Gündem

"Bakan Çelik'in ulus devleti savunması Türk dış politikasındaki önemli değişimi gösteriyor"

"Her şeyden önce, bölgemizdeki devletlerin toprak bütünlüğü..."

13 Kasım 2017 07:12

Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik'in Helsinki Politika Forumu'nda söylediği "Her şeyden önce, bölgemizdeki devletlerin toprak bütünlüğü ve ulusal birliklerinin altını kuvvetle çizmek zorundayız" sözleri hakkında "Bakan Çelik’in, ülkelerin toprak bütünlüğü ile birlikte ulusal birliklerinin de korunması gerektiğine dair sözleri, Türk dış politikasındaki önemli bir değişimin sonucu ise, bu fevkalade önemli bir durumdur. Bekleyip görmekte yarar var"  yorumunda bulundu.

 Deniz Zeyrek'in "Van’ın dünyaya mesajı" başlığıyla  yayımlanan (13 Kasım 2017) yazısı şöyle: 

Haftasonları mümkün olduğu kadar değişik kentleri ziyaret etmeye çalışırım. Bu hafta Cuma günü Hatay’a, Cumartesi günü Van’a düştü yolum. Hatay ile ilgili bazı gözlemlerimi 11 Kasım günü yayınlanan yazımda paylaşmıştım.

Van’a gitme nedenim, AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk’ün çabasıyla yapılan Helsinki Politika Forumu toplantısıydı.

İranlılar Van'ın çehresini değiştiriyor

Önce Van ile ilgili birkaç gözlememi paylaşmak isterim.

Hafta sonuna, dolayısıyla İranlı ziyaretçilerin yoğun olduğu bir güne denk gelmiştik. Hatay’da nasıl Suriyeliler varsa, Van’daki lokantalarda, alışveriş ortamlarında, otellerde de hissedilir bir İranlı nüfus vardı.

Kendi ülkelerinde kapalı kıyafetler giymek zorunda olan İranlı kadınların, Van’da son derece iddialı kıyafetlerle dolaşması, gözümden kaçmadı.

Alkol kullanımının yasak olduğu İran’dan gelen kadınlı erkekli genç nüfusun oluşturduğu talep, Van’da İstanbul, Ankara, İzmir ayarında barların ve eğlence mekanlarının açılmasına neden olmuş.

Sohbet ettiğim Vanlılar, İranlıların varlığından hem memnun, hem de rahatsız. Memnuniyetin nedeni, bir yılda Van’a gelen 500 bine yakın İranlının kentin ekonomisini ayağa kaldırması.

Rahatsızlığın nedeni ise, gelen İranlıların, özellikle de kadınların rahat davranışları ile İranlı gençlerin yarattığı talep doğrultusunda kentte eğlence mekanları ile içki tüketiminin artması.

Asansörde denk geldiğim İranlı iki genç kadın, katıldığımız toplantıya gelen Vanlı kadınların kıyafetlerini “muhafazakar” bulmuş olacak ki dedikodusunu yapıyordu.

Aralarında Azerice konuştuklarından konuşulanı anlamam zor olmadı.

Ortaya çıkan bu ironik tablo nedeniyle gülümsedim. Aklıma geçmişte atılan “Türkiye İran olmayacak” sloganı geldi.

İsviçre'de değil Van'da konuşmalıyız

Helsinki Politika Forumu katılımcıları değişik seanslarda, Ortadoğu’daki sorunları ve fırsatları masaya yatırdı. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik de gün boyu toplantılara katıldı.

AK Parti Van Milletvekili Kayatürk, söz konusu toplantının Van’da yapılması için çok uğraşmıştı. Başarılı da olmuştu. Neden bu kadar istediğini anlatırken, Van’dan güneye doğru gidildiğinde Ortadoğu’ya, Doğu’ya doğru gidildiğinde Asya’ya bir kaç saatte ulaşılacağını gösterdi.

Dışişleri Bakanlığı’nın önceki müsteşarlarından, CHP eski Adana milletvekili Faruk Loğoğlu ile HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe de toplantıdaydı. Kayatürk, Özgökçe’nin toplantıya katılmasına verdiği önemi bir kaç kez katılımcılarla paylaştı.

“Bölgemizde Fırsatlar ve Zorluklar” başlıklı oturumda çok kapsamlı bir konuşma yapan Bakan Ömer Çelik de bölgenin sorunlarının İsviçre’de, Norveç’te ya da başka Avrupa kentlerinde değil, bölgede konuşulması gerektiğine dikkat çekerek, Helsinki Politika Forumu’nun toplantıyı Van’da yapmasının önemli olduğunu söyledi.

Ulus devlet güçlendirilmelidir

Ortadoğu'ya ait meselelerin sadece Ortadoğu’yla sınırlı kalmadığını, sonuçların Avrupa'yı da Amerika'yı da etkilediğini belirten Çelik, Türkiye’nin istikrarını korumak için gösterilecek çabaların dünyanın istikrarını koruyacağını vurguladı. Çelik’in konuşmasından çok önemli bulup altını çizdiğim bazı paragrafları sizinle de paylaşmak isterim:

- “Her şeyden önce, bölgemizdeki devletlerin toprak bütünlüğü ve ulusal birliklerinin altını kuvvetle çizmek zorundayız.

- Kapsayıcı toplumlar ve işleyen yönetimler inşa etmek suretiyle ulus devletlerin güçlendirilmesi vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Kalkınma ve barış birbirleri üzerine inşa edilebilir ve birbirlerini besleyip güçlendirir.”

- Her etnik grubun ayrı bir egemen devlete sahip olması fikri, özellikle bugün karşı karşıya olduğumuz siyasi ve ekonomik küresel sınamalar da dikkate alındığında, yıkıcı sonuçları olan bir fanteziden öteye gitmemektedir.

- Mezhep temelli ayrımcılık, özellikle bu bölgede istikrarsızlığa giden yolun taşlarını çok hızlı biçimde döşüyor ve ulus devletin altını oyuyor.

- Çökmüş devletler, eşitsizlikler, adaletsizlikler, kaynak sıkıntıları, kırılganlıklar ve zayıflıklar: Terörizm ve tüm diğer çatışma ve insani felaket türleri bu zeminler üzerinde gelişme göstermektedir.”

Geç de olsa farkedilmesi güzel

Türkiye’nin 2011’den sonra dış politikasında yaptığı en önemli hata, başka ülkelerin ulusal birliklerini sıkıntıya sokacak bazı politikalara destek vermesiydi.  Suriye krizinin ortaya çıkış süreci iyi analiz edildiğinde bu çok net görülüyor. Suriye’deki Esad karşıtı silahlı güçlerin mezhep temelli ortaya çıktığı, örgütlendiği ve kesintisiz bir şekilde radikalleşip Türkiye’ye bile tehdit olmaya başladığı unutulmamalı.

Bakan Çelik’in, ülkelerin toprak bütünlüğü ile birlikte ulusal birliklerinin de korunması gerektiğine dair sözleri, Türk dış politikasındaki önemli bir değişimin sonucu ise, bu fevkalade önemli bir durumdur.

Bekleyip görmekte yarar var.