye olsun? Ne kadar çok üretirsek o kadar ülkemizi ileri taşımış oluruz. Hepimizin amacı bu. Türkiye zenginleştikçe, refah arttıkça terör daha az konuşulacak. İnsanlar kaybedecekleri, kazanacaklarından daha fazla olduğu zaman huzuru, istikrarı tercih eder. Bizim de amacımız bu, yurdun her karış toprağına vatandaşlarımız rahatça seyahat edecek, iş yapacak, sağlık hizmetleri eksiksiz verilecek. Benim TOBB'dan siz sanayicilerden bir ricam var. Cazibe merkezi olarak tanımladığımız, 23 ilden oluşan bölgeye yönelik bir hamle başlatmanızı istiyorum. Tamam mı başkan?

"Hepimiz elimizi taşın altına koyacağız. El eli yıkar, el yüzü yıkar diye bir tabir var. Pozitif ayrımcılık yapacağız, karşılığını vereceğiz merak etmeyin. Ne istiyorsak karşılığını vereceğiz.

"Dile getirilen konular, sanayinin daha fazla geliştirilmesi, lojistik merkezleri yapılması, birtakım bürokratik eylemlerin ortadan kaldırılması, ben lükse yönelik bir talebe rastlamadım, hepsi tutarlı, hepsi bölgeye daha fazla yatırım yapmayı temin edecek talepler. Bunlara karşı duyarsız olamayız. Hiç kimse olamaz. Fakat şunu bilmenizi istiyorum; Türkiye'nin mutlak üstünlüğü yok, doğalgazımız, petrolümüz yok; mukayeseli önceliğimiz var. Genç nüfusumuz var, bu gücümüzü şimdi kullanma zamanımız gelmiştir. Biz gençlerimizi en iyi şekilde eğitimle donatacağız, sizler de bu gençleri alıp önlerini açacaksınız. Bakın çıraklıkla ilgili düzenlemelerimiz var. Mesela ilk defa işe gireceklere, bütün şeylerini biz karşılıyoruz 12 ay boyunca. Ayrıca çıraklık eğitimindeki masrafları da biz karşılıyoruz. "Çıraklar bize yük oluyor" demenize gerek yok, maaşları dahil hepsini veriyoruz. OSB'lerde meslek okulları açmak istiyorsunuz buyrun açın, her türlü desteği veriyoruz. Yeter ki gençlerimize yatırım yapın. Gençlerimiz dağa çıkmaktan daha fazla heyecan duyacakları yerlerin olduğunu bilmesini lazım. Geçen sene 4 bin, 4 bin 500 civarında dağa çıkan gençler vardı, bu sene 400'ü bile bulmadı. İş verenler olarak sizler de bu sorumluluğu alın, onlara daha fazla şans tanıyacaksınız biz de sizlere verilen desteği sağlayacağız.

"EXİMBANK'a destekleri 3 kat artıyoruz. Mesele 100 milyon dolarlık ihracat yapıyorsunuz, ilave 10 milyon dolar daha ihracat yapacaksanız biz tüm desteği veriyoruz. Ayrıca Kalkınma Bankası'nı da yeniden yapılandırıyoruz. Bütün yatırım işlemleri bu banka üzerinden yapılacak. Diğer bankaların bu konuda uzmanlıkları çok yok, diğer konulara daha fazla eğiliyorlar. Ancak Kalkınma Bankası kamu alanında yapılacak yatırımlara finansal destek verecek, düzenlemeleri yapacak. Şimdi ne oluyor? Bütçe var, öncelikli ücretler emeklilik, sağlık, eğitim, sanayi, sosyal destekler hop para bitiyor. Yatırım en sona kalıyor. Bütçe açığını da fazla şişirmemek için biraz da yatırım yapıyoruz. Ne yaptık? Bunları kendi içerisinde finansmanını sağlayacak vatandaş-devlet iş birliği ile yaptık.

"Türkiye, 172 üyeden 156'sının oyunu alarak uluslararası sivil havacılık örgütünün konsey üyesi seçildi"

"50 senedir Osmangazi Köprüsü konuşuluyor, 3. Köprü konuşuluyor, bakın dünyanın en büyük havalimanını yapıyoruz. Dünya da bunu gördü Kanada'da uluslararası sivil havacılık örgütünün genel kurulu oldu, Türkiye 172 üyeden 156'sının oyunu alarak konsey üyesi seçildi. Bu konseye en çok oyla seçilen ülke olduk. FETO'cular paralarını oluk oluk dışarıdaki yandaşlarına aktarmaya devam ediyorlar ama unutmasınlar. Suyu kestik, kullanabileceğin kadar kullan artık. Bütün kutsallarımızı kullanarak bu insanlarımızı ağlattınız, mağdur ettiniz. Şimdi de kalkmışlar kafa karıştırıyorlar "Bitmedi, tekrar geleceğiz", "Cennette buluşacağız", "Dayanın" diyorlar. Allah ıslah etsin.

