Spor

Bağış Erten: Ölçülü polis terörü!

Bağış Erten, Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde çıkan olayları yazdı

14 Mayıs 2012 16:04

 

Bağış Erten

(Radikal - 14 Mayıs 2012)

 

Ölçülü polis terörü!

 

İZLENİM

Ve futbolumuz dibe vurdu. Zaten sıfırı tüketmenin eşiğindeydi ve başka statlarda bu çöküşün kostümlü provalarını yapmıştı. Önceki gün kör noktayı gördük. Yaşananların maç günü gerginliğinden ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz. Koca bir sezonun iltihabı patladı ve cerahat ortalığa yayıldı. Daha üzerine çok konuşuruz. Muhtemelen bazıları, altına süpürmek istedikleri halı alev alev yanarken hâlâ kaçamak cevaplar verecekler yine. Oysa önceki gün ne oldu da ‘Futbol Guernica’sı yaşadık sorusunu sormadan, artık bir arpa boyu yol alamayacağımız kesin. Olaylar maç daha başlamadan patlak verdi. Maçın başlamasına birkaç dakika kala stadın protokol girişinin üzerinden Yoğurtçu Parkı’na doğru bakarken gözlerimize inanamıyorduk. Her maçta olduğu gibi giremeyen taraftarlar stat çevresinde birikmişti ve polis hangi nedenden dolayı olduğunu bilemediğimiz ve hiçbir nedenle yapmaması gereken bir şekilde tazyikli su ve biber gazı pratiğine girişti. O kadar ki panzerler Maçkolik Pub’ın girişindekileri bile suluyordu. Neyse ki maça çok az zaman kalmıştı da olaylar o an büyümedi.


Çatışma haberi gelince


Herkes seyretti, tekrarlamak lüzumsuz. Maç boyunca tansiyon bir dakika bile düşmedi. On binlerce taraftar, sahadaki oyuncular, teknik ekipler sezonun belki de en sıkıntılı anlarını yaşadı. O kadar ki çevremdeki herkes ‘solukbenizliydi’. Ve son düdük çaldı. Önce alkışladı Fenerbahçe. Kendi takımına sahip çıktı. Sonra Galatasaray’ın kutlamaları başladı. Keşke onları da alkışlayabilselerdi. Ama böyle bir sezonun sonunda bunu beklemek çok safdillik olurdu. Nitekim tepkiler yükselmeye başladı. Tam o sırada dışarıdan çatışma haberi geldi. Hemen o tarafa koştuk ve net bir şekilde gördük: Panzerler su fışkırttıkça, gaz bombaları düştükçe kitle daha da ajite olup saldırganlaşıyordu. Sahaya geri döndük ki tribünler Telekom Açık’tan sahaya inmeye başlamış. Sonrası tam bir meydan muharebesiydi. Önce taraftar polise saldırdı ve onları geri püskürttü. Ardından Çevik Kuvvet, bütün hunharlığıyla hamlesini yaptı. 15-20 yaşındaki gençlerin tepesine coplar iniyor, gazlar taraftarların yüzüne yüzüne sıkılıyordu. O kadar çok gaz sıktı ki polisler, bir süre sonra stadyumda nefes almak imkânsız hale geldi. Herkes içeri kaçtı. Pek çok taraftar basın odasına sığındı.


Yatıştırıcı olmak ne demek


Yeniden park tarafını izlemeye başladık. Neden olduğunu anlamadığım bir şekilde polis taraftarlara inatla gaz atmaya ve su sıkmaya devam ediyordu. Yoğurtçu Parkı’nın köşesinde nefes almakta zorlananlar, ara sokaklarda yüzünü yıkamaya çalışanlar, öfkesini kontrol edemeyip arabaları ters çevirenler, çöp bidonları devirip yakanlar, ellerine gelen ne varsa polise fırlatanlar... Görüntüler akıl alır gibi değildi. Ortalık sakinleşti umuduyla çıkışa yöneldiğimde bir kez daha başladı püskürtme harekâtı. Açıkçası biber gazı fırlatmaya doyamıyordu polis. Nefes almakta zorlanarak kaçmaya başladım. Stadyum çevresinde balkondan olayları izleyenler dahil herkes gözlerini siliyor, öksürüyordu.

Bu memlekette muhalif olan herkes iyi bilir, sokak şiddetinde Türk polisi yatıştırıcı bir rolü asla üstlenmemiştir. Şiddeti şiddetle besler ve karşılığını misliyle verir. Önceki gün de durum farklı değildi. İşin garip olan yanı, bu provokasyonu daha maç başlamadan yapmaya başladılar. Provokasyon diyorum, çünkü hiçbir emniyet mensubunun bana maç öncesi yaratılan terörü ve maçtan bir saat sonra hâlâ gaz bombalarının havada uçuşmasını anlatabileceğine inanmıyorum. Elbette fanatikler de vardı, elbette polise karşı da bir şiddet vardı. Ama bu kadar zıvanadan çıkaracak etkinin tetikleyicisi ne yazık ki güvenlik güçleriydi. Gördüklerime ölçüsüz güç kullanımı falan diyemem. Ölçülü, organize devlet terörüydü bu. Eğer, salt beceriksizlik ve panik değilse...