"FETÖ konusunda başından beri söylüyoruz, hata yapmamak, hiç hata yapmamak mümkün değil. Örgüt kapalı, kayıt dışı, sağlam değil, ilişkileri ancak araştırınca buluyorsunuz. Fakat dedik ki "En az hatayla yapacağız, yaşla kurunun bir arada yanmasının önüne geçeceğiz" "İntikamla değil adaletle davranacağız" Ancak görüyoruz ki uygulamada yanlışlar oluyor, bunları düzeltmek mümkün. Bunu da yapacağız. Bu toplantıların da amacı budur. Ne FETO'nun ne BTO'nun gündemimizi işgal etmelerine izin vermeyelim. Arkadaşlar hayat devam ediyor, bakın not düşürenlerin bilmesini istiyorum Japonlar notumuzu yükseltiyor. Bir tanesi düşürüyor, bir tanesi yükseltiyor. Bundan güzel cevap olur mu? İhracat artıyor, sanayide güven endeksi artıyor, daha ne istiyoruz. Dünyada, gelişmekte olan ülkelerde Çin, Hindistan'ı çıkarın bu haliyle Türkiye bir numara. Bir ton iş başımızdan geçti buna rağmen Allah'a şükür ülkemiz her zaman zorlukların üstesinden gelmeyi başarmıştır. Birlikle beraberlikle başarıyoruz. Son örneği 15 Temmuz. Bunu başaran bir ülke ufak tefek engellerde diz çöker mi? Asla çökmez. Türkiye'nin geleceği burada işte. Türkiye'nin aydınlık geleceği bacası tüten fabrikaların sayısının artmasıyla olacak."

"Tarımla, hayvancılıkla uğraşan insanlarımızın emeklerinin değerlendirilmesiyle olacak. Fındık düştü fındık al, incir düştü incir al. Arkadaşlar böyle çözüm olmaz. Değerini koruyan ürünleri belirlemek ve ona göre düzenlemeler yapmak gerekir. İki gün önce Faruk Bey bu konudaki çalışmaları bize anlattı. Çok güzel bir teşvik programı hazırladık bakın, bir sonraki hafta açıklayacağız. Ne kadar zenginleşirsek zenginleşelim tarım bizim için stratejik olmaya devam edecek. Bu teşvikleri devreye soktuğumuzda tarımın ülke ekonomisine katkısını 15 milyar dolar arttıracağız. Her şey her yerde ekilmeyecek, hangi bölgede hangi ürünler ekilecek, buna karar verilecek ve ona göre teşvik sistemi olacak. Hayvancılıkta esas olan hayvan sayımızı arttırmak. Satın alıp kesmekle bu işin içinden çıkamayız. Başta ithal etmemiz gerekiyor doğru, ancak hayvan varlığımızı arttıracak sistemleri devreye sokacağız ve teşvikleri de öyle her ay parça pinçik ödemek yok. Bir ekim mevsiminin başlangıcında bir de hasat sonu olmak üzere iki kalemde ödeyeceğiz. Vatandaş da ne aldığını bilecek.

"Rahmetli babamla biz çiftçilik yapardık, en fazla tarla eken de bizdik. Her tarafı ekiyoruz, herkesin işi bitiyor, en son bizim işimiz bitiyor. Çünkü çok fazla, buğdayları falan çıkarıyoruz, sonra ekim zamanı geliyor. Babam "Hükümete gidiyorum" diyor. Hükümet dediği de müdürlük. "Buğday alacağım" diyor "E baba biz niye bu kadar zahmet çekiyoruz?" yani irat masrafı karşılamıyor. Verimliliği arttıracağız, maliyetimizi düşüreceğiz, katma değeri arttıracağız. İşin özeti bu. Bunu nasıl yapacağımızı bütün bakanlık çalıştı, hazırladı. Kaynağı da, nasıl uygulanacağı da belli. İnşallah önümüzdeki yıldan itibaren bunu da yürürlüğe koymuş olacağız. Konuşacak çok var ama şimdi konuşacak zaman değil. Laf üstüne laf değil, taş üstüne taş koymamız gerekiyor. Şimdi çalışma zamanıdır. Unutmayın arkadaşlar, kaynaklar sınırlı ihtiyaçlar sınırsızdır. Asıl marifet sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçları en iyi şekilde buluşturmaktır. Önceliklerimizi iyi belirleyeceğiz, birbirini tamamlayan yatırımlara yol vereceğiz.

"İnşallah kapanışa da geleceğim, öğlen yemek arası yok arkadaşlar, tasarruf buradan başladı